Hikemi Şiir Akımı Özellikleri, Temsilcileri

Hikemi Şiir Akımı Özellikleri, Temsilcileri

Hikemi Şiir Akımı

Hikemi Şiir: İslami düşünce sisteminde daha çok felsefe karşılığı kullanılmış olan “Hikmet“; gizli düşünce, bilinmeyen neden; özellikle varlıkların ve olayların oluşunda Allah’ın insanlarca anlaşılamayan gizli amacı, bilgelik, sağduyu, atasözü, özdeyiş vb. anlamlara gelen Arapça bir kelimedir.

Edebiyattaki anlamı açısından ise kısaca, yaşam terübesine dayalı dünya görüşü, insana doğruyu, güzeli göstermeye yönelik düşünce, görüş olarak tanımlanabilir. Burada dünya görüşüyle söylenmek istenen, toplumun ortak düşünce ve değerler sistemidir. ”

Hikemi Şiir” ya da “Hakimane Şiir” ise düşünceye ağırlık veren, amacın okuyucuyu uyarmak, düşündürmek ve aydınlatmak olduğu, daha doğru bir ifadeyle insana doğruyu, güzeli göstermeye yönelik görüş bildiren didaktik içerikli şiire denir.

Düşünce ağırlıklı ve okuyucuyu uyarma, yol gösterme amaçlı şiirin örneklerine ilk yazılı ürünlerimizden itibaren rastlanmakla birlikte bu şiir tarzının edebiyatımızda bir edebi akım olarak varlığı 17. yüzyılın ikinci yarısında görülür.

Hikemi şiir akımının edebiyatımızdaki öncüsü ve en güçlü temsilcisi Nabi‘dir. Bu nedenle “Hakimane Şiir” akımı “Nabi Ekolü” olarak da bilinir. Nabi’nin şiirle düşünceyi birleştirerek açtığı yolda kendisini izieyen ve 17. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılda yaşadıkları bilinen birçok şair yetişmiştir. Ziya Paşa ve Namık Kemal‘in bazı eserlerindeki hikemi edaya bakarak, Nabi’nin etkisinin Tanzimat Edebiyatı’nda de sürdüğü söylenebilir. Ancak, Nabi’den sonra gelenler arasında “Hikemi Şiir” tarzının en başarılı temsilcisi Koca Ragıp Paşa‘dır.

17. yüzyılda hikemi şiir tarzının bir akım olarak ortaya çıkışında gerileme dönemini yaşayan Osmanlı İmparatorlugu’nun siyasi, sosyal ve ekonomik yapısındaki durgunluğun hatta daha doğru bir ifadeyle yaşanan kargaşa ve karışıklığın etkisi olmuştur. Ayrıca bu dönemde alışılagelmiş lirik şiir tarzının dışında yeni bir şiir tarzı arayışı ile başta Nabi olmak üzere bu akımın temsilcisi olan şairlerin kişilik yapılarının da “Hakimane Şiir” anlayışının 17. yüzyılın ikinci yarısı ile 18. yüzyılda Divan şiiri üzerinde etkili olmasında payı bulunmaktadır.

Hikemi şiir, yukarıda da değinildiği gibi insanı, olayları, dünyayı değerlendiren çeşitli konuları işler. Özelliğini daha çok yol gösterici, düzeltici, eğitici konulara yer vermesinden alır. Mesaj verme, telkinde bulunma amacı gözetildiği için şairlerce anlatımın kısa ve özlü olmasına özen gösterilir. Atasözlerine, deyimlere, halk söyleyişlerine hikemi şiir dilinde sık rastlanır.

Kaynak: Mine Mengi

————————————————-

Makale: XVII. Yüzyıl Klasik Türk Şiirinin Anlam Boyutunda Meydana Gelen Üslup Hareketleri: Hikemî Tarz

(Doç. Dr. Şener DEMİREL)

Hikemî Tarz (Hikemî-Hakimâne Tarz ya da Nâbî Ekolü)

Hikemî şiir veya didaktik üslup, “düşünceye dayalı hikmetli söz söyleme”dir. İslami düşünce sisteminde daha çok felsefe karsılığı kullanılmış olan “Hikmet”, gizli düşünce, bilinmeyen neden, özellikle varlıkların ve olayların olusunda Allah’ın insanlarca anlasılmayan gizli amacı, bilgelik, sağduyu, atasözü, özdeyis vb. anlamlara gelen Arapça bir kelimedir. “Hikemî şiir” veya “Hakimâne şiir” ise düşünceye ağırlık veren, amacın okuyucuyu uyarmak, düsündürmek ve aydınlatmak olduğu, daha doğru bir ifadeyle insana doğruyu, güzeli göstermeye yönelik görüs bildiren didaktik içerikli şiire denir.

Bu tarzın edebiyatımızdaki en önemli ve güçlü temsilcisi olarak Nâbî bilinmektedir. Bu sebeptendir ki, “Hikemî şiir” akımı “Nâbî Ekolü” olarak da anılır. Nâbî tarzının diğer temsilcileri olarak Sâbit, Sâmi, Seyyid Vehbî, Koca Ragıp Paşa gibi sanatçıların adlarını burada anmak mümkündür.

Türk şiirinde Nâbî Tarzı olarak da bilinen hakimâne şiir söyleme anlayısı İran edebiyatında Şevket-i Buharî ve Sâib-i Tebrizî gibi şairler tarafından temsil edilmiştir. Geleneksel Divan şiirinde mistik veya hissî etkilerin bilhassa XVII. yüzyılın baslarından itibaren düşünce ve felsefeye, “hayatta olup bitenleri anlamlandırmaya” yönelik yeni bir tarza dönüstüğü bilinmektedir. Nâbî de İranlı çağdaşı Sâib’in şiirde kullandığı bu didaktik, hakimane tarzı benimsemiş ve şiirinde kullanmıştır (Bilkan 2006, 275). Ancak gerçekte böylesine düşünce yönü ön planda olan bir söylem tarzının ilk yazılı edebî ürünlerimizden itibaren hem mensur hem de manzum eserlerimizde islendiği bilinen bir gerçekliktir. Bu nedenle hakimane tarzın birdenbire XVII. yüzyılın ikinci yarısında Sâib-i Tebrizî’nin etkisiyle Nâbî’nin şiirlerinde ortaya çıktığı gibi bir düşünce ya da anlayış, Nâbî’den çok önceleri bu tarzda eserler kaleme almış şair ve yazarlar için bir haksızlık olsa gerek.

Göktürk Kitabelerinde işlenen konu ve bunu dile getiriş biçiminin farklı tezahürlerinin Yusuf Has Hacib‘inKutadgu Bilig, Mevlânâ‘nın Mesnevî’si, Yunus Emre‘nin Risâletü’n-Nushiyye’si ve Âşık Paşa‘nın Garib-nâme gibi eserlerinde dile getirildiği herkesin malumudur. Ancak bütün bu gerçekliğe karşın Divan edebiyatının baslangıç yılları olan XIII. yüzyıl sonları ile XIV. yüzyıl başlarından itibaren yetişen şairler içinde özellikle gazel formunda ve özellikle hakimane tarzda ve Nâbî’nin dile getirdiği yoğunlukta düşüncelerini dile getiren şair sayısı yok denecek kadar azdır.

Bu arada Nâbî örneğinde, bir sanatçının hakimane tarzda şiirler yazmasının iki temel nedenini dikkate almadan herhangi bir çıkarımda bulunmak hiç de doğru bir yaklasım olmasa gerek. Söz konusu nedenlerden ilki sanatçının iç dünyasının ve sanat anlayışının bu tarza meyyal olması, ikincisi ise yine sanatçının içinde yaşadığı dış dünya sartları ve buna bağlı olarak sanatçının bu ortam karsısında takındığı tutumdur. Esasında hemen bütün edebî akım, üslûp, tarz ve adına ne denilirse denilsin bu tarzdaki bütün hareketlerin temelinde biraz önce sözü edilen iki nedenin olduğunu rahatlıkla ileri sürebiliriz. Yani ister Klasik üslup, ister Sebk-i Hindî, ister Hakimâne tarz ve isterse Mahallilesme hareketi olsun, hemen hepsinin ortaya çıkısında söz konusu iki temel etkenin varlığı inkâr edilemeyecek derecede önemlidir.

Daha önce de belirtildiği üzere, Türk edebiyatının baslangıcından beri var olan hikmet geleneği XVII. yüzyılda Nâbî’nin şahsında bir ekol haline gelmiştir. Gerçi Nef’î, Nevi-zâde Atâyî ve Sâbit gibi yüzyılın diğer şairlerinin eserlerinde sosyal muhtevayı öne çıkarmaları, yasanan sosyal olayların bu üslubun gelismesinde rol oynadığını düsündürmektedir (Bilkan 2006, 274). Bununla birlikte geleneksel değer ölçülerinin yıpranmasından rahatsız olan şair, toplumdaki ahlâkî yozlaşmayı eserlerinde yoğun olarak eleştirmesi, insanın mutluluğu için gerekli olan güzel ahlâkı, adaleti, ölçülü yaşamayı öğütlemesi, Nâbî’nin şiirlerinde daha yoğun bir şekilde karşımıza çıkmaktadır.

Nâbî’ye göre insan, dünya düzeni ile akıl düzeni arasında denge ve uyum sağladığı takdirde “bilge” bir kisiliğe sahip olabilecektir. Bu yüzden Nabi, mistik ya da duygusal şiir yerine sağduyu ve düşüncenin ağırlıkta olduğu bir şiir anlayışını benimsemiştir. Daha doğrusu bizce, yüzyıllardan beri var olan bir anlayışı kendi içinde daha sistemli ve disiplinli bir yapıya kavuşturarak, olması gereken bir yolda ilerlemesini sağlamış, bu yönde öncülük yapmıştır. Nâbî’nin Türk şiirine yaptığı en büyük iyilik ve yenilik bu noktada gerçekleşmiştir, denilebilir.

Hikemî tarzın anlamla ilgili bazı özellikleri şöyle özetlenebilir:

  1. Dış dünyaya ve olanı anlamaya ve anlatmaya önem verilmiştir.
  2. Şiirin hikmet dolu olması ve anlamının da insanlara doğru yolu göstermeye vasıta olmasına önem verilmiştir.
  3. Şiir yazmaktan maksat anlamdır, yani içeriktir ve bununla okuyucuya mesaj vermektir. (Nâbî, Hayriye, b.999)
  4. Şiirde anlam, süsü ve nakışı olmayan bir yüzük gibidir. Anlamı olmayan söz kokusuz lâle gibidir. (Nâbî, Hayriye, b.1009-1011) Bu gibi nedenlerle şiirde anlam çok önemli bir yere sahiptir ve önem içinde hikmet ve düşünce her zaman islenmesi gereken hususlardır.
  5. Nâbî de dahil olmak üzere hikemî tarzı benimseyen şairlerin şiirlerinde hikmet ve düşüncenin ön plana çıkarılmasıyla anlamın nasihat karakteri taşıması söz konusu olmuştur.
  6. Yoğun bir şekilde kullanılan irsal-i mesel ile hem soyut düşünceler hem de okuyucuya verilmek istenen mesajlar daha açık ve anlaşılır bir nitelik kazanmıştır.
  7. Şiirin anlamı lirizm ve duygudan ziyade düşünce ve hikmete dayanmalıdır. Bu yaklaşım ile aynı zamanda Hikemî tarzın poetikasının ne olduğu ortaya konulmaya çalışılmıştır.

17.Yüzyıl Divan Şiirinde Tarzlar/Üsluplar/Akımlar

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu