Şairanelik Nedir?
Şairanelik Nedir? Şairaneliğin Özellikleri, Örnekleri
Şairanelik, şiirde belirli sözlerin/sözcüklerin kullanıla kullanıla kalıplaşması, sözcüklerin duygusal ve çağrışımsal anlamları yönünden tazeliklerini, etkileyicilikleri kaybetmesi durumu.
Birinci Yeni ya da Garip akımından önce Beş Hececiler diye adlandırdığımız şairlerin şiirinde, halk şiirinin kimi örneklerinde görülen bir yönseme. Ozansılık da denir buna.
Şairaneliği Belirleyici Özellikler
Ozanın (şairin) dili kullanımı, daha kapsamlı bir söyleyişle, yaşamı algılayış biçimiyle ilgilidir. Diyelim ki, “gurbet”, ‘ayrılık”, “sıla” sözcükleri halk şiirinin demirbaş sözcüklerindendir. Bunlar kullanıla kullanıla içerikleri boşalmış, çağrışım güçleri kalıplaşmıştır. Şairaneliği belirleyici niteliklerinden biri budur işte: İçeriği aşınmış, çağrışım gücü kalmamış sözcüklerle şiirin dilsel dokusunu oluşturma. Halk şiirinin, birkaç büyük ad dışında kalıplaşmaya uğraması, yaşamın somut gerçeklerini yansıtacak gücü bulamaması büyük ölçüde bu şiirin sözcük örüntüsüyle, sözcüklerinin içeriksel boşalımı, aşınmışlığıyla açıklanabilir.
Ancak bir sözcüğün çağrışım gücünü yitirmesi, onun kullanım sıklığına bağlı bir olgu değildir. Sözcüğün, şiirin dokusu içinde üstleneceği anlama, öteki sözcüklerle kuracağı ilişkiler bütününe bağlıdır. Sözgelimi, “gül” sözcüğü hem Halk şiiri hem de Divan şiirimizin demirbaş birimlerindendir; kullanım sıklığı en yüksek sözcüklerden biridir dense yeridir de. Bunun böyle olması bu sözcüğün şiir dilinin çevrimi dışında kalması anlamına gelmez. Çünkü, her sözcüğün bir kâğıdın iki yüzü gibi birbirinden ayrılması olanaksız ses ve anlam boyutu vardır. Ozan, bu boyutlarının sınırlarını genişleterek, insan gerçekliği içinde yeni çağrışımlar yükleyebilir bu sözcüğe. Böyle yapmaz da alışılmış kalıp kullanımlar biçiminde şiirini kurarsa kendisini kurtaramaz şairanelikten. Bir örnekle somutlandıralım bunu:
Ufuklarda solarken altın şafak gülleri
Yabancı âlemlerden saadetler, emeller,
İhtiraslar bekleyen kimsesiz gönülleri
Gizlice sıkıyordu kızgın demirden eller.
Ali Mümtaz Arolat’ın sese ve imgeye ağırlık tanıyan Bir Gemi Yelken Açtı şiirinden alıntıladığımız bu dörtlükte şairaneliğin öteki özelliklerinin yanı sıra sözcüklerin içeriksel ve çağrışımsal kalıplaşmasını açıkça görüyoruz. Burada ne gül, ne de bu sözcüğün başına getirilen “şafak” belirleyicisi, yeni bir çağrışım yaratmıyor bizde. Öteki sözcükler ve sözcük öbekleri için de durum aynı. Dörtlüğe sözcük örüntüsü yönünden baktığımızda ufuk, altın, şafak, gül, âlem, ihtiras, gönül, demir gibi sözcüklerin yaşam gerçeğinden yalıtılarak şiire ağdırıldığını görüyoruz.
Şairanelik yaşamı ve gerçeği, doğru, bütünlüğü içinde algılayamamaya bağlanabilir. Nitekim şiirlerinde şairanelik görülen ozanların (şairlerin) kendi düş evrenine sığınmaları ya da duruk doğa betimlemelerine kalkmaları bundandır büyük ölçüde. Yaşamı değiştirme özlemine kapılan, öte yandan bunu şiirlerinin yakıtı durumuna dönüştüremeyen ozanların şiirlerinde gördüğümüz kalıp söyleyişlerini, belirli sözcüklere dadanışlarını da bununla açıklayabiliriz. Bir tür yeni şairanelik diye adlandıracağımız bu tutum, yaşanılan somut gerçeklerle bağıntısı düşünülmeden kimi sözcüklerin albenisine kapılmanın ürünüdür. Dün yaşamdan kopuk olarak nasıl “gurbet”, “ufuk”, “dert* “sıla”, “acı” gibi sözcüklerle şiirler oluşturulmuşsa, son yıllarda da “barut” “tüfek”, “eşkıya”, “kan”, “dağlar”, “emek”, “ter”, “nasır”, “namlu” gibi sözcükler doldurmuştur şiirleri. Bu da bir tür kolay, ucuz, aynı tezgâhtan çıkmış sanısını veren şiirlerin söylenmesine yol açmıştır.
Şairaneliğin nedenleri çok yönlüdür. Ozanın mizacına bağlı bir olgu gibi görenlerin, toplum ve insandaki değişmeyi doğru algılanamayışına bağlayanların yanı sıra ozanlık gücünden yoksunlukla adlandıranlar da var. Bunların tümü de doğru olabilir. Şurası bir gerçek ki, şiirde şairanelik içtensizliğin süt kardeşidir.
İmgelerden kaçınma ya da dümdüz söyleşiye yönelme, şiirin doğasına ters düşer. Bilinen ve çok yinelenmiş bir gerçektir ki şiir, imgelerle düşünme sanatıdır. Şairanelikse, yeniliği, tazeliği olmayan, insanın yüreğinde hiçbir titreşim yaratmayan basmakalıp imgeler üretmedir. Yoksa, imgeler şiirselliği oluşturan öğelerin başında gelir. Bu yönden şiirsellikle şairaneliği de karıştırmamak gerekir. Şiirsellik, yaşam ve insan gerçeğinin imgelerle dile getirilmesidir. Şairanelikse bunun tam tersi olarak gerçeği gölgeleme, bunun için de cilanın ve boyanın her türüne sığınmadır.
Kaynak: Emin Özdemir, Edebiyat Sözlüğü