Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için kayıt olmalısınız.
|
Kimler Çevrimiçi |
Şu anda 2 aktif kullanıcı var. » (0 Üye - 2 Ziyaretçi)
|
|
|
Başarılı bir insan olmaya değil, değerli bir insan olmaya çalışın. |
Yazar: tde_ogretmeni - 15.06.2023Saat:21:03 - Forum: Rehberlik
- Yorum Yok
|
|
"Başarılı bir insan olmaya değil, değerli bir insan olmaya çalışın." - Albert Einstein
Kişisel değerler: Kelimelerden daha fazlasıdır. Onlar, kim olduğumuzun önemli bir parçası olan, eylemlerimize ve kararlarımıza rehberlik eden pusuladır.
İşte değerlerimizi belirlemenin ve bunlara göre yaşamanın bu kadar önemli olmasının 3 nedeni:
1- Dürüstlük: Değerler, bütünlüğümüzü oluşturmamıza ve sürdürmemize yardımcı olur. Değerlerimize göre yaşadığımızda, eylemlerimiz ve sözlerimiz uyumlu hale gelir.
2- Karar Verme: Değerlerimizi rehber aldığımızda zor kararlar kolaylaşır. Bize doğru hissettiren seçimler yapmak için bize bir çerçeve sağlarlar.
3- Amaç: Değerlerimizle uyumlu yaşamak hayatımıza bir amaç ve yön duygusu verir, böylece bizim için gerçekten önemli olan şeylere doğru ilerliyoruz.
Öyleyse, kişisel değerlerimizi keşfetmek, üzerinde düşünmek ve onurlandırmak için zaman ayıralım. Bizi biz yapan ve bizi olmak istediğimiz yere yönlendiren onlardır.
Unutma, senin en iyi versiyonun, yine sensin. Değerlerinizde kararlı olun ve fırsatların özgünlüğünüze doğru yöneldiğini izleyin.
Natalie Herman
|
|
|
Fırçala Dişlerini Şükrü - Serdar Yıldırım |
Yazar: Serdar Yıldırım - 12.06.2023Saat:01:47 - Forum: Hayata Dair
- Yorum Yok
|
|
FIRÇALA DİŞLERİNİ ŞÜKRÜ
“ Yaşasın! Şükrü yine çikolata yemeye başladı. Biz sevinmeyelim de kimler sevinsin. Aramıza yeni arkadaşlar katılacak. Çalışmalarımız daha bir hızlanacak. İyi ki Şükrü ağız sağlığının, dişleri korumanın, diş fırçalamanın önemini bilmiyor. Bilseydi biz burada Şükrü’nün dişlerine elimizden geldiğince zarar verebilir miydik? Şükrü’nün dişlerini kemirebilir, bir daha asla eski durumuna getirilemeyecek şekilde tahrip edebilir miydik? “
“ Haklısın mikrop kardeş. Şükrü her yemekten sonra, bırak her yemeği her akşam yatmadan önce dişlerin mutlaka fırçalanması gerektiğini bilseydi, sen o soruları bana soramayacak ve biz şimdi burada olmayacaktık. “
“ Ne o? Neden birden durgunlaştın? Sanki Şükrü’nün bilgisizliğine üzülüyormuş gibi bir halin var. Şükrü dişlerini fırçalamıyorsa suç bizim mi yani? Fırçalamasa daha iyi değil mi? Baksana güzel güzel Şükrü’nün dişlerini kemirip duruyoruz. Hem sen elini biraz çabuk tut da Şükrü’nün azı dişinde açmaya çalıştığın o kanalı biraz genişletip içine yuvanı kur. Yeni gelenlerle sayımızın artacağının farkındasın sanırım. Sonra işsiz kalırsın bilmiş ol. “
“ Kim işini kaybedecekmiş? Yok daha neler. Bu azı dişi ötekilerden daha büyük ve geniş olduğu için ben size göre daha ağır çalışıyormuş gibi görünüyorum. Oysa her şey apaçık ortada. En hızlı çalışan benim ve en geniş yuva benim yuvam. “
“ Hah hah ha…Güleyim bari. En geniş yuva senin yuvan demek ki? Peki kabul. Teori olarak gayet güzel. Bu teoriyi bana nasıl ispat edeceksin bakalım. İşte ben kendi yuvama rahatlıkla sığışıyorum. Sen bırak sığışmayı o minnacık yere kafan girmez, kafan. “
İki mikrop arkadaş bu şekilde konuşmalarını sürdürürken arkalarında durmakta olan baş mikrobun farkında değillerdi. Baş mikrop: “ Hey, siz ikiniz! Kesin konuşmayı. Kendinizi nerede sanıyorsunuz? Canımı sıktınız benim. İkinizden biri fazla burada. En hızlı çalışanınız burada kalır, öteki gider. Açılın bakalım şöyle, yaptığınız işi görelim. “ Baş mikrop gerekli kontrolü yaptıktan sonra ikinci mikrobun işine son verdi. Yerine gelen mikropların en irisini, en güçlüsünü getirdi. Baş mikrop ikinci mikrobu götürdükten sonra yeni gelen çalışma arkadaşının hırsla işe giriştiğini, Şükrü’nün azı dişini hızla oymaya başladığını gören birinci mikrop heyecanlı bir şekilde bağırdı: “ Yaşa kocaman! Parçala Şükrü’nün dişlerini. Hiç acıma Şükrü’ye. Hepimiz elele verelim, tüm gücümüzle çalışalım da en kısa zamanda dişlerden bir tanesini bile sağlam bırakmayalım. Şükrü’nün dişlerinin hepsi çürüyüp gidecekse kabahat kimin? Fırçalasaydı efendim Şükrü dişlerini, bizleri dişleri arasında barındırmasaydı. Yaptığımızdan dolayı kimsenin bize kızmaya hakkı yok. Biz mikrobuz, işimiz bu.”
Yeni gelen mikrop birkaç ay içinde üzerinde çalıştığı azı dişinin iç kısımlarına ulaştı. Burası dişin sinir uçlarının bulunduğu bölümdü. Ne yazık ki, o diş ağrımaya başladı. Bu ağrının cefasını dişlerini fırçalamayan Şükrü çekecekti. Şükrü bir gün evlerinin yakınındaki arsada oynarken dişi yine ağrımaya başladı. Arkadaşlarından izin alan Şükrü oyunu bıraktı ve bir eliyle çenesini tutarak evine doğru yürümeye başladı. Attığı her adımda ağrının giderek fazlalaşması ve dayanılmaz duruma gelmesi sonucu, kendini çok sıkmasına karşın, Şükrü ağlamasına engel olamıyordu.
Karşıdan gelmekte olan genç bir adam, Şükrü’nün ağladığını görünce durdu ve ona neden ağladığını sordu. Şükrü dişinin çok ağrıdığını, günlerdir bu ağrıların kendisine rahat ve huzur vermediğini, ağrılar yüzünden geceleri uyuyamadığını, ağrıların bazen kendiliğinden yok olduğunu fakat birdenbire tekrar başladığını ağlayarak anlattı. Genç adam, çocuğun bu derece acılar içinde kıvranmasına göz yummadı. Şükrü’nün elinden tutarak onu en yakın dükkâna götürdü ve bir diş macunu ile bir diş fırçası aldı. Dükkanın önündeki çeşmede Şükrü’nün dişlerini fırçalamasına yardımcı olan genç adam, Şükrü’nün dişinin ağrısının geçtiğini söylemesi üzerine:
“ İşte Şükrü, diş fırçalamanın ne kadar yararlı olduğunu kendi gözlerinle gördün. Çikolata, şeker ve yenen her şeyden sonra ağızda dişler arasında kalan artıklar, kırıntılar kısa zamanda kimyasal değişime uğrayarak aside dönüşür. Bu asit içinde pek çok türden mikrop bulunur. Bu mikroplar diş minelerine büyük zarar verir, onları yavaş yavaş oymaya başlar. Eğer biz dişlerimizin çürümemesini, ağrımamasını istiyorsak yemek yedikten sonra dişlerimizi fırçalamalıyız “ diyerek Şükrü’yü evinin önüne kadar getirdi.
“ Sakın unutma Şükrü, her yemekten sonra dişlerini fırçala. Şimdi sana iyi günler dilerim. “ Bunun üzerine Şükrü, sevinçle: “ Çok teşekkür ederim, Serdar Abi. Bundan sonra dişlerimi devamlı olarak fırçalayacağım. Size de iyi günler “ diyerek evine gitti.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
5.SINIF TÜRKÇE
ÜÇ RENK YAYINEVİ
SORU BANKASI
OCAK 2015 SAYFA 69
|
|
|
Bücür Zürafa - Serdar Yıldırım |
Yazar: Serdar Yıldırım - 12.06.2023Saat:01:46 - Forum: Hayata Dair
- Yorum Yok
|
|
BÜCÜR ZÜRAFA
İstanbul Gülhane Parkı’ndaki hayvanat bahçesinde zürafalar için oldukça geniş bir yer ayrılmıştı. Burada anne ve baba zürafa ile iki yavru zürafa kalıyordu. Onlar gün boyu salına salına geziyorlar, ziyaretçiler de onları seyrediyordu. Anne ve baba zürafa yıllardır burada bulundukları için durumu kabullenmişler, bu hayata alışmışlardı. Fakat yavru zürafaların canı çok sıkılıyordu. Devamlı olarak babalarına “ Babacığım, bizler burada daha ne kadar zaman kalacağız? Bizleri masallarda anlattığın o güzel yerlere ne zaman götüreceksin? “ diye sitem ediyorlardı.
Bir gün yavru zürafalardan biri baba zürafaya şöyle bir soru sordu: “ Babacığım, bizler buralara nasıl geldik, kimler getirdiler?“ Bunun üzerine baba zürafa: “ Bundan yıllar önce, buralardan çok uzaklarda yaşamış dedeniz bücür zürafayı anlatacağım sizlere “ dedi. “ O zaman anlayacaksınız buralara nasıl geldiğimizi. Zürafalar hep uzun boylu, boyunlu olurlar, fakat dedeniz doğduğunda da küçükmüş. Yıllar geçmiş, yaşı büyümüş, boyu büyümemiş. Yaşının büyümesiyle birlikte onun kalbindeki özlem daha da büyümüş. Çünkü o, bir sirk yıldızı olmak istiyormuş. Yaşadığı çevrede tıkılıp kalmak, dar bir kısır döngü içinde ömür törpülemek ona göre değilmiş. Bücür zürafa bu büyük hedefine ulaşabilmek için yaşadığı ormanda gösteriler düzenlemeye başlamış. Orman hayvanları bücür zürafanın gösterilerini ilgiyle karşılamışlar, onun yaptığı hayvan taklitlerini zevkle seyretmişler.
Günlerden bir gün ormana avcılar gelmiş. Bu avcılar yakaladıkları hayvanları hayvanat bahçesine götüreceklermiş. Bir tepenin üzerine çıkıp dürbünle çevreyi gözleyen avcılar karşıdaki düzlükte bücür zürafayı gösteri yaparken görmüşler. Bücür zürafanın hayranlık uyandıran hareketlerini, enfes dönüşlerini seyreden avcılar, onun tam bir hokkabaz olduğunda karar kılmışlar. Gösteri bittikten sonra bücür zürafayı yakalamak için iz sürmeye başlamışlar. Bücür zürafa hemen anlamış takip altında olduğunu. Bu durum onu hiç şaşırtmamış. Çünkü zirveye giden yolda önüne bir takım yol ayırımlarının çıkacağını biliyormuş. Olanı biteni en ince ayrıntılarına kadar düşünüp planını yapmış. Eğer plansız, programsız hareket ederse istenmeyen, üzücü olaylar ortaya çıkabilirmiş. Avcıların niyetini kesin olarak bilmek olanaksızmış.
Sonunda avcılar bücür zürafayı bir bataklığın yakınlarında kıstırmışlar. Sazlıkta yarım daire şeklinde ilerleyen avcılar, bücür zürafayı yakalamayı umdukları yerde yeller estiğini görmüşler. Bücür zürafanın ayak izleri bataklığın kenarında yok oluyormuş. Aslında bu durum planın bir bölümünü oluşturuyormuş. Bücür zürafa avcıların takibinden kurtulmak için daha önceden oraya sakladığı bir ağaç kütüğüne binerek uzaklaşmış. Ertesi gün avcıların konuşmalarını saklandığı yerden dinleyen bücür zürafa yakalandığı takdirde hayvanat bahçesine götürüleceğini öğrenmiş. Dört ayağı üstünde hoplaya hoplaya ortaya çıkmış ve avcıların hayret dolu bakışları altında iki perende atmış, daha sonra kurt gibi uluyup aslan gibi kükremiş. Bildiği bütün numaraları birbiri peşi sıra sergilemiş ve alkışlar arasında gösterisini tamamlamış.
Bücür zürafa hayvanat bahçesine getirilince bu bölüme konmuş. Fakat o burada da boş durmamış, gösterilerine devam etmiş. Bu arada annemle birbirlerine gönül vermişler. Aradan zaman geçmiş, ben doğmuşum. Küçüklüğümü hatırlıyorum da şu demir parmaklıkların arkası bücür zürafayı görmeye gelen insanlarla dolardı. O da gün boyu bıkmadan, usanmadan gösterilerini sürdürürdü. Yavrularım, bu hayvanat bahçesine yılın belli tarihlerinde uluslar arası bir sirk gelir. Sirk kurulurken sirkin sahibi parkta gezmeye çıkmış. Buradaki kalabalığı görünce ne olduğunu merak edip sokulmuş. Bir süre bücür zürafayı seyrettikten sonra onun dünya çapında bir yetenek olduğuna karar vermiş ve yüksek bir ücret karşılığında sirke transfer etmiş. O, ele geçirdiği bu fırsatı en iyi şekilde değerlendirmesini bildi. Bir iki provadan sonra sahneye çıktı. Görülmemiş bir başarı sapladı. Gittiği her yerde on gün kalan ve geceleri bir gösteri sunan sirk, bücür zürafayı kadrosuna almasıyla birlikte seyirci patlamasına uğradı ve günde dört-beş gösteri sunar hale geldi. Sirkin o yıl bir ay kaldığını unutmadan söyleyeyim.
Ertesi yıl sirk geldiğinde babam bücür zürafa buraya uğradı. Beni, annemi ve arkadaşlarını görmeye gelmişti. Çok sevindik. Yanımızda iki saat kadar kaldı. Pek çok ülkede gösteriler sunduklarını, gittikleri her yerde yoğun bir ilgiyle karşılaştıklarını anlattı. Sirk yıldızı olmak istemiş, bunun için yıllarını vermiş, sonsuz gayret göstermiş ve sonunda başarmıştı. Mutluydu. Şimdi anladınız mı yavrularım, buralara nasıl geldiğimizi, kimlerin getirdiğini? “
Yavru zürafalar sanki ağız birliği etmişlerdi aynı sözü söylemek için: “ Evet anladık babacığım, hem de çok iyi anladık “ dediler ve birbirlerine bakarak kıkır kıkır güldüler. Ortada reddedilmez bir gerçek vardı. Azmin başaramayacağı hiçbir şey olamazdı. Yeter ki gerçekten istenmeliydi. Tutar koparırdın. İdeal kiminin düşüncesinde bir tutku olarak kendiliğinden ortaya çıkardı. Kimi de başarılı birini örnek alarak onun izinden giderdi. İşte yavru zürafalar bücür zürafanın açtığı yoldan yürüdüler, onun izinden gittiler. Akşamları gökyüzüne dikkatle bakarsanız yıllar sonra birer yıldız olacak iki yavru zürafanın göz kırptıklarını görürsünüz.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
|
|
|
Çamaşırcının Kızı Lolita - Serdar Yıldırım |
Yazar: Serdar Yıldırım - 12.06.2023Saat:01:39 - Forum: Hayata Dair
- Yorum Yok
|
|
ÇAMAŞIRCININ KIZI LOLİTA
Saraydaki çamaşırhanede çalışan çamaşırcı kadının genç ve güzel bir kızı vardı. Bu kızın adı Lolita idi. Lolita annesinin yanında çalışıyor, günlerini çamaşır yıkamakla geçiriyordu. Boş zamanlarında çamaşırhanenin penceresinden sarayın bahçesini seyreden Lolita, kralın kızları olan üç prensesi ve kralın oğlu prensi bahçede gördüğünde, onlara hayranlık dolu bakışlarla bakmaktan kendini alamıyordu. Prensesler ne kadar güzel elbiseler giyiyorlardı. Her gün bir başka elbise ve her elbisenin modeli değişik. Prensin ise, yakışıklılıkta üstüne yoktu. Lolita da bir prenses olmayı istiyordu, ama her an bunu düşünmesine karşın, şimdiye kadar kendisini bir prenses olarak görmek rüyasında bile mümkün olmamıştı.
Komşu ülkelerden birinin genç kralı, bu ülkeye yaptığı bir ziyaret sırasında onuruna düzenlenen ziyafette görüp beğendiği ve dans ettiği en büyük prensese, kendisiyle evlenmek istediğini söyleyince prenses, bu teklifi reddedemeyeceğini bildirdi ve babasıyla durumu görüşmesini rica etti. Bu görüşme olumlu sonuçlanınca sarayda yapılan nişan töreninde iki gencin nişan yüzükleri takıldı ve genç kral ülkesine geri döndü. Aradan bir ay geçmeden prensesin nişan yüzüğünü kaybettiği haberi duyuldu. Sarayda bulunanlar aradılar taradılar, köşe bucağa baktılar, sarayın bahçesini didik didik ettiler, fakat ne çare, günlerce süren bu arayış bir türlü sonuçlanamıyor, nişan yüzüğü bir türlü bulunamıyordu. Nişan yüzüğü sır olup uçmuştu sanki. Nişan yüzüğünün kaybolduğu gün prenses için, olağan bir gündü. Sabah erkenden kalkmış, iki kız kardeşiyle birlikte saray bahçesinde gezinti yapmış, daha sonra bir banyo almış ve sabah kahvaltısı için yemek salonuna geçmişti. İşte prenses bu kahvaltı sırasında nişan yüzüğünün parmağında olmadığını fark etmişti. Acaba nişan yüzüğü elbisesinin ceplerinde olabilir miydi? Olabilirdi. Etrafındakilere hissettirmeden sağ ve sol cebini kontrol eden prenses nişan yüzüğünün ceplerinde olmadığını görünce telaşa kapılmamış ve herhalde yüzüğü odamda unuttum diye düşünerek kahvaltının sona ermesini beklemişti. Kahvaltıdan sonra acele olarak odasına çıkan prenses çok aramasına karşın, yüzüğü bulamayınca durumu kabul etmek zorunda kalmış ve krala giderek yüzüğün kaybolduğunu söylemişti.
Çamaşırcı kız Lolita aradan günler geçmesine karşın yüzüğün bulunamamasına üzülüyordu. Her geçen gün üzüntüsü biraz daha artıyordu, çünkü düğün günü giderek yaklaşıyordu. Güzel prensesin nişanlısı genç kral geldiğinde müstakbel eşinin parmağında nişan yüzüğünün olmadığını görünce ne olacaktı? Ya bir de genç kral bunu hakaret olarak kabul eder de evlenmekten vazgeçerse, koca bir ülkenin itibarı on paralık olmaz mıydı? “ Ah, keşke yüzük bulunsa da iki genç evlenip mesut olsalar “ diye düşündü. “ Sarayda yapılacak düğüne katılmak benim hayallerimin bile ötesinde ama sevgili prensesi düğünün ertesi günü saray bahçesinden geçerken gelinliğiyle bir defa görürüm ya bu da bana yeter. “
Bir gün Lolita çamaşırhanedeki odasında saraydan gelen elbiseler arasından kendisine uygun bir elbise seçmekle meşguldü. Seçeceği elbisenin bazı yerlerini söküp, bazı yerlerinde değişiklikler yaparak giyebileceği biçimde tekrar dikecekti. Prenseslerin bir gün giyip bir daha giymedikleri yepyeni elbiseleri gözden geçirirken, elbiselerden birinin astarı içinde küçük, yuvarlak bir cisim eline temas etti. Lolita elbisenin astarını söktü. Astardan çıkan şeye dikkatlice baktığında bunun bir yüzük olduğunu gördü. Acaba bu prensesin kayıp yüzüğü olabilir miydi? Tabii ya neden olmasın, prenses yüzüğü kaybettiği gün belki on defa üstündeki bu beyaz elbiseyle sarayın bahçesine çıkıp yüzüğü aramıştı. Elbisenin bir cebi delikti zaten. Lolita sevinç içinde odasından çıktı ve hızlı adımlarla saraya doğru yürüdü.
Nişan yüzüğünün bulunmasıyla birlikte herkesin yüzü gülmeye başladı. En çok yüzü gülenlerden biri olan Lolita, kralın düğüne katılabileceğini söylemesi üzerine tarifsiz bir heyecana kapıldı ve çok mutlu oldu. Sarayda yapılan düğün törenine özel olarak hazırlanmış elbiseyle katılan Lolita güzelliğiyle göz kamaştırıyordu. Prens, Lolita’nın yanından ayrılmıyor, onu dansa kaldırıyor, övgü dolu sözler söylüyordu. Davetliler ise, prens ile Lolita’nın birbirlerine çok yakıştıklarını konuşuyorlardı. Ertesi gün genç kral eşi ile birlikte ülkesine gittikten sonra, davetliler de birer ikişer ülkelerine geri döndüler. Tabii ki Lolita da çamaşırhaneye geri döndü. Aradan birkaç ay geçmişti ki annesi Lolita’nın yanına gelerek saray bahçıvanının onu oğluna istediğini söyledi. Lolita annesi ile bir süre konuştuktan sonra bahçıvanın oğluyla evlenmeye razı oldu. Lolita ile bahçıvanın oğlu çamaşırhanede yapılan mütevazi bir düğünle evlendiler ve mutlu oldular.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
|
|
|
Ayşecik İle Yasemin Sultan |
Yazar: Serdar Yıldırım - 12.06.2023Saat:01:38 - Forum: Hayata Dair
- Yorum Yok
|
|
AYŞECİK İLE YASEMİN SULTAN
Ayşecik’ in babası sarayın sütçüsüydü. Saray yakınlarındaki bir kasabada küçük bir çiftliği vardı. Her sabah saraya taze süt götürürdü. Çiftliklerinden saray rahatça görülüyordu. İki yıldır Ayşecik arada sırada, “ Baba ben de seninle geleyim. Sarayın nasıl bir yer olduğunu çok merak ediyorum “ der dururdu. Fakat babası Ayşecik’ in kaybolacağından korkar, “ Biraz büyü de o zaman ” derdi. Günlerden bir gün, sabah kahvaltısından sonra babası kızına şöyle dedi: “ Ayşecik artık on yaşına girdin. Kocaman bir kız oldun. Yarın sabah hazır ol bakalım. Sen de benimle beraber geliyorsun. “
Ayşecik bu habere çok sevindi. Babasına sarıldı. Annesi kızının bu coşkulu sevincine katıldı, üçü bir sevgi yumağı meydana getirdiler.
Ayşecik gün boyu pek neşeliydi. İçi içine sığmıyordu. Heyecandan yerinde duramıyor, eli ayağı birbirine dolaşıyordu. Öğle üzeri mutfakta annesine yardım ederken, iki çay bardağı ile üç yemek tabağını kırmıştı. Tabii ki, bunları isteyerek yapmamıştı. Zaten annesi hiç mi hiç kızmamıştı. Sadece kendisine, “ Ayşecik, ben yemeği sofraya getirebilirim. İstersen masada oturup yemeğin gelmesini bekleyebilirsin, oldu mu canım kızım? ” demişti. Annesinin kızması için sebep yoktu ki…
Ayşecik ertesi sabah süt güğümlerinin at arabasına yüklenmesine yardımcı oldu. Arabaya bindi ve babasıyla birlikte saraya doğru yola koyuldular. Ayşecik sarayın bu kadar büyük olduğunu tahmin etmiyordu. Sarayın iç avlusunda babası süt güğümlerini teslim etmeden önce babasına sarayın içini görmek istediğini söyledi. Bunun üzerine saray görevlilerinden bir kadın Ayşecik’ e yardımcı verildi. Ayşecik kadınla beraber sarayın odalarını, salonlarını gezdi, dolaştı. Bir koridordan geçerken karşıdan gelmekte olan beş kız gördüler. Görevli kadın, Ayşecik’ e en öndekinin Yasemin Sultan olduğunu, bir şey sorarsa cevap vermesini, sözlerine dikkat etmesini usulca söyledi. Yasemin Sultan arkasında nedimeleri olduğu halde yanlarına yaklaştı. Ayşecik’ i bir süre süzdükten sonra görevli kadına dönerek, “ Evet, misafirimiz kim oluyor? ” diye sordu.
Görevli kadın: “ Efendim, bu kız sütçünün kızı. Saraya ilk kez geliyormuş. Benden kendisini sarayın içinde gezdirmem istendi. “
Yasemin Sultan: “ Ya demek öyle…Ne kadar güzel ” dedikten sonra Ayşecik’ e dönerek: “ Sarayı beğendiğinizi umarım, arkadaşım. Adınızı öğrenebilir miyim? “
Ayşecik kendisi ile aynı yaşlarda olan Yasemin Sultan’ ın dostça tavırlarından çok memnun olmuştu. Hele kendisine ‘arkadaşım‘ demesi yok mu?..Bir dakika önceki heyecanını üzerinden atıverdi, rahatladı ve sesine tatlı bir çeşni vererek: “ Efendim, adım Ayşecik’ tir. Bizim evden saray rahatça görülüyor. Hep merak ederdim, acaba nasıl bir yer diye. İşte sonunda bu amacıma ulaştım. Geldim, sarayı gezdim, gördüm. Gerçekten büyük ve güzel bir yermiş. Hayran olmamak elde değil. Burasını çok sevdim. Bizim evimiz buraya göre oldukça küçük. Fakat ben evimi de çok seviyorum “ deyince Sultan’ ın arkasında duran nedimeler gülüştüler. Yasemin Sultan şöyle bir arkasına dönüp baktıktan sonra hafifçe tebessüm ederek, “ Ayşecik gel istersen odama geçelim, orada konuşmamıza devam ederiz ” dedi.
Ayşecik ile Yasemin Sultan iki saati aşkın bir süre konuştular, dertleştiler. Sonra nedimeleri öğle yemeği için padişahın beklediğini Sultan’ a haber verdiler. Ayşecik ile Yasemin Sultan yarın sabah yeniden buluşmak dileğiyle ayrıldılar. Ayşecik babasıyla sarayın iç avlusunda buluştu. Süt güğümleri at arabasına yüklenmişti. Arabaya binip evlerine doğru yola koyuldular. Yemekten sonra padişah, Yasemin Sultan‘ a sütçünün kızı ile odasında görüştüğünden haberi olduğunu, bunu yanlış bir davranış biçimi olarak değerlendirdiğini, bir Sultan’ ın alelade bir köylü kızıyla arkadaş olmasının saray erkanı tarafından hoş karşılanmayacağını söyledi.
Bunun üzerine Yasemin Sultan: “ Ayşecik, sizin tarafınızdan biraz olsun tanınsaydı, onun hakkındaki düşünceleriniz mutlaka olumlu olurdu. Ayşecik alelade değil, fevkalade bir köylü kızıdır. İnsanlar giydikleri elbiselere, yaşadıkları çevreye bakılarak değerlendirilemez. Ayşecik…” diye konuşurken, padişah sinirli bir şekilde ayağa kalktıktan sonra; “ Ayşecik veya Fatmacık, kim olursa olsun…Onunla bir daha görüşmeyeceksin!.. İşte bu kadar! ” diye bağırınca Yasemin Sultan ayağa kalktı ve ağlayarak uzaklaştı.
Ertesi sabah babası süt güğümlerini görevlilere teslim ederken Ayşecik saray avlusunda boşu boşuna bekledi. Öğle vakti babasıyla birlikte eve dönerken, cevabını düşünüp bulamadığı soru şuydu: Yasemin Sultan ile görüşmelerinin hangi sebepten ötürü engellendiği?..
Yasemin Sultan Ayşecik ile görüştürülmemesine çok üzüldü. Yemeden, içmeden kesildi. Birkaç gün sonra hastalandı. Yatağında devamlı olarak “ Ayşecik..Ayşecik..” diye sayıklıyor, günden güne sararıp soluyordu. Ülkenin en iyi doktorlarının çabası boşuna oldu. Sonunda padişah Ayşecik’ in saraya getirilmesini istedi. Yasemin Sultan Ayşecik’in gelmesine çok sevindi. Onun berrak bir su kadar temiz ve tatlı sesi hastalığının en iyi ilacı oldu.
Ağlayan gözleri güldü
Yanağında güller açtı
Bir hafta geçti, geçmedi
İyileşti, ayağa kalktı.
Padişah da onu pek sevdi
“İkinci kızım sensin“ dedi
Sevgiyle bağrına bastı
Hatasını bağışlattı.
SON
Yazan: Serdar Yıldırım
|
|
|
Belirli Gün ve Haftalar Çizelgesi |
Yazar: tde_ogretmeni - 27.04.2023Saat:21:29 - Forum: Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği
- Yorum Yok
|
|
BELİRLİ GÜN VE HAFTALAR ÇİZELGESİ
MEB Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği (EK-8)
Resmi Gazate: 18 Ocak 2023 ÇARŞAMBA - Sayı: 32077
1. Uluslararası Temiz Hava Günü (7 Eylül)
2. Dünya İlk Yardım Günü (Eylül ayının ikinci cumartesi günü)
3. İlköğretim Haftası (Eylül ayının 3. haftası)
4. Öğrenciler Günü (İlköğretim Haftasının son günü)
5. Gaziler Günü (19 Eylül)
6. 15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü *
7. Dünya Okul Sütü Günü (28 Eylül)
8. Disleksi Haftası (Ekim ayının ilk haftası)
9. Dünya Disleksi Günü (Ekim ayının ilk haftasının perşembe günü)
10. Mevlid-i Nebî Haftası (Diyanet İşleri Başkanlığınca belirlenecek haftada)
11. Hayvanları Koruma Günü (4 Ekim)
12. Ahilik Kültürü Haftası (8-12 Ekim)
13. Dünya Afet Azaltma Günü (13 Ekim)
14. Birleşmiş Milletler Günü (24 Ekim)
15. Cumhuriyet Bayramı (29 Ekim)
16. Kızılay Haftası (29 Ekim-4 Kasım)
17. Organ Bağışı ve Nakli Haftası (3-9 Kasım)
18. Lösemili Çocuklar Haftası (2-8 Kasım)
19. Atatürk Haftası (10-16 Kasım)
20. Dünya Diyabet Günü (14 Kasım)
21. Afet Eğitimi Hazırlık Günü (12 Kasım)
22. Dünya Felsefe Günü (20 Kasım)
23. Dünya Çocuk Hakları Günü (20 Kasım)
24. Ağız ve Diş Sağlığı Haftası (21-27 Kasım)
25. Öğretmenler Günü (24 Kasım)
26. Dünya Engelliler Günü (3 Aralık)
27. Dünya Madenciler Günü (4 Aralık)
28. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Hakkının Verilişi (5 Aralık)
29. Mevlana Haftası (07-17 Aralık)
30. insan Hakları ve Demokrasi Haftası (10 Aralık gününü içine alan hafta)
31. Tutum, Yatırım ve Türk Malları Haftası (12-18 Aralık)
32. Mehmet Akif Ersoy’u Anma Haftası (20-27 Aralık)
33. Enerji Tasarrufu Haftası (Ocak ayının 2. haftası)
34. Vergi Haftası (Şubat ayının son haftası)
35. Yeşilay Haftası (1 Mart gününü içine alan hafta)
36. Girişimcilik Haftası (Mart ayının ilk haftası)
37. Dünya Kadınlar Günü (8 Mart)
38. Bilim ve Teknoloji Haftası (8-14 Mart)
39. İstiklâl Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü (12 Mart)
40. Tüketiciyi Koruma Haftası( 15-21 Mart)
41. Şehitler Günü (18 Mart)
42. Yaşlılar Haftası (18-24 Mart)
43. Türk Dünyası ve Toplulukları Haftası (21 Mart Nevruz gününü içine alan hafta)
44. Orman Haftası (21-26 Mart)
45. Dünya Su Günü (22 Mart)
46. Dünya Tiyatrolar Günü (27 Mart)
47. Kütüphaneler Haftası (Mart ayının son pazartesi gününü içine alan hafta)
48. Kanser Haftası (1-7 Nisan)
49. Dünya Otizm Farkındalık Günü (2 Nisan)
50. Kişisel Verileri Koruma Günü (7 Nisan)
51. Dünya Sağlık Günün/Dünya Sağlık Haftası (7-13 Nisan)
52. Turizm Haftası (15-22 Nisan)
53. Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı (23 Nisan)
54. 26 Nisan Dünya Fikrî Mülkiyet Günü (26 Nisan)
55. Kût’ül Amâre Zaferi (29 Nisan)
56. Bilişim Haftası (Mayıs ayının ilk haftası)
57. Trafik ve İlkyardım Haftası (Mayıs ayının ilk haftası)
58. İş Sağlığı ve Güvenliği Haftası (4-10 Mayıs)
59. Vakıflar Haftası (Mayıs ayının 2. haftası)
60. Anneler Günü (Mayıs ayının 2 inci Pazarı)
61. Engelliler Haftası (10-16 Mayıs)
62. Müzeler Haftası (18-24 Mayıs)
63. Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı (19 Mayıs)
64. Etik Günü (25 Mayıs)
65. İstanbul’un Fethi (29 Mayıs)
66. Hayat Boyu Öğrenme Haftası (Haziran ayının ilk haftası)
67. Çevre ve İklim Değişikliği Haftası (Haziran ayının 2. haftası)
68. Babalar Günü (Haziran ayının 3 üncü pazarı)
69. Zafer Bayramı (30 Ağustos)
70. Mahallî Kurtuluş Günleri ve Atatürk Günleri ile Tarihî Günler (Gerçekleştiği tarihlerde)
* Ders yılının başladığı ikinci hafta içerisinde anma programları uygulanır.
|
|
|
Öğrenci Kulüpleri Çizelgesi |
Yazar: tde_ogretmeni - 27.04.2023Saat:21:26 - Forum: Sosyal Etkinlikler Yönetmeliği
- Yorum Yok
|
|
ÖĞRENCİ KULÜPLERİ ÇİZELGESİ (EK-4)
Resmi Gazate: 18 Ocak 2023 ÇARŞAMBA - Sayı : 32077
1. Afet Hazırlık Kulübü
2. Bilim-Fen ve Teknoloji Kulübü
3. Bilinçli Tüketici Kulübü
4. Bilişim ve İnternet Kulübü
5. Çevre Koruma Kulübü
6. Çocuk Hakları Kulübü
7. Değerler Kulübü
8. Demokrasi, İnsan Hakları ve Yurttaşlık Kulübü
9. Denizcilik Kulübü
10. Enerji Verimliliği Kulübü
11. Engellilerle Dayanışma Kulübü
12. eTwinning Kulübü
13. Felsefe veya Düşünce Eğitimi Kulübü
14. Fotoğrafçılık Kulübü
15. Geleneksel Sanatlar Kulübü
16. Gezi,Tanıtma ve Turizm Kulübü
17. Girişimcilik Kulübü
18. Görsel Sanatlar Kulübü
19. Halk Oyunları Kulübü
20. Havacılık Kulübü
21. Hayvanları Sevme ve Koruma Kulübü
22. Hoş Sadâ Musiki Kulübü
23. Sağlık ve Güvenlik Kulübü
24. İzcilik Kulübü
25. Kızılay ve Kan Bağışı Kulübü
26. Kişisel Verileri Koruma Kulübü
27. Kooperatifçilik Kulübü
28. Kültür ve Edebiyat Kulübü
29. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma ve Okul Müzesi Kulübü
30. Kütüphanecilik Kulübü
31. Meslek Tanıtma Kulübü
32. Mesleki Tatbikat Kulübü
33. MUN (Model Birleşmiş Milletler) Kulübü
34. Münazara Kulübü
35. Müzik Kulübü
36. Örnek ve Öncü Şahsiyetler Tanıtım Kulübü
37. Pulculuk Kulübü
38. Sağlık, Temizlik ve Beslenme Kulübü
39. Satranç Kulübü
40. Şehir ve Medeniyet Kulübü
41. Şiir ve Tefekkür Kulübü
42. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma, Çocuk Esirgeme Kulübü
43. Sosyal Medya Kulübü
44. Spor Kulübü
45. Siberay Kulübü
46. Tiyatro Kulübü
47. Trafik Güvenliği ve İlkyardım Kulübü
48. Yabancı Diller Kulübü
49. Yayın ve İletişim Kulübü
50. Yeşilay Kulübü
51. Yeşili Koruma Kulübü
52. Zekâ Oyunları Kulübü
Açıklama: Okullarda bu çizelgede yer alan öğrenci kulüpleri dışında da kulüpler oluşturulabilir. Konuları birbirine yakın olanlar birleştirilerek yeni öğrenci kulüpleri kurulabilir.
|
|
|
|