Nazire nedir? Nazire Örnekleri
Nazire Nedir? Nazire Örnekleri, Özellikleri
Nazire: Sevilen şairlerin şiirlerine özellikle gazellerine başka şairler tarafından vezin, kafiye ve redifi aynı olmak şartıyla yazılan şiirlerdir.
Nazirelerin en azından örnek alınan şiir kadar güzel olmasına dikkat edilir. Edebiyatımızda birbirine nazire yazılan şiirleri toplayan nazire mecmuaları vardır. Nazirelerin olumsuz anlamda olanlarına nakize denir.
Nazire yazmak yazan için bir onur olduğu gibi yazılan için de bir onur, bir taltif olarak görülmüştür.
Kelime Arapça “eş, değer” anlamlarındaki nazir’den gelir. Nazire yazma, tanzir, tanzir etme diye anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tezhil veya hezil denir.
Örnek-1
15. yüzyılın büyük şairi Necati’nin “döne döne” redifli gazeli ve bu gazele olan Mihri Hatun (Ö. 1506)’un aynı vezin, kafiye ve redifle yazdığı naziresi:
Necati‘nin Gazeli:
Bu cefâdan ki kadeh ağzun öper döne döne
Nâr-ı gayretde kebap oldı ciğer döne döne
Ne revâdur 6u ki ben kâmetümi halka kılam
İnce belün koca karşıma kemer döne döne
Mihri Hatun’un Naziresi:
Ateş-i gamda kebap oldu ciğer döne döne
Göklere çıkdı dûhânumla şerer döne döne
Cân fırakunla fitil oldı gönül hânesine
Ten hâyâlünle fener oldı yanar döne döne
Örnek-2
Fuzûlî’nin Gazeli
Hayret ey büt sûretin gördükte lâl eyler meni
Sûret-i hâlim gören sûret hayâl eyler meni
Mihr salmazsın mana rahm eylemezsin munca kim
Sâye tek sevdâ-yı zülfün pây-mâl eyler meni
Za’fı tâli mâni-i tevfik olur her nice kim
İltifâtın ârzû-mend-i visâl eyler meni
Men gedâ sen şahâ yâr olmak yok ammâ neyleyem
Ârzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler meni
Tir-i gamzen atma kim bağrım deler kanım döker
Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler meni
Dehr vakf etmiş meni nev-res civanlar aşkına
Her yeten meh-veş esîr-i hatt u hâl eyler meni
Ey Fuzûlî kılmazsam terk-i tarîk-i aşk kim
Bu fazilet dâhil-i ehl-i kemâl eyler meni (Fuzûlî)
Nedim’in Fuzuli’nin bu gazeline yazdığı nazire:
Bûs-ı la’lin şöyle sîr-âb-ı zulâl eyler beni
Kim gören âb-ı hâyât içmiş hayâl eyler beni
Şâire söz bulmağa minnet yok amma neyleyim
Âh kim hâyret seni gördükçe lâl eyler beni
Sevdiğim câm-ı meye hâcet nedir la’l-i lebin
Bir şeker handeyle mest-i bî mecât eyler beni
Bağda zülf ü ruhun andıkça bu kimdür deyü
Sünbül ü gül birbirinden sûal eyler beni
Nükhet-î zülfünle geldikçe nesîm-i nev-bâhar
Turra-i sünbül-sıfat âşüfte-hâl eyler beni
Nâ-tüvânım şöyle çeşmin hasetinden kim gehî
Sâye-i müjgân-ı âhü pây-mâl eyler beni
Gerdişin gördükçe sâkî-mülâyım meşrebin
Arzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni
Hasret-i çeşminle ben hâk-i siyâh olsam dahi
Baht âhir sürme-i çeşm-i gazâl eyler beni
Güldürür ya ağlatır ya lütf eder yâhud itâb
Hâsılı neylerse ol ruhsâr-ı âl eyler beni
Arz-ı hâlim çok efendim hak-i pây devlete
Lütfun ammâ bî-niyâz-ı arz-ı hâl eyler beni
Ben kulun lâyık değildir aslına ammâ yine
İltifâtın ârzü mend-i visâl eyler beni
Gûyyâ bilmez efendim bende-i dîrinesin
Kim Nedîmâ bu mudur deyü suâl eyler beni
Nedîm