Koşuk Nedir? Koşuk Özellikleri, Örnekleri
Koşuk Nedir? Koşuk Özellikleri, Örnekleri
Sığır törenlerinde (av şenlikleri) ve şölenlerde söylenen aşk, kahramanlık, doğa sevgisi temalı şiirlere genel olarak “koşuk” denmiştir. Daha çok lirik, pastoral ve epik özellikler taşıyan bu şiirler belli bir ezgiyle söylenmiş, bu ezginin oluşması için kopuzdan da yararlanılmıştır. Şiirler daha çok törenlerde söylendiği için şiir söyleme eylemine bugün için dans olarak adlandırılabilecek ritmik öğeler de katılmıştır.
Koşuklar, her ne kadar sözlü gelenek içinde oluşmuşsa da bunların günümüze kadar ulaşması bu şekilde yani sözlü gelenekle mümkün olmamıştır. Bunun en önemli nedeni Türklerin medeniyet ve coğrafya değiştirmeleri, bunun doğal sonucu olarak da dildeki kimi sözcük ve seslerde çeşitli değişikliklerin olmasıdır. Bu şiirleri Türk boyları arasından derleyen kişi, Kaşgarlı Mahmut‘tur.
Gerek koşuk gerekse de sagu dediğimiz şiirler “Divânü Lûgâti’t-Türk“te başı sonu belli olan manzumeler halinde verilmemiş; bunlar, sözü edilen eserde -bu eser Türk dilinin ilk sözlüğüdür- madde başı olan Türkçe sözcüklerin cümle içi kullanılışlarını göstermek için dörtlükler halinde birer örnek metin olarak sunulmuştur. “Divânü Lûgâ-ti’t-Türk’teki bu şiir parçaları günümüz Türk dili uzmanlarınca Türk şiirinin genel özellikleri dikkate alınarak art arda sıralanmış ve birer manzume olarak ortaya çıkarılmıştır.
“Divânü Lûgâti’t-Türk’ten alınan aşağıdaki şiirler, Türk dilinde ortaya konmuş ilk şiirler değildir fakat bunlar halk ağzından derlenmiş, yani sözlü gelenek içinde yaşam bulmuş ve yaşarlığını devam ettirmiş ilk şiirlerdir. Yapılan araştırmalar sonucunda en eski Türk şiirinin Uygurlar döneminde yazıldığı ortaya çıkarılmıştır. Ama bu şiirler sözlü gelenekten derlenmemiş, yazılı olarak ortaya konmuştur, dolayısıyla bunların yazılı edebiyat ürünü olarak değerlendirilmesi gerekir.
Eski Türkçe ile | Türkiye Türkçesi ile |
Öpkem kelip ogradım Arslanlayu kökredim Alplar başın togradım Emdi meni kim tutar |
Öfkelenip dışarı çıktım Arslan gibi kükredim Yiğitler başını doğradım Şimdi beni kim tutabilir. |
Kanı akıp yoşuldu Kabı kamug deşildi Ölüg birle koşuldu Togmuş küni uş batar |
Kanı akıp boşandı Derisi baştan başa deşildi Ölülerle bir oldu Doğan güneş işte batıyor |
Kaklar kamug kölerdi Taglar başı ilerdi Ajun tını yılırdı Tütü çeçek çerkeşür |
Kuru yerler hep gülerdi Dağbaşları göründü Dünyanın soluğu ılındı Türlü çiçekler sıralandı |
Etil suwı aka turur Kaya tübi kaka turur Balık telim baka turur Kölün takı küşerür |
İtil suyu akar durur Kaya dibini oyar durur Bütün balıklar baka durur Gölü bile taşırırlar |
Bulnar mini öles köz Kora mengiz kızıl yüz Andın tomar tükel tuz Bulnap yana ol kaçar |
(O) baygın göz(ler) beni avlıyor (ve üzerinde) Kara benler (bulunan o) pembe yüz (beni tutsak ediyor) (Bütün güzellikler) ondan damlıyor (sanki) (Beni) tutsak ediyor, sonra da kaçıp gidiyor |
Avlap meni koymangız Ayık ayıp koymangız Akar közüm uş tengiz Teğre yöre kuş uçar |
Beni avlayıp bırakmayın (ne olur) Söz verip sözünüzden caymayın Gözlerim(den) deniz gibi (yaşlar) akıyor işte (Öyle ki akan gözyaşlarımın) çevresinde kuşlar uçuşuyor |
Yığlap udu artadım Bağrım başın kartadım Kaçmış kutuğ irtedim Yağmur kipi kan saçar |
(Beni bırakıp giden sevgilimin) ardından ağlayıp mahvoldum Bağrımın (kapanmış olan) yarasını (yeniden) deştim (Ve) kaçıp gitmiş olan mutluluğu aradım durdum (Gözlerim) yağmur gibi kan(lı yaşlar) saçıyor (şimdi) |
Yüknüp manga imledi Közüm yaşın yamladı Bağrım başın emledi Elkin bolup ol keçer |
(Sevgilimin hayali beni görünce) eğilip bana işaret etti (Kendini göstermekle) gözlerimin yaşını silmiş (ve) Bağrımın yarasını tedavi etmiş oldu (Ne yazık ki sonra) bir konuk gibi kaçtı gitti |
Ayrıca bakınız ⇒
TÜRK EDEBİYATI TARİHİ
- Dönemlere Göre Ayrıntılı
- İslamiyet Öncesi
- İslamiyet Sonrası
- Halk Edebiyatı
- Divan Edebiyatı
- Tanzimat Edebiyatı
- Servet-i Fünun Edebiyatı
- Fecr-i Ati Edebiyatı
- Milli Edebiyat
- Cumhuriyet Dönemi
- Türkiye Dışı Edebiyat
- Edebiyatımızda İlkler
- Dünya Edebiyatı
- Batı Edebiyatı