Şehname Destanı ve Özellikleri
Şehname Destanı ve Özellikleri
Şehnâme, X. yüzyılda İran edebiyatının büyük şairi Firdevsî (M.940-1020) tarafından yazılan, 60 bin beyitlik eserdir. Firdevsî, İran tarihiyle ilgili rivayetleri toplamış, bu eseri otuz yılda meydana getirmiş, “Bununla İran milletini yeniden dirilttim.” diyerek eserinin değerini ifade etmiştir.
İçerik:
Sahnameh ya da Şehname, tarih öncesi zamanlardan başlayıp Sasani İmparatorluğu sonuna dek tüm eski İran krallarını inceler. Bunlar; Keyûmers (Orta Farsça:Kayômart), Hoseng, Tahmûrâs, Cemşid, Zahhak, Feridun, Menûçehr, Key Kubad, Key Kâvus, Key Hüsrev, Bahman, Dara (III. Darius), Iskandar (Büyük İskender), Ardaschir I., Sapur I., Hormoz, Bahram V., Chosrau, Yazdgird III. gibi krallar, ana tema Zabulistan prensi efsanavi kahramanı Rostam (Rüstem), Esfandiar (Gostasp’ın oğlu) ve Afrasiab gibi, kahramanları ve suçluları içerir.
Rivayete göre, Gazneli Mahmut, sarayında Firdevsî’ye tarihî, efsanevî bir çok resimlerle; av ve savaş silahlarıyla süslenmiş mükemmel bir mekân tahsis etmiştir. Firdevsî bunlardan esinlenmiş; özellikle ıssız bağlarda, zümrüt kırlarda gezerek; çimler ve serviler altında oturarak; suların çağıltısını, bülbüllerin ötüşünü dinleyerek bu destanı kaleme almıştır. Edebiyat ve tarih yetkeleri tarafından destan olarak nitelendirilen Şehnâme’nin içeriğinde masalımsı bir hava da sezilir. Bununla birlikte Şehnâme’de mitolojik unsurlar da bir hayli fazladır. Hemen hemen her milletin edebiyatında o milletin tarihiyle ilgili bilgiler veren anlatılar mevcuttur. Sözgelimi; Türk milleti; Oğuz Kağan, Türeyiş ve Göç Destanı gibi, olayları kesin olarak bilinmeyen zamanlarda meydana gelmiş birçok anlatıya sahiptir. Sümerlere ait Gılgamış, Ruslara ait İgor, Britanyalılara ait Kral Arthur, Finlilere ait Kalevala, Hintlilere ait Ramayana, Antik Yunanlılara ait İliada ve Odysseia destanları buna dair başlıca örneklerdir.
Etkileri
Şehnâme’nin Firdevsî tarafından 10. yüzyıl’ın sonunda kaleme alınmasından sonra, Doğu edebiyatlarında Şehnâme yazma geleneği başlamıştır. Pek çok şair, Şehnâme kahramanları etrafında oluşturdukları müstakil eserlerle bu geleneğin yerleşmesini ve devamını sağlamıştır.
Türk edebiyatında, Arapça ve Farsça tercümelere dayalı hikâyeler anlatan meddah tipindeki hikâyecilere Firdevsî’nin Şehnâme’sinden hareketle “Şehnâme-hân (Şehnâme) anlatıcısı” denildiğini de görmekteyiz. Evliya Çelebi‘de, Şehname’nin Bursa içindeki kahvelerde meddahlar tarafından ezberden okunduğunu anlatır.
Osmanlı sahasına baktığımızda, Osmanlı şairlerinin de bu gelenekten oldukça etkilendikleri görülür. Özellikle Divan edebiyatının kuruluş ve gelişme yıllarında bu etki oldukça üst düzeydedir. Şiirde övülen kişiler Şehnâme kahramanlarıyla karşılaştırılmış; bu beyitlerin anlamsal kurguları, yine onlara telmihlerde bulunularak oluşturulmuştur.
Şehnâme’nin Divan edebiyatı üzerindeki etkisi bununla sınırlı kalmamıştır. Bazı şairler, Şehnâme’yi manzum veya mensur olarak dönemin Türkçesine aktarmışlardır. Doğu kültürüne ait kimi mitolojik ögeler, imgesel değerleriyle, her devir Türk şiirine kaynak teşkil etmiştir. Özellikle Şehnâme’den etkilenme ve Şehnâmenin kahramanlarından esinlenme, Klasik edebiyatımız içerisinde daha yoğun olarak hissedilmekle birlikte; Halk edebiyatımızın çeşitli anlatım türlerinde (destan, masal, efsane vd.), Halk şiirimizin içeriğinde ve çağdaş Türk şiirinde de sıkça karşılaşılan bir olgudur.
Şehnâme, tarihte yaşandığı kabul edilen İran-Turan savaşlarına ve ilişkilerine ışık tutması bakımından da önemli bir kaynaktır. Firdevsî’nin zaman zaman övdüğü, zaman zaman da kendi milletini yüceltme adına küçümsediği Efrasiyâb’ın İskit destan kahramanı olduğu pek çok kaynakta belirtilmektedir. İskitler çoğu araştırmacıya göre İrani bir kavim ve Medler arasında absorbe olup kayboldular.
14. yüzyılın sonununda, her nasılsa, Firdevsî epiği, yerini çoğu kez daha kısa benzetme epiklere bırakmıştır. Çoğunlukla “ikinci” veya “son” olarak tanımlanan epikler ki bunlar Garsasp-nama, Borzu-nama, Bahman-nama ve Sam-nama gibi epikler dahil edilir.
Türkçe çeviriler
- En eski Şehname’nin Türkçe çevirisi, belirsiz bir yazar tarafından 1450-1451 yılları arasında, Sultan II. Murad’ın (salt. 1421-1451) Osmanlı İmparatorluğu döneminde yapılmıştır.
- İkincisi, Hüseyin bin Hasan Şerif (ö. 1514) (Şerifi bin Amed olarakta bilinir), tarafından Türkçe çevirisi yapılmış, daha sonra İstanbul’dan Mısır’a gitmiştir. Son Memluk sultanı Kansu Gavri emri üzerine, 1510 yılında Kahire’de tamamlamış, tam çevirisi onun on yılını almıştır.
- Başka bir çevirisi de 17. yüzyılın ilk yarısında Derviş Hasan tarafından Sultan II. Osman için yapılmıştır.
Türk Destanları
İSLAMİYET ÖNCESİ
Saka Destanları:
Hun-Oğuz Destanları:
Göktürk Destanları:
Uygur Destanları:
İSLAMİYET SONRASI
- Manas Destanı
- Cengiz Han Destanı
- Timur ve Edige
- Saltuk Buğra Han Destanı
- Seyid Battal Gazi Destanı
- Danişmend Gazi Destanı
- Köroğlu Destanı
- İslamiyet Sonrası Destanlar (özet)