Manzume-Şiir Ayrımı
Manzume-Şiir Ayrımı
Geleneksel olarak ölçü ve uyak, şiirin temel öğesi sayıldığı için ölçülü ve uyaklı her söze şiir denmiştir. Oysa şiirsellik salt ölçü ve uyağa yaslandırılamaz. Şiir; dilin, sözcüklerin kullanımına, imgeye, şiirsel söyleme özgü bir olgudur.
Manzume ise günlük konuşma dilinin ölçülü ve uyaklı söylenişidir.
Bu özelliği ile her şiir bir manzumedir; ancak her manzume şiir değildir.
Horozun biri bir inci bulur
Alır onu kuyumcuya doğrulur
Der ki, “Galiba bu bir mücevher
Sen bunu al da bana darı ver…” (Lafontaine)
Bu dizelerde, günlük konuşma dilinin ölçülü ve uyaklı biçimi kullanılmıştır. Bu dizelerde sözcükler, duygusal ve çağrışımsal anlamlarıyla değil, ilk anlamlarıyla kullanılmış ve uyaklı söyleyişe sığınılarak bilgilendirici bir amaç güdülmüştür.
Bir olay ya da durumu öyküleyerek anlatan bu dizeler “şiir” değil, “manzume” dir.
Erimek belirsizce her yerde
Karışmak sulara, yıldızlara
Sinmek kokusuna mor menevşenin
Yanmak damar damar nefes nefes
Yaşamak tükene tükene (Bedri Rahmi Eyuboğlu)
Bu dizeler ise bir “şiir” özelliği gösteriyor. Bunlarda, günlük dilin olağan sınırları içinde kalınmamış, şairce imgeler, mecazlar… kullanılmıştır.