Telaffuz (Söyleyiş)
Telaffuz (Söyleyiş) – Vurgu – Tonlama Nedir?
Güzel ve doğru konuşmayı sağlayan hareketlerin bütününe telaffuz (söyleyiş) denir.
Söyleyişin güzel olması için vücuttaki pek çok organ görev yapar. Konuşma eylemi en az iki kişi arasında olur. Beyinle konuşmayı sağlayan organlar bir bütün olarak çalışır. Konuşma sırasında ses organlarının (gırtlak, ses telleri, küçük dil, damak, dil, dişetleri, dudaklar, geniz vb.) hepsi birden rol oynar. Bu organların hepsine birden konuşma aygıtı adı verilir.
Ses için gerekli hava solunum organlarınca sağlanır. Soluk alıp verme sırasında da adeta bir körük gibi çalışan ciğerlere hava dolup boşalır. Bu sırada diyafram adı verilen kubbe biçimindeki kas demeti, göğüs kaslarını ve ciğerleri genişletip daraltır. Konuşma sırasında soluk borusu yoluyla ciğerlerden gelen hava gırtlaktaki ses tellerine çarpar ve onları titreştirir. Titreşen hava daha sonra sese dönüşür.
Konuşmada ses tonu ve söyleyişin (telaffuzun) önemi büyüktür. Nefes borusundan gelen hava, ağız boşluğu içerisinde herhangi bir bölgede sese dönüşür. Bu sesin oluşmasına boğumlanma denir. Boğumlanma, heceleri oluşturan seslerin doğru olarak ses değerlerinin söylenmesiyle oluşur. Türkçe Türkiye’nin her yerinde aynı sesler verilerek konuşulmaz. Ünlüler farklı bölgelerde farklı biçimlerde söylenir. İstanbul ağzında kalın a ile söylenen sözcükler Van’da o’ya yaklaşan bir kapalılıkta söylenir. Aynı ünlü Trabzon ve dolaylarında ince a’ya dönüşür.
Konuşma sırasında anlatılan konunun özelliğine göre soluk alıp vermede bazı değişiklikler olur. Bu soluk alıp verme sırasında sesin alçalıp yükseldiği görülür. Anlatıma duygu, düşünce ve heyecan gibi farklılıklar katılır.
Emir cümlelerinde kullanılan ses ile soru cümlelerinde kullanılan ses farklıdır. İşte anlatıma duygu, düşünce, heyecan, yumuşaklık, sertlik katmak amacıyla seste yapılan bu farklılığa tonlama denir. İnsan sesi ton bakımından kalın, ince ve tiz olmak üzere üçe ayrılır.
Konuşma sırasında sözcükler aynı şekilde söylenmez. Türkçede sözcükler söylenirken bazı heceler diğerlerine göre daha kuvvetli, daha şiddetli söylenir. Buna vurgu denir. Anlatımda vurgu söze duygu değeri katar; söylenen sözün daha anlaşılır olmasını sağlar ve ahengi canlandırır.
VURGU
Konuşma veya sesli okuma sırasında bazı sesleri diğer seslerden daha baskılı söyleriz. Buna vurgu denir. Vurgu konuşma ve okumalarımızı daha duygulu, daha sıcak, daha anlamlı yapar. Vurgu kelime vurgusu ve cümle vurgusu olmak üzere iki çeşittir.
KELİME VURGUSU:
Bir kelimenin içindeki bir sesi diğer seslerden daha baskılı söylemeye kelime vurgusu denir. Dilimizde normalde kelime vurgusu son seslerdedir. Bu kurala uymayan kelime ve ekler vardır. Bunlar:
1. Zaten tek heceli kelimelerde vurgu aranmaz.
2. İki heceli yer isimlerinde vurgu ilk hecededir: Burdur, Konya, Siirt…
3. Daha fazla heceli yer isimlerinde başta veya ortada bulunur: İstanbul, Isparta, Tunceli, Denizli…
4. Bazı kelimelerde vurgu sonda değildir: Şimdi, ancak…
5. Bazı vurgusuz ekler sona geldiğinde vurgu ondan önceki heceye kayar. Bu ekler şunlardır:
a. Olumsuzluk eki: Seveceğim > Sevmeyeceğim
b. Soru eki: Bana mı söyledin?
c. Küçültme eki ce: (Sıfat ise vurguludur, daha çok zarflarda vurgu almaz):Yavaşça kalktık. ağırca çocuk
6. Ek fiil ile fiillerin birleşik çekimli hallerindeki hikâye rivayet ve şart kiplerinin ekleri vurgu almaz: Sevecekse; severdi; okurmuş; çalış kanım, sevimlisin,
7. Ayrı yazılan da, de ve ki bağlacı vurgusuzdur:
Evimizde → evimiz de; evimizdeki → evimiz ki
8. Birleşik kelimelerde normalde iki vurgu bulunur ve ilk kelimedeki vurgu daha güçlüdür. Ancak bazen vurgunun biri kaybolur. Köpekbalığı, ortaokul…
KELİME VURGULARINA NASIL DİKKAT EDERİZ?
Öncelikle kelimelerin vurgularının hangi hecede olduğunu bilmeliyiz. Bu ise vurgu kurallarını bilmek ve vurgulu vurgusuz kelimeleri ezberlemekle olmaz. Bütün bir hayat boyunca anadilimizin inceliklerini yaşayarak öğreniriz. Bunun için iyi okuyanların ve iyi konuşanların okuma ve konuşmalarını bol bol dinlemeliyiz. Konuşmalarımızda zaten bilerek veya bilmeyerek vurgulara dikkat ederiz.
Sesli okumada ise sesli olarak okumadan önce metni anlayana kadar okumamız gerekir. Metni anladıktan sonra metni sanki anlatıyormuş gibi okumamız gerekir. Sesteş kelimelerin anlamlarındaki farklılıklar vurgu yoluyla ayırt edilir. Okuyuşumuzda bunları belirtmeliyiz. Mesela “Denizli buradan yarım saat çeker” cümlesi ile “Denizli manzaralar çok hoştur” cümlesindeki “denizli” kelimelerinin anlamlarını vurgu yoluyla ayırt ettirmeliyiz. “İkide bir gidiyorsun” ile “İki de bir çift sayıdır” cümlesindeki “de” lerin anlamı vurgu ile belirtilmelidir.
CÜMLE VURGUSU:
Cümledeki bir kelime veya kelime grubunu diğer kelime veya kelime grubuna göre daha baskın söylemektir.
Cümlede vurgunun kaynağı yüklemdir. Zaten cümlenin var oluşunu sağlayan da yüklemdir. Yüklem yoksa cümleden de söz edilmesi zordur. Bu yüzden yükleme en yakın öge vurguludur. Yazıları okurken yükleme en yakın ögeyi vurgularız. Konuşmalarımızda ise istediğimiz ögeyi vurgulamak kolaydır. Ancak yazarken vurgulanması gereken kelimeleri yüklemin yanına yazmalıyız. Çünkü, yazıda, yüklemden uzak bir kelimeyi vurgulu okutacak hiçbir belirti ve kural yoktur. (Uzunca cümlelerde özne yüklemden uzaksa vurgulanır. Çünkü fiil (yüklem)den sonra en önemli unsur öznedir.)
Örnekleri inceleyelim:
» Kapıyı Ali’ye annesi açtı.
» Kapıyı annesi Ali’ye açtı
» Annesi Ali’ye kapıyı açtı
Yüklemin yanında olmadan da bir kelimeyi vurgulayabiliriz.
» Seni dün okulda görmüşler.
» Akşam yola çıktık.
Devrik cümlelerde vurgu yüklemden önceki ögedir.
» İlk yağmur damlası düştü kuru yapraklarına güzün.
Yüklem cümlenin başındaysa vurgulu öge yüklemdir.
» Gelmeyeceksin bir daha buralara.
“de” bağlacı ve “mi” soru eki vurguyu kendinden önceki ögeye taşır.
» Annesi de bugün okula gelecekmiş.
» Bu günlerde sen mi beni arayacaksın?
Konuşurken bunları vurgu ile belirtebilirsek de bu vurgulu kelimeleri yüklemin yanına yazmak daha yararlıdır. Çünkü okuyan kişi bizim bu kelimeleri vurgulatacağımızı bilmez.
Bu yüzden cümleciklerin yüklemciklerine yakın kelimeler de önem derecesine göre vurgu taşırlar.
Her ne kadar teorik bilgileri bilmek gerekirse de vurgu, bunları öğrenmekle öğrenilecek bir olgu değildir. Hayatın içinde, dinleyerek öğrendiğimiz kelimeleri vurgusuyla birlikte öğrenmemiz gerekir. İyi okuyucuları, iyi konuşmacıları, dinleyerek, tiyatro izleyerek, sözlü sanat etkinliklerine katılarak bu becerimizi geliştirebiliriz.
TONLAMA
Okuma sırasında konunun gereğine göre sesimize sevecenlik, isyan, emrediş, üzüntü, sevinç, coşku, gibi tonlamalar veririz. Bu tonlamaların bir kuralı yoktur. Ancak bir kahramanlık şiirini de aşk şiiri gibi okumak hatalı olur. Sevdiği birinden ayrılmış birinin duygularını anlatan bir yazı ile bir kurtuluş gününde okunan bir yazıda sesimiz aynı tonda olmaz. Bütün bunlar zamanla ve dikkatli bir dinleme, izleme ve gözlem ile elde edilebilen bilgilerdir.
Ayrıca bkz. ⇒ Güzel Konuşma ve Diksiyon