Okulöncesi Eğitimde Tekerleme ve Bilmeceler
Okulöncesi Eğitimde Tekerleme ve Bilmeceler
İçerik:
- Giriş
- Tekerlemeler
- Bilmeceler
- Özet
Sorun Tanımı
Gül üç yaşındayken, babası Yılmaz Bey bir yıllığına yurt dışına gitti. Babasından ansızın ayrılan Gül, annesine aşırı bir düşkünlük göstermeye başladı. Ondan bir dakika bile ayrılmaya dayanamıyor, yanından hiç uzaklaşmıyordu. Öyle ki annesi banyoya girdiğinde banyonun kapısında bekliyor; daha önce kendi odasında yatarken artık annesinin odasından başka bir yerde uyumayı kabul etmiyordu. Ayrıca babası gitmeden önce konuşmayı seven bir çocuk olmasına karşın, artık daha az konuşuyor, bazen de kekeliyordu. Gül’ün annesi Ayşe Hanım, bu sorunların çözümü için onu bir yuvaya götürmenin yararlı olabileceğini düşündü. Evlerinin çok yakınındaki yuvaya giderek yöneticilerle görüştü. Yöneticiler, Gül’ü hemen kabul edebileceklerini, ancak ilk günlerin sıkıntılı olabileceğini söylediler. Yuvaya başladığı ilk gün Gül annesinden ayrılmak istemedi. Annesi bir saat onun yanında kaldı. Sonra annesinin bitişikteki odada dinleneceği, istediğinde gidip annesini görebileceği söylendi. Gül gerçekten de sık sık annesinin yanına gidip geldi. Ertesi gün annesi Gül’ü bırakırken evde işi olduğunu, işi bitince döneceğini söyledi. Anne Ayşe Hanım, sözünde durarak bir süre sonra yuvaya geldi. Ertesi gün Gül’e artık annesinin yuvaya gelmesine gerek olmadığı anlatıldı, Gül durumu kabullendi. Zaman zaman babasıyla telefonda konuşmak onu rahatlattı.
Gül’ün dil gelişimiyle ilgili sorunlarının çözümünde yuvadaki etkinliklerin, özellikle tekerleme ve bilmeceye yönelik çalışmaların da büyük yararı oldu. Gül artık kekelemiyordu. Kısa sürede konuşmayı seven, evde ve çevresindekilere keyifle tekerlemeler söyleyen, bilmeceler soran neşeli bir çocuk oldu.
Giriş
Tekerlemeler ses çağrışımlarından, yinelemelerinden ve benzerliklerinden yararlanılarak oluşturulmuş metinlerdir. Tekerlemeler, genellikle masalların ve halk öykülerinin başında yer alır. Anlamından çok, içinde barındırdığı gülmece (mizah) ögeleriyle ilgi çeker. Birçok sözcüğün birbiriyle uyumu ve kulağa hoş gelen sözdizimi yapısı, tekerlemelerin sevilerek söylenmesi ve ilgiyle dinlenmesini sağlar.
Fuat Baymur ve Kemal Demiray’a göre tekerlemeler “Henüz bebek yaşında olan çocukların bile hoşlarına gider. Anneleri, büyük anneleri onlara;
Fış fış kayıkçı,
Kayıkçının küreği,
Tıp tıp eder yüreği,
Akşama fincan böreği.
gibi bir tekerlemeyi, ahenge uyan vücut hareketleri yaptırarak söyledikleri zaman, küçükler ne kadar neşelenirler/” Küçük yaşlardaki çocukların bir çeşit oyun gereci olan tekerlemeler, onların ileriki yaşamlarında da önemli bir yer tutar. Tekerlemelerin söyleyiş güzelliğini duyumsamaya başlayan çocuklar, masal ve sayışmacaları da istekle dinler ve söyler.
TEKERLEMELER
Tekerlemelerin kendi içinde birtakım türleri vardır: Sayışmacalar, oyun tekerlemeleri, masal tekerlemeleri, bağımsız tekerlemeler gibi. Şimdi bunların her birini ayrı başlıklar halinde ele alalım.
Sayışmacalar ve Oyun Tekerlemeleri
Okulöncesi eğitim süreçleri, çocuklar arasında sıcak bir etkileşim ortamı yaratan oyun tekerlemeleri ve sayışmacalarla desteklenmelidir. Çocukların eğlenme, gülme gereksinmelerini karşılama ve dil gelişimlerine katkıda bulunma amacıyla, eğitim ortamları oyun tekerlemeleri ve sayışmacaların da kullanıldığı uygulamalarla çeşitlendirilmelidir. Aşağıda yalnızca birkaç örneği sunulan dilsel ürünlerin, çocukları diğer anlatıların (masal, öykü vb.) düşsel ve düşünsel iletilerine hazırlama gibi önemli bir işlevi yerine getireceği de bilinmelidir.
Çıtpıt
Nerden geldin
Oradan çık
Kız saçların kıvırcık
Sen bu oyundan çık
* ****
A, a asma
Bebeğime basma
S, s sümbül
Menekşe gül
* ****
Türkü mürkü
Ninemin eski kürkü
Bir çektim yırtıldı
Ninem dikmekten kurtuldu
* ****
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,
Bunu sana kim dedi?
Diyen dedi
On yedi
O, o, o
îğne miğne
Ucu ince
Filfillice
Kuş dillice
Laka luka
Pirinç
Turunç
(Nail Tan, Çocuklarımıza Folklor Hazinemizden Seçmeler)
Leylek leylek havada,
Yumurtası tavada.
Çağırın gelsin, et yesin.
Et yemezse ot yesin***
– Çan çan çikolata.
– Hani bana limonata?
– Limonata bitti.
– Hanım kızı gitti.
– Nereye gitti?
– İstanbul’a gitti.
– İstanbul’da ne yapacak?
– Terlik, pabuç alacak.
– Terlik, pabucu ne yapacak?
– Düğünlerde şıngır mıngır giyecek.
* ****
İğne iğne üç düğme
Filfilince
Kuş dilince
Horoz öttü
Tavuk tepti
Kadı kıza selâm etti
Alcık morcuk
Sana dedim: “Çık!”
* ****
Ebe, ebe!
Gel bize,
Uzaktan vur elimize.
Eğer vurmazsan, ebesin ebe!
Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi
Bunu sana kim dedi?
Diyen dedi.
On yedi,
Yağlı böreği kim yedi?
(Fuat Baymur ve Kemal Demiray, Çocuk Edebiyatı Antolojisi)
Çeşitli etkinliklerde, tekerlemeler önce öğretmen tarafından vurgu ve tonlama gibi söyleyiş özellikleri de göz önünde bulundurularak seslendirilmelidir. Gerekirse, ilkelere uygun olarak sürdürülen tekerleme söyleme alıştırmalarına, öğrencilere söyleyiş rahatlığı ve alışkanlığı kazandırmaya yönelik uygulamalarla devam edilmelidir. Bu çalışmalarda temel amaç, öğrencileri eğlendirmeye ve güldürmeye yönelik doğal öğrenme ortamlarında, seslerin ve sözcüklerin doğru boğumlandı-rılmasını (telâffuzunu) kavratmak olmalıdır.
Masal Tekerlemeleri
Masalların başında yer alan giriş tekerlemeleri, çocuğu masal dinlemeye çağıran, masalın gövde ya da gelişme bölümündeki olağanüstü anlatılara hazırlayan bir işlev üstlenir. Çocukların dinleme becerisini canlı tutar. Bu nedenle, masal anlatıcısının giriş tekerlemelerini söylemedeki ustalığı, çocuğun düş gücünü masaldaki serüven dolu anlatılara hazırlamak ya da yönlendirmek için itici bir güç olur.
Bir Göze Bir Gül
Zaman zaman içinde, kalbur saman içinde; develer top oynarken eski harman içinde; babamın dokuz arısı vardı; dünyalar başına dardı. Sayar alırdı içeri, sayar ederdi dışarı. Ben de göz kulak olurdum az çok. Bir gün baktım ki biri yok! Gayri unuttum gazı, tuzu; çıkardım kümesten çil horozu; boynuna vurdum kıldan başlığı, ne kayalığı düşündüm, ne taşlığı; derelerden sel gibi, tepelerden yel gibi sürdüm dolu dizgin, ben ondan üzgünüm, o benden bezgin… Ne ise, yıldızları saya saya, ulaştık bir gün güneşe, aya! Bir de baktım ki, ne bakayım: Bizim arı! Neylemişler, etmişler, Sarı öküze eş etmişler; koşmuşlar çifte çubuğa, dayanır mı böyle bir boyunduruğa; boynu boğazı yaralar içinde kalmış, yüzü gözü al kanlar içinde kalmış. Açtım ağzımı, yumdum gözümü; söyledim adama son sözümü. İster maval deyin, ister masal.
Gelincik Günü
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde; cinler cirit oynarken, eski hamam içinde… Bir birim, gölgede kilim, kilimde bir kız, ağzında sakız; gözleri boncuk boncuk, gül dalında bir tomurcuk… Bu kıza Güllü derler, her tarafta ünlü derler… Oturttu beni yanına, canlar feda canına; tuttu beni okuttu, sırma saçlar dokuttu… Sonra da alladı, pulladı; İstanbul’a yolladı. İstanbul’un atları, dizim dizim dizilir; martıların kanatları, süzüm süzüm süzülür…
(Eflâtun Cem Güney, Masallar)
Örneklerde de görüleceği gibi ses tekrarları, uyaklı yapılar, ikilemeler ve sıfatlarla zenginleştirilen anlatım, çocukları masalların çekim alanına girmeye isteklendirir. Masal anlatıcısının yorumu; ses ve sözcükler arasındaki uyumla bütünleştirildiğinde, çocuk için renkli, eğlenceli ve devingen bir dünyanın kapıları da aralanmaya başlar.
Masalların giriş bölümündeki tekerlemeler, olağanüstü kurgu yapısıyla çocuğun görsel ve işitsel algısını ve imgesel dil becerisini geliştirmesi için bir uyaran görevi üstlenir.
“Bir Göze Bir Gül” ve “Gelincik Günü” adlı masalların giriş (döşeme) bölümü tekerlemelerine bakıldığında, Türkçemizin söz varlığım oluşturan ögelerle de karşılaşılır. Bu bölümde, deyimler, ikilemeler, söz kalıplarıyla nükteli, eğlenceli ve etkili bir anlatım yaratılmıştır.
Çocukların bir dilin söz varlığını tanıma ve kavramalarında, dinleme ve okuma etkinliklerinin önemli bir yeri vardır. Okulöncesi eğitim süreçlerinde, düzeylerine uygun olarak, çocuklarımıza dilimizin kavramlar dünyası da tanıtılmalıdır. Bu sorumluluğu yaşama geçirebilmek için kullanılacak araçlardan biri de tekerlemelerdir.
Çalışmaya örnek olarak alınan masal tekerlemeleri incelendiğinde, özgün anlatım örnekleriyle karşılaşılmaktadır:
- “Korunması gereken bir kişiyi gözetmek, görme ve işitme yoluyla bilgi edinmeye çalışmak” gibi anlamlarda kullandığımız, göz kulak olmak;
- “dizginini gevşetip atı son hızla koşturmak” anlamına gelen dolu dizgin;
- “kızarak çok ağır sözler söylemek” anlamım çağrıştıran açtım ağzımı yumdum gözümü;
- iki sözcükten oluşmasına karşın, “süslemek, kötü görünüşünü kapatmak için süslü şeylerle donatmak” anlamlarım içinde barındıran allayıp puflamak deyimleri masalı dinleme etkinliğinin başında, çocukların duyacakları onlarca deyimden yalnızca birkaçıdır.
Tekerlemelerde, yel gibi sürmek betimlemesinden yararlanılarak oluşturulan benzetme ve yüzü gözü al kanlar içinde kalmak sözcükleriyle biçimlendirilen ilgi çekici dilsel yapılar, tekerlemelerin Türkçemizin anlam inceliklerini yansıtmadaki başarısını göstermektedir.
Tekerlemelerde, anlatıma güç ve renk katmak amacıyla ikilemelerden de yararlanılmıştır. Gözleri boncuk boncuk, dizim dizim dizilmek, süzüm süzüm süzülmek gibi ikilemeler, sesleri birbirini andıran sözcüklerin yan yana kullanılmasıyla oluşturulmuş olup benzetme ögeleriyle de anlatıma görsel bir boyut katmıştır (Geniş bilgi için bak. Doğan Aksan, Türkçenin Gücü, 1990, s. 175-181).
Masal tekerlemelerinde, yukarıdaki örneklerden de anlaşılacağı üzere, söz varlığımızın önemli bir değeri olan deyimler sıkça kullanılır. Deyimler, duygu ve düşünceleri kısa, ancak özgün ve etkili anlatan sözlerdir. Dilimizin anlatım gücünü, halkımızın ince zekâsını ve gözlem yeteneğini yansıtırlar. Aksan deyimlerin önemini şöyle anlatır: “Bir dili konuşan toplumun dünya görüşünü, yaşam biçimini, çevre koşullarını, gelenek, görenek ve inançlarını, önem verdiği varlık ve kavramları, kısacası, maddî ve manevî kültürünü yansıtan, o toplumun düşünme biçimini, hatta nükte ve buluşlarını ortaya koyan, dilbilim açısından olduğu kadar yazın ve halkbilim açısından da önemli olan sözlerdir. Ayrıca, bu öğeler her dilin iç yapısını, anlam özelliklerini de yansıtır. Bu nitelikleriyle deyimler, her dilin kendine özgü, başkalarından ayrılan bir yönünü oluşturur; bir dilin gerçekleri dile getirmedeki anlayış ve anlatış biçimini gösterir. Dilci ve halkbilimciler, yalnızca deyimlerine dayanarak bir toplumun bütün kültürünü inceleyebilir, önemli sonuçlar çıkarabilirler.”
İyi planlanmış eğitim ortamlarında oyun, masal tekerlemeleri ve sayışmacalarla, karşılaşma olanağı bulan çocuklar için, Türkçemizdeki sözcüksel birimlerin çokanlamlılığına ilişkin ilk yaşantıları edinme olanağı da yaratılmış olur. Ayrıca, bu süreç, çocukları ilköğretim çağındaki edebiyat-okur etkileşimine hazırlar. Bu amaca ulaşmak için de öğretmen masal okuma etkinliklerinden sonra, deyim ve ikilemelerin anlamları ve anlatıma kattıkları güzellikler hakkında kısa ve özlü açıklamalar yapabilir. Çocukların (varsa) konuyla ilgili duygu ve düşüncelerini aktarmalarım isteyebilir. Anılan tüm etkinliklerin oyun, oyunlaştırma çalışmalarıyla iç içelik göstermesi beklenir. Bu nedenle, giriş tekerlemelerinden sonra anlatılan-okunan masalların da dilimizin anlatım gücünü yansıtmasına ve çocuğun doğasına uygun olmasına özen gösterilmelidir.
Tekerlemelere ilişkin söyleyeceklerimize başka bir örnekle devam edelim:
İşini Bilir Çiftçinin Masalı
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, deve tellâl pire berber iken, ben küçük teyzemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken,Ali baba bum bum, kanadına kondum. Beş para aldı, çarşıya saldı. Baktım çarşı yok. Eve döndüm, ev yok. Çorba taşar, kaşık yok. Ambara vurdum bir tekme, ambarın kapısı açıldı. Sürahiler saçıldı. Limonu böyle keserler, çamaşırı böyle yıkarlar, suyunu da böyle sıkarlar. Benim bir zurnam var: Açılınca açılır, çalınınca çalınır. Dedem gider mahalleye, babam gider kahveye. Oturur kahve söyler, yudumlar yudum içer. Neyse efendim, başınızı şişirmeyeyim, masalıma başlayayım.
(Dursun K., Tarık, Deve Tellâl Pire Berber İken)
“İşini Bilir Çiftçinin Masalı”nın giriş tekerlemelerindeki dilsel yapılar incelendiğinde, duyuları devindiren bir anlatımla karşılaşılır. Sözgelimi, “… teyzemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken” sözüyle çocukların işitme duyusuna seslenilmiş; tümcelerde yer alan “vurdum, saçıldı, keserler, yıkarlar, sıkarlar, açılır, çalınır, yudumlar” eylemleriyle de işitme, dokunma, görme, tatma algılarını harekete geçirecek bir anlatım yeğlenmiştir. Ayrıca, “Neyse efendim, başınızı şişirmeyeyim” belirlemesiyle de masalı dinleyen ya da okuyana, gereksiz konuşmalardan sakınmasına yönelik bir örtük ileti sunulmuştur.
Tekerlemelerde devenin tellâl, pirenin berber yapılması;teyzenin beşikte tıngır mıngır sallanması, Ali Baba’ya kanat takılması gibi olağanüstü olaylar çocukların merak duygusunu devindirir; düş kurma, düşsel serüvenler oluşturma gereksinmelerine de yanıt verir. Bu nedenle, masal okuma etkinliklerine, giriş tekerlemeleriyle başlanılması yeğlenen bir yol olmalıdır.
Bağımsız Tekerlemeler
Türkçedeki seslerin, hecelerin ve sözcüklerin tam değeriyle söylenmesine katkı sağlayacak dilsel gereçlerden biri de bağımsız tekerlemelerdir. Okulöncesi dönemden başlayarak çocukların, birden fazla sözcüğü aynı anda doğru ve akıcı bir biçimde söyleme alışkanlığı kazanmalarında bağımsız tekerlemelerden de yararlanılabilir. Çocukların, Türkçemizdeki ünlü ve ünsüzleri doğru boğumlandırabilme-leri için, konuşma örgenlerine işleklik kazandırmak bu çalışmaların temel amacı olmalıdır. Çalışmalar, oyun etkinliklerini bütünleyen bir parça olarak algılanmalı, tekerlemeler oyunlarda kullanılan bir gereç olarak düşünülmelidir. Şimdi de bağımsız tekerleme örneklerinden bazılarım tanıyalım:
– Gece, penceredeki tekir kedi kendi tenceresindeki eti yedi.
– İbibiklerin ibiklerini iyileştirmek için ibibikçiye götürdüm.
– Bizde bize biz derler sizde size ne derler.
– Üç tunç tas has kayısı hoşafı.
– Siyah sineklerle sivri sinekler sihirli sinemada sivilceli sipahileri sinirlendirdiler.
– Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi ortada boş su şişesi.
– Kırk kırık küp, kırkının da kulpu kırık kara küp.
– Sizin damda var beş boz başlı beş boz ördek, bizim damda var beş boz başlı beş boz ördek.
– Bu yoğurdu sarmısaklasak da mı saklasak, sarmısaklamasak da mı saklasak?
– İbiş ile Memiş mahkemeye gitmiş, mahkemeleşmiş mi gelmiş, mahkemeleşme-miş mi gelmiş?
– Ocak kıvılcımlandırıcılarından mısın, kapı gıcırdatıcılarından mısın? Ne ocak kıvılcımlandırıcılardanım, ne kapı gıcırdatıcılarındanım.
– Değirmene girdi köpek, değirmenci çaldı kötek; hem kepek yedi köpek, hem kötek yedi köpek.
– Şu karşıda bir dal, dalda bir kartal;dal sarkar, kartal kalkar;kartal kalkar, dal sarkar. Dal kalkar, kartal sarkar, kantar tartar.
– Bu yoğurdu mayalamak da mı saklamak, mayalamamak da mı saklamak?
– Elâlem bir aladana aldı aladanalandı da biz bir aladana alıp aladanalanamadık.
– Al bu takatukaları takatukacıya takatukalatmaya götür. Takatukacı takatukaları takatukalamam derse, takatukacıdan takatukaları takatukalatmadan al gel.
Bağımsız tekerlemeler, çocukların eğlenmesi için fırsatlar yarattığı gibi, dağarcıklarına yeni sözcükler de ekler. Tekerlemelerin çocuklar tarafından sürekli yinelenmesi, sözcüklerin doğru söylenişlerini kalıcı davranışlara dönüştürür. Çalışmalarda, öncelikle çocukların kolayca söyleyebilecekleri tekerlemeler seçilmelidir. Çocuklardan, tekerlemeleri hızlı seslendirmesinden çok, tekerlemelerdeki ses ve sözcükleri tam ve doğru olarak söylemesi beklenmelidir; ancak, tekerlemeleri söyleme isteksizliği gösteren çocuklara karşı ısrarcı davranılmamalıdır.
Tekerlemelerin Davranışlar Üzerine Etkisi
Tekerlemeler, çocuklara bilişsel, duyuşsal ve devinişsel boyutlu davranışların kazandırılması için uygun fırsatlar yaratabilir:
- Oyun etkinliklerinde kullanılan tekerlemeler, çocuklarda birlikte eğlenme, gülme ve iş görme bilincini geliştirir. Onların, toplumsallaşma anlayışım geliştirir. Birlikte yaşamanın bazı kurallara uymayı gerektirdiğini sezinlettirir.
- Tekerlemelerin çocuklar tarafından söylenmesi, onlara anadillerini kullanma becerisi kazandırır. Türkçemizdeki, ünlü ve ünsüzlerin doğru boğumlandırıl-masına; özellikle de sözcüklerin doğru ve akıcı söylenilmesine yönelik bir deneyim edindirir.
- Çocukların sözcük dağarcıklarının gelişmesine katkı sağlar. Onların, düş gücünü devindirir, anadili sevgisini besler. İlköğretimin sürecinde, çocukların yazılı kültüre yönlendirilmesi, okuma alışkanlığı kazanması için bir uyaran işlevini yerine getirir. Öte yandan, tekerlemeleri söyleme çalışmaları, öğretmenlere ve ailelere çocukların konuşma becerilerinin sınanmasına için dönüt sunar.
- Uygulamalı çalışmalar çocukların güven duygusunu geliştirir, toplum karşısında konuşma cesareti kazanmalarına yardımcı olur.
Tekerleme Çalışmalarında Göz Önünde Bulundurulması Gereken Temel İlkeler
Öğretmen, tekerlemeleri söyleyiş ilkelerine uygun olarak seslendirmeli. Bunun için de bu sözleri okurken nasıl bir ses kullanacağı, genel ton ve temponun nasıl olacağı, bunların giderek nasıl değişiklik göstereceği, vurgu ve durakların nerelerde nasıl yapılacağını belirlemek amacıyla önceden bir hazırlık yapmalıdır.
Tekerleme çalışmalarında, söyleyişe canlılık katmak amacıyla, jest, mimik ve bedensel devinimden yararlanılmalıdır. Çalışmalarda bedensel devinimi de gerektiren etkinlikler, çocukların devinişsel becerilerinin geliştirilmesi için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Özellikle, tekerleme söyleme çalışmaları, beden dilinin kullanılmasına olanak sağlayacak etkinliklerle zenginleştirilmelidir.
Tekerlemelerin, çocukların düzeyine uygun olmasına ve bellekte kalıcı özellikler taşımasına özen gösterilmelidir. Seçilen tekerlemelerde, argo sözler, eskimiş ve yabancı sözcüklerin bulunmamasına dikkat edilmelidir.
Tekerlemeler, oluşturulacak grup/lar tarafından söylenebileceği gibi her çocuğa ayrı ayrı da söyletilebilir. Önemli olan, bu çalışmaların çocukların istekle katıldıkları etkinliklere dönüştürülmesidir.
Eğitim uygulamalarında, düzenlenecek tekerleme söyleme yarışmalarında, istenilen sayıdaki tekerlemeyi, belirtilen sürede dili sürçmeden ve duraksamadan söylemeyi başaran çocuklara, grup tarafından saptanan küçük armağanlar sunulmalıdır. Öğretmen, katılımı sağlamak amacıyla, çocukların ses ve sözcükleri boğumlandırma becerilerini göz önünde bulundurmalıdır. Özellikle, başlangıç aşamasında, öğrencileri, kısa süreli denemelerle başarılı olabilecekleri tekerleme söyleme çalışmalarına özendirmelidir.
BİLMECELER
Ali Püsküllüoğlu’na göre bilmece, “Bir şeyin adını anmadan, kimi belirgin niteliklerini üstü kapalı bir biçimde söyleyerek ya da belirterek o şeyin ne olduğunu bilmeyi dinleyene ya da okuyana bırakan oyun” olarak tanımlanabilir.
Bilmecelerdeki sözcüklerin yan yana gelerek oluşturduğu anlamsal özellikler, şiirsel bir anlatım dilini çağrıştırır. Uyak, ölçü ve ses yinelemeleri bu dilin oluşmasını sağlayan anlatım özellikleridir.
Bilmecelerde sunulan ipuçlarının anlamsal çağrışımlarından yararlanarak saklı anlama ulaşma, temel amaçtır. Okulöncesi eğitim uygulamalarında da çocukların, birtakım önermeleri birbiriyle ilişkilendirerek yeni bir sonuca, çözüme erişmesi için bilmecelerden yararlanılmalıdır.
Bilmecelerdeki gizli anlama ulaşma süreci, her şeyden önce usavurma becerisini de işleten bir etkinliktir. Bilmeceler, çocuğun, oynama ve eğlenme gereksinmelerini de karşılayan ortamlarda çıkarımlar yapma, kestirimlerde bulunma gibi bilişsel yetilerini sınamasına olanak sağlar.
Bilmecelerde yiyecek ve içecekler, hayvanlar, organlar, insan yaşamında yeri olan her türlü araç gereç ve nesneler konu edilir (Geniş bilgi için bak. Suat Taşer, Konuşma Eğitimi, 1987, s. 173-210; Emin Özdemir, Güzel ve Etkili Konuşma Sanatı, 1996, s. 45-77).
Çarşıdan aldım bir tane
Eve geldim, bin tane. (Nar)Küçücük çay taşı
İçinde beyler aşı.
Pişirirsen aş olur,
Pişirmezsen kuş olur. (Yumurta)Fırında pişer, bin tane.
Mideye düşer. (Ekmek)Küçük fıçıcık,
İçi dolu turşucuk.(Limon)(Fuat Baymur ve Kemal Demiray, Çocuk Edebiyatı Antolojisi)
Yukarıdaki bilmece örnekleri incelendiğinde, ses yinelemeleri (dım/dim, sen/sen), uyaklar (tane/tane, taşı/aşı gibi) ve bazı ölçülü yapılar (5+5 gibi) dikkat çekmektedir. Bilmecelerin amlan özellikleri, onlara şiirsel bir zenginlik katar. İstekle ve severek söylenilmesi (sorulması) ve bellekte tutularak kolayca anımsanmasına katkı sağlar. Bilmeceleri oluşturan sözcüklerin çarpıcı benzetme ve ilginç buluşları yansıtmasijdilimizin anlatım, halkımızın da yaratıcı gücünü örneklendirir. Nitekim, yumurtanın küçücük çay taşına benzetilmesi ve bu küçük taşın pişirilmezse kuş olacağı yargısı, çocukların yaşamında en çok karşılaştıkları yiyeceklerden biri olan yumurtanın öyküsünü, özgün bir kurgu içinde on iki sözcükle özetler.
Nail Tan, Çocuklarımıza Folklor Hazinemizden Seçmeler adlı kitabında, bilmeceleri konu alanlarına göre sınıflandırır. însan ve organları, eşyalar, doğa ve doğa olayları, meyveler, sebzeler, diğer bitkiler, yiyecekler, içecekler, hayvanlar ve diğer konular bu sınıflandırmada yer alır. Okulöncesi eğitim programının bir gereği olarak işlenecek olan ünitelerde de içeriğin kavratılmasına katkı sağlamak amacıyla ilgili bilmecelerden yararlanılabilir.
Altı mermer, üstü mermer İçinde bülbül öter. (Ağız, dil)
Parmağı var, canı yok, Damarı var, kanı yok. (Eldiven)
Kapıyı acar, Kapamadan kaçar. (Rüzgar)
Ak tavuğum, ak tavuğum Yumurtası çok tavuğum. (Sarımsak)
Karşıdan baktım hiç yok, Yanına vardım pek çok. (Karınca)
İki küçük mil taşı, Dolanır dağı taşı. (Gözler)
Kat ekmek kat ekmek İçi dolu bal ekmek. (Kitap)
Açıldı sandık, Döküldü fındık. (Nar)
Tohumsuz biter, Dünyaya yeter. (Tuz)
Kanadı var kaz değil, Boynuzu var koç değil. (Kelebek)
Bilmece örnekleri incelendiğinde, çocuğun ilişkide olduğu çevrede sıkça duyduğu sözcükler ve anlamları, dilin anlatım inceliği ile çocuğun anlam evrenine yeniden sunulmaktadır. Bilmecelerdeki, bellekte görsel imgeler oluşturmaya dönük anlatım dili, çocuğun soyut içerikli kavramlara anlamlar yüklemesi için bir alıştırma ortamı yaratır. Özellikle, bilmecelerin sorulmasından sonra, yanıtı buldurmaya yönelik olarak verilen bazı ipuçları, kavramlar arasındaki karşıtlık ilişkisini de kavratabilecek özellikler içerir. Sözgelimi, bilmecenin niteliğine uygun olarak yöneltilen, büyük mü küçük mü; uzak mı yakın mı; sert mi yumuşak mı; dar mı geniş mi; kısa mı uzun mu; canlı mı cansız mı gibi yönlendirici sorular, çocukların çevrelerindeki varlıkları ve nesneleri nitelikleriyle tanımalarına, belirgin özelliklerini kavramalarına yardımcı olur. Çevrelerini daha dikkatle inceleme ve gördüklerini bellekte tutma (saklama) gibi bilişsel nitelikli davranışlar edinmelerine fırsat yaratır.
Halkımızın yaratıcı gücünün somut örnekleri olan, halk yaratımı ya da halk edebiyatı ürünü olarak değerlendirdiğimiz ve adlandırdığımız bilmeceler yanında, günümüzde, çocuk duyarlılığını anlayan ve kavrayan sanatçılar tarafından da bilmeceler oluşturulmaktadır.
Erol Büyükmeriç’in, Emece Memece Çizgili Bilmece adlı yapıtında çocuklara sunulan çizgili bilmeceler, hem görsel hem de dilsel özellikleriyle, çocukların görme, duyumsama, sezme ve düşünme becerilerini geliştirebilecek niteliktedir. Şiirsel bir anlatımla çocuğu düşünmeye, imge oluşturmaya yönelten bilmeceler, çiz-gisel iletileriyle de kavram ve nesneleri çocukların belleklerinde somutlaştıracak özellikler taşımaktadır.
Şimdi de çizgili bilmeceleri örnekleriyle tanıyalım:
Atam orda yatıyor
Her an bize bakıyor
Ülkemin tepesinden
Işıl ışıl parlıyor. (Anıtkabir)İnsan yükler bilgisini
Şipşak yapar işlemini
Belki bir gün gelişir de
Kendi kurar kendisini. (Bilgisayar)
Çizgili bilmecelerde, ses yinelemeleri, ikilemeler, uyaklar, 7’li ve 8’li hece ölçüsüne uygun dizeler söyleyişe canlılık ve içtenlik katmaktadır. Çizgisel yapılar, çocukların belleğinde kavramların simgeleşmesine olanak sağlayacak yalınlıktadır. Resimlerin sevimli, ilgi uyandıran anlatım dili, bilmecelerin çağrıştırdığı anlamı, çocuk duyarlılığını kavrayan özelliği ile bellekte oluşturabilmektedir.
Kanadı var kolu yok
Kuyruğu var tüyü yok
Uçan kuşa öykünür
Uçar ama canı yok. (Uçak)Gün güne günden güne
Su yürür çiçeğine
Sarı saçlı gelinler
Devinir döne döne! (Ayçiçeği)
Bilmecelerde dilin şiirselliğini, sanatçının imgeleminden yansıyan görüntüler tamamlamaktadır. Hareketli ve neşeli figürler, çocuklara gerçeklikle beslenmiş düşsel bir dünya sunmaktadır. Çizgilerin oluşturduğu görsel bütünlük, çocukları duygu ve düşünce dünyalarında yeni anlamlara taşıyabilecek niteliktedir.
Bilmecelerde sözcüklere yüklenen anlam, çocuk duyarlılığım göz önüne alan bir anlayışla görselleştirilmiştir. Çizgilerin ve sözcüklerin oluşturduğu anlam eve-reni, çocukların okulöncesi dönemdeki sanat eğitimi gereksinmeleri açısından da olumlu bir örnek olarak değerlendirilebilir. Bu nedenle bilmece çalışmalarına, çocukların resmin dilini, iletisini çözmeleri ve üzerinde düşünmeleri için yeterli zaman aynlmalı; çocuklar anladıklarını, düşündüklerini anlatmaya isteklendirilmelidir. Özellikle, resimlerde yer alan figürlerin belirgin özellikleri çocuklara ipuçları da verilerek buldurulmalıdır. Çocuklarca saptanan özelliklerin bilmecelerde dile getirilenlerle benzerliği üzerinde konuşulmalı; çocuklara bilmecelerin özgün benzetmelere dayanan anlatım özellikleri örneklerle yansıtılmalıdır. Sözgelimi, uçak ve leylek figürlerinin yer aldığı düzenlemede, yapılacak karşılaştırmalarla “canlı” ve “cansız” kavramları kısaca değerlendirilebilir. Öte yandan, leylek ile uçak arasındaki benzerlikler, çocukların gözlem ve düş gücüyle zenginleştirdikleri söyleşilere konu edilebilir. Önemli olan, çocukların kavramsal gelişimini desteklemek, nesnelerin görsel kimliklerini belleklerine yerleştirmek ve duyularım eğitmektir.
Bilmecelerde, “Kanadı var kolu yok / Kuyruğu var tüyü yok”; “Sarı saçlı gelinler / Devinir döne döne” dizelerindeki benzetmeler üzerine, basit yapılı soru cümleleriyle dikkat yoğunlaştırılabilir. Örneğin, “Uçağın kolu var mıdır? Tüyü var mıdır? Uçak, uçan kuşa neden öykünür? Sarı saçlı geline benzetilen nedir? Neden, sarı saçlı geline benzetilmiştir?” gibi sorularla, çocukların görme duyusu düşünme eylemine katılır. Ayrıca, okulöncesi dönemdeki bazı çocuklar için yeni sayılabilecek olan “öykünme” ve “devinme” gibi sözcüklerin anlamlarının kavratılması için uygun eğitsel süreçler işletilmelidir. Çünkü, çocuğun diline yerleşen her yeni Türkçe sözcük, onun anlama ve anlatma becerisinin gelişimine de katkı sağlayacaktır. Bu nedenle, çocukların anlamlandırmada güçlük çektiği Türkçe sözcüklerin anlamlan, oyun içinde çeşitli yaşam durumlarına konu edilerek çocuklara kavratılmalıdır.
Ezgisel sesler
Ruhumu besler. (Müzik)
Ezgi ve ezgisel sözcükleri anlam olarak, müzik kurallarına göre yaratılan ve kulağa hoş gelen ses ve ses dizilerini çağrıştırır. Müzik olarak adlandırılan ve insan ruhunu besleyen bu ezgisel sesler yukarıdaki bilmeceye de konu yapılmıştır.
Okulöncesi eğitim uygulamalarında, bir sanat eğitimi süreci olarak müziğin önemli işlevi bilinmektedir. Müziğin, dilin ve resmin anlatım olanaklarından yararlanmak, çocukların duyularının eğitilmesi, düşüncelerinin geliştirilmesi için bir zorunluluktur.
Bilmecede, çocuğun önem yüklediği, sevdiği, hoşlandığı, korktuğu birçok hayvanın yer aldığı düzenleme; güneş, notaları seslendiren (kız, erkek) çocuklar ve ayçiçeği figürleriyle bütünleştirilmiş; ilgi ve merak evrenine seslenen bir kurguyla, çocuğa, gerçeklere de gönderme yapabileceği düşsel bir dünya sunulmuştur. Çocukların değişik anlamlar yükleyebileceği kompozisyon; müziğin devingen, neşe saçan özelliği ile renklendirilmiştir.
Kemanı elinde
Neşesi yerinde
Dinletiler verir
Yaz gecelerinde
Bilmecede, çocukların belleklerinde sözcüklerin uyumlu birlikteliği ile oluşturulan anlama, çizgilerin özgün yorumu da katılmıştır. Başta agustosböceği olmak üzere, resimde yer alan bütün figürler, müziğin oluşturduğu çağrışımların etkisiyle bir mutluluk tablosu çizmektedir. Bu nitelikleriyle bilmeceler, çocuklara resim ve müzik sevgisi kazandırma gibi eğitsel amaçlan gözetmekte; onların duyu algılarını geliştirmeye yönelik ipuçları da sunmaktadır. Bilmeceler, çocuğun doğasında var olan kendini seslerle ve çizgilerle anlatma isteğine yamt vermekte ya da örnek oluşturmaktadır.
Okulöncesi eğitim süreçlerinde, güzel sanatların ve dilimizin anlatım olanaklarıyla desteklenmiş yazılı ürünlerin planlı bir şekilde kullanılması çocukların, düşünme ve öğrenme eylemlerine duyularım da katmalarına olanak sağlar.
Çocukların, öğretimin ileri basamaklarında kendilerini özgürce gerçekleştirebilmeleri, anlatılanları tam ve doğru kavrayabilmeleri için, okulöncesi dönemden başlayarak bakma, görme, duyma, duyumsama, düşünme gibi bilişsel ve duyuş-sal nitelikli becerileri edinmesi gerekir. Bu amaç için, eğitim ortamlarında, resmin ve müziğin çocukları yaratıcı kılan işlevleri, dilsel etkinliklerle bütünleştirilerek yaşama geçirilmelidir.
Aşağıdaki resim ve bilmeceler ise, dildeki soyut öğelerin, resmin estetik diliyle somutlanmasına, görünür kılınmasına örnek oluşturmaktadır:
Isınır yanar döner
Sabah gelir akşam gider. (güneş)Yüküm yığma yüklüce
İki büklüm büklüce
Sesim çıkmaz taşırım
Sabır taşım büyüdükçe. (eşek)Eğri büğrü
Kızıl tüylü
Eşek ardı
Çölü yardı. (deve)
Bilmeceler, sözcüklerin yarattığı söyleyiş uyumu ile çocukların kolayca aklında tutabilecekleri özelliktedir. Ayrıca, bilmecelerde çocukların kavramsal gelişimine destek sağlayacak bir anlayış dikkat çekmektedir. Çizgilerin düşsel kurgularla desteklenmiş, çocuğun ilgi ve beğenilerine seslenen iletileri ise, hem bilmecelerdeki gizli anlamı bulmaya yardımcı olabilecek hem de çocukları resimle iletişim kurmaya isteklendirecek nitelikler taşımaktadır.
Güneşin sarmal biçimi, “Isınır yanar döner” dizesindeki sözcüklerin çağrıştırdığı anlam için ipucu özelliği taşımakla birlikte, yalın ve çocuk bakış açısına uygun çizgileriyle de güneşi, çocuğun yaratıcı dünyasına yaklaştırmıştır.
Bilmecelerde, çocukların ilgisini çeken hayvanların (deve, eşek) konu edilmesi, onların çocuklar tarafından sevilerek söylenmelerine neden olabilir. Öte yandan, birçok yeni sözcük edinmelerine, sözcüklerin söyleyiş özelliklerini kavramalarına; resimleriyle de etkileşim ortamı oluşturarak hem yaratıcı düşünmelerine hem de görsel algılarım geliştirmelerine katkı sağlayabilir.
Örneklerimizi, çocukların belleklerinde kolayca saklayabilecekleri, özgün buluşları yansıtan yeni bilmecelerle sürdürelim:
Gözlerine takılır
Düşlerini çağırır. (uyku)Sevendir sevecendir
Eğitmeyi bilendir
İyi doğru güzeli
Yılmadan öğretendir.(öğretmen)Dağdan dağa yol geçer
Deniz denize geçer
Han kapısı ağızdan
Yemek geçer su geçer. (boğaz)Elden ele telden tele
İşi gücü gide gele. (elek)Kavga bitsin o gelsin
Yerine sevgi gelsin
Savaşların nesi hoş
Olmaz olsun o gelsin. (barış)Mercek mercek üstüne
Işık verir görene
Penceresi dünyanın
Değerini bilene. (göz)
Ömer Lütfü Şadoğlu’nun yazdığı, Ayla Çınaroğlu’nun resimlemesini ve düzenlemesini yaptığı “Bulmacalı Bilmeceler” adlı kitap, okulöncesi eğitim uygulamalarında çocukların kavram gelişimine katkı sağlayabilecek özellikler taşımaktadır.
Bilmecelerde, kareler içinde yer alan canlı ve cansız varlıkların adlarının ilk harfleri birleştirildiğinde bilmecenin saklı anlamına ulaşılmaktadır.
Bilmecelerin dilsel yapısı incelendiğinde, uyakları ve hece ölçüsüne uygun söyleyiş özellikleri dikkat çekmektedir. Çocukların belleğinde kolayca saklayabileceği, yeni sözcükler öğrenebileceği bir bütünlük taşımaktadır. Resimler ise, çocuğun ilgisini çekebilecek, varlıkların, nesnelerin görsel simgelerini belleğine yerleştirebilecek yalınlıktadır.
Eğitim uygulamalarında, bilmecelerin söyleyiş özelliklerine uygun olarak söylenmesinden sonra, anlamı bulmaya yönelik bilişsel ve duyuşsal süreçler çeşitli sorularla desteklenerek işletilmelidir. Bunun için bilmecelerin bazı dizeleri soru cümlesi biçimine getirilebilir. Yöneltilen her soru, çocukların düşünerek anlamı bulmasına, düşünceler arasındaki ilişkileri kavramasına yardımcı olmalıdır. Özelikle, soyut kavramların somut duruma getirilmesine özen gösterilmelidir. Sözgelimi, “Boş küp sözünden ne anlıyorsunuz?”, “Sizce, insanın küpü neresidir?”, “İnsanın, düşünme organı hangisidir?”, “Beynimizi geliştirmek için ne/neler yapmalıyız?”, “İnsanın bire bin veren dostu kimdir? Neden?” vb. sorulara çocukların katılımıyla yanıt aranmalıdır. Çalışmalarda temel amaç, her öğrenciyi, duygu ve düşüncelerini grupla paylaşmaya isteklendirmek olmalıdır. Bu nedenle, yapılan her açıklamanın övgüye değer bir yanı bulunmalıdır. Bilmecenin yamtı bulunduktan sonra, aşağıdaki resimler (varsa) tepegözden yansıtılabilir, çocukların rahatça görebilecekleri bir yere asılabilir ya da çoğaltılarak öğrencilere dağıtılabilir.
Her çocuğun resimleri görmesi sağlandıktan sonra, öğretmen tarafından, gruba birinci karedeki resmin ne olduğu sorulur. Doğru yanıt alındığında, diğer karelerdeki varlıkların ya da nesnelerin adıyla tanınması ve söylenmesi işlemine devam edilir.
Öğretmenin kılavuzluğunda, ilk kareden başlayarak, varlıkların adları doğru biçimde söz korosu biçiminde söylenir. Temel amaç, oyun etkinlikleriyle varlık adlarını ve doğru söyleyişlerini kavratmak olmalıdır. Daha sonra, öğretmen, sırasıyla her varlığın adındaki ilk sesleri söyleyerek ve birleştirerek bilmecenin saklı anlamına ulaşır. Örneğin; kurbağanın ‘k’ si, ineğin ‘i’ si, tacın ‘t’ si, aşçının ‘a’ sı, penguenin ‘p’ si; bu sesleri birleştirdiğimizde, “kitap” sözcüğü ile karşılaşıyoruz.
İlk çalışmada, sözcüklerle örülmüş gizli anlam, yine sözcüklerin yol göstericiliğinde bulunmuş, bilmecenin yanıtı saptanmıştır. Bilinmeyeni bilinir hale getirmek çocuk için sevinç kaynağıdır. Bu sevince ortak edilen bir çocuk, resimlerin adlarını bulma, onları adlarıyla tanıma ve bilmecenin yanıtına ulaşma sürecine de ilgi duyacaktır. Bu ilginin, çocuklara, bir sorunun birden çok çözüm yolu olabileceğini sezdirmesi açısından önemi büyüktür. Başka bir söyleyişle, çocuklara, hem sözcüklerin hem de resimlerin şifrelerini çözerek benzer amaçlara varabilecekleri deneyimi kazandırılmalıdır. Bu deneyim, çocukların öğrenimlerinin ileriki aşamalarında okuma alışkanlığı becerisi edinmeleri, güzel sanatların değişik alanlarına ilgi duymaları açısından çok önemlidir.
Okulöncesi eğitim uygulamalarında, bulmacalı bilmeceler değişik çalışmalara konu edilebilir. Aşağıdaki örneklerde de görüleceği gibi, her bilmece ve ilgili resimler çocukları, çevrelerinde görebilecekleri birçok varlık ve nesne ile karşılaştırmaktadır. Çalışmalarda, resimleri yapılmış canlıların ya da eşyaların en belirgin özellikleri buldurularak çocukların duyu algılarını geliştirebilecekleri eğitsel ortamlar hazırlanabilir. Resimlerde yer alanların insan yaşamındaki yeri kısaca değerlendirilebilir. Resimlerdeki varlıklar, türlerine göre bir sınıflandırmaya sokulabilir. Bütün bunlar, çocukların duyularını etkili kullanmalarına, çevrelerini daha dikkatli gözlemelerine katkı sağlar.
Bilmecelere yanıt bulunması çalışmalarında serilmek-dirilmek, yaz-kış gibi sözcüklerdeki karşıtlık ilişkisinin kavratılmasi; bilmecelerin çağrıştırdığı anlamların resim çalışmalarına konu edilmesi, okulöncesi eğitim süreçlerinin verimi açısından uygulanması gereken etkinlikler olarak düşünülmelidir.
Nur îçözü’nün yazdığı, Tuncay Batıbeki’nin resimlediği Farafarafilli adlı çalışma, çocukların eğlenmesi, gülmesi, olayları farklı bakış açılarıyla değerlendirmeleri açısından okulöncesi dönemde de yararlanılabilecek soru-bilmecelerden oluşmaktadır. Geleneksel bilmecelerin kuruluş yapısından tamamen farklı olan sorular, tek sözcüklü ya da bir cümlelik karşılıklarla açıklanmaktadır.
Her biri soru cümlesi biçiminde düzenlenmiş olan bilmecelerin yanıtlanabilmesi için, kişilerin bilinen, beklenenlerin dışında özgün düşünceler üretebilmesi gerekir. Çünkü, bimecelerin yanıtları, çeşitli düşünce oyunlarıyla oluşturulmuştur. Bilmecelerde istenilen yanıta ulaşabilmek için, alışılagelmiş mantıksal çıkarımlardan farklı, gülünç yanları olan düşüncelere ulaşılması gerekir. Sözgelimi, bilmecelerde “Tavşanlar niçin havuç yer” sorusu, “Baklava bulamadıkları için”; “Size çarpıp da özür dilemeyen balık ne yapmış olur” sorusu da “Kabalık” biçiminde yanıtlanmıştır. Yanıtlar, çocukların hoşça, mutlu ve sevinçli vakit geçirmelerine katkı sağlayacak özelliktedir. Bu nitelikli bilmecelerle karşılaşan çocuklar, bilinen bir durumun ya da yaşanan bir olayın nedenine ilişkin ilginç kestirimlerde bulunma, çeşitli yaşam durumlarının gülünç, sevimli yanlarım görme gibi davranışlar edinebilir.
(Nur İçözü, Tuncay Batıbeki, Farafarafilli)
Okulöncesi eğitim etkinliklerinde, çocuklara soru-bilmecelerin özelliklerini kavratabilmek amacıyla, önce öğretmen tarafından birkaç bilmeceyle önuygulama yapılarak neşeli bir eğitim ortamı yaratılmalıdır. Soru-bilmecelere ilgi uyandırıldıktan sonra da çocuklar yeni sorulara yanıt bulmaya yönlendirilmelidir.
Eğitim uygulamalarında çocuklar, resimlerden neler anladıkları ya da resimlerin kendilerine neler çağrıştırdığı üzerine düşünce üretmeye isteklendirilmelidir. Gül-meceli öğelerle desteklenmiş kolayca alımlanabilecek nitelikteki, renkli, hareketli resimler, çocukların bilmecelere yanıt bulma çabalarına da katkı sağlayacak özelliktedir. Resimler, soru-bilmecelerin yarattığı eğlenceli ortamı, görsel iletilerle bü-tünlemektedir. Resimlerdeki figürlerin eyleme dönük yapıları, çocuk gerçekliğine uygun özellikler sunmaktadır. Bu nedenle, bilmece çalışmalarında, çocukların resimlerle etkili bir iletişim kurarak çıkarımlar yapabilmeleri için yeterli zaman ayrılmalı; çocuklar, izleyen (alımlayan) konumuna sokularak renklerin ve çizgilerin oluşturduğu bütün üzerinde düşündürülmelidir. Daha sonra, resmin çağrıştırdıklarından da yararlanılarak soru bilmecenin istenilen yanıtına ulaşılmaya çalışılmalıdır.
Bilmecelere yanıt veren çocukların söylediklerine doğru, eksik, yanlış gibi herhangi bir değerlendirme karşılığı verilmemeli; bütün çocukların yamtları ya da resimlere bakarak oluşturacakları kısa öyküler ilgiyle dinlendikten sonra, bilmece için istenen (beklenen) yanıt açıklanmalıdır.
Bilmecelerin Çocuğun Bilişsel, Duyuşsal ve Devinişsel Gelişimine Katkıları
- Bilmeceler, çocuğun kavramsal olarak zenginleşmesine ve sahip olduğu dil yetisinin toplumsal bir çevrede işlevsellik kazanmasına katkı sağlar. Bilmecelerdeki saklı anlamı bulmaya yönelik düşünsel serüven, belli bir konuda çocuğun dikkatini yoğunlaştırması için güdüleyici bir etken olur. Bilmecelerin söylenmesi ve yanıtlanması, çocuğu konuşmaya isteklendirir.
- Düşünme alışkanlığı edinmesi için bir uygulama alam yaratır. Sözcüklerin anlamsal çağrışımlarından yola çıkarak kavramlar arasında bağlantı kurma becerisi edindirir.
- Bilmecelerde sözcüklerin birbirleriyle uyumlu birlikteliği, şiirselliği çocuklarda anadili sevgisinin oluşmasına yardımcı olur.
- Türkçe sözcüklerin çokanlamlı özelliğine ilişkin ilk deneyimleri kazandırır.
- Resimli bilmecelerle, görme duyusunun da düşünme eylemine katkısı sağlanır.
- Çocuk çevresinde gördüğü canlı ve cansız varlıkları görsel imgeleriyle belleğine yerleştirir. Anlatımı Türkçenin olanaklarıyla kurgulanmış, resimleri sanatçı duyarlığı ile yapılmış bir bilmecede, çocuk hem çizginin hem de dilin özgün yorumuyla buluşur, tanışır. Bu yorumlar, çocuğun belleğinde kavramların imgelerini oluşturur.
- Bilmecelerdeki sözcüklerin çağrıştırdığı anlamı saptama, varsa, resimleriyle iletişime girme, çocukların duyu algılarını geliştirir. İşitme, bakma, görme, imgeleme yetilerini geliştirmelerine olanak sağlar.
- Çocukların, konuşma ve dinleme becerilerini geliştirir.
- Okuma isteği uyandırır. Çocukları okumaya özendirir. Okulöncesi dönemde okunanı dinleme-anlama becerisi gelişmeye başlayan bir çocuk, ilköğretim dönemindeki kitap seçme-okuma etkinliklerine ilgiyle katılır.
- Çocukları, öğretimin ileriki basamaklarında karşılaşacakları yazınsal nitelikli metinleri okumaya ve anlamaya hazırlar.
Özet
Ses çağrışımlarından, yinelemelerinden ve benzerliklerinden yararlanılarak oluşturulmuş olan tekerlemeler genellikle masalların ve halk öykülerinin başında yer alan metinlerdir. En ilgi çeken yanları içlerinde barındırdıkları gülmece (mizah) öğesidir. Aynca birçok sözcüğün birbiriyle uyumu ve kulağa hoş gelen sözdizimi yapısı, tekerlemelerin sevilerek söylenmesi ve ilgiyle dinlenmesini sağlar.
Masal tekerlemeleri, çocuğu masal dinlemeye çağıran özel bir işlev görür. Ek olarak, çocukların dinleme becerisini ayakta tutar. Daha da önemlisi, olağanüstü kurgu yapısıyla çocuğun görsel ve işitsel algısını ve imgesel dil becerisini geliştirmesi için bir uyaran görevi üstlenmesidir. Bağımsız tekerlemeler de Türkçedeki seslerin, hecelerin ve sözcüklerin tam değeriyle söylenmesine katkı sağlayacak dilsel gereçlerden biridir. Çocukların okulöncesi dönemden başlayarak, birden fazla sözcüğü aynı anda doğru ve akıcı bir biçimde söyleme alışkanlığı kazanmalarında bağımsız tekerlemelerden yararlanılabilir. Türkçemizdeki ünlü ve ünsüzleri, çocukların doğru boğumlandırabilmeleri için konuşma örgenlerine işleklik kazandırmak bu çalışmaların başta gelen amacı olmalıdır. Bilmeceler ise adı anılmadan, bir şeyin belirgin niteliklerini üstü kapalı biçimde belirterek, o şeyin ne olduğunu bilmeyi dinleyene bırakan bir oyundur. Böylece çocukların usavurma becerisini işletir. Uyak, ölçü ve ses yinele-meleriyle de onlann şiirsel bir dili tanımalarına olanak sağlar.
Çizgili bilmeceler, kavram ve nesneleri çocukların belleklerinde somutlaştınr. Bir yandan onlann kavramsal gelişimini destekler, öte yandan nesnelerin görsel kimliklerini belleklerine yerleştirir, duyulannı eğitir. Tekerleme ve bilmeceler, çocuklann hem görsel, hem dilsel gelişimlerinden çok önemli yeri olan oyun gereçleridir. Bu nedenle okulöncesi çocuk eğitiminde gerektiği ağırlıkta yer almalıdır.
Yazarlar: Editör: Yard. Doç. Dr. Zeliha GÜNEŞ, Doç. Dr. Selahattin DİLİDÜZGÜN, Doç. Dr. Sedat SEVER, Yard. Doç. Dr. Ali ÖZTÜRK, Dr. Ömer ADIGÜZEL
Ayrıca bakınız ⇒ Bilmeceler, Tekerlemeler
ÇOCUK EDEBİYATI
- Çocuk Edebiyatı
- Çocuk Edebiyatı Kavramı
- Tanzimattan Günümüze Çocuk Edebiyatı ve Bazı Öneriler
- Türk Çocuk Edebiyatı
- Okulöncesi Dönemdeki Çocuklara Seslenen Kitaplarda Bulunması Gereken Özellikler
- Çocuk Edebiyatı ve Metin Türleri (Masal)
- Okulöncesi Çocuk Anlatıları: Öykü ve Roman
- Okulöncesi Eğitimde Tekerleme ve Bilmeceler
- Okulöncesi Eğitimde Şiir
- Okulöncesinde Çocuk Edebiyatı ve Drama
- Çocuk Şiiri ve Çocuk Şiirleri Yazan Şairler
- Çocuk Edebiyatı: Tanzimat’tan Meşrutiyet’e Çeviri Faaliyetleri
- Çocukların okuduğu şiirlerin özellikleri