28 Çelebi Mehmet Efendi
Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi Kimdir?
28 Çelebi Mehmet Efendi (d. Edirne, 1667? – ö. 1732, Kıbrıs)
Çelebi Mehmet Efendi, 1667? yılında Edirne yakınlarında doğdu. Saksoncubaşı Süleyman Ağa’nın oğludur. Babası gibi yeniçeri ocağına girdi , ocağın 28. ortasında kayıtlı olduğu için, zamanla, Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi diye tanınmıştır. Mesleğinde ilerleyerek çorbacı, muhzırbaşı, yeniçeri efendisi, darphane nâzırı, Pasarofça anlaşmasında (1718) Osmanlı heyeti ikinci delegesi, üçüncü defterdar ve baş muhâsebeci oldu. Mart 1720’de devletin Fransa elçisi olarak Paris’e gitti ve 1721 yılının Temmuzuna kadar orada kaldı.
Paris’ten dönüşünde defter emini, rûznâmçe-i evvel ve baş muhasebeci oldu. 1730 ihtilalinde Kıbrıs Lefkoşe’ye sürüldü ve sürgün hayatının ikinci yılında (1732) orada öldü.
Çelebi’nin kendini göstermeye başladığı yıllar tarihlerde “Lâle Devri” diye anılır. Karlofça (1699) ve Pasarofça anlaşmalarıyla ciddi toprak kayıplarına uğrayan Osmanlı devleti, tehlikenin ve Batı’nın gücünün ilk kez farkına vararak onlarla ciddi temaslar kurmaya bu dönemde karar verdi. Bunun sonucu olarak da Fransa’ya bir elçi yollanması düşünüldü ve bu göreve lâyık biri olarak Yirmisekiz Çelebi Mehmet Efendi seçildi. Mehmet Çelebi kalabalık bir maiyetle 1720 yılı Ekiminde gemiyle yola çıktı. Kırk gün sonra da Tulon’a ulaştı. İşte Sefâret-nâme, Çelebi’nin İstanbul’dan ayrıldığı günden dönüşüne kadarki (yaklaşık bir yıllık süredeki) hatıra ve izlenimlerin kendine has zarif üslubuyla kaleme alınmış şeklidir. Ülkeye dönüşünde Padişah III. Ahmed’e takdim edilen eser “Sefâretnâme-i Fransa” adını taşır.
Çelebi, Fransa’da özellikle de Paris’te görülecek herşeyi görmeye, sonra da bunları eserinde göstermeye çalışır. Fakat artık mağrur bir Osmanlı değil, meraklı, hayran ve biraz da şaşkın biridir. Tanpınar’ın ifadesiyle “Efendi Paris’i Evliya Çelebi’nin Viyana’yı seyrettiği gibi Kanunî devrinin şanlı hatıraları arasından ve bir serhat mücahidinin mağrur gözü ile görmez. O, 18. asır Parisine Karlofça’nın ve Pasarofça’nın millî şuurda açtığı hazin gediklerden ve devlet işlerinde pişmiş zeki bir memurun tecrübesiyle bakar.”
Sefâretnâme, batı medeniyetiyle ilk farklı temasımızın yazılı birinci örneği olması yanında, o günkü Osmanlının Avrupa ve Avrupalıya bakışını göstermesi bakımından da ilginçtir.
Eser, 1757’de ilk olarak Galland tarafından Fransızcaya çevrildi. İstanbul ve Avrupa’da yapılmış birkaç baskısı vardır. Ayrıca Abdullah Uçman tarafından yeni harflerle ve sadeleştirilerek neşredildi (İstanbul 1975).