Kerime Nadir
Kerime Nadir Azrak Kimdir?
Kerime Nadir Azrak Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Kerime Nadir Azrak (D. İstanbul, 05 Şubat 1917 – Ö. 20 Mart 1984; İstanbul) Yazar.
Kerime Nadir, 5 Şubat 1917’de İstanbul’da doğdu. 20 Mart 1984’te İstanbul’da yaşamını yitirdi. Asıl ismi Kerime Nadir Azrak.
1935’te İstanbul Bebek Saint Joseph Sörler Okulu’nu bitirdi. Ayrıca özel eğitim gördü.
İlk şiir ve öyküleri 1937’de Servet-i Fünun, Uyanış ve Yarımay dergisinde yayınlandı.
İlk romanı “Yeşil Işıklar” 1937’de yayınlandı. Çoğunlukla kadın kahramanlar üzerine kurduğu duygusal aşk ve serüven romanlarıyla 1940-1970 arasında çok okunan ve sevilen bir yazar oldu.
Birçok baskısı yapılan bu romanlarından bazıları sinemaya da uyarlandı.
Kerime Nadir Hakkında Bir Değerlendirme
“Şair ve yazarlar, zamana yayılmış edebiyatçılık serüvenleri bakımından okur gözüyle bakıldığında iki gruba ayrılabilir: Klasikleşmiş olup her kuşak tarafından okunanlar, belli bir kuşak tarafından okunup sonra unutulanlar.
İlk gruba Shakespeare, Balzac, Baudelaire, Flaubert, Aragon, Dostoyevski, Poe, Çehov, Reşat Nuri, Yakup Kadri, Cahit Sıtkı, Halide Edip, Peyami Safa, Sait Faik, Ahmet Muhip, Ömer Seyfettin, Orhan Veli, Tarık Buğra, Tanpınar, Sabahattin Ali vs.yi; ikinci gruba ise Barbara Cartland, A. J. Cronin, Agatha Christie, Edgar Wallace, Aka Gündüz, Muazzez Tahsin Berkant, Ümit Yaşar Oğuzcan, Oğuz Özdeş, Esat Mahmut Karakurt, Burhan Cahit Morkaya vs. gibi imzaları örnek verebiliriz.
“Okur gözüyle” dedim ama burada vasat okuru değil -Borges ve Calvino’nun kabulleriyle- seçkin, ideal, donanımlı okuru kastettiğimi de belirtmem gerekiyor. Vasat okurun ilgi çizgisi popüler/popülist edebiyatın üstüne pek çıkamıyor. Sıradan okur, kitapçı dolaşarak ya da ciddi dergileri takip ederek değil marketlerin satış reyonlarından, çoksatar listelerinden seçiyor okuyacaklarını.
Bir yapıtın/yazarın kalıcı olup olamayacağı meselesi normal şartlar altında ve genellikle yazarın ölümünden sonraki ilk 15-20 yıllık süreçte şekilleniyor. Elbette istisnalar vardır; yaşarken değeri bilinmemiş, anlaşılamamış ama öldükten sonra kıymete binmiş şair ve yazarlar bulunabileceği gibi yaşadığı dönemde ciddi ilgi görmüş, kitapları baskı üstüne baskı yapmış ama sonraları edebî değerden mahrum olduğu anlaşılmışlar da söz konusudur. Özellikle bu ikinci sınıf yazarların örneklerini günümüz Türkiye’sinde görmekteyiz. Şairin/yazarın bıraktığı eser klasikleşmeye aday edebî değerlere sahipse sonraki kuşaklar tarafından da okunma talihine erişebiliyor. Yok, yaşadığı dönemdeki sürekli görünürlüğü ve popülerliği sayesinde okunuyorsa, öldükten kısa süre sonra unutulup kütüphane ve sahafların tozlu raflarında ölümlü bir hayat sürmeye mahkûm oluyor. Muhakkak ki bazı ölçütler var ama nihai kararı verenin ne olduğunu anlamak gerçekten zor; “zamanın ruhu” deyip geçelim.
Sözü bir zamanların popüler aşk romanları yazarı Kerime Nadire (1917-1984) getirmek amacıyla bu kısa girişi yaptım. İlk romanını henüz 19-20 yaşlarındayken kaleme alan, elli yıla yaklaşan yazarlık hayatında kırktan fazla romana imza atan, kitapları 1930’lardan 1980’lere dek baskı üstüne baskı yapan bir yazardan söz ediyoruz. Kitaplarının toplam baskısı beş milyonu aşmış bir yazar! Üstelik bugünkü gibi sınırsız tanıtım imkânlarının mevcut olmadığı, popüler yazarların kitaplarının ajanslarca pazarlanıp marketlerin manav reyonlarında satılmadığı, okur sayısının sınırlı olduğu dönemlerde!…
… Her kuşağın, popülerlik açısından, belli yazarları oluyor. Peki, Kerime Nadir hangi okur kuşağının yazarıydı?
Kerime Nadir’in yazarlık yaşamı 1930’ların sonlarıyla 80’lerin başları arasındadır.
1938’de yayımlanan ve ilk ciddi romanı sayılan Hıçkırık‘ı on dokuz yaşındayken kaleme almış; ardından Funda (1941), Seven Ne Yapmaz (1941), Samanyolu (1941), Sonbahar (1943), Aşka Tövbe (1945), Ormandan Yapraklar (1948), Posta Güvercini (1950), Son Hıçkırık (1956), Kırık Hayat (1957), Aşk Bekliyor (1959), Gümüşselvi (1960), Sisli Hatıralar (1967), Dert Bende (1973), Zambaklar Açarken (1973) gibi romanlarıyla belli bir okur kitlesi tarafından sürekli okunan bir yazar olmuştur.
1980’lerde eski ilgiyi gördüğü söylenemez ama yazmayı son nefesine kadar sürdürdüğü de bir gerçektir; son romanı Aşk Fısıltıları’nı ölümünden bir yıl önce, 1983’te yayımlamıştır. Yine de asıl şöhretini 1940’larla 70’ler arasında yaşamıştır.
Önemli bir nokta da romanlarının çoğunun filme çekilmiş ve sinema üzerinden de ciddi bir izleyici kitlesine ulaşmış olmasıdır. Bilinir ama tekrarında yarar var: Bazı romanlarının etkisi o kadar geniştir ki Hıçkırık romanının yayımlanmasından sonra yeni doğan kız çocuklarına Nalan veya Handan; erkek çocuklarına ise Kenan isminin koyulması furya hâlini almıştır. Aynı durum Funda yayımlandığında da söz konusu olmuş; sadece yeni doğan kız çocuklarına değil restoranlara, pastanelere bile Funda adı verilmeye başlanmıştır…”
Kaynakça: Bâki Asiltürk, Kerime Nadir’in Romanlarında Aşk: Türk Dili Dergisi, Sayı 782, s.132-133, Kısaltılarak alınmıştır.
Kerime Nadir’in Eserleri
ROMAN:
- Yeşil Işıklar (1937)
- Hıçkırık (1938)
- Funda (1941)
- Seven Ne Yapmaz (1941)
- Samanyolu (1941)
- Gelinlik Kız (1943)
- Sonbahar (1943)
- Uykusuz Geceler (1945)
- Aşka Tövbe (1945)
- Kahkaha (1946)
- Ormandan Yapraklar (1948)
- Posta Güvercini (1950)
- Pervane (1955)
- Son Hıçkırık (1956)
- Kırık Hayat (1957)
- Esir Kuş (1957)
- Sonbahar (1958)
- Aşk Bekliyor (1959)
- Gümüşselvi (1960),
- Sisli Hatıralar (1967),
- Dert Bende (1973),
- Zambaklar Açarken (1973)
- Aşk Fısıltıları (1983)