Şah İsmail (Hatayî)

Şah İsmail (Hatayî) Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri

Şah İsmail Hatayi (d. 17 Temmuz 1487; Erdebil, Akkoyunlular – ö. 24 Mayıs 1524; Erdebil, Safevî Devleti) Safevi Devleti’nin kurucusu ve ilk hükûmdarı. 37 yaşında vefat etmiştir.

Şah İsmail (Hatayî)
  • Şiilik mezhebinin resmî kurucusu olarak bilinir.
  • Şiirlerinde Hatayî mahlasını kullanmıştır.
  • Şiirlerinde propaganda dili hâkimdir.

Şah İsmail (Hatayî) Eserleri

  • Hatayî Divanı
  • Dehname
  • Nasihatname

Hatayî Divanı

  • Şah İsmail’in en önemli eseri divanıdır.
  • Şiilikle ilgili siyasi yorumlarını veciz bir anlatımla şiirlerine taşımıştır.
  • Özellikle gazel, kaside ve kıt’a nazım biçimlerini yoğun bir şekilde kullanmıştır.
  • Nazire olarak kaleme aldığı şiirler, divanında ayrı bir bölüm oluşturmaktadır.
  • Araştırmacılar şiirlerinde propaganda dilinin hakim olduğu görüşünde hemfikirdirler.
  • Az da olsa hece veznini kullanmıştır.

Dehname

  • Hatayi’nin mesnevi türünde yazdığı bu eser, Fars ve Çağatay edebiyatında örnekleri bilinen dehnamelerin (on mektup) Azeri sahasındaki ilk örneğidir.
  • Şair, bu eserini mef’ûlü mefâ’ilün fe’ûlün kalıbıyla yazmıştır.
  • Bazı mısralarda bu veznin mef’ûlün fâ’ilün fe’ûlürı (_ _ _ / _ . _ _) şekline dönüşerek sekt-i melih yapıldığı görülmektedir.

Nasihatname

  • Hatayî’nin dinî görüşlerini anlattığı öğüt nitelikli küçük bir mesnevidir.
  • Şair, 184 beyitli bu mesnevisini aruzun mefâ’îlün mefâ’îlün fe’ûlün kalıbıyla yazmıştır.

Şah İsmail’in Şiirlerinden Örnekler

Akıl Gel Beri Gel Beri

Akıl beru gel beru
Gir gönüle nazar eyle
Görür göz işidir kulak
Söyler dile nazar eyle

Baştır gövdeyi götüren
Ayak menzile yetüren
Türlü maslahat bitüren
İki ele nazar eyle

Sofi isen alub satma
Helaline haram katma
Yolun eğrisine gitme
Doğru yola nazar eyle

İki elim kızılkanda
Çok günahlar vardır bende
Ya İlahî kerem sende
Düşkün kula nazar eyle

Şah Hatayim eydür gani
Veren Mevla alır canı
Evvel kendin kendin tanı
Sonra ele nazar eyle

Girme Yola Sen

Ârif isen bir gün seni seslerler
Bülbül deyü gülistanda beslerler
Bir gün seni rehberinden isterler
Kimin izni ile girdin yola sen

Özün eğri ise yola zararsın
Derdini yetişmiş dermân ararsın
Maslâhatın nedir şârı sorarsın
Sarraf olmayınca girme şâra sen

Kapudan çıkınca köşe gözetme
İçin karartıp da dışın düzeltme
Şah Hatâyî ötesini uzatma
Mü’min isen bir ikrârda dura sen

Melüllenme Deli Gönül

Melüllenme deli gönül
Gez bir zaman var nic’olur
İndir tahtını yüceden
Yık bir zaman gör nic’olur

Bir iş gelirse başına
Bahane bulma komşuna
Sefil hırka çek başına
Yat bir zaman gör nic’olur

Şah Hatayi’m doğan aylar
Geçinin yoksullar beyler
Herkes kemalini söyler
Konma gönül dur nic’olur

Bugün Mâtem Günü Geldi

Bugün mâtem günü geldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin
Senin derdin bağrım deldi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ’nın önü yazı
Yüreğimden çıkmaz sızı
Yezîdler mi kırdı sizi
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Bizimle gelenler gelsün
Serini meydanda koysun
Hüseyn ile şehid olsun
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ’nın yazıları
Şehid düştü gâzîleri
Fatma ana kuzuları
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Esti deli poyraz esti
Kâfir Mervân bizi bastı
Hüseyn’in başını kesti
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ’nın önü düzdür
Geceler bana gündüzdür
Şah Kerbelâ’da yalnızdır
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Gökte yıldız paralandı
Şehribân ana karalandı
İmâm Hüseyn yaralandı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

İmâm Hüseyn attan düştü
Kâfir gelüb kanın içti
Atı Medîne’ye kaçtı
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Bir su verin ma’sum cana
Yezîd içti kana kana
Fatma ana yana yana
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Kerbelâ’da biter yonca
Boyu uzun beli ince
Şah Hatâyî’m kasârınca
Âh Hüseyn ü vâh Hüseyin

Ezel Bahar Olmayınca

Ezel bahar olmayınca
Kırmızı gül bitmez imiş
Kırmızı gül bitmeyince
Sefil bülbül ötmez imiş

Bülbüller gelir ötmeye
Güle sarılıp yatmaya
Bağıban gülü satmaya
Gül kadrini bilmez imiş

Bahçevan sata bu gülü
Haramdır parası pulu
Ağlatma sefil bülbülü
Gözyaşını silmez imiş

Yılda birgün ziyan olur
Dost yoluna talan olur
Bazı insan hayvan olur
Hayvan adem olmaz imiş

Şah Hatayi’m ölmeyince
Tenim turap olmayınca
Dost dosttan ayrılmayınca
Dost kadrini bilmez imiş

Hü Diyelim Gerçeklerin Demine

Hü diyelim gerçeklerin demine
Gerçeklerin demi nurdan sayılır
On iki’mam katarına uyanlar
Muhammed Ali’ye yardan sayılır

Üç gün olur şu dünyanın safası
Safasından artık imiş cafası
Gerçek erenlerin nutku nefesi
Biri kırktır kırkı birden sayılır

İhlas ile gelen bu yoldan dönmez
Dost olan dostuna ikilik sanmaz
Eri Hak görmiyen Hakk’ı da görmez
Gözü bakar amma körden sayılır

Gerçek aşık menzilinde durursa
Çerağ gibi yanıp yağı erirse
Eksikliği kend’özünde görürse
O da erdir yine erden sayılır

Şah Hatayi’m eyder Bağdad’dır vatan
İkilikten geçip birliğe yeten
Erenler yoluna kıyl ü kal katan
Yolun dikenidir hardan sayılır

Âdem Oldum Geldim Âdem İçine

Âdem oldum geldim Âdem içine
Nasîb olmaz dürlü candan içeru
Zenbûr olub kândan kâna geçerken
Bir kâna uğradım kândan içeru

Kardaş gel erkâna bu erkân değil
Oynatma atını bu meydân değil
Süleyman’dan esen Süleyman değil
Süleyman var Süleyman’dan içeru

İrfân meclisinde irfân almışam
Lâ’l-i Bedahşan’dan mercân almışam
Bin cânı verüben bir cân almışam
Ol cânı saklaram candan içeru

Hatâyî Sultân’ın nutkunu hakla
Ne dileğin varsa kendinde yokla
Mürşidin pendini iyice sakla
Damardan ilikten kandan içeru

Muhabbet Bağında Bir Gül Açıldı

Muhabbet bağında bir gül açıldı
Bir derdim var bin dermana değişmem
Yüküm lal-i gevher mercan saçarım
Bir derdim var bin dermana değişmem

Cemi kuşlar dile gelir yazım der
Gövel turnam Şam’dan gelir güzüm der
Benim yarelerim tuzum tuzum der
Bir derdim var bin dermana değişmem

Garip bülbül gönlüm eğler ses ile
Nicelerin ömrü gitmiş yas ile
Aratıp bulduğum pir heves ile
Bir derdim var bin dermana değişmem

Mende eyder niyazım var özüne
Güzel pir ayıbım vurma yüzüme
Yarelerim hoş görünür gözüme
Bir derdim var bin dermana değişmem

Şah Hatayi’m muhabbete bakarım
Men doluyum men dolana akarım
Güzel pirim bir dert vermiş çekerim
Bir derdim var bin dermana değişmem

Neylerem Ol Cenneti

Neylerem ol cenneti içinde didar olmasa
Koy anı virane kalsun bağçede yar olmasa

Gaflet ehli kaldı hakdan şöyle bil kim bî nasib
Kande didarı görür ol bunda bidar olmasa

Dünyede aşık olan geydi melamet donunu
Her yeten aşık olur mu derd ana kâr olmasa

Aşıkın meydanda başı top yerine çalınur
Başını meydane koymaz kim ki serdar olmasa

Doğruluk dost kapusudur doğru gel gir bu yola
Eğri meydanda utanur bunda ikrar olmasa

Ey Hatâyî cevheri harc eyleme nadana sen
Cevherin kadrini bilmez ger hırîdâr olmasa

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu