İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları
İslamiyet’in Kabulünden Sonraki Türk Destanları
Türklerin İslamiyet’i kabulünden sonra ortaya çıkan bu destanlar üzerinde İslam dininin etkisi belirgindir. Bu destanların çoğu, İslamiyet öncesinden izler taşır.
1. Satuk Buğra Han Destanı → Karahanlılar
2. Manas Destanı → Kazak-Kırgız
3. Cengiz Han Destanı → Türk-Moğol
4. Timur ve Edige Destanları → Tatar-Kırım
5. Battalgazi Destanı → Selçuklular
6. Danişmend Gazi Destanı → Anadolu Beylikleri
7. Sarı Saltuk Destanı → Osmanlılar
8. Köroğlu Destanı → Osmanlılar
1. SATUK BUĞRA HAN DESTANI
İlk Müslüman Türk devleti olan Karahanlıların hükümdarı Satuk Buğra Han’ın Müslüman olmayanlarla yaptığı mücadeleler anlatılır. 9. ve 1O. yüzyıllarda oluşan bu destanda, eski Türk destanlarındaki motifler İslami bir anlayışla değiştirilmiş; olaylar “Müslüman-kâfir” savaşları ekseninde anlatılmıştır.
2. MANAS DESTANI
11. ve 12. yüzyıllarda Kırgız Türkleri arasında oluşmaya başlayan bu destan kısa zamanda geniş bir coğrafyaya yayılmıştır. Destanda Manas adlı bir yiğit kişinin kâfirlerle savaşı anlatılır. Eski Türk destanlarının izlerini taşıyan Manas destanı Kırgız Türkçesiyle oluşturulmuştur. Manas destanını Rus bilgini Radloff, Kırgız Türklerinin ağzından derlemiştir.
Tamamı manzum olan Manas destanı dünyanın en uzun destanıdır ve 400 bin mısradan fazladır.
3. CENGİZ HAN DESTANI (CENGİZNAME)
Bu destan, 13. yüzyılda Orta Asya’da yaşayan Türk boyları arasında meydana gelmiştir. Cengizna-mede Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın yaşamı, kişiliği ve fetihleri anlatılır. Orta Asya’da yaşayan Türkler özellikle de Başkurt, Kazak ve Kırgız Türkleri, Cengiz destanını çok severek günümüze kadar yaşatmışlardır. Cengizname’de, Cengiz bir Türk kahramanı olarak kabul edilmektedir ve hikâye Türk tarihi şeklinde anlatılmaktadır.
17. yüzyılda Orta Asya Türkçesinin büyük yazan Ebü’l Gâzi Bahadır Han, “Şecere-i Türk” adlı eserinde “Cengiznâme”nin 17 varyantını tespit ettiğini söylemektedir. Bu bilgi, bu destanın, Orta Asya’daki Türkler arasındaki yaygınlığını göstermektedir.
Orta Asya Türkleri, Cengiz’i İslâm kahramanı olarak da görmüşler ve ona kutsallık atfetmişlerdir. Batıdaki Türkler tarafından ise Cengiz hiç sevilmemiştir. Arap tarihçilerinin, bu hükümdarı İslamiyet düşmanı olarak göstermeleri ve tarihî olaylar da bunda etkili olmuştur. Moğolların Anadolu’ya saldırgan biçimde gelip burayı yakıp yıkmaları, Bağdat’ın önce Hülâgu daha sonra Timurlenk tarafından yakılıp yıkılması, Timurlenk’in Yıldırım Beyazıt’la sebepsiz savaşı gibi tarihi gerçekler, Cengiz’in de diğer Moğollar gibi sevilmemesine yol açmıştır.
4. TİMUR VE EDİGE DESTANI
Edige destanı, 15. yüzyılda yaşamış bir tarihi kişilik olan Nogay beylerinden Edige’nin kahramanlıkları etrafında oluşmuştur. Destanda Altınordu hükümdarı Toktamış Han ile Edige arasındaki mücadeleler anlatılır. Yine Edige Timur’un kızını ve bazı askerlerini kaçıran ve herkese meydan okuyan Kare Tiyin’i öldürür ve Timur’un gözüne girer. Timur’un yardımıyla Toktamış üzerine açılan sefer kazanılır, Altınordu Hanlığı yıkılır. Sonunda Edige, Nogay halkının başına geçer, han olur. Bu destan Nogay ve Kıpçak Türkleri arasında yayılmıştır. Destanın 6 değişik biçimi tespit edilmiştir.
5. BATTAL GAZİ DESTANI (BATTALNAME)
Battalname, 9. yüzyılda Müslüman Türk ve Arapların Anadolu’ya yaptıkları akınları ve Bizanslılarla çarpışmalarını anlatır. Bu destanın asıl kahramanı, soyu Peygamber’e dayandırılan Battal Gazi ile Malatya Beyi Ömer’dir.
“Battal”, Arap dilinde “kahraman” demektir, Battal Gâzi, Arap kahramanına verilen unvandır. Türklerin Müslüman olmalarından sonra Battal Gâzi destan tipi Türkleştirilmiş, önceki destan epizotlarıyla zenginleştirilmiş ve anlatım geleneği içine alınmıştır. 12. ve 13. yüzyıllarda Battalnâme adı ile ve nesir biçiminde
yazıya geçirilmiştir. Hikâyeci âşıkların repertuarlarınca da yer almıştır. Seyyid Battal adıyla da anılan bu kahraman çok bilgili, dindar ve cömerttir.
Battal Gazi, İslamiyet’i yaymak için yaptığı mücadelelerde insanların yanında büyücü, cadı ve dev gibi olağanüstü güçlerle de savaşır. “Aşkar Devzâde” isimli atı da kendisi gibi kahramandır. Bu destan; Arap, Fars ve Türklerin 10. – 20. yüzyıllar arasında oluşturdukları ortak İslâm kültür dâiresinin ürünlerinden biri olmakla beraber, Orta Asya’da yaşayan Türkler arasında da yayılmıştır.
6. DANİŞMEND GAZİ DESTANI (DANİŞMENDNAME)
Danişmend-name, 11. yüzyılda yaşamış Türk devlet adamı Melik Dânişmend Gazi’nin hayatını, savaşlarını, Anadolu’daki bazı şehirleri fethini ve çeşitli kerametlerini anlatır. Dânişmend Gazi Destanı, üç ayrı kişi tarafından farklı yüzyıllarda kaleme alınmıştır. Hem tarihî olayların hem de metinlerin yazıya geçirilişi açısından bu eser, Battal Gazi Destanı ve Saltık Gazi Destanı zincirinin ikinci halkasını oluşturur. Dânişmend Gazi Destanı, Battal Gazi Destanı’nın tamam olduğunu, Battal Gazi ve gaza arkadaşlarının ebediyete intikal ettiğini bildiren cümlelerle başlar.
Eserin şimdiye kadar on dokuz nüshası tespit edilmiştir. Tokatlı Arif Ali’nin kaleme aldığı Dânişmend Gazi Destanı Oğuzcanın Anadolu’da hakim duruma geçtiği yıllarda yazılmıştır ve oldukça sadedir. Baştan sona kadar nazım-nesir iç içe olan eser, bu yönüyle incelendiğinde türünün diğer örnekleri olan Battal Gazi Destanı ve Saltuk Gazi Destanı’ndan farklılık gösterir.
Dânşmend Gazi Destanı’nda olayların geçtiği rivayet edilen mekânların tamamının gerçek olduğu rahatlıkla söylenebilir. Battal Gazi Destanı ve Saltuk Gazi Destanı’nda olduğu gibi efsane ve masal ülkelerine ya da mekânlarına hiç rastlanmaz. Yer isimleri incelendiğinde olayların tamamının Anadolu’da geçtiği görülür ve büyük bir kısmı da tarihî hâdiselerle uyum içerisindedir.
7. SARI SALTUK DESTANI
13. yüzyılda Balkan coğrafyasında yaşadığı anlaşılan Sarı Saltuk’un yaşamını, İslam’ı yaymak için verdiği mücadeleleri anlatan bu destan, bir halk hikâyesi karakteri taşır. Akıcı bir dille yazılan bu destanın yazarı Ebü’l Hayr Rumi, Şehzade Cem’in isteği üzerine yedi yıl il il dolaşıp, halk arasında yaşayan söylentileri toplayarak Saltukname’yi yazmıştır. Destanda, Sarı Saltuk, Müslümanlığı yaymak için elinden geleni yapar. Avrupa dillerini, dinlerini bilginler kadar bilir, türlü hilelerle şehirlere, saraylara, kiliselere girer, kiliselerde vaaz verir, yabancı dinlere mensup kişileri Müslüman yapar.
8. KÖROĞLU DESTANI
Bazı kökleri Orta Asya ve Kafkaslara bağlanan fakat esas biçimi Anadolu’da yaratılmış bir destandır. Köroğlu destanının Anadolu, Azerbaycan, Türkmenistan ve Özbekistan’da söylenmiş 24 ayrı biçimi vardır. Bunların her biri değişik şairlerce söylenmiştir. 16. yüzyılın yazılı kaynaklarına göre Köroğlu’nun asıl adı Ruşen’dir. Destan, Bolu Beyi’nin, istediği atı bulamadığı için Ruşen’in babası Yusuf’un gözünü kör ettirmesiyle başlar. Köroğlu, Bolu Beyi’nden intikam alır; ezilmişlerin, yoksulların kahramanı olur.
“Hemen Mevlâ ile sana dayandım
Arkam sensin kale’m sensin dağlar hey!
Yoktur senden özge kolum kanadım
Arkam sensin kale’m sensin dağlar hey!
Sana derim sana hey ulu yaylam
Meğer başım alam ilinden gidem
Okum senden yayım sendendir cıdam
Arkam sensin kale’m sensin dağlar hey!
Köroğlu der tepelerden bakanm
Gözlerimden kanlı yaşlar dökerim
Bunca yıldır hasretini çekerim
Arkam sensin kale’m sensin dağlar hey!”