Psikodrama Nedir?
Psikodrama Nedir? Nasıl Yapılır? Teknikleri Nelerdir?
Psikodrama, Jacob Levy Moreno’nun ilk kez Viyana’da anneleri ya da bakıcılarıyla parklara gelen çocukları izlerken onların bu alanda bir öğretmene ihtiyaç duyduğunu belirlemesi ve çevresine toplanan çocuklara şaşırtıcı ve düş gücünü yakalayan masallar anlatmasıyla kavram olarak ortaya çıkmıştır.
Moreno, çocukların birbirlerine olan düşmanca kıskançlık duygularından bu öyküler ve hayallerini doğal olarak oynayarak kurtulduklarını görür ve dramanın bir terapi olduğuna karar vererek (Teather Of Spentanity ) ‘Doğallığın Tiyatrosu’ adını verdiği tiyatrosunu kurar ve bu tiyatro Psikodrama Tiyatrosuna öncülük eder.
Yaptığı uygulama ve çalışmalarla bir çok terapi yöntemi keşfeder.
Psikodrama kişilik, kişiler arası ilişki, çatışma ve duygu sorunlarının özel dramatik yöntemlerle keşfedildiği bir grup psikodrama yöntemidir.
Moreno, İnsan ruhunu dramatik eylemle keşfetme ya da gerçeğin dramatizasyonla yeniden keşfedilmesi olarak tanımlar psikodramayı.
Mevlana, “Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol.” der. Psikodrama sorunsalıdır bu. Çünkü insanların çoğu yaşamları boyunca bir şey söylüyor, başka bir şey düşünüyor, üçüncü bir şeyi hissediyor ve sonuçta bu üçüncüyle ilişkisi olmayan bir şey yapıyor. Bunun sonucu insan ruhu hırpalanıyor, stres ve parçalanmaya geliyor.
Psikodramanın amacı insanların söz, düşünce ve davranışlarında tutarlı olmalarına yardımcı olmaktır.
Bir başka amacı da kendimize ve başkalarına karşı açık ve tutarlı olmayı kolaylaştırmaktır.
Terapi bütünüyle bir eğitimdir. Ne okul eğitimine ne de anne baba eğitimine benzer. Okullarda ve evde bizlere bütünüyle kurallar öğretilir. Uyulması zorunlu toplum kurallarıdır bu kurallar.
Ayrıca sanat eserleri, kitaplar, teknolojik buluşlar ve katı ahlaki değerler evet bütün bunlar toplumların tapındığı putlar haline gelmiştir.
Jacob Levy Moreno, buna ‘kültürel benzeme’ der. Tüm bu kurallar kalıpları belli yaşamlar oluşmasına neden olmuştur. Bunun sonucunda kurallara uymaya çalışan insan giderek kendisinden, doğallığından, yapıcılığından ve kendi ruhundan kopmaya başlamıştır. Bu da insanı kendine yabancılaştırmaya ve giderek kendini tanımamaya, strese, ruhsal parçalanmışlığa , takıntılar edinmeye itmiştir.
İnsanın ayrıca kendi yaşamını kolaylaştırmak için kendisinin yarattığı bu kurallar dünyası ile makineler topluluğu ve teknoloji insanın kendisinin giderek en büyük düşmanı olmaya başlamıştır.
Ayrıca insan kendi yaşamını kolaylaştırmak için kendisinin koyduğu bu kurallar dünyası ile makineler topluluğu ve teknoloji, insanın kendisinin giderek en büyük düşmanı olmaya başlamıştır.
Moreno’ya göre ‘İnsanın düşmanı kültürel konserve yaptığı makinelerdir. Bundan kurtulmanın tek yolu doğallıktır ve kendine dönmedir.’
İnsanlık hastalanmak pahasına (ruhsal olarak) neden gereksinim duyduğu ‘doğallıktan’ ve ‘anını yaşamaktan’ bu denli uzaklaşmaktadır?
Bunun yanıtı insan ortaya koyduğu kurallardan ve robotlardan oluşan bu hazır dünyayı daha güvenli bulmakta, doğallığın ve anı yaşamanın getirdiği güvensizlik belirsizlik yani risklerden kaçmaktadır.
Bu nedenle toplumlar kalıcı olanın, test edilmiş olanın peşine düşmüşler ve yapıcılık denilen şey bilimsel ve kültürel bakımdan tutucu biçimlere dönüşmüştür.
Bu süreç insanı güncel yaşamında yaşamını kolaylaştırırken giderek kendine yabancılaştırmış, yalnızlaştırmış ve bireyler hastalanmaya başlamıştır.
Bunun da çözümü psikodramadır. Jacob Levy Moreno’nun ilk kez keşfedip gerçekleştirdiği ve ‘Spentanity Of Teather’ adını verdiği tiyatroya, Amerikalı Jonothan Fox da katılır. Uzun süre çalışır ve bir süre sonra ayrılarak Amerika da ‘Playback Theather’ adını verdiği psikodrama tiyatrosunu kurar.
Psikodrama = Spentanity Of Teather = Playback Theather bunların hepsi aynı anlama gelmektedir.
Psikodrama Tiyatrosunu diğer tiyatrolardan ayıran öykülerin sadece bir kez oynana bilmesidir. Diğer tiyatrolarda olna sahne, dekor, kostüm, makyaj bu tiyatro türünde de vardır. Uzakdoğu atasözlerinden birinde ‘Aptal yada cahil oldukarında bile insanları dinle, çünkü herkesin bir öyküsü vardır.’ der.
Psikodrama tiyatrosunun işlevi öykülerin altında yatan gerçeği, insanları kendi gerçeğini ortaya çıkarmaktır. Psikodrama görünmeyen gerçeklerin bulunması ile uğraşır. Gerçek benliği psikodrama ile sadece anlamakla kalmaz yaşarız da.
İki basamakla yarım ay şeklindeki bir sahne ile bunun üzerindeki tam daire bir sahneden oluşur. Işık ve birkaç sandalye vardır. (Sahne her yer de olabilir. Yeter ki oyuncuları kısıtlayacak kadar küçük, grup etkileşimini azaltacak kadar büyük olmasın.)
Psikodramada dört önemli öğe vardır.
1- Oyuncu ( Protogonist ) öykücü
2- Yönetici ( Psikodramatist ) lider
3- Yardımcı Egolar (Oyuncular )
4- Gurup- Üyeler ( İzleyiciler )
1- OYUNCU ( Protogonist ) Öykücü
Bu kişi izleyici yada psikodrama terapisine katılanlardan birisidir. Kendi öyküsünü sahnede anlatır.
2- YÖNETİCİ ( Psikodramatist ) Lider:
Bu kişi eğitimli ve psikoloji bilgisi olan uzman kişidir. Öykünün gizli kalmış duygularını ve çatışmalarını anlamaya çalışır. Grup üyelerini doğal olmaya, rahatlamalarını , öykülerini anlatmaya özendirir. Oyunu sonunda geribildirim ve paylaşım aşamasında etkindir. Öykücünün anlattığıyla grup üyelerinde oluşan ortak duygu ve anıların canlanıp canlanmadığın sorulmasın ve öykünün anlatımından ve kendi gerçeğiyle yüz yüze geldiğinden dolayı rahatlayıp rahatlamadığından söz ettirir.
3- YARDIMCI EGOLAR ( Oyuncular )
Son derece psikodrama eğitimli ve öykücünün anlattığı öyküdeki kişileri anlayıp, tanıyıp onlar gibi davranırlar. Rol yaptıklarının bilincindedirler ve karakterlerle özdeşleşmezler. Öykücünün anlattığının dışındaki role bürünmezler, oyunculuk yeteneklerinin, bir gösteriye dönüştürmezler.
4- GRUP – ÜYELER – İZLEYİCİLER
Psikodramanın üyeleri ve izleyiciler grubudur. Kimileri izleyici kimileri de protogonist (öykücüdür)dür. Sahnelenen oyunu ve anlatılanı ciddiye almaları önemlidir. Sahnede olan her şey orada kalmalıdır. Oyunun sonunda geribildirim ve paylaşım ile kendilerinde çağrışan anıları ve o anda hissettiklerini isterlerse anlatabilirler.
Psikodrama bir rüya, toplumsal durum, sembolik bir rol, farkında olunmayan bir tutum ya da gelecekteki tasavvur edilemez bir durum gibi herhangi bir alanda yoğunlaşabilir. Bir hayal ya da halisünasyon da grup içerisinde oyuna dökülebilir.
1- İçini dökme: Açık ya da kapalı duygu ve düşüncelerin anlatımı.
2- Eş- Ego: Bir yardımcı oyuncunun ( anlatanın rolünü oynaması )
3- Çoklu- Ego: Değişen durumlar için protogonistin ( anlatıcının ) oynadığı rolü başka egoların oynaması.
4- Ayna Tekniği: Bir yardımcı oyuncunun baş oyuncuyu ( anlatıcıyı ) konuşarak ve oynayarak taklit etmesi.
Bunların dışında protogonistin ( anlatıcının ) davranışını değiştirmek için hipnos ve psikoaktif ilaçlarda kullanılmaktadır.
Anlatıcının düşlediği yada anlattığı olayın ne zaman olduğu önemli değildir. Hasta geçmişte değil ‘şimdi de’ konuşur ve oyuncuda olay sanki şimdi oluyormuş gibi oynamak zorundadır.
Hasta hareket ve söz olarak yaptıklarını azaltmak yada sınırlandırmak yerine en üst düzeye çıkarması için cesaretlendirir. Bunu yapma için düş, kuruntu, düşünce, fantezi ve öngörülerin oyunun bir parçası olarak kullanılmasına izin verilir. Tekrarda yarar vardır; düzeltmeler ve göz ardı edilmemeli ama sonraya bırakılmamalı.
Psikodrama bir zorlama yöntemi olduğu kadar, bir anlatım yöntemidir. Hastanın oyunun sırasında anlamsız, doğallıktan uzak olmasına olanak tanınır. Bu doğallık, doğal olma kuralıyla çelişiyor gibi görüne bilir ama öyle değildir. Çünkü bu durum, onun sıkıntılarını oyuna dökmedeki çeşitli yeteneksizliğini, kızgınlığını bastırmasını gösterir. Yönetici çeşitli psikodramatik yöntemlerle hastayı yavaş yavaş zincirlerden kurtaracaktır.
Hastanın psikodramada olmayı anlattığı olaydaki insanların rollerini oynaya bilmeyi öğrenmesi büyük önem taşımaktadır. Gördükleri, hissettikleri, duydukları, kokladıkları rüyaları, aşkları, nefretleri, korkuları, reddetmeleri, reddedilmeleri, önlemek istedikleri, olmak istedikleri her ne ise o olmak. Bir başka değişle; hasta ‘şimdi’ kendisine acı çektiren – katlandığı kişileri, durumları, yaşantı ve algılamaları harekete ve söze dökme işini yüklenmek durumundadır. Çarpıklık ve dengesizlik belirtilerinin üstesinden gelebilmesi için; onları tekniklerinden birisi rol değiştirmedir. Böylece hasta, olumsuz etkisi olan yaşantıların ötesinde , kendisini özgürleştirerek ve olumlu yönde daha bir spontan hale gelerek gelişecektir.
Psikodrama terapisi bir hastane odası yada herhangi bir uzman doktarun odasında da gerçekleştirilebilir.
Psikodrama tiyatrosunda insanlar kendi öykülerini anlatırlar. Onlar anlatırlarken usta oyuncular oynarlar ve diğer grup üyeleri de ( seyirciler ) izlerler.
Bu tiyatroya gelenlerin hepsi bilinçli hatta birçoğu hasta insanlardır. Bu tiyatroda kendi hikayesini izleme hatta başkalarının yorumları ile görme, kendi gerçeğine ayna tutma, kendisiyle ve geçmişiyle yüzleşme, geçmişine uzaktan bakma vardır. İyi bir oyunculuk ve iyi bir paylaşım ile protogonistte kökten bir değişme olabilir.
SAHNEDE ANLATILAN ÖYKÜLER, GÜNLÜK OLAYLAR , GEÇMİŞTEKİ ÖZLEMLER, ACILAR, MUTLULUKLAR, UTANÇLAR, TANIK OLUNAN ANLAR VEYA GELECEKTEKİ ÖZLEMLER OLABİLİR.
Öyküler sahnede var olmaya başladıklarında sahnenin tüm büyüsü ortaya çıkar.
PSİKODRAMA ÜÇ AŞAMADA GERÇEKLEŞİR.
1- Isınma Süreci
2- Oyun Süreci
3- Paylaşım ve Geribildirim Süresi
Seyirciler böyle bir etkinliğe hazır olmaya bilirler. Hele grup üyelerini psikodramaya alıştırmak birbirlerine olan çekingenliklerini atmalarını sağlamak gerekir.
Seyirciler öykülerini anlatmak istemeye bilirler. Bu nedenle lider oyuncuları tanıtarak seyircilerle tak tek tokalaşarak; oyuncularsa ayna yöntemi ile seyircilerin ( grup üyelerini ) davranış ve konuşmalarını taklit ederek, sahneyi gezdirip tanıtarak, birebir ilişki kurarak ortama ısınmayı sağlarlar.
Lider seyircilerin hazır olduklarına ikna olduğunda onlara sorar ‘ kim öyküsünü anlatmak ister?’ diye.
Seyircilerden ( grup üyeleri ) istekli birisi gelerek öyküsünü anlatır. Protogonist yarım ayın üstündeki tam daire alana yönlendirilir. İsterse bir sandalyeye oturtulur, ışık ona yoğunlaştırılır. Öyküsünü anlatmaya başlar ve gidip yardımcı egolardan oyuncularını seçer. Oyuncular hemen makyaj ve küçük kostüm değişikliğiyle role hazırlanırlar. Protogonist büyük olasılıkla oyuncuları seçerken kendi öykülerindeki kahramanlara benzeyenleri seçerler. Protogonist öyküyü anlatırken oyuncular ( yardımcı egolar ) oynarlar.
Öykücünün anlattığı öyküsü bitiğinde oyuncularda oyunlarını bitirirler. Lider öykücüye teşekkür eder ve seyircilere ( grup üyelerine ) döner. Benzer bir olayı yaşayıp yaşamadıklarını yada bu öyküyü izlerken neler hissettiklerini anlatmalarını ister.
Seyircilerden isteklilere anlattırılır. Seyircilerdeki öyküdekine benzer olaylar ve duygularda açığa çıkarılmış olur ve ortak bir duygudaşlık doğar. Psikogonist kendi geçmişiyle yüzleşmiş duygularını başkalarıyla paylaşmış olur. En son söz öykücüye ( protogonist ) verilir. Onun o anda hissettikleri sorulur. Rahatlayıp rahatlamadıkları sorulur ve anlattırılır.
Lider grup üyeleri arasından istekli bir yaşlı kadını öyküsünü anlatmak üzere için sahneye çağırır. Kadın gelir oyunculardan iki kişi seçer . öyküsünü anlatmaya başlar. Oyuncular yavaşça ısınma çalışması yapar jest ve mimik hareketlerinden sonra kostüm giymez sadece makyaj yaparlar.
Kadının olayına uygun olayı oynamaya başlarlar.
Kadın anlatır;
‘Yaşlı kadın aynı şirkette çalıştığı genç bir erkekle şirketin düzenlediği bir eğitim çalışması gecesinde eğlenip dans ederler. Aralarında 30 yaş fark yokmuş gibidir. Gecenin sonunda kaldıkları otelin havuzuna girmeye karar verirler. Başlangıçta hoş bir çılgınlık gibi görünür. Birbirlerine arkalarını dönerek tamamen soyunurlar ve suya girerler. Karanlık çıplaklıklarını gizlemektedir ve çok eğlenirler. Genç erkek önden çıkar ve giyinmeye başlar. Kadın, havuzun merdivenleri gece olduğu için toplandığından kendini kaldırıp yaşlı vücudunu sudan çıkaramaz. Yaşlı kadın sarkmış vücudunun görünmesini istememektedir. Güzel gecenin tüm büyüsü bozulacaktır.
Gençlik yıllarında yaşadığı eğlence ve çılgınlıkları tekrar yaşadığı büyülü an kaybolur ve genç adam o yaşlı kadına yardım edip havuzdan çıkarır ve kadının sarkmış vücudunu görür.’
Sahnede yan yana oturup içlerinden geçen duygu ve düşünceleri yüksek sesle dile getirirler.
Öyküyü anlatan ( protogonist ) ve izleyiciler ( grup üyeleri ) duygulu anlar yaşarlar. Oyuncular oyunu bitirirler ve geri çekilerek hikayenin sahibi ile göz göze gelirler.
Lider grup üyelerine ( izleyicilere ) neler hissettiklerini ve benzer olayı yaşayıp yaşamadıklarını sorar, isteklileri konuşturur. En son olarak öykücüye neler hissettiklerini sorar, öykücü konuşur.
Bir anı bir giz açığa çıkarılmış, anlatılarak rahatlanmış ve paylaşılmıştır.
Gizden kurtulmanın rahatlığı, kendi öyküsünü oynayanlara ve kendi öyküsünü izleme ve uzaktan bakma, kendi gerçeğini keşfetme ve arınma ile başkaları ile paylaşma, yaşamış ve kişi rahatlamış değişime uğramıştır. Bir gizinden bir takıntısından kurtulmuştur.
Her öyküde bir açık bir de gizli yön vardır. Öykücü anlatırken çoğunlukla kendinden sakladığı gizli duyguları, etkilenişleri bilinçdışı çatışmalarını açığa çıkarmamaya çalışır. Bunları sezip açıpa çıkarmak liderin görevidir.
Spontanity – Playback yada Psikodrama Tiyatrosunun amaçlarından biri öykülerin anlatıcı için önemli noktalarını, taşıdıkları anlamları keşfetmektir.