Tenasüb Nedir?
Tenasüb (Uygunluk) Sanatı Nedir? Özellikleri, Örnekler
Tenasüb (Uygunluk): Anlamca birbiriyle ilgili kavramların/sözcüklerin bir arada kullanılması sanatıdır. Karşıt anlamlı sözcüklerin bir arada kullanılması tenasüp değildir.
Divan şairleri, tenasüp sanatında, türlü bilim terimlerini, mitoloji, tarih ve mesnevi kahramanlarını, hayvan , bitki ve çiçek adlarını bol bol kullanmışlardır.
Örnekler:
“Suya versin bâğban gülzârı zahmet çekmesin
Bir gül açılmaz yüzün tek verse bin gülzâre su”
“Koyuldu rengi köpüklerde karın
Işıklar kesildi sularda.
Akşam mı bu gelen güneş mi batacak?
Benim bir güzel var beklediğim
Coşan dalgaları kucaklayacak.”“Lâleyi, sümbülü gülü hâr almış
Zevk u şevk ehlini âh u zâr almış.”“Mest olupdur çeşm ü ebrûnun hayâlinde imam
Okumaz mihrâbda bir harf-i Kur’an’ı dürüst”
Detaylı Açıklama:
Tenâsüb: Tenâsüb, aralarında anlam bakımından tezad (=karşıtlık) dışında bir ilişki bulunan iki ya da daha fazla sözcüğü bir ibarede toplamaktır: Gül’, bülbül’ ve “gül bahçesi” sözcüklerinin aynı ibare içinde toplanması gibi. Bu ifade özelliğinin birbiriyle ilişkili sözcüklerin kavram alanlarını belirginleştirmek, söylenmeyen diğer öğeleri de hatırlatmak ve metnin ana fikrini hissettirmek, yazarın ya da şairin üslubunu belirlemek gibi işlevleri vardır.
Örnekler:
Aramazdık gece mehtâbı yüzün parlarken
Bir uzak yıldıza benzerdi güneş sen varken (F. Nafiz Çamlıbel)
Bu dizelerdeki “mehtâb (=ay aydınlığı)”, “yıldız” ve “güneş” birbirleriyle ilişkili sözcükler oldukları için bu üç sözcüğün bir arada kullanılmasıyla beyitte bir tenâsüb meydana gelmiştir.
Sanma kim bâd-ı hevâdan saçılur hâk üzre âb
Nâr-ı âhumdan arak-rîz olur ey meh-rû sehâb (Emrî)
“Ey ay yüzlü güzel! Yağmurun toprak üzerine kendiliğinden döküldüğünü sanma, çektiğim ahın ateşinden bulut terlemiştir, senin yağmur sandığın onun ter damlalarıdır.” anlamındaki bu beyitte de “anâsır-ı erba’a” denilen “havâ”, “hâk (=toprak)”, “âb (=su)” ve “nâr (=ateş)” bir arada zikredilerek bir tenâsüb meydana getirilmiştir.
Açıklama: Anâsır-ı erba’a “dört unsur” demektir. Bunlar “ateş”, “hava”, “su” ve “toprak” olup eskiden varlık âleminin bunlardan meydana geldiğine inanılırdı.
Din kebûter gönlümi almağa zülfin salmasun
Mürg-i dest-âmûzdur ana n’ider şâhîn salup (Ahmed Paşa)
Beyit “O sevgiliye söyleyin bir güvercine benzeyen gönlümü almak için saçını salmasın. Gönlüm zaten onun evcil kuşudur, onu avlamak için şahin salıp da ne yapacak.” anlamındadır.
Beyitte “kebûter (=güvercin)”, “mürg (=kuş)”, “dest-âmûz (=evcil)” ve “şâhîn” sözcükleri beytin anlam bütünlüğü içinde kullanılarak bir tenasüp meydana getirilmiştir.
İhâm-ı Tenâsüb
Bir ibaredeki kelimelerden birinin ya da birden fazlasının kastedilmeyen anlamıyla o ibaredeki tenasüp ilişkisi içinde yer almasıdır. Bu sanatı, “iki anlamı olan bir sözcüğün cümlede kastedilmeyen anlamıyla aralarında tenasüp bulunan diğer sözcüklerin anlamları arasında tezad dışında bir ilişki bulunması” olarak tanımlamak da mümkündür: “Bülbülde “gülmek” fiilinin emir kipi olan “gül”ü aynı ibare içinde kullanarak bu sözcüğün yarattığı çağrışımla bir çiçek adı olan “gül’ü hatırlatmak gibi.
Örnek:
Titrerdi o bûsenle açan gonca gülünce (F. Nafiz Çamlıbel)
“Gülmek” fiilinin kökü ile bir çiçek adı olan “gül” eş sesli iki sözcüktür. Mısra-da “gonca” ile “gülünce” bir arada kullanılarak “gül” ile “gonca” arasında bir çağrışım yaratılmış ve bu yolla bir îhâm-ı tenasübün meydana gelmesi sağlanmıştır.
Her tezervün nice bir saydı hevâsında yilüp
Dâ’imâ hırs u tama’ çeşmini bâz eyleyelüm (Bakî)
Farsçada biri “doğan”, diğeri de “açık” anlamında iki “bâz” vardır. Beyit “Her sülünü avlama arzusuyla çırpınıp daha nereye kadar hırs gözünü ‘bâz (=açık)’ tutalım.” anlamındadır. Ancak beyitte bu sözcük “tezerv (=sülün)” ve “sayd (=av, avlama)” ile birlikte kullanılarak bu iki sözcüğün yarattığı çağrışımla “bâz”ın “doğan” anlamı da hatırlatılmış ve bu yolla bir îhâm-ı tenâsüb meydana getirilmiştir.