Sodom ve Gomore Özeti – Yakup Kadri KARAOSMANOĞLU
Sodom ve Gomore (roman özeti)
SODOM VE GOMORE (1928) – Yakup Kadri Karaosmanoğlu
Sodom ve Gomore Adı:
“Sodom” ve “Gomore” İncil’de sözü geçen iki lanetli kenttir. İncil’e göre Ürdün’ün bu iki kenti kutsal değerlerini kaybetmiş, ahlaki bakımdan iyice çökmüş; bu yüzden de lanetlenmiş ve Tanrı’nın gazabına uğrayarak yerle bir edilmiştir. Yazar, romanda işgal yılları lstanbul’unu bu lanetli kentlerle özdeşleştirmiştir.
Sodom ve Gomore Özeti
Sodom ve Gomore: Mütareke yıllarında işgal altındaki İstanbul’un daha çok işbirlikçi kesimini yansıtan bu romanda, cömertçe açılan “salon”lardaki içki âlemleri, gönül ilişkileri ve hovardalıklar sergilenir.
Tanzimattan sonra gelişen “işbirlikçi burjuvazı”nin kimi bireyleriyle (Leylâ) karşılaşırız. Bu gibiler işgalci subaylarla içli dışlı olmuşlar, bireysel ahlak ilkelerinin bile dışına çıkmışlardır. Yazar, düşün yönünden ulusal değerlere bağlı olduğu halde, düşüncelerinin eylem adamı olamayan bir kişilikle (Necdet) bu dönemin acılı yaşamına ışık tutar.
Romanın son bölümlerinde Ankara’dan İstanbul’a gelen bir savaşçı (Dr. Cemal Kâmi) ise direncin simgesi durumundadır. Roman, 30 Ağustos 1922 den sonraki atılımların İstanbul’da yarattığı coşku ve değişme havasını yansıtarak sona erer.
Değerlendirme:
1) Sodom ve Gomore’de işbirlikçi burjuva çevreleri iyi anlatılmıştır. Yazar, bu çevre insanlarının çoğunu genel özellikleriyle çizerken, romanın gelişimi içinde ağırlık yüklediği kahramanlarının (Leylâ, Necdet) fiziksel ve ruhsal yapıları üzerinde gereği kadar durur. Bir yerde, sınıfsal durumunu tam belirleyecek ölçüde olmasa bile, Leylâ’ya kendi ağzından kimliğim açıklatma zorunluğunu bile duyar:
Neci’ciğim, elimde değil; eğlenmek istiyorum. Bu benim yaşımın hakkıdır. Sonra… Sonra, biliyorsun, babamın her işi yabancılarladır.
Bu muhitteki bağlarım devam ettirmek onun için bir parça da geçim meselesidir.
Kendini aşma istemini gösteremeyen Necdet’in kişiliğini ortaya koyuşta da Meşrutiyet dönemi kurumlarından yaşama biçiminden yakasım kurtaramayan bireyci aydına özgü özelliklerle karşılaştığımızı söyleyebiliriz. Yazar, değişik durumlarda, değişik davranış ve tepkileriyle Necdet kişiliğini başarı ile çizmiştir.
Ankara’dan İstanbul’a geldiğini öğrendiğimiz Kurtuluş Savaşçısı Dr. Cemal Kami ise, hem fiziksel yönü, hem ruhsal yapısı ile gerektiği ölçüde canlı değildir. Kendini zayıf, korkak, iradesiz bulan arkadaşının (Necdet) konuşmaları karşısında gerçekçi olsa bile, gerçekliğe kavuştuğu söylenemez.
2) Sodom ve Gomore’de aşağıda kimi örneklerini okuyacağımız bağlamalara bolca rastlanması romanın tekniğini bozucu düzeydedir:
“Nihayet günün birinde…” , “Önceki bölümde geçen konuşmanın üzerinden on gün ya geçmiş, ya geçmemişti ki”, “Lâkin biraz önce söylediğimiz gibi..”.
3) Yer yer de yazarın Balzac romanına özgü özdeyişlere başvurarak bilgelik merakına kapıldığı görülür:
- Şuh bir kadın için başarılarını âleme göstermek ayrı bir sevinç, ayrı bir zevk değil midir?
- Zira ruhlarımız çok kere bize haber vermeksizin kendi kendiliğinden olgunlaşmasını bilir.
- Gerçekten, gerçekten bütün insanların her biri bir kelime, her biri bir harf gibidir ve hepsi bir araya gelip ya bir sahifeyi, ya bir kitabı meydana getiriyorlar.
4) Bu gibi kusurlarına karşın, Sodom ve Gomore’nin tümcenin yapısı, kurgusu ve yan olayların düzenlenişi yönlerinden Yakup Kadri’nin önceki romanlarını aştığı söylenebilir.
Kaynak: Şükran Kurdakul, Çağdaş Türk Edebiyatı
Ayrıca bakınız: