Hakaniye (Karahanlı) Türkçesi

Hakaniye (Karahanlı) Türkçesi ve Eski Türkçe Dönemi

Hakaniye (Karahanlı) Türkçesi

Eski Türk yazı dilinden gelişen İslâmî Orta Asya Türk yazı dilinin ilk evresi Karahanlı Türkçesi’dir. 11-13. yüzyıllar arasında gelişen bu yazı dilinin merkezi Doğu Türkistan’da Kaşgar’dı. Orhon ve Uygur Türkçesinin devamı olan bu dönem Türkçesi için Hakaniye Türkçesi terimi de kullanılmaktadır.

Orta Asya’daki bu yazı dilinin, İslami Dönem Doğu Türk edebiyatının başlangıç döneminin devamını ise Harezm-Altınorda Türkçesi (13- 14. yüzyıl) ve Çağatay Türkçesi (14-16. yüzyıl) ile yazılmış eserler oluşturur.

Uygur Hakanlığının yıkılmasından sonra Orta Asya’nın doğusundaki boşluk bu bölgede yaşayan Karluklarla beraber Yağma, Çigil ve Tohsı gibi Türk boylarının da göç etmelerine neden olmuştur. Göçen bu Türk boyları Tarım havzasının batısına, Kaşgar ve civarına yerleştiler. Buradaki Türk boylarının dağınıklığı bir süre daha devam eder. 10. yüzyılın başlarına doğru çevredeki Türk boylarını idaresi altına alarak müstakil bir Türk devleti kuran Karahanlı Türkleri Saltuk Buğra Han’ın 950 tarihinde islamiyeti kabulüyle de İlk İslam-Türk devletini kurmuş oldular. Devletin sınırları Doğu Türkistan’la Maveraünnehir sahasını aşmıştır. Doğu Türkistan’ın batısında kurulan bu devletin kökeni muhtemelen Karluklara dayanmaktaydı. Karahanlıların hangi Türk boyundan çıktığı konusu tarihçiler arasında tartışma konusu olmuştur. Bu konuyla ilgili olarak kaynaklarda çeşitli teoriler ileri sürülmüştür.

Bunların en önemlileri şunlardır:

  • 1. Uygur teorisi,
  • 2. Türkmen teorisi,
  • 3. Yağma teorisi,
  • 4. Karluk teorisi,
  • 5. Karluk-Yağma teorisi,
  • 6. Çigil teorisi,
  • 7. T’u-chüe teorisi

Bu teorilerin en doğrusu kabul edilen Karluk teorisine göre Karahanlılar sülâlesi, T’u-chüe A-shi-na hanedanının bir kolu olan Karluk hanedanına dayanmaktadır. Karluk Türkleri 747-840 yıllarında Uygur birliğine bağlıydılar. 840 yılında Uygur-Karluk birliğinin çökmesinden sonra kurulan Karahanlı devletinin kurucusu Bilge Kül Kadır Han’dır. Daha sonra idareyi ele alan iki oğlundan Taraz’da bulunan Ogulçak sonraki yıllarda merkezini Kaşgar’a nakletmiştir. Sâmânîler arasındaki kargaşalıklardan yararlanan Ogulçak, Sâmânîlerden birinin Artuç’a sığınmasına izin vermiştir. Bu müslüman şehzade ile karşılaşma, Ogulçak’ın yeğeni Satuk’un ilerde şahsen İslâmiyeti kabul etmesini (932) ve devletin batı kısmında İslâmiyetin resmen kabulünü sağlamıştır. Satuk’un oğlu Baytaş, bütün devleti 960 yılında islamlaştırmıştır.

Devletin coğrafi sınırları Doğu Türkistanla Mâverâünnehir sahasını aşmıştı. 1047’deki bölünmeden önce devletin coğrafi sınırları şöyleydi: Doğuda, Doğu Türkistan’ın batı bölümü; kuzeyde Tarbagatay dağları, Balkaş gölü, Aral gölü; batıda Karakum çölü, Amuderya ırmağı; güneyde Hindistan ve Hindikuş, Pamir ve Karakum dağları. Fergana bölgesi ise, bu alanın ortasında bulunmaktaydı. 1047’den sonra devletin batı bölümünü Mâverâünnehir bölgesi, Fergana bölgesinin bir bölümü, Buhara, Semerkand ve Amu Derya’nın yukarı kesimi; doğu bölümünü ise, eski adıyla Şaş (bugünkü Taşkent), Talas ve İsficab oluşturmaktaydı. Semerkand, Buhara, Otrar ve Taşkent önemli kültür merkezleriydi.

Saltanatta meydana gelen değişimler Karahanlı devletinin bir bütün içinde yönetilmesine engel olmuştur. Kaşgar’da 1014-1024 yılları arasında hüküm süren Yusuf Kadir Han zamanında birlik sağlama girişimleri artmasına rağmen onun da bu çabaları fayda sağlamamış, oğulları 1047’de Karahanlı devletini paylaşmışlardır. 1056 yılında Kaşgar’da Süleyman Arslan Han’dan sonra hükümdarlığa Tavgaç Ulug Buğra Kara Han geçmiştir. Buğra Han adaletli ve dürüst yönetiminin yanısıra bilim ve sanat adamlarını korumasıyla da ün salmıştır. Kutadgu Bilig ve Divanu Lugati’t-türk onun zamanında yazılmıştır.

Eski Türk yazı dilinden gelişen İslâmî Orta Asya Türk yazı dilinin ilk evresi, Karahanlı Türkçesiyle yazılmış eserlerin oluşturduğu ‘Karahanlı Dönemi’dir. XI-XIII. yüzyıllar arasında gelişen bu yazı dilinin merkezi Doğu Türkistan’da Kaşgar’dı. Orhon ve Uygur Türkçesinin devamı olan bu dönem Türkçesi için Hakaniye Türkçesi terimi de kullanılmaktadır. Eski Türkçe ve Orta Türkçenin hangi yüzyılları ve hangi dönem dillerini kapsadığı konusu bilim adamları tarafından farklı biçimlerde yorumlanmış ve dolayısıyla farklı görüşler ortaya çıkmıştır.

Eski Türkçe, Orhon Yazıtlarının dili olan Orhon Türkçesi ile başlar ve Eski Uygur Türkçesi ile devam eder. VI. ve X. yüzyılları kapsayan bu dönemden sonra gelen Karahanlı Türkçesi (= Hakaniye Türkçesi) kronolojik olarak XI. yüzyıl ile başlar. Karahanlı Türkçesi ile başlayan dönem ilk yapılan çalışmalarda Orta Türkçenin başlangıcı kabul edilmiştir. K. Grønbech ile 1936 yılında Der türkische Sprachbau çalışmasıyla başlayan Türk dilinin tarihsel dönemlendirilmesi şu biçimde değerlendirilmiştir:

1. Eski Türkçe: Orhon, Uygur
2. Orta Türkçe: Karahanlı Türkçesi, Çağatayca, Osmanlıca Metinler
3. Yeni Türkçe: Güney Türkçesi (Osmanlı, Azeri, Türkmen), Batı Türkistan ağızları

(Özbek, Hive), Doğu Türkçesi (Kaşgar, Kuça, Turfan), Kuzey Türkçesi (Koybal, Altay, Abakan), Kıpçak Türkçesi (Kırgız, Volga lehçeleri (K. Grønbech, (çev. M. Akalın), Türkçenin Yapısı, 1995: 11-15).

A. von Gabain, 1941 yılında yazdığı Altürkische Grammatik (Çev. Mehmet Akalın, Eski Türkçenin Grameri, TDK Ankara 1988) adlı çalışmasında Orhon yazıtları ve Uygur harfli metinlerin tamamını Eski Türkçe içinde değerlendirmiştir.

Louis Ligeti’nin de bu konudaki görüşlerini içeren bir çalışması vardır. Hasan Eren tarafından Türkçeye çevrilen “Çin Yazısiyle Yazılmış Barbar Glossaları Meselesi” adlı makalede (Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, IX/3 Eylül Ankara 1951, s. 301-327) Ligeti tarafından şöyle bir sınıflandırma yapılmıştır:

1. Eski Türkçe (VI-IX. yüzyıl): Göktürkçe, Uygurca devri
2. Orta Türkçe (X-XV. yüzyıl): Uygur yazı dilinin oluşumu, Çağatay yazı dili, Kıpçak ve Oğuz dil yadigarları
3. Yeni Türkçe (XVI. asırdan bugünkü Türkçenin kuruluşuna kadar).

Ligeti’nin bu sınıflandırmasında Gabain’in görüşlerinin de etkisi olmuştur.

Ahmet Caferoğlu da Türk Dili Tarihi I (1958) adlı kitabında Eski Türkçenin içine sadece Orhon Türkçesi ve Uygurcayla yazılmış eserleri almıştır.

Bu çalışmaların hepsinde Karahanlı Türkçesi Eski Türkçe içine alınmamış. Karahanlı Türkçesiyle yazılmış eserler Orta Türkçenin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Bunda islamiyetin kabulünün bu dönem içinde gerçekleşmesinin payı vardır, ancak bunun ne derece doğru olduğu tartışılır.

Bu konuda son yıllarda yapılan çalışmalar farklılıklar göstermektedir. Marcel Erdal tarafından 2004 yılında yayımlanan A Grammar of Old Turkic adlı çalışmada Karahanlı Türkçesine ait ilk metinler de Eski Türkçe metinler içinde değerlendirilmiştir. Old Turkic Word Formation (1991) adlı çalışmasında da Erdal, Karahanlı Türkçesiyle yazılmış eserlerin sözvarlığına yer vermiştir. Bu çalışmadan biraz daha eskiye gittiğimizde, 1991 tarihli András Róna Tas’ın An Introduction to Turkology adlı eserinde Eski Türkçeyi 1200 yılında bitirdiğini görürüz. 1200’den itibaren başlattığı Karahanlı Türkçesini Geç Eski Türkçe döneminden sonra yer verdiği Orta Türkçe içinde değerlendirmiştir. Burada dikkati çeken Orta Türkçe dönemini başlattığı tarihtir, bu tarih de Moğol istilasının başladığı yıllara denk gelmektedir. A. Róna Tas’tan sonra Lars Johanson da “History of Turkic” adlı yazısında XIII. Yüzyılı Orta Dönem’in başlangıcı olarak ele almıştır (Turkic Languages, 1998:81-125)

Orta Türkçe terimini Karahanlı Türkçesi için ilk defa Carl Brockelmann, 1928 yılında yayımladığı Dîvânu Lugati’t-Türk’ün sözvarlığını incelediği Mitteltürkischer Wortschatz nach Mahmud al-Kasgaris Divan Lugat at-Turk adlı çalışmasında kullanmıştır. Grønbech, Ligeti ve Brockelmann’ın Orta Türkçe terimini kullandıklarını görüyoruz. Ahmet Caferoğlu da Türk Dili Tarihi kitabında Orta Türkçe dönemini Karahanlı Türkçesiyle başlatır.

Görüldüğü gibi birbirinden farklı yaklaşımlarla Karahanlı Türkçesi ya Eski Türkçe içinde değerlendirilmiş ya da Orta Türkçenin başlangıç dönemi kabul edilerek 11. yüzyılın başından itibaren tarihlendirilmiştir. Moğol istilasını yeni bir dönemin oluşmasında önemli bir etken olarak kabul edersek Türk dilinin Orta dönemini 13. yüzyıldan itibaren ele almak mümkündür. Bu durumda Karahanlı Türkçesini Eski Türkçe içinde değerlendirmek gerekir.

Karahanlı Türkçesiyle Yazılmış Eserler:

  1. Kutatgu Bilig ve ÖzellikleriYusuf Has Hacip
  2. Atabetü’l Hakayık ve ÖzellikleriEdip Ahmet Yükneki
  3. Divan-ı Lügat’it Türk ve ÖzellikleriKaşgarlı Mahmut

Karahanlı Türçesiyle Yazılmış Örnek Metinler

METİN İNCELEME I

Kutadgu Bilig’in “Yaruk Yaz Faslın Ulug Tavgaç Bugra Han Ögdisin Ayur” Bölümü Orjinal Metin (Fergana nüshası 17. 18. sayfa)

Çeviriyazı

yaruk yaz faslın ulug bugra han ögdisin ayur

1. tugardın ese keldi öndün yeli
ajun etgüke açtı uştmah yolı

2. yagız yer yıpar toldı kafur kitip
bezenmek tiler dünya körkin itip

3. irinçig kışıg sürdi yazkı esin
yaruk yaz yana kurdı devlet yasın

4. yaşık yandı bolgay yana ornına
balık kudrukındın kozı burnına

5. kurımış yıgaçlar tonandı yaşıl
bezendi yipün al sarıg kök kızıl

6. yagız yer yaşıl torku yüzke badı
hıtay arkışı yadtı tawgaç edi

7. yazı tag kır oprı töşendi yadıp
etindi kolı kaşı kök al kedip

8. tümen tü çeçekler yazıldı küle

9. saba yeli koptı karanfil yıdın
ajun barça bütrü yıpar burdı kin

10. kaz ördek kugu kıl kalıkıg tudı
kakılayu kaynar yokaru kudı

11. kayusı kopar kör kayusı konar kayusı çapar kör kayu suv içer

12. kökiş turna kökte ünün yankular tizilmiş titir teg uçar yelgürer

13. ular kuş ünin tüzdi ünder eşin
silig kız okır teg könül bermişin

14. ünün ötti keklik küler katgura
kızıl agzı kan teg kaşı kap kara

15. kara çumguk ötti sata tumşukın
üni oglagu kız üni teg yakın

16. çeçeklikte sandvaç öter min ünün
okır sur-ı cibri tünün hem künün

17. elik külmiz oynar çeçekler üze
sıgun muygak agnar yorır tep keze

18. kalık kaşı tügdi közi yaş saçar
çeçek yazdı yüz kör küler katgurar

19. iletü mana açtı dünya sözin
ayur körmedinmü bu hakan yüzin

20. udır erdin erse tur aç emdi köz
eşitmedin erse eşit mende söz

Türkiye Türkçesine Aktarma

Parlak ilkbahar zamanını ve yüce Buğra Han övgüsünü söyler, anlatır

1. Doğu rüzgarı doğudan eserek geldi, dünyayı süslemek için cennet yolunu açtı
2. Kafur gidip kara toprak misk kokusuyla doldu, dünya güzelliğini düzenleyip süslenmek ister
3. İlkbahar rüzgarı kötü kışı sürdü, uzaklaştırdı; parlak ilkbahar yine mutluluk yayını kurdu
4. Güneş yine yerine dönmüş olacak, balık burcundan koç burcuna dönmüş olacak 5. Kurumuş ağaçlar yeşil elbiseler giydi; mor, al, sarı, mavi, kırmızı (ile) süslendi
6. Kara toprak yüzüne yeşil örtü bağladı, Çin kervanı Çin ipekli kumaşını yaydı (serdi)
7. Ova, dağ, kır, vadi, yayılıp döşendi, yamacı ve tepesi yeşil, al giyip süslendi
8. Binlerce renkteki çiçekler gülerek açıldı, dünya güzel koku ile misk ve kafur doldu 9. Saba rüzgarı karanfil kokusuyla çıktı, dünya sonra tamamiyle misk koktu
10. Kaz, ördek, kuğu, kıl kuyruk göğü kapladı, ötüşerek yukarı-aşağı uçuşlar
11. Bak! Kimisi kalkar kimisi konar, kimisi koşar kimisi su içer
12. Mavi turna gökte yüksek sesler çıkarır, dizilmiş deve kervanı gibi uçar havalanır
13. Temiz bir kızın gönül verdiğini çağırdığı gibi keklik sesini ezgilendirdi, eşini çağırır
14. Keklik yüksek sesle öttü, katılarak güler. Kırmızı ağzı kan gibi kaşı da kapkara
15. Kara çumguk mercan gagasıyla öttü, sesi nazlı bir kızın sesi gibi cana yakın
16. Çiçeklikte bülbül bin sesle öter, gece-gündüz mezamir (ilahi) okur
17. Çiçeklerin üzerinde erkek ve dişi geyikler oynar, erkek ve dişi karaca yürüyorum
diye gezerek oynar
18. Gök kaşını çattı gözü yaş saçar, çiçek yüzünü açtı bak katılarak güler
19. Dünya sırrını getirip bana açtı, sen bu hakanın yüzünü görmedin mi der
20. Uyuyordunsa şimdi kalk gözünü aç, işitmedinse benden söz dinle

Kaynakça: Prof. Dr. Zuhal ÖLMEZ, XI-XIII. Yüzyıllarda Türk Dili, Anadolu Üniv. Yay.

Ayrıca bakınız ⇒

Türkçenin Tarihi Gelişimi

Türk Dili

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu