SOSYAL BİR KURUM OLARAK DİL

SOSYAL BİR KURUM OLARAK DİL

Dil, sosyal bir kurumdur. Bütün sosyal kurumlar gibi cemiyetin üstündedir ve ona hâkimdir. Kendi kaide ve prensiplerini onu kullanan fertlere kabul ettirir. Söz gelişi, Türkiye Türkçesini kullanan bütün insanlar şimdiki zamanı aynı şekilde çekerler.

Hiç kimse, “Ben bundan sonra şimdiki zaman eki olarak ‘-yor’u değil ‘-vın’ı kullanacağım.” diyemez. Aynı şekilde dilimizi kullanan bütün insanlar, bildiğimiz meyveye “elma”, kendisiyle yazı yazdığımız nesneye “kalem” derler…

Türkler sıfat tamlamasında, sıfatı başa ismi sona getirirler ve mesela “siyah elbise” derler. Yine hiç kimse “hayır ben elbise siyah” diyeceğim iddiasında bulunamaz. Bir kimse, yukarıda sıraladığımız aykırı örnekleri kullanmaya kalkışır ve bunda ısrar ederse ne olur? O fert, cemiyetin dışına itilir. İşte dilin sosyal bir kurum oluşu dolayısıyla cemiyetin üstünde bulunması budur. Fert dile değil, dil ferde hâkimdir.

Dilin sosyal bir kurum oluşundan doğan ikinci niteliği millîliğidir. Aynı millete mensup bütün insanlar tarafından aynı nesnelere, hareketlere, kavramlara aynı adların verilmesi; kelimeler arasındaki münasebetlerin aynı şekilde sağlanması; kelime sırasının aynı prensiplere tâbi tutulması o insanlar arasında bir yakınlığın doğmasına yol açar. Aynı dili kullanmasının sonucu olan bu yakınlık, din, kültür, gelenek, tarih gibi diğer ortak değerlerle beraber bir
milletin teşekkülünü ve devamını sağlar. Başka bir deyişle dil, milleti millet yapan ve onu millet olarak devam ettiren değerlerden biridir. Şu hâlde dilin ve onu meydana getiren ek, kelime, kelime grubu, cümle gibi unsurların milletin bütün fertleri arasında ortak olması gerekir. Bu ortaklığı herhangi bir şekilde bozucu hareketler millî birliği sarsar.

İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Muğla’da, Adana’da, Gaziantep’te, Erzurum’da, Rize’de; şehirlerimizde ve köylerimizde herkes akıl, şart, imkân, şefkat, sohbet kelimelerini kullanırken bazı kimse ve zümrelerin us, koşul, olanak, sevecenlik, söyleşi kelimelerini kullanmaya kalkışmaları; dilde ortaklığı dolayısıyla millî birliği boğucu bir harekettir. Aynı şekilde şehirlerde ve köylerde yaşayan bütün insanlarımız, isim tamlamalarını “Doyum Lokantası, Ankara Oteli” şeklinde kullanırken; bazı lokanta ve otellerin Türkçe kelime sırasını bozarak “Restoran Doyum, Otel Ankara” adlarını kullanmaları da dilde ortaklığı sarsıcı, millî birliği bozucu bir harekettir.

Prof. Dr. Ahmet Bican ERCİLASUN

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu