Serveti Fünûn Döneminde Hatıra (Anı)

Servet-i Fünûn (Edebiyat-ı Cedide) Döneminde Hatıra (Anı)

Serveti Fünûn Döneminde Hatıra (Anı)

Servet-i Fünun‘a kadar hatıra, edebiyatımızda yazınsal değerde bir tür değildi. Yazınsal değerdeki ilk hatıraları bu dönemde Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır. Bu dönemdeki hatıraların dili, dönemin şiirlerine göre yalın, ancak konuşma dilinden uzaktır. Şiirlerinde sosyal ve siyasal konulardan uzak duran sanatçılar, hatıralarında dönemin sosyal ve siyasal olaylarına ışık tutmuşlardır. Dönemin edebiyat dünyasının perde arkasını, yapılan tartışmaları da bu hatıralardan öğrenmek mümkündür. Bu bakımdan özellikle hatıra ve gezi yazıları, kendilerinden sonraki dönemler için birer tarihî belge niteliği taşır.

Bu dönemde hatıra türünde;

  • Halit Ziya Uşaklıgil’in “Kırk Yıl”, “Saray ve Ötesi”;
  • Ahmet İhsan Tokgöz’ün “Matbuat Hatıralarım”;
  • Mehmet Rauf’un “Edebî Hatıralar”;
  • Hüseyin Cahit Yalçın’ın “Siyasal Anılar” ve “Edebiyat Anıları”

adlı eserleri vardır.

Türk edebiyatında yazınsal değerdeki hatıraları ilk kez Halit Ziya Uşaklıgil yazmıştır. Halit Ziya Uşaklıgil, hem yazınsal hem siyasal nitelikte olan bu hatıraları dokuz ciltte toplamış ve kırk yılı kapsayan ilk beş cildine “Kırk Yıl” (1936) adını vermiştir.

Halit Ziya, kitabında, bu eseri yazış amacını şöyle açıklamaktadır:

“Anılar arasında bu gezintiyi nasıl düşündüm ve niçin buna başlıyorum? İnsanların duyguları ile kararları, tutum ve davranışları arasındaki bağlar o kadar dolaşık ve karışık bir yumaktır ki bunu çözmeye bilmem her zaman imkân var mıdır? Bir gece derin bir acı ile uyumuştum ve daha derin bir acı ile uyandım: Düşümde annemi arıyordum. İşte, ona katılmak için önümde alınacak pek az yol kalmış olan ben, kırk yılı çoktan geçmiş bir zaman süresi oluyor ki, hep böyle dertlerle doluydum. Uykularımın içinde onun arkasından koşuyor, onu arıyordum. Gene koşuyor, gene onu arıyordum.” demektedir.

Halit Ziya Uşaklıgil’in, hatıra türündeki bir başka eseri ise saraydaki görevi sırasında tanık olduğu olayları anlattığı “Saray ve Ötesi” (1940) adlı yapıtıdır. Anılar, tarihle yakından ilgilidir.

Anılar da olduğu gibi tarihi de çekici kılan, “insan” faktörüdür. Anılar tek başına subjektif (kişisel bakış açısını yansıtır nitelikte) olmasına rağmen tarihi kuruluktan kurtarır, onu “insan” faktörü aracılığıyla çekici kılar. Bu yönüyle, tam olarak tarihin yerini tutmasa bile, ondaki bilinmez karanlık noktaları aydınlatmada rolü büyüktür. Bu kitapta yazar, “istibdat” diye anılan II. Abdülhamit döneminden sonra gelen ve büyük ümitlerle beklenen özgürlük ortamında gelişen olayları, beklentilerin boşa çıkmasından doğan hayal kırıklıklarını, saray insanlarını anlatır. Yani tarihe ışık tutar.

Halit Ziya Uşaklıgil’in hatıra türünde, “Bir Acı Hikâye” (1942) adlı bir eseri daha vardır. Bu, Halit Ziya’nın edebi nitelik ve kaygı taşımayan tek eseridir. Yazar, bu kitabını ömrünün son yıllarında uğradığı, gerçekten çok talihsiz ve çok büyük bir matem üzerine, o matemin dinmez acısı ile yazmıştır. Eserde, intihar eden oğlu Halil Vedat için çektiği acıları dile getirmiştir. Bu kitabın ön sözünde yazar, katlanılması imkânsız denebilecek ıstıraplarını haykırmak, biraz olsun nefes alabilmek amacıyla bu eseri kaleme aldığını açıklamıştır. Yazar, eseri yazdığı sıralarda yayınlamayı hiç düşünmemiş olduğu hâlde, aradan dört beş yıl geçtikten sonra kitap, yakın dostlarının ve akrabalarının rica ve ısrarları sonucu basıma sunulmuştur. Kendisinin ölümü de bundan üç yıl sonradır.

Servet-i Fünûn dergisinin sahibi Ahmet İhsan Tokgöz‘ünde “Matbuat Hatıralarım” adlı bir hatıra kitabı vardır. Bu kitap, yazarın 1888 ile 1914 dönemine ait anıları içermektedir. Kitapta hem dönemin edebiyat ve gazetecilik çevrelerinin “kulisi”, hem de II. Abdülhamit devrinde basın üzerindeki baskılara, sansüre. Meşrutiyet’in ilanından sonraki politik ortama, dönemin önemli olaylarına ilişkin bilgiler; Ahmet Mithat, Tevfik Fikret, Recaizade Ekrem ve daha niceleri hakkında anekdotlar yer almaktadır.

Servet-i Fünûn edebiyatında hatıra türündeki diğer eserler arasında Mehmet Rauf‘un “Edebî Hatıralar” adlı eseri de yer almaktadır. Bu eser, Mehmet Rauf’un farklı yayın organlarında çıkan ve büyük kısmı “Edebî Hatıralar” üst başlığıyla yayımlanan yazılarından oluşmuştur. Kitapta sonradan farklı dergilerde çıkmış ve yazarın hayatına ışık tutan hatıra niteliğindeki bazı yazılara, bir de mülakata yer verilmiştir.

Servet-i Fünûncular içinde hatıra türünde eser veren diğer bir sanatçı da Hüseyin Cahit Yalçın‘dır. Hüseyin Cahit Yalçın, “Siyasal Anılar” adlı eserinde 1908-1918 yılları arasını, yani Meşrutiyet döneminin ilginç olaylarını açıklar.

Bilindiği gibi, Meşrutiyet dönemi, Osmanlı Devleti’nin dağılma çağının son aşamasıdır. Bu nedenle söz konusu dönemin olayları, devletin kurtuluşu için yapılmış son ve umutsuz çırpınışlardır.

Gazeteci ve politikacı kimliği olan Hüseyin Cahit Yalçın’ın aynı zamanda İttihat ve Terakki Partisi üyesi, hatta partinin sözcüsü olması, bu anı kitabının değerini daha da artırır. Siyasal Anılar’ın odaklandığı başlıca konular arasında İttihat ve Terakki Partisi’nin idealizmi; yenilik ve gericilik çatışmaları; reform denemeleri; azınlıkların yıkıcı faaliyetleri; parti kavgaları; iç isyanlar; Balkan ve Birinci Dünya Savaşlarında Osmanlı politikası yer alır. Kitabın son bölümünde ise Hüseyin Cahit Yalçın’ın Malta’da sürgün olarak geçirdiği yıllar ve Atatürk dönemi anılarının özetleri de bulunmaktadır.

Hüseyin Cahit Yalçın’ın hatıra türündeki diğer bir eseri de “Edebiyat Anıları“dır. Hüseyin Cahit Yalçın, Türkçenin güzel ve sağlıklı kalemlerinden biridir. Edebiyata erken başlamış, onu erken bırakmıştır; ancak yazdığı pek çok deneme, sohbet ve anıları edebiyatımızın en güzel eserleri arasındadır, Hüseyin Cahit’in bu kitabında, Abdülhamit döneminin siyasal baskıları, edebiyat dünyasının içinde bulunduğu durum ve Tevfik Fikret, Mehmet Rauf gibi Servet-i Fünûn’un ünlü yazarları; bu yazarların idealleri, öfkeleri, küskünlükleri ve aşkları anlatılır.

Serveti Fünun Edebiyatı

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu