Türkçede Birleşik Fiiller ve Anlam Kaymaları

Türkçede Birleşik Fiiller ve Anlam Kaymaları

Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ

Bu yazıda üzerinde duracağımız konu Türkiye Türkçesinde birleşik fiiller ve anlam kaymalarıdır. Bir gramer konusu üzerinde yazmak, okuyuculara bir edebiyat konusu, bir edebî eser veya ilgi çekici başka bir güncel konuyu izlemek kadar zevk vermeyebilir. Ancak, gramerin, dilin kuru bir kurallar bütünü olarak değil de şekilden anlama uzanan çok yönlü ilişkilerin, dil ile düşünce arasındaki sağlam bağlantının, dilin anlatım gücündeki enginlik, zenginlik ve güzelliğin, konuşma ve yazma sanatındaki yaratıcılık ve inceliğin ayarlayıcısı olduğu dikkate alınırsa, bu konudaki değerlendirmeler başka bir anlam kazanır. Dilin matematiği sayılan gramer konuları da ilgi duyanlara zevk verebilir. Çünkü Türkçe, kurallarındaki düzenlilik kadar yaratma gücündeki estetik değerler açısından da çok verimli bir dildir. Her dilde olduğu gibi bizim dilimizde de kök diye adlandırdığımız ana dilden gelme temel kelime kadrosu oldukça sınırlıdır. Bu bakımdan zaman içinde beliren yeni ihtiyaçları, yeni kavramları karşılamak ve söz varlığını genişletip zenginleştirmek için, dilimiz, düzenli birtakım yollara başvurmuştur. Bunlar:

1. Türetme
2. Birleştirme
3. Kalıplaşma
4. Yabancı dilden kelime alma (alıntı kelime = Lehnwort ve yabancı kelime = Fremdwort biçiminde) yollarıdır.

Bunlar içinde “türetme” ve “birleştirme” dilimizin en işlek yeni kelime yapma yollarıdır.

Bilindiği gibi türetmede, bir kelime kök veya gövdesi ile bir türetme ekinin birleşerek eskisinden farklı anlamda yeni bir kelime ortaya koyması söz konusudur: kol+luk, boya+cı, öz+lü, seç-im, yak-ış-ık+lı gibi.

Birleştirme yolu ile kelime yapımı ise, bir kelime ile bir eki değil, iki veya daha fazla kelimeyi yan yana getirerek eskisinden farklı bir kavrama karşılık olabilecek yeni bir kelime ortaya koymaktır. Birleştirme yolu ile isim de fiil de yapılabilir. İsimlerin birleştirilmesi yolu ile yapılan birleşikler “birleşik isim”, (çocuk bahçesi, kitap dolabı, salkım söğüt, aslanağzı, babayiğit, turnagagası “bitki”, kaynana vb.) diye adlandırılır.

Birleşik fiillere gelince: Bunlar, bir isim ile bir yardımcı fiilin veya iki ayrı fiil şeklinin yahut da isim soylu bir veya birden fazla kelime ile bir esas fiilin birleşmesinden oluşan ve tek bir kavrama karşılık olan fiil türleridir: yardım et-, dikkat et-, iyi ol-, meşgul ol-, mecbur kıl-, kabul eyle-, görebil-, yazıver-, bakakal-, almış ol-; göze gir-, gözden düş-, gözden sürmeyi çek- gibi.

Birleşik fiilleri, taşıdıkları birbirinden ayrı yapı ve anlam özelliklerine göre kendi içinde dört alt sınıfa ayırmak mümkündür:

1. Bir isim ile et-, ol- yardımcı fiillerinin veya esas fiil olma dışında yardımcı fiil alarak da kullanılan bul-, buyur-, eyle-, kıl-, yap- fiillerinin birleştirilmesi yoluyla kurulan birleşik fiiller:

  • akın etmek,
  • göç etmek,
  • kul olmak,
  • mecbur olmak,
  • son bulmak,
  • kabul buyurmak,
  • dikkat buyurmak,
  • namaz kılmak,
  • icra kılmak
  • doğum yapmak,
  • hesap yapmak gibi.

Verilen örneklerde görüldüğü üzere, buradaki yardımcı fiilin işlevi somut veya soyut bir nesneye ad olan bir ismi bir fiil durumuna, bir oluş ve kılış hâline getirmektir. Bu kuruluşa birleşik fiil denmesinin sebebi de iki farklı gramer biriminin kendi özel anlamlarını devam ettirmekle birlikte birleşip kaynaşma yoluyla yeni bir kavrama karşılık olmalarındandır.

2. İkinci gruptaki birleşik fiiller, iki fiilin birleşmesinden oluşmuştur.

Burada birinci fiil şekilce bir zarf-fiil kuruluşundadır. Buna yardımcı fiil olarak kullanılan ve esas fiile bitişik olarak yazılan bil-, ver-, dur-, yaz-, gel-, gör-, kal- gibi fiiller eklenmiştir: görebil-, alıver-, gidedur-, düşeyaz-, söylenegel-, yalvaragör-, bakakal- gibi.

Bu kuruluştaki birleşik fiillerde esas fiil kendi anlamını korurken, yardımcı fiiller esas fiilin anlamına tasvir edici yeni bir anlam özelliği katmıştır. Bunlar yeterlik, tezlik, süreklilik, yaklaşma biçimindeki özelliklerdir.

3. Üçüncü gruptakiler “karmaşık fiil” (Osm. mudil fiil) diye adlandırılan birleşik fiillerdir.

Bunlar bir sıfat-fiil ile “öncelik”, “başlama” ve “niyet” gösterme işlevlerindeki ol- yardımcı fiilinin birleşmesinden oluşmuştur: anlamış ol-, bitirmiş ol-, utanır ol-, uğramaz ol-, söyleyecek ol- gibi.

4. Dördüncü gruptakiler, isim veya isim soylu bir veya birden çok kelimenin, belirli gramer kalıpları içinde, bir esas fiil ile birleşerek bir anlam kaymasına uğrayıp kalıplaşması ile oluşan birleşik fiillerdir:

göze gir-, gözden düş-, çile çek-, üste çık-, pamuk ipliğine bağla- gibi. Bizim bu yazıda üzerinde duracağımız birleşik fiiller asıl bu son grupta yer alanlardır. Yalnız konunun ayrıntısına inmeden önce gramerlerimizde ve fiil konusunu ele alan bazı araştırmalarda birleşik fiiller ile ilgili terimlendirme ve sınıflandırmada yer alan bir yanlış değerlendirmeye işaret etmek istiyoruz.

Şöyle ki: Mevcut gramerlerin bir kısmında birleşik fiil başlığı altında, bizim yukarıda yalnız 1. ve 2. grupta verdiğimiz birleşikler üzerinde durulmuş. 3. ve 4. gruptakiler dikkate alınmamış veya bunlar arasına ayrı bir sınıflandırma yapılmadan 4. gruba giren bir iki fiil örneği de katılmıştır.

Diğer birkaç gramerimizde ise, 1. ve 2. gruptaki birleşik fiiller yanında dördüncü gruptaki birleşik fiillere de ayrı bir alt bölüm ayrılmıştır. Ancak 1. ve 2. gruptakiler “birleşik fiil” adı altında değerlendirildiği hâlde, dördüncü gruptakiler anlam kaynaşmasına uğramış birleşik fiiller olarak verilmiştir.

Merhum hocamız Prof. Dr. Tahsin Banguoğlu’na ait bir üçüncü tip sınıflandırma biçimi de bizim dördüncü grupta ele aldığımız birleşik fiiller ile birinci grupta belirttiğimiz et-, ol-, eyle- gibi yardımcı fiiller ile kurulan birleşik fiillerin “Birleşik Fiil Tabanları” (Türkçenin Grameri, TDK Yay., Ankara 1990, s. 310-318) başlığı ile aynı bölümde ele alınmış olmasıdır. Banguoğlu, tasvir fiillerini Fiil konusunun alt bölümleri içinde ayrıca ele almıştır. (a.g.e. s.488-494) Buna karşılık bazı gramerlerde “karmaşık fiil” diye adlandırdığımız üçüncü gruptaki fiiller hiç yer almamıştır.

Burada özellikle üzerinde durulması ve vurgulanması gerekli husus, birinci, ikinci ve üçüncü gruptaki fiillerin sadece “birleşik fiil” olarak verilmesi, dördüncü gruptakilerin de “anlamca kaynaşmış birleşik fiiller” olarak adlandırılmasıdır. Bazı gramerlerde dördüncü grup yer almadığı için böyle bir adlandırma da yoktur.

Bizce, birleşik fiillerin bir kısmının anlamca kaynaşmış birleşik fiil diye adlandırılışı, ötekilerin bunun dışında bırakılması doğru değildir. Çünkü ister isim olsun, ister fiil olsun, birleşik yapıdaki bütün kelimelerde bir anlam kaynaşması vardır.

İki ismin veya bir isim ile bir fiilin birleştirilmesi yoluyla, eskisinden farklı anlamda yeni bir kavrama yeni bir karşılık bulma söz konusu olduğuna göre, birleşik kelimeyi oluşturan ögeler arasında elbette bir şekil ve anlam kaynaşması vardır. Nitekim erik ağacı, badem ağacı, salkım söğüt, masa lâmbası, duvar saati de birer birleşik kelimedir. Aslanağzı, hanımeli, camgüzeli, kepçeburun, kadınbudu da birer birleşik kelimedir. Her iki türde de birer anlam kaynaşması vardır. Yalnız salkım söğüt, erik ağacı, duvar saati türündeki birleşiği oluşturan kelime ögelerinden her biri kendi anlamlarını koruyarak birleşiğe katılmışlar ve her iki kelimenin anlamca kaynaşması yoluyla yeni bir kavrama karşılık olmuşlardır. Kadınbudu, camgüzeli, imambayıldı tipindeki birleşiklerde ise, birleşiği oluşturan bu iki kelime de benzetme yolu ile anlam kaymasına ve kalıplaşmaya uğrayarak kaynaşmışlardır. Birleşik kelimelerdeki bu inceliğin uzun süre farkına varılmamış olması, birleşik kelimelerin kapsamını daralttığı gibi, imlâlarında da birtakım yanılgı ve yanlışlıklara yol açmıştır.

Aynı durum fiiller için de söz konusudur. Akın et-, göç et-, memnun ol-, son bul-, seyran eyle-, yürüyebil-, alıver-, bakakal-, gitmiş ol-, bekleyecek ol- gibi ilk üç gruba giren birleşik fiillerde de elbette ki anlam kaynaşması vardır. Ancak, bunlardaki anlam kaynaşması ya bir ismi fiil durumuna getirme (kabul et-, memnun ol-, son bul-) veya temel fiildeki anlama bir işlev inceliği, dolayısıyla da yeni bir anlam daha katma biçimindedir (tutabil-, bakakal-, gidecek ol- vb.). Ayrıca birleşiği oluşturan kelime ögeleri arasında bir anlam kaynaşması bulunduğu içindir ki, bunlar eskisinden farklı yeni bir oluş-kılış kavramına karşılık olabilmişlerdir. Bu nedenle yalnız dördüncü gruptaki fiillerin anlamca kaynaşmış birleşik fiiller olarak gösterilmesi yetersizdir. Yukarıda belirtildiği gibi; aslında bütün birleşik fiillerde bir anlam kaynaşması vardır. Bu bakımdan birinci, ikinci ve üçüncü gruptaki birleşik fiiller ile dördüncü gruptakiler arasında kaynaşma bakımından bir ortaklık söz konusudur. Ancak, dördüncü grubu ilk üç gruptan ayıran temel özellik, bu gruptakilerin önce birer anlam kaymasına uğradıktan sonra kaynaşıp kalıplaşmış olmalarıdır. Söz gelişi gözden düş- artık somut anlamı ile “gözden düşmek” değildir “itibar kaybetmek” anlamındadır. Deyimleşmiş ipe un ser- birleşik fiilinde de somut olarak ne ip ne un ne de sermek söz konusudur. Yalnızca “oyalamak” anlamındadır. Görülüyor ki dördüncü grupta yer alan birleşik fiiller deyimleşmiş, deyimleşme niteliği kazanmış olan fiillerdir. Bu belirgin özelliği dolayısıyla bunlara deyimleşmiş birleşik fiiller demek daha doğru olur.

Anlam Kaymasına Uğramış ve Deyimleşmiş Olan Birleşik Fiiller

Dilimiz anlam kaymasına uğrayarak kaynaşıp kalıplaşmış birleşik fiiller açısından çok zengindir. Dildeki sayıları altı binin üstündedir. Taşıdıkları özel anlamlar ile söz varlığımıza büyük bir zenginlik katmışlardır. Ama, ne yazık ki bu konu, gramerlerimizde genellikle üç beş cümle ile geçiştirilmiş ve üzerinde şimdiye kadar, yayımlanmamış bir iki çalışma dışında, derinlemesine araştırma ve incelemeler yapılmış değildir.

Anlam kaymasına uğramış birleşik fiiller, gramer yapıları bakımından öteki birleşik fiillerden ayrılan bazı özellikler taşır. Bunların belirli şekil kalıpları vardır. Yüzyıllar boyunca şekilden anlama uzanan özel nitelikte birer değişme sürecinden geçmişlerdir. Onların bu özelliklerini şekil yapılarından başlayarak açıklamaya çalışalım:

Anlam kaymasına ve kalıplaşmaya uğramış birleşik fiiller, şekilce, bir isim ve bir yardımcı fiille kurulan birleşik fiillere benzerler. Ancak, onlardan ayrılan yönleri, fiilden önceki isim ögesinin sabit kalmaması, yalın olarak kullanılabildiği gibi bir isim grubu hâlinde de bulunabilmesi ve işletme ekleri ile genişletilebilmesidir. Bu özelliği dolayısıyla, fiilden önce gelen isim ögesi, fiile bir özne, bir nesne, bir yer tamlayıcısı veya zarf görevi ile bağlanabilmektedir. Ayrıca, fiilden önceki isim ögesi birden fazla da olabilmektedir. İşte böyle bir birleşme şeklinin verdiği esneklik, birleşiği benzetmeler, mecazlı kullanışlar veya somutlaştırma yolu ile anlam kaymasına elverişli duruma getirmiştir.

Anlam kayması yoluyla oluşmuş bulunan birleşik fiilleri, fiilden önce gelen isim ögelerinin sayısına göre:

I. Tek ögeli kalıplaşmış birleşik fiiller,
II. İki ögeli kalıplaşmış birleşik fiiller,
III. Üç ögeli kalıplaşmış birleşik fiiller,

olmak üzere bir ön sınıflandırmadan geçirebiliriz. Bunlardan her birinin alt gruplarını, birleşiğin isim ögesi ile fiil ögesi arasındaki birleşme özelliklerine bakarak şöyle bir sınıflandırmadan geçirebiliriz:

I. I. Tek Ögeli Kalıplaşmış Birleşik Fiiller:

1. Özne+fiil bağlantısı ile birleşenler: Bu alt gruptaki birleşiklerde fiilden önce gelen isim veya isim grubu fiile ya yalın hâlde ya da iyelik eki alarak bağlanmıştır. Bu durumda, birleşik fiil içindeki isim veya isim grubu fiilin öznesi gibidir: Karın acık- (karnı acık-), ders al- “ibret almak”, ilham al-, bet beniz at-, surat as-, kafası bozul-, eli ayağı çözül-, dili dolan-, gözü dön-, içi geç-, kanat ger-, yüreği hopla-, uykusu kaç-, canı yan- vb.

2. Nesne+fiil bağlantısı ile birleşenler: Bu alt grupta fiilden önceki isim veya isim grubu, fiile bir nesne bağlantısı ile bağlanmıştır: Can at-, bayrak aç-, iç aç-, kucak aç-, mendil aç-, savaş aç-, akıl al-, boyunun ölçüsünü al-, gönül al-, yakışık al-, kazık at-, şafak at-, sinek avla-, işin aslını astarını anla-, bel bağla-, parmak bas-, pabuç bırak-, diş bile-,yüz bul-, boyun bük-, vb. Bunlar yanında aç ağzını yum gözünü örneğinde görüldüğü gibi, fiilin nesneden önce geldiği yerler de vardır.

3. Yer tamlayıcısı+fiil bağlantısı ile birleşenler: Bu alt grupta, fiile bağlanan isim yönelme, bulunma ve çıkma hâli ekleri alabildiği için bir yer tamlayıcısı niteliğindedir: Denize açıl-, içine akıt-, avuç içine al-, dilinden anla-, baştan at-, çözüme bağla-, ağzına bak-, kolayına bak-, bağrına bas-, dibe bat-, göze bat-, canından bık-, elden bırak-, bir kaşık suda boğ-, göze çarp-, hesaba çek-, kabuğuna çekil-, Arap saçına çevir-, çileden çık-, baştan çıkar-, canına değ-, dişe dokun-, suya sabuna dokunma-, dut yemiş bülbüle dön-, birbirine düş-, korkuya düş-, feleğin çemberinden geç-, başına gel-, insafa gel-, ipe sapa gel-, çıkmaza gir-, zora koş-, ağızdan kaçır-, altta kal-, rafa kaldır-, ayağa kapan-, etliye sütlüye karışma-, cana kıy-, ipten kazıktan kurtul-, yakasına sarıl-, yük altına sok-, kapana tutul-, yuvadan uç-, açığa vur-, pusuya yat- vb.

4. Zarf+fiil bağlantısı ile birleşenler: Bu alt gruptaki kalıplaşmalarda, fiilden önceki isim fiilin zarfı görevindedir: Kabak çiçeği gibi açıl-, kan ağla-, alttan al-, kesip at-, körü körüne bağlan-, dik dik bak-, ağır bas-, özenip bezen-, yüzüstü bırak-, fırsat bil-, dallanıp budaklan-, boş bulun-, gelip çat-, yüz akıyla çık-, elden ayaktan düş-, boş geç-, görüp geçir-, görmezden gel-, yüz yüze gel-, başı boş gez-, eli boş git-, dikine git-, yerinde gör-, aç kal-, apışıp kal-,yürekten inan-, köşe bucak kaç-, şaşırıp kal-, at oynatmaya kalk-, direnmeye kalk-, kısa kes-, taş kesil-, üstü kapalı konuş-, yürekten paylaş-, sarpa sar-, el üstünde tut-, deliksiz uyu-, alıp ver-, boş ver-, kulak ver-, ekmek elden su gölden yaşa-, kelle koltukta yaşa-, alıp yürü- vb.

5. Fiil+özne+fiil bağlantısı ile birleşenler: Bu türlü kalıplaşmış birleşiklerde, emir kipi biçimindeki fiilin önde ve sonda tekrarlı olarak kullanılması ile anlam kayması daha da güçlendirilmiştir: Uç baba torik uç, gel keyfim gel, ye kürküm ye gibi. Yorgan gitmek kavga bitmek deyimi de buna yakın bir şekildir.

II. İki Ögeli Kalıplaşmış Birleşik Fiiller:

Bu gruba giren birleşiklerde, fiilden önceki isim ögeleri birden fazla olabilir. Buna göre bu gruptaki alt gruplar şöyle gösterilebilir:

1. Özne+nesne+fiil bağlantısı ile birleşenler: İçi kan ağla-, eteği zil çal-, kan gövdeyi götür-, kendi kendini kemir-, ağzı lâf yap-, yangın bacayı sar-, eli silâh tut- vb.

2. Özne+yer tamlayıcısı+fiil bağlantısı ile birleşenler: İş (işi) baştan aş-, el (eli) kana bulaş-, kanı tepeye çık-, yumurta kapıya dayan-, el ayağa dolaş-, atı alan Üsküdar’ı geç-, söz ayağa düş-, iş dayıya düş-, başı dara gel-, canı burnunun ucuna gel-, keyfi yerine gel-, yakayı ele ver-, post elden git-, gözü arkada kal-, gözü yolda kal-, ayağı yerden kesil-, yer yerinden oyna-, evdeki pazar çarşıya uyma-, dünya başına yıkıl- vb.

3. Özne+zarf+fiil kuruluşunda olanlar: Gözü fal taşı gibi açıl-, gerisi vız gel-, benzi uçup git-, işi yolunda git-, gözü dışarı kay-, ayağı buz kes-, sözü kısa kes-, dumanı baştan tüt- vb.

İki ögeli kalıplaşmalarda, üslûp özelliği ve anlamdaki etkiyi artırmak amacı ile özneyle ikinci öge durumundaki kelimeler yer değiştirebilir. Bazen de özne kullanılmayabilir. Böylece, nesnenin, yer tamlayıcısının ve zarfın öne geçtiği kalıplaşmalar oluşur. Şimdi bunlardan da birkaç örnek verelim:

4. Nesne+özne+fiil kuruluşunda olanlar: Ağzını bıçak açma-, ağızdan çıkanı kulak işitme- (ağzından çıkanı kulağı duyma-), yüreğini dehşet kapla-, yüreğini korku sar-, kafayı katır tep- gibi.

5. Nesne+yer tamlayıcısı+fiil kuruluşunda olanlar: Aklını başından al-, gemi azıya al-, kelleyi koltuğa al-, işi inada bindir-, başını taşa çal-, ekmeğini taştan çıkar-, altını üstüne getir-, dişini tırnağına tak-, dizgini elden kaçır-, öfkeyi tepeye sıçrat-, aklını başına topla-, dizginini elinde tut-, ortalığı velveleye ver-, turnayı gözünden vur- vb.

6. Nesne+zarf+fiil kuruluşunda olanlar: Ağzını hayra aç-, gözü dört aç-, ayağı (ayağını) denk al-, işi kestirip at-, kendini ateşe at-, kılı kırk yar-, ağzını bir karış açık bırak-, işi tadında bırak-, kendini yiyip bitir-, meydanı boş bul-, yüzü kara çıkart-, ana avrat düz git-, dünyayı ayağa kaldır-, ortalığı kasıp kavur-, ayağını yorganına göre uzat-, kaleyi içten fethet-, kaleyi içten yık- vb.

7. Yer tamlayıcısı+özne+fiil kuruluşunda olanlar: Başa (başına) iş açıl-, gözünden uyku ak-, ağızdan (ağzından) yel al-, işin içinde bir bit yeniği bul-, zihinde şimşek çak-, her kafadan bir ses çık-, yanaktan (yanağından) kan damla-, başına taş düş-, yüreğine korku düş-, canına ot tıka-, tepesine gök yıkıl- vb.

8. Yer tamlayıcısı+nesne+fiil kuruluşunda olanlar: Başına dert aç-, başına iş aç-, ağızdan lâf al-, burnundan kıl aldırma-, öküz altında buzağı ara-, ortada bir şeyler dön-, havanda su döv-, ağzında bir şey gevele-, kulağına kar suyu kaç-, canına can kat-, yoluna baş koy-, aklına turp sık-, ağzına kilit vur-, elinden ekmek ye- vb.

9. Yer tamlayıcısı+yer tamlayıcısı+fiil kuruluşunda olanlar: Örnekleri çok sınırlıdır: Zihinden bir yana git-, kuvveden fiile çıkar- (geçir-), renkten renge gir-, kalıptan kalıba dön- vb.

10. Yer tamlayıcısı+zarf+fiil kuruluşunda olanlar: Akıldan silip at-, komşunun malına (tavuğuna) yan gözle bak-, yere sağlam bas-, ecelin koynundan sıyrılıp çık-, etrafta (etrafında) dört dön-, içine kurt düş-, burnundan fitil fitil getir-, gözüne hoş görün-, havada sallanıp kal-, kalaysız tencerede kavur kavur kavur- vb.

11. Zarf+nesne+fiil yapısında olanlar: Beş kuruşun hesabı için kırk takla at-, çul üstünde kir görünce baygınlık geçir-, boş yere emek harca-, yüz bulup astar iste-, çayı görmeden paçayı sıva-, ağzı ile kuş tut-, nabza göre şerbet ver-, bir taşla iki kuş tut- vb.

12. Zarf+yer tamlayıcısı+fiil kuruluşunda olanlar: Altından girip üstünden çık-, hıh deyip burnundan düş-, yer yarılıp içine gir-, topal eşekle kervana karış-, öpüp başına koy-, nalıncı keseri gibi kendini yont- vb.

13. Zarf+zarf+fiil kuruluşunda olanlar: Doluya koyup alma- boşa koyup dolma-, bir elle verip bir elle geri al-, ince eleyip sık doku-, kendi başına ayakta dur- vb.

14. Fiil+nesne+fiil kuruluşunda olanlar: Bu gruptakiler sayıca pek sınırlıdır: Al takke ver külâh, al abdestini ver pabucumu vb.

III. Üç Ögeli Kalıplaşmış Birleşik Fiiller

Bu gruba girenler; yukarda gösterdiğimiz fiilden önce gelen ve onun anlamını etkileyen özne, nesne, yer tamlayıcısı ve zarf gibi isim ögelerinden üçünün yan yana gelmesi ile oluşan birleşiklerdir:

  • Anasından emdiği süt fitil fitil burnundan gel- (veya anasından emdiği sütü fitil fitil burnundan getir-),
  • elini sıcak sudan soğuk suya sokma-,
  • ayağını yere sağlam bas-,
  • saça sakala (saçına sakalına) ak düş-,
  • şeytana pabucu ters giydir-,
  • sol elden sağ ele destek alma- vb.

Deyimleşmiş birleşik fiiller üzerinde yüksek lisans tezi hazırlamış ve bu fiillerin bir listesini çıkarmış olan Deniz Öztürk, yaptığı taramalara dayanarak bu türlü fiillerin sayısının 6223 olduğunu belirtmektedir. Bu kalıplaşmalarda 846 adet fiil esas anlamı dışında kullanılmıştır. Bu da demektir ki, yukarda sıraladığımız örneklerde de görüldüğü üzere, aynı fiille birden çok sayıda kalıplaşmalar gerçekleşmiştir. Deniz Öztürk’e göre söz gelişi gel- fiili 192, düş- fiili 187, var- fiili 176, kal- fiili 170, al- fiili 144, tut- fiili 110 farklı kalıplaşma yani anlam değişmesi geçirmiştir.2 Bu durum, çeşitli yönlerde anlam kaymasına uğramış olan fiillerin, Türkçenin kelime hazinesini zenginleştirme ve anlatım gücünün sınırlarını alabildiğine genişletme açısından ne kadar etkili olduğunu ortaya koyan somut bir tanıktır.
Kalıplaşma yolu ile oluşan birleşik fiillerin tek ögeli olanları 5700 civarında iki ögeli olanları da 517 civarındadır. Üç ögeli olanların sayısı bunlara oranla hayli düşüktür.

Kalıplaşmış Birleşik Fiillerin Anlam Yapısı

Yukarda anlam kayması yoluyla kalıplaşan birleşik fiillerin gramer yapılarını açıklamaya çalıştık. Şimdi biraz da bu birleşiklerdeki anlam kaymasının nasıl gerçekleştiğini belirtmeye çalışalım:

Türkçe şekil bilgisinde ve eklerinin kullanılışında, yeni görev dallanmalarına elverişli bir yapı özelliği taşıdığı gibi, anlam bilgisi açısından da yeni gelişmelere imkân veren bir esnekliğe sahiptir. Bunların dışında bir diğer yanı da anlatılması güç birtakım soyut kavramların karşılanışında, somuttan soyuta yönelme eğiliminin ağır bastığı bir dil olmasıdır. Bu temel özelliği dolayısıyla, pek çok soyut kavramı, somut nesnelere benzetme veya somut olaylardan yararlanma yoluyla karşılamıştır. Bu yol, daha çok soyut kavramı; baş, kaş, göz, kulak, burun, el, diz, ayak gibi vücut organları ile yapılan hareketlerle anlatma veya dış dünyadaki elle tutulur, gözle görülür çeşitli somut olaylara benzetme biçiminde kendini göstermiştir.

Soyut bir kavramın karşılanabilmesi için somut bir örnekten hareket edilerek; benzetmeli, mecazlı kullanımların benimsenmiş olması, ister istemez o somut anlatımın uzun zaman içinde bu özel kullanım biçiminden kaynaklanan bir anlam kaymasına uğratmıştır. Böylece, anlamca birbirinden farklı yeni kavramlara karşılık olan birleşik fiiller ortaya çıkmıştır. Bunu bir iki örnekle açıklamaya çalışalım: Söz gelişi çamur at- birleşik fiili, somut anlamda birinin üzerine çamur atmak demektir. Ama bu fiil benzetme yolu ile bir insanı, sanki üzerine çamur atmış gibi kirletmek, lekelemek anlamında kullanılmaya başlayınca anlam kayması yoluyla kalıplaşmış bir birleşik fiile dönüşmüştür.

  • İnce eleyip sık doku-” bir şeyi en ince ayrıntısına kadar araştırmak” ( O her zaman ince eleyip sık dokuyan bir insandır.),
  • gözü fal taşı gibi açıl- “hayrete düşmek, hayretten donakalmak” (Kendisine anlatılan korkunç olaylar karşısında adamın gözleri fal taşı gibi açılmıştı.),
  • mekik doku- “bir iş için çok gidip gelmek” (Genel Müdür iki dev firma arasındaki anlaşmayı mekik dokuma yöntemiyle sağlayabildi.),
  • pabuç bırak- “taviz vermek” (Bende eksik eteğe pabuç bırakacak yüz var mı be! H. Taner, Keşanlı Ali Destanı, 61),
  • dilde (dilinde) tüy bit- “bir görüşü kabul ettirmek için defalarca söylemek; tekrar etmekten usanç gelmek” (Onlara bu işin nasıl başarılabileceğini defalarca anlatmaktan artık dilimde tüy bitmişti.),
  • kapıya dayan- “tehdit etmek, gelip çatmak” (Ufuk’un ufak tefek, yamru yumru rençper babası, öğretmenin kapısına dayandı. S. Çokum, Rozalya Ana, 100),
  • defterini dür- “hesabını görmek, öldürmek” (Adamın defterini dürmüş hâlâ inkârda direniyor.)

gibi örneklerde de birleşik fiiller somut anlamdan ve somut olaylardan soyut anlatıma yönelen gelişmelerle birer kalıplaşmış fiile dönüşmüşlerdir.

Buna karşılık;

  • gözden düş- “sevgi ve ilgiyi kaybetmek”,
  • göze gir- “birinin sevgi ve ilgisini kazanmak”,
  • gözü dön- “aşırı öfkeyle ne yaptığını bilmez duruma gelmek”,
  • göz dik- “bir şeyi ele geçirmek isteğine kapılmak”,
  • kem gözle bak- “biri hakkında iyi şeyler düşünmemek, onu hor görmek” ,
  • kucak aç- “birini himayesine almak, yardım etmek, kol kanat germek”,
  • ayak dire- “inat etmek, bir şeyi yapmakta veya yapmamakta ısrar etmek”,
  • küçük dilini yut- “hayretten donakalmak, şaşırmak, hayret içinde kalmak”,
  • elden ayaktan düş- “kendi işini yapamaz duruma gelmek”,
  • içi kan ağla- “belli etmeden derin bir üzüntü çekmek”

birleşik fiillerindeki anlam kaymalarında da insan organlarının elle tutulur, gözle görülür somut hareketlerinden yararlanılmıştır.

  • Pire için yorgan yak- “küçük bir menfaat için büyük zarara girmek”,
  • bir taşla iki kuş vur- “girişilen bir hareket, bir teşebbüs sonunda iki ayrı güzel sonuç almak”,
  • sudan çıkmış balığa dön- “içinde bulunduğu durumu yadırgamak, çok şaşırmak”,
  • şamar oğlanına dön- “herkesin kolayca çattığı, hıncını kendinden aldığı bir insan olmak”.
  • Kabak çiçeği gibi açıl- “utangaçlıktan normal davranıştan sıyrılarak, birdenbire serbest veya pervasız davranmaya başlamak”

örneklerinde de tam bir benzetme yapılarak yine bunların gerçek anlamları dışındaki mecazlı kullanışları etken olmuştur.

Kalıplaşmış birleşik fiillerde, bazen birleşiğin isim ögesi bir dereceye kadar kendi anlamını korumuş, fiil ögesi anlam kaymasına uğramıştır: Kavga çıkar- “kavga etmek”, dile düş- “biri hakkında dedikodu yapılmak, kötü şeyler söylemek”, pusuya düşür- “birine pusu kurarak saldırmak, kötülük etmek”, göğüs geçir- “derinden iç çekmek” gibi.

Daha yukarıda sıralanan örneklerde görüleceği üzere, diğer bir kısım birleşiklerde ise, birleşiğin tümü birden anlam kaymasına uğramıştır:

  • Başını taşa çal- “bir olaydan dolayı kendine veya başkasına çok öfkelenmek” (Bu gün olanları duyunca başımı taşlara çaldım ama faydasız. (K. Tahir, Devlet Ana, 152),
  • etekleri zil çal- “fazlasıyla sevinmek, çok sevinmek” (Çocuklarının başarısından annelerinin etekleri zil çalıyordu.),
  • birini cebinden çıkar- “kıyaslanan kişiden çok üstün olmak” (Baksana bana! Senin gibilerin on tanesini cebimden çıkarırım.),
  • havanda su döv- “boşuna emek vermek, boşuna uğraşmak”,
  • ocağına düş- “birine sığınmak, birinden yardım istemek”,
  • hapı yut- “aldanmak, kötü bir duruma düşmek, müşkül bir durumda kalmak” gibi.

Dilimizin fiil dışındaki öteki deyimlerinde olduğu gibi, kalıplaşmış birleşik fiillerde de gerçekleşmiş sosyal olaylardan, bir hikâyeden veya eski geleneklerden kaynaklanan kalıplaşmalar da vardır:

  • Abayı yak- “birine vurulmak, âşık olmak”,
  • pabucu dama atıl- “değeri düşmek, itibarı kalmamak”,
  • altından Çapanoğlu çık-, baklayı ağzından çıkar- “gizli tutulan, açıklanmak istenmeyen bir şeyi sonunda açıklamak” gibi.

Bu derginin sınırlı sayfaları içinde, sizlere, anlam kayması yoluyla oluşmuş birleşik fiilleri, yapıları ve temel özellikleri ile kısaca açıklamaya çalıştım. Yapılan açıklamaların ortaya koyduğu üzere, dilimiz anlam kayması ve kalıplaşma yoluyla bir yandan söz varlığını alabildiğine zenginleştirirken bir yandan da mecazlı ve sanatlı kullanım yolu ve somuttan soyuta uzanan bir gelişme yöntemiyle kendi anlatım gücünü çok yüksek bir düzeye ulaştırabilmiştir. Somut benzetmelerle fiil gruplarına yeni yeni anlamlar yükleyerek ve karmaşık soyut kavramları kolayca karşılayabilme özelliği dolayısıyla da, eğer deyim yerinde ise edebî eserlerde olduğu gibi dilimizde de doğal bir sehl-i mümtenî (kolay gibi görünüp de aslında söylenmesi güç olan söz sanatı)’nın gizli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır sanırız!

Sonuç olarak diyebiliriz ki, Türkçemiz her türlü bilim, kültür ve sanat gereksinimini karşılayabilecek bir yapı ve işleyiş özelliklerine sahiptir. Yeter ki onun değerini bilelim ve Atatürk’ün de daha 1930 yılında “Türk dili dillerin en zenginlerindendir; yeter ki bu dil şuurla işlensin.” sözleri ve güçlü bir önsezi ile dile getirdiği üzere, ona bilinçli olarak sahip çıkabilelim…

Prof. Dr. Zeynep KORKMAZ

Ayrıca Bakınız: Birleşik Fiiller: Kurallı, Deyimleşmiş ve Yardımcı Fiille Kurulanlar

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu