Avnî (Fatih Sultan Mehmed) Edebi Kişiliği, Şiirleri
Sultan Şairler: Avnî (Fatih Sultan Mehmet)
Fatih, II. Murat’ın oğlu olup 1432’de Edirne’de doğmuş, 1481’de İzmit/Gebze’de (49 yaşında) vefat etmiştir. Osmanlı Devleti’nin yedinci padişahıdır. II. Mehmet şeklinde de anılır.
Fatih Sultan Mehmet, şiirlerinde Avnî mahlasını kullanmıştır.
Osmanlı tarihi ile ilgili muteber kaynaklarda ortak görüş, Fatih’in çok iyi bir eğitim aldığı yönündedir. Kaynaklarda Fatih’in İtalyanca, Slavca ve Latince de dahil olmak üzere birçok dili çok iyi düzeyde bildiği yönünde bilgilere yer verilmiştir. Saray eğitiminin yanı sıra müspet ilimlere gösterdiği ilgi ile anılan Fatih özellikle Arapça ve Farsçaya olan hakimiyetini yazmış olduğu şiirlerinde hissettirmektedir.
Şiirlerinde yer alan terimlerden hareketle Fatih’in coğrafya, felsefe, astronomi gibi ilimlerle ilgilendiği açıkça görülmektedir. Fatih’in günümüze ulaşan tek eseri Divân’dır.
Divân’ında 70 adet manzume bulunmaktadır. Eser içerisindeki manzumelerde Şeyhî’nin ve Ahmed Paşa’nın etkisi belirgindir.
Şiirlerinde dış yapı unsurlarına önem veren Fatih için Sehî Bey’in yapmış olduğu değerlendirmenin özeti şu şekildedir: “Sözleri merdâne, gazelleri âşıkane ve yer yer hikemîdir.”
Eser, Avnî Divânı adı ile ilk kez 1904 yılında G. Jacob tarafından Berlin’de basılmıştır. Divân içerisinde Melîhî ve Ahmed Paşa’ya nazire olarak kaleme alnınan şiirler, birçok araştırmaya konu olmuştur.
Şiirlerinden Örnekler
Ağlasa Derd-i Derûnum Çeşm-i Giryânım Sana
Ağlasa derd-i derûnum çeşm-i giryânım sana
Âşikâr olurdu gâlib râz-ı pinhânım sana
(Sevgili!) İçimdeki dertler ile, yaş dolu gözlerim senin için ağlayacak olsa, (gönlümdeki) gizli sırlarım (gözyaşlarıma) gâlip gelir ve (sırlar) sana aşikâr olurdu.
Mesned-i hüsn üzre sen ben hâk-i rehde pâymâl
Mûr hâlin nice arz ede Süleyman’ım sana
Sen güzellik tahtında (oturuyorsun) : bense yolunun toprağında pâymâl (ayaklar altında) kalmışım. Hâl bu iken a Süleyman’ım, sana bir karınca (denli âciz olan) durumumu nasıl arz edeyim? ‘ Divân edebiyatında Süleyman ihtişâmı; karınca da acziyet ve zayıflığı temsil ettiği için şair de kendini karınca; sevgilisini Süleyman olarak nitelendirmiştir.’
Şem’i gör kim meclisinde ağlayıp başdan çıkar
Hoş yanar yıkılır ey şem’-i şebistânım sana
Muma da bak! Senin (bulunduğun) meclisinde ağlayıp baştan çıkmakta. Ey odamı aydınlatan! O mum senin için ne de hoş yanıp yıkılıyor. ‘Mum yanarken, baştaki fitilin kenarlarından ağlıyormuş gibi akar. Şair buna gıpta ediyor ve onu sevgilinin aşkı ile baştan çıkmış veya o uğurda başını vermiş olarak gösteriyor.’
Subh gibi sâdık olduğum gam-ı aşkında ben
Gün gibi rûşen durur ey mâh-ı tâbânım sana
Ey ay gibi parlayan sevgilim! Benin sana karşı, aşkının yolunda sabah kadar sâdık olduğum, (doğrusu) gün gibi âşikârdır.
Dün rakîbin cevrini men’ eyledin ben hastadan
Eyledi te’sir gûyâ âh u efgânım sana
Dün rakiplerimin, aşkının hastası olan bana yaptıkları eziyetleri meneyledin. Galiba âh ve feryatlarım sana tesir etmiş!
Zahm-ı hicrân şerhi çün mümkün değildir dostum
Sîne-çâkinden haber versin girîbânım sana
Dostum! Anlaşılan o ki (bağrımdaki) ayrılık yarasının şerh etmek mümkün görünmüyor. (Bari) açık duran şu yakam, (aşkından dolayı) göğsümdeki (şerha şerha olmuş) yarıkları sana göstersin (de insafa gel!)
Eyleme gönlün gözün cevr ile Avnî’nin harâb
Dürr ü gevherler verir bu bahr ile kânım sana
(Sevgilim!) Eziyetlerinle Avnî’nin gözlerini ve gönlünü harap etme! Zira bu deniz (gibi coşkun gözlerim) , sana inciler; bu maden ocağı (gibi gönlüm) de mücevherler sunar.
—————————-
Sâkiyâ Mey Sun Ki Bir Gün Lalezar Elden Gider
Sakiya mey sun ki bir gün lalezar elden gider
Erişir fasl-ı hazan bağ-u bahar elden gider.
Her nice Zühd-ü salaha mail olur hatırım
Gördüğümce ol nigarı ihtiyar elden gider.
Şöyle hak oldum ki, ah etmeye havf eyler gönül
Lacerem bad-ı saba ile gubar elden gider.
Gırre olma dilbera hüsnü cemale kıl vefa
Baki kalmaz kimseye nakşünigar elden gider.
Yar içün ağyar ile merdane ceng etsem gerek
İt gibi murdar rakib ölmezse yar elden gider.
————————-
Bâde-i Nâb İle Buldu Rûh-ı Cânân Revnak
Bâde-i nâb ile buldu rûh-ı cânân revnak
Gûyiyâ güller ile buldu gülistân revnak
Zülf-i miskîn ki rûh-ı yâr ile tâbende durur
Şem’-i pürnûr ile san buldu şebistân revnak
Göricek yaşımı naz ile salınır ol yâr
Cûyibar ile bulur serv-i hırâmân revnak
İşidip nâlemi handân olur ol yâr bulur
Na’ra-i bülbül ile gonca-i handân revnak
Eşk-i çeşmimle olur lâ’l-i leb-i yâr ferah
Tâb-ı kevkeble bulur lâ’l-i Bedahşân revnak
Hatt u hâl ile bulur Avnî rûh-ı yâr şeref
Bâblarla nitekim buldu Gülistân revnak