Makedonya 1900 – Necati Cumalı
Makedonya 1900 – Necati Cumalı
MAKEDONYA 1900 Necati Cumalı’nın hikâye kitabı (1976) İçindeki on bir hikâyenin konularını yazar, çocukluk anılarından alıyor. Necati Cumalı bu eseriyle 1977’de Sait Faik Hikâye Armağanı’nı ikinci kez kazanmıştır.
Evimiz doğduğu Florina’daki çocukluk evidir. 1908 Meşrutiyeti’ne yakın günlerde, babası manifaturacı İbrahim Efendi’nin bazı subaylarla kurduğu gizli cemiyetin toplantıları o evde yapılır.
Babam hikâyesinde baba, doksan üç yaşındadır, yazar onun beşinci çocuğudur. Baba Florina’dan ayrılmak istemez, koparır gibi götürürler onu ve Selanik’ten vapura bindirirler, ihtiyara inme inmiştir; göçmen olarak Türkiye’ye gelecek, Urla’ya yerleşeceklerdir. Dayım üçüncü hikâyeye konu oluyor.
Sonraki Dila Hanım hikâyesinde mavzerle öldürülmüş ve yoğun karda adamları tarafından evine getirilen bir Arnavut beyinin karısı Dila Hanım, kocasını vuranın diri diri yakalanmasını ister; sürülerinin yarısını katili canlı getiren kâhyaya verecektir. Rıza Bey, kurulan pusudan kurtulur, ikinci pusu da boşa gider; kâhya da vurulup ölünce, Dila Hanım, şimdi intikamını kendisi alacaktır; fakat erkek kılığıyla gidip evinde konuk kaldığı Rıza Bey’e âşık olur; Rıza Bey de bu sahte erkeğin kim olduğunu anlamış, ona tutulmuştur, Dila Hamm’la evlenmek niyetindedir; fakat Dila Hanım, onurunu korumak için tabancasıyla intihar eder.
Zole Kaptan’ın Ölümü hikâyesinde, Hürriyetin İlânı (1908, II. Meşrutiyet)) üzerine Bulgar komitesi Zole Kaptan, Florina’ya gelir. Babası Zole tarafından işkenceyle öldürtülmüş Sadettin şimdi yirmi bir yaşındadır. On yıldır dağlarda çete kovalamış, Florina Karakol Kumandanı yüzbaşı Aziz, bunca Müslüman canı yakmış ve bir türlü yakalayamadıkları Zole’yi, derin bir hınç duymasına rağmen, emirlere sadık bir asker olarak kendisi öldüremez, intikam hırsını körükleyerek, onu Sadettin’e öldürtür.
Hikâyenin devamı Kurt Kanı’ndadır: Zole’yi vuran Sadettin kaçar, baba dostu Şakir Ağa’nın evine sığınır, dağlara çıkar, yeni öldürmelerin öçlerini alır, 1912 baharında âşık olur, dört yıldır kanun dışı yaşamaktadır; kızı babasından ister; ama bucağa gidip gelmeleri öğrenilmiş, Zole’nin tayfalarından yedisi, Florina yolu üzerinde pusu kurmuşlardır: Sadettin öldürülür.
Uçak hikâyesinde manifaturacı İbrahim Efendi, oğlu Mustafa’yı Florina’dan İstanbul’a okumaya yollar (1910). Mustafa, 1912 yaz tatilinde Florina’ya geldiğinde kasabalılara İstanbul’da gördüğü uçağı anlatır, ama yaşlılar delikanlıyı yalancılıkla suçlarlar. Aradan üç ay geçer, Balkan Savaşı çıkar ve kasım ayında iki Yunan uçağı Florina’yı bombalar.
Düşmanlar arasında insanlık duygularını çok güzel yansıtan Korku hikâyesinde iki köyün aşarı, artırmada Mustafa’ya kalmıştır, vergiyi toplamaya köylere o gidecektir, hazırlanmıştır, fakat bir otel işleten Zaharias’ın ısrarı üzerine, Manastır’dan yeni gelmiş bir saz topluluğunu dinlemek için Florina’da kalır. Sazdan sonra yoldaşı Yasin’le saat ikiye doğru Florina’dan ayrılırlar. Yolda rastladıkları sekiz er, bir de çavuş Yunan jandarmalarından korkarlarsa da, boşunadır korkuları: İnsanlar karşılaşmıştı, düşmanlar değil.
Mavi Tencere hikâyesinde Venizelos’çu çetecilerin Florina’ya yapacakları ilk baskından kurtulmak için, Mustafa’nın dayısı, aileyi razı eder. Onları Groiçka’ya götürecek, ortalık yatışınca gene Florina’ya getirecektir. Mustafa’nın annesi, mücevherlerini bir tülbente sarıp mavi bir tencereye koymuş, tencereyi de bir ağacın gübreleri içine gömmüştür. İki Rum komşu tencerede ne olduğunun merakı içindedir, ama birbirlerini gözetlerler hep. Aradan bir ay geçip de çetelerin baskısı durunca Mustafalar evlerine dönerler ve anne, mavi tenceresini bıraktığı gibi bulur.
Arif Kaptan ile Oğlu, Selanik Askerî Mahkemesinde ölüm cezasına çarptırılmışlardır. Cuma’da kendi ekip biçtiği bir tarlası, bir evi olan Arif Kaptan, Balkan Savaşı’nda Yunanlılardan zulüm görenler arasındaydı. Doğup büyüdüğü köyü yanmış yıkılmış, evine düşen bir top mermisi karısını ve on üç yaşındaki kızını öldürmüştü. Oğluyla kaçıyordu; bir Yunan öncü birliğiyle karşılaştılar. Çavuş onları görmüş, mavzerini omuzluyordu ki, Arif Kaptan, çavuşu ve çavuşa en yakın eri vurdu. Dağa kaçtılar, 1917 Haziran’ında Zeleniç pazarında yakalandılar. Dörtbuçuk yıl dağlarda kalmışlardı. Hikâye, karardan sonra Arif Kaptan ile oğlunun, iki jandarma gözetiminde ölüm yolculuğunu anlatmakla devam ediyor: Verdikleri molada, jandarmaların uyumalarından yararlanıp silahlarını alırlar, kelepçelerini açtırır ve jandarmalara bir zarar vermeden uzaklaşırlar, tüfekleri söz verdikleri yere bırakıp yaylalarına kaçarlar, uzun bir yolculuktan sonra İzmir’e gelirler. Fahrettin Paşa’nın İzmir’e ilk giren atlıları arasında Arif Kaptanla oğlu da vardır.
Son hikaye Bazen Bir Savcı’da Yunanlıların İzmir’e çıkarma yapacakları gün, Florina’da terzi Arsenios, çarşıdan alışveriş yapmış eve dönen Mustafa’yı dükkânına çağırır; ona bir haber verir. Mustafa, Balkan Savaşı çıktığında on dokuz yaşındaydı, Birinci Dünya Savaşı yıllarında iki yıl tutuklu kalmıştı. Rumların Müslüman mahallesine saldıracakları haberi asılsız kalır, çünkü Florina savcısı, çapulcuları dağıtmıştır.
Kaynak: Behçet Necatigil, Edebiyatımızda Eserler Sözlüğü