Yeni Eleştiri Kuramı ve Özellikleri
Yeni Eleştiri Kuramı ve Özellikleri
Yeni Eleştiricilik yoğun olarak 1930-1950 yılları arasında İngiltere ve Amerika’da gelişen edebiyat bilimi teorileri çerçevesinde etkisini göstermiştir. Bu noktada Thomas Stearns Eliot ve Ivor Armstrong Richards’ın ortaya koymuş olduğu “estetik tenkit” anlayışı, kuramın çıkış noktasını teşkil etmektedir. Rus formalizmi ve yapısalcılığın da etkisinde gelişen bu görüş, edebî metni başlı başına bir estetik obje olarak ele almıştır.
• Bu kurama göre eser, basit bir yansıtıcı olmaktan ziyade sanatçının birçok farklı kaynaktan beslenerek oluşturduğu uyumlu ve organik bir bütündür. Eserin bu bütüncül yapısı orijinal ve yenidir. Doğanın taklidi ve yansıması değildir. Kendi başına bir varlık alanını işgal eder.
• Sanatçının oluşturduğu bu yeni ve orijinal yapı bir tarih belgesi gibi de algılanamaz. Eser tarihten bağımsız biçimde dünyaya eklemlenmiş bir yapıyı temsil eder.
• Yeni eleştiri göreceli, okur merkezli kuramları da reddeder. Zira kişisel ve subjektif yargılardan kaçınabilmek için dilbilimsel eleştiri ile bağ kurma çabası içindedir. Her eserin organik yapısının ortaya çıkarılabilmesi için o esere özgü bütünlüklü yapının dikkate alınması gerekir.
• Yeni eleştiri ekolü için amaç edebî eserin tamamını ifade eden organik bütünlük içerisinde değerlendirilmesidir. Bu aşamada sanat eserini meydana getiren ve malzemesi kelime olan yaratımın kendine özgü teknik özelliklerinin de göz önünde bulundurulması gerekmektedir.
• Eserin teması, kişileri, bunların arasındaki çatışma, anlatım tekniği, olay örgüsü, imgeler, ton, simgeler, bunların hepsi teknikle ilgili şeylerdir ve eserin kendine özgü anlamını meydana getirirler. Eleştirici bu gibi ögelerin arasındaki ilişkiyi, eserin içinde oynadıkları rolü, bütüne katkılarını araştırarak eserin ilk bakışta fark edilmeyen yönlerini, ince anlamlarını, zenginliklerini ortaya çıkarmaya çalışır.
• Yeni Eleştiride, sanat eserlerine uygulanacak hazır bir anahtar bulunmaz. Böylece, edebî metnin tahlilinde metin dışı hiçbir disipline başvurulmaz. İnceleme aşamasında gerekli olan bütün malzeme, metnin içerisinde aranılır ve tamamen esere yoğunlaşılır.
• Biçimciler, yapısalcılar ve yeni eleştiriciler arasında büyük ortaklıklar bulunur. Bu ortaklıklar kısaca şöyle sıralanabilir:
1) Her üçü de, metinden hareket etmişler, metin dışı unsurları ya değerlendirmemişler veya ikinci, üçüncü derecede bir özellik olarak değerlendirmişlerdir.
2) Rus Formalizmi; edebî metnin en önemli yanına ‘biçim’ (form) adını vermiş; yapısalcılar, bu önemi ‘yapı’ (structure) kavramıyla ifade etmiştir. Yeni eleştiriciler ise, daha çok ‘edebi metin‘ ve ‘estetik değer’ kavramlarını tercih etmişlerdir.
3) Yeni eleştiri, tek tek eserleri inceleyip her bir eser için yeni bir ölçüt uygulamak ister. Yapısalcılık ve Rus biçimciliği ise evrensel bir ölçütle edebî olanı saptayıp bu ölçütü tüm eserler için kullanılabilecek bir kuram haline getirmeyi hedefler.
4) Hem yapısalcılık ve hem de Rus biçimciliği, Saussure’ün dilbilim araştırmaları ve göstergeleri odağa alır; Yeni eleştiri ise, edebî metni esas alacak her yolu dener.