Zeruya Şalev
Zeruya Şalev Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Zeruya Şalev (D: 13 Mayıs 1959, Kvutzat Kinneret, İsrail) Yazar.
Zeruya Şalev, 1959’da İsrail’de Kinneret kibutzunda dünyaya geldi. Kitab-ı Mukkades incelemeleri üzerine yüksek öğrenim gördü.
İlk romanı “Dancing Standing Still” 1993’te yayınlandı. İkinci romanı Aşk Hayatım. Son romanı “Husband and Wife” 2000’de yayınlandı. Bu romanıyla İsrail Yayıncılar Birliği’nin “Golden Book Ödülü” ile “Başbakanlık Ödülü”nü aldı.
Kitapları İngiltere, ABD, Yunanistan, Fransa, Almanya, Hollanda, İtalya, İspanya, Norveç, Portekiz, Çin, Polonya ve Kore’de yayınlandı.
Zeruya Şalev Eserleri
Kadın ve Kocası (Roman)
Bir kadın, bir erkek, bir çocuk. Normal bir hayat: Aile hayatı. “Kadın ve Kocası” işte bu sıradanlığı sorguluyor. Mutlu bir evliliğin ani bir hastalıkla şekil değiştirdiği bir roman bu. Adam bir sabah hareket edemediğini fark ediyor. Ve biz geriye dönüşlerle bu evliliği tanımaya başlıyoruz, kendimizi zedelenen bir ilişkinin içinde buluyoruz.
Zeruya Şalev, çevrildiği tüm dillerde büyük ilgi gören “Aşk Hayatım” adlı kitabından sonra yeni romanında da kadın-erkek ilişkisi etrafında dolaşıyor. Şalev, insan denen varlığın derinliklerinde gizli kalanları yüzeye çıkarmayı başaran akıcı, etkili ve coşkulu anlatımıyla hem kadınları hem de erkekleri zorlu bir maceraya davet ediyor. Aile olmanın tehlikeli yanlarına dikkatli bir gözle bakıyor yazar. “Her yakınlık aslında yara almayı göze almaktır.” görüşünün açıkça ortaya konduğu bir roman “Kadın ve Kocası”. Sarsıcı, okuyucunun bitirdikten sonra bile kolay kolay etkisinden kurtulamayacağı bir kitap var karşımızda.
Kadın ve Kocası adlı Kitaptan
“Banyodan kokulu buharlar geliyor, içeri giriyorum, küvette yatıyor, genç vücudu saydam suyla örtülmüş, saçları geriye doğru taranmış, şakakları açıkta kalmış, narin kemikli yüzü iyice ortaya çıkmış. Ona şimdilik bir şey söylememeye karar veriyorum, çünkü ona ne zaman Noga’yla ilgili endişelerimden bahsetsem, sanki onu suçluyormuşum gibi tepki verip kendimi şiddetle savunmaya başlıyor. Ne haber, diye soruyorum, gülümsüyor, kendi gücümle küvete kadar gelebilmem büyük aşama, şaşkın bir şekilde onu seyrediyorum, tüm bunlar benim, tuhaf bir şekilde de olsa bu insan bana ait, bana yeniden hediye edildi, onu hastalığın baştan çıkarıcı kollarının arasından çalmayı başardım, o beni seçti, işte aptalca bir zafer duygusu içimde yükseliyor, elimi suya daldırıp iki parmağımı vücudunda gezdiriyorum, beni küvete çekmeye çalışıyor, ama kollarından kurtuluyorum, oraya varana kadar bekleyelim yahu, diyorum ve o gülümsüyor, hem şimdi hem de oraya varınca yaparız, olmaz mı diyor.”