Yapısalcı Eleştiri Kuramı ve Özellikleri
Yapısalcı Eleştiri Kuramı ve Özellikleri
Yapısalcı eleştiri kuramı, 1960’larda ortaya çıkmış ve Roland Barthes, Tzvetan Todorov gibi kuramcıların katkılarıyla gelişmiştir. Sadece edebiyatta değil, antropoloji, felsefe, psikoloji gibi farklı alanlarda da kullanılmıştır.
• Kuramın teorik zemini, dilbilim çalışmaları ve Rus Biçimciliği üzerine kurulmuştur. Roman Jacobson ve Tzvetan Todorov’un dilbilim ve biçimcilik konusundaki görüşleri Fransa’da iltifat görmüş ve buradaki yapısalcı edebiyat eleştirmenlerine inceleme noktasında kaynaklık edecek sistemi sunmuştur. Dilbilim ve biçimciliğin katkılarıyla gelişen bu kuram, sonrasında Fransa’dan diğer ülkelere bir eleştiri metodu olarak yayılmıştır.
• Kuramın temelinde; incelenen husus her ne ise onun yapısını göz önünde bulundurma anlayışı vardır. İnceleme kuramı hangi alana uygulanıyorsa, bu aşamada, karşılaşılan fenomenlere değil derinlerde bulunan ve yasal formatla şekillenen, özü meydana getiren sisteme yoğunlaşılır. Bir yapıyı meydana getiren unsurlar, tek tek birimlerdir. Ancak bu birimler tek başlarına değil, bir araya geldiklerinde bir anlam ifade eder ve bir yapıya vücut verirler.
• Yapısalcı eleştiri kuramının temelinde, Saussure’ün yapısal dilbilim anlayışının önemli bir katkısı bulunmaktadır. Saussure’ün ölümünden sonra yayımlanan Genel Dilbilim Dersleri adında, ders notlarından müteşekkil olan kitap, dilbilim çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır.
• O zamana kadar dilbilimciler için dil, birtakım dil olgularının toplamı idi ve bunlar ayrı ayrı bir öze sahip imiş gibi tek tek ele alınırdı. Dil çalışmaları, zaman içerisinde bir dilin geçirdiği değişiklikleri incelemek ve bunların kurallarını bulmaktı. Dilin zaman içerisindeki evrimlerine yönelmeye artzamanlı (diachronic) yaklaşım diyoruz. Saussure ise dili, belli bir zaman noktasında ele alarak eşzamanlı (synchronic), kendi kendine yeterli ve bağımsız bir sistem olarak incelemeyi önerdi.
• Yapısalcılığın anlaşılması noktasında Saussure’ün dil-söz ayrımı da önemlidir. Dil; Türkçe, Almanca, Fransızca gibi dil sistemlerinin adıdır. Söz ise dilin belirli bir ortamda söyleyen kişi tarafından somut olarak kullanılmasıdır. Burada kontekstin varlığından söz edilebilir. Sözlerin kullanımı, dil sistemi dâhilinde gerçekleşir.
• Edebiyat, eşzamanlılık bakış açısıyla değerlendirilir ve yapıtların uyduğu genel sistem belirlenmeye çalışılır. Bu anlamda edebî eser incelenirken, önceden belirlenmiş kurallara ya da tarihsel bakış açısına ihtiyaç duyulmaz. Amaç, eserin derininde bulunan yapının ortaya çıkarılmasıdır.
• Yapısalcı eleştiri kuramını meydana getiren kaynaklardan biri olan Rus Biçimciliği, yapısalcılık ve yeni eleştiri kuramlarıyla bazı benzerlikleri noktasında karıştırılabilmektedir. Bu konuda vereceğimiz karşılaştırma, söz konusu kuramların daha iyi anlaşılabilmesini sağlayacaktır:
1) Her üçü de, metinden hareket etmişler, metin dışı unsurları ya değerlendirmemişler veya ikinci, üçüncü derecede bir özellik olarak değerlendirmişlerdir.
2) Rus Formalizmi; edebî metnin en önemli yanına ‘biçim’ (form) adını vermiş; yapısalcılar, bu önemi ‘yapı’ (structure) kavramıyla ifade etmiştir. Yeni eleştiriciler ise, daha çok ‘edebi metin’ ve ‘estetik değer’ kavramlarını tercih etmektedir.
3) ‘Yeni eleştiriyi savunanların bir kısmı, edebiyatın dili kendine özgü kullanışı sayesinde, yaşamın karmaşıklığını yansıtabildiğim’ söylemektedir; ‘Rus biçimciliği ise, metnin dışına çıkarak yaşamla bağlarını bulmak gereğini’ duymamaktadır.
4) Yeni eleştiri, tek tek eserleri inceleyip her birine bir ölçüt uygulamak ister. Yapısalcılık ise, tıpkı Rus biçimciliği gibi, edebî olanın peşindedir ve bunlar, edebî eserin yapısını ve biçimini genelleştirip bütün eserlerde bu özelliği aramak isterler.
5) Hem yapısalcılık hem de Rus biçimciliği, Saussure’ün dilbilim araştırmaları ve göstergeleri ile ilgilenir; ama dilbilimden genel kurallar çıkarma, daha çok yapısalcıların bir karakteristiğidir. Yeni eleştiri ise, edebî metni esas alacak her yolu dener.
6) Rus biçimcileri, eserin biçiminden hareket ederek onu anlamaya çalışır; yapısalcılar ise, eserin derinindeki yapıyı ve geri plânındaki özellikleri bilmek isterler.
Buna göre, yapısalcılık; metnin değerlendirilmesinde direkt olarak yine metni esas alır, edebî değeri yapıda arar, asıl amacı olan edebiliğin ortaya çıkarılmasında metin dışı disiplin ya da verilerden faydalanmaz, dilbilimin göstergeler sistemini önemser ve eserin derinindeki yapıyı ortaya çıkarmaya çalışır.