Şiirde Gerçeklik ve Anlam
Şiirde Gerçeklik ve Anlam
İnsan geniş bir çevrede yaşamını sürdürür. Bu sırada o, bu çevre içindeki canlı, cansız varlıklara, olaylara, durumlara bakar; bunları kendine göre değerlendirerek sonuçlar çıkarır. Bütün bunları da nesnel gerçeklikten faydalanarak gerçekleştirir. Bu durum da “imgenin varlığının nesnel gerçekliğe bağlı olarak ortaya çıktığını” gösterir.
Yaşamın önemli bölümünde, yaşanan gerçeklik nesnel bir yaklaşımla olduğu gibi aktarılır. “Şiirde ve sanatta gerçeklik dönüştürülür ve olduğundan farklı biçimde anlatılır, yansıtılır.” Şiirdeki gerçeklik bilimde, sanatta, tarihte ve gündelik yaşamdakinden oldukça farklıdır.
Herkes, günlük yaşamda pek çok şeye tanıklık eder; fakat bunları sanatsal bir dille ortaya koyamaz. Bunu ancak şair yapabilir. Şiirde gerçekliği yakalamak için varlıklara ve olaylara bakmasını bilmeye, çok iyi derecede anlama, kavrama, gözlemleme, algılama yeteneğine ve bunları sanatsal bir dille anlatma becerisine ihtiyaç vardır. Bu işi sanatsal bir dille yapacak olan kişi ise şairdir.
“Bir şiirin temelinde yaşanan gerçeklik vardır.” Şair de çağın günlük ve bilimsel gerçekliği içinde yaşamını sürdürür. Ancak ona düşen görev, üst düzeyde bir gerçeklik kurmadır. Sanatçının bunu gerçekleştirebilmesi için diğer insanlardan farklı olarak üst düzeyde sezgi, algılama, bilinçaltı zenginliklerine, yorumlama becerisine, hayal ve ifade yeteneğine gereksinimi vardır.
“Ses” ile “imge”, şiirsel gerçekliğin ifade araçları arasında yer alır. Gerçeklik ifade edilirken dil göstergeleri yeni ve değişik anlamlar kazanır. Bunun sonucunda şiir dili ortaya çıkar. “Şiirde, düz yazıdan farklı olarak gösterme ve ileti arka planda, çağrıştırma ise ön plandadır.” Bu nedenle şiirdeki kelimeler gerçek anlamlarından sıyrılarak farklı anlamlar çağrıştırır. “Şiir dili çağrışımlara açık olduğundan şair, dili şiirsel işleviyle, yani çağrışımlara açık bir şekilde kullanır.”
Düz yazılarda sözcüklerin genellikle gerçek anlamıyla kullanıldığı görülür. Şiirlerde ise sözcüklerin yan anlamı ile çağrışımlar ön planda olur. Her metin gibi, şiirde de anlam söz konusudur. Bu nedenle şiir de okuyanlara dinleyenlere bir şeyler anlatır, öğretir. Ancak söz konusu anlam, doğrudan bilgi verme şeklinde değil de şairin sezdirdikleri, çağrıştırdıkları, hissettirdikleri ile verilir. Böyle bir yol izlenmeseydi şiirin düz yazıdan hiçbir farkı olmazdı. Bundan dolayı şiirde kullanılan dil, mutlaka şiirin diline uygun olmalı; şiirsel ve sanatsal işlevde kullanılmalıdır.
Şairin hedefi her okurda farklı duygular uyandırmaktır. Bundan dolayı şair, sözcüklere yeni anlamlar yüklemeye dikkat eder. Bu anlamlar ise şiirde sözcüklerin üstlenmiş oldukları yeni anlamlardır, işte bu anlamlar sözlüklerde yer almaz. Okur, bu anlamı kendisi sezer, hisseder. Böylelikle şiirde değişik bir gerçeklik ortaya çıkmış olur. Eğer şiirdeki bu gerçeklik fark edilebilirse şiir daha iyi anlaşılır. Çünkü şair, yaşanan gerçekliği yorum gücünü kullanarak değiştirmiştir. Okura düşense şiirdeki bu gerçekliği fark edip şiiri daha iyi anlamaya çalışmak olmalıdır.
“Çağrışım, eğretileme, imge, telmih (anıştırma) dolaylı söyleyişin temel öğeleri arasında yer alır.” Bütün bu öğeler, gerçeklik ve kurgusallık üzerine kurulu metinlerin anlam boyutunu güçlendirir, onlara bir estetik kazandırır. Şiir de bu öğelerin eş güdümlü işleyişi ile doğar.
Şiirde Gerçeklik ve Anlam Konusunda Örnek Metin İnceleme:
YAŞARKEN
Ağaçların daha bu bahçelerde
Bütün yemişleri dalda sarkıyor;
Umutların mola verdiği yerde
Geceler bir nehir gibi akıyor.
Bu şiirdeki gerçekliği bulabilmek için, dilini çözümlemek, yapısı ve teması üzerinde durmak, temanın bireysel ve sosyal alanla ilişkisi üzerinde düşünmek gerekir.
Şiirde, yaşanan hayatla ilgili bir gerçeklik hareket noktasıdır. Dünyada insanlara her türlü nimet sunulmuştur. Umutsuzluğa düştüğümüz an bizi sayısız tehlikeler bekler. Bu cümleler gündelik hayatla ilgili bir gerçekliği ifade eder. Şiirde bu gerçeklik farklı bir söyleyişle ve farklı biçimde dile getirilmiştir.
Ağaçların daha bu bahçelerde
Bütün yemişleri dalda sarkıyor.
Yukarıdaki dizelerde dünya nimetlerinin hemen hemen hepsinden söz edilmiştir. Bahçe, ağaç, meyve bolluğu, dünyadaki düşsel şeyleri ifade etmektedir. “Daha” kelimesi zamanla ilgilidir. “Bütün” de çokluk ve çeşitlilik bildirir. Her okuyucu bu dizelerden hareketle bildiği dünya güzelliklerinin tamamını düşünebilir. Bu bolluğa, bu güzelliğe rağmen insan umutlarını bir an olsa kaybetse sayısız tehlikelerle karşı karşıya kalır. Ama bu, şiirde umutların mola vermesi, “gecelerin nehir gibi akması” söz gruplarıyla dile getirilmiştir.
Yakandaki kıtada “bahçe” sözüyle belirli bir bahçe değil dünyadaki güzellikler ifade edilmiştir. “Bahçe, ağaç, yemiş, daha, bütün, sarkıyor” sözleri birlikte dörtlüğün ilk dizesine yeni bir anlam değeri kazandırıyor. Bu yan anlamdır. “Bolluk, bereket, güzellik, zenginlik” kelimeleriyle ilgili her türlü anlamı ve hayali düşündürür. Umutlar mola vermez, insan mola verir, dinlenir. Mola vermede; ara verme, akışı durdurma söz konusudur. Umutların mola vermesi”, kısa bir sürede olsa insanın umutsuzluğa düşmesi yerine kullanılmıştır. Burada yolculukta verilen moladan söz edildiği “yerde” kelimesiyle belirtilir. “Gece, nehir ve akıyor” kelimeleri yalnızlığı, bir benzetmeyi değil, birlikte umutsuzluğun getireceği her türlü tehlikeyi çağrıştırır.