Gonca Özmen Kimdir?
Gonca Özmen Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri, Şiirleri
Gonca Özmen (d. 1982, Burdur) Şair.
Gonca Özmen, Burdur’un Tefenni ilçesinde 1982 yılında doğdu.
İlkokulu Tefenni’de, ortaokul ve lise öğrenimini Burdur Anadolu Lisesi’nde bitirdi. İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde lisans (2004) ve yüksek lisans (2008) eğitimini tamamladı, doktoraya devam etti.
İlk şiiri “Boş Sıralarda Özlenen” 1997’de Varlık’ta çıktı. Şiirleri ve denemeleri Kitap-lık,’ Varlık, Adam Sanat, Yasak Meyve, Dize, Le Poete Travaille, Akatalpa, Edebiyat ve Eleştiri, Kül, Yom Sanat, Uç, E, Düşlem, Bahçe gibi dergilerde yayımlandı.
Şiirleri; İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca ve Farsça’ya çevrildi. Şiir çeviri çalışmaları da yaptı.
Diyarbakır’da çıkan Palto dergisinde yayın yönetmenliği yaptı. Ç.N. isimli çeviri edebiyatı dergisi yazı kurulunda yer aldı.
Şiir anlayışını şair şöyle dile getiriyor:
“Bakmakla okumakla, yazmakla bitirilemiyor işte bu koca yeryüzü. İyi ki bitirilememiş ve iyi ki bitirilemiyor zaten. Sanki hep bir eksiklik, bir boşluk, bir kusur, bir aksaklık yani olmamışlık kalıyor geride. Ben de işte o eksiklik, o boşluk, o kusur, o aksaklık ve o tamamlanmamışlık duygusuyla başlıyorum yeni bir şiire.”
1999 Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü; Kuytumda ile 2000 Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü; 2003 Berna Moran Şiir Yarışması Ödülü; “Edip Cansever’in ‘Kaybola’ Şiiri Üzerine” yazısı ile 2005 Homeros Şiir İnceleme Yarışması Üçüncülüğü, ödüllerine değer bulundu.
Gonca Özmen’in Eserleri
Şiir:
- Kuytumda (2000, Hera Yayınları)
- Belki Sessiz (2008, YKY)
Ödülleri:
- Yaşar Nabi Nayır Gençlik Ödülleri (Dikkate Değer, 1997)
- Ali Rıza Ertan Şiir Ödülü (1999)
- Orhon Murat Arıburnu Şiir Ödülü (Kuytumda adlı dosyasıyla, 2000)
- İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Berna Moran Şiir Ödülü (2003)
- Homeros İnceleme Ödülü (“Edip Cansever’in Kaybola Şiiri Üzerine” adlı incelemesiyle üçüncülük, 2005)
- Şiiristanbul Sevda Ergin Şiir Ödülü (Belki Sessiz adlı kitabıyla , 2009)
Gonca Özmen’in Şiirlerinden Örnekler
Böyle Rüzgarlar
Böyle şeyler oluyor işte böyle rüzgarlar
Bu güz balkonu beni çağırıyor
Neyi dağıtıyor elin akşamda
Ben saçlarımı topluyorum ırmakları da
Sonra gidip bir şiirin önünde soyunuyorum
Bir çocuğu öpüyorum adı sevişmek oluyor
Her şey bizden ayrı
Her şey biz varken yan yana oluyor
Bu oluşa biraz keder ekliyorum
Ellerinde bir ağaç
Ellerinde telaşlı bir ağaca bakıyorum
Sen oturup şeftali yiyorsun
Otlar diyorum yürüyor görmüyorsun
Sıkıntılı bir yağmur geçiyor pencerelerden
Kendime sesleniyorum ses vermiyor
Ah sevgilim aramızda bir iğne
Beni sana dikiyor.
Daralma
Sokaklar gökyüzü insin diyedir aşağı
Çocuklar oynasın diye
Sokaklar pencereler baksın diyedir birbirine
Dertleşsin diye
Önce yüzüyle eskir evler
Yavaş yavaş kaybeder beden ısısını
Sesi yetmez olur da odalara
Bahçelere zor atar kendini
Suskunlaşır kapılar, pencereler uykulu
Dört duvarın sohbetidir oda
Evler hâlâ konar göçer çadırı çoğumuzun
Ölümü büyüttüğümüz ipek kozalar
Öyle daralttık ki içimizi
Bir saksılık toprağa yer yok
Herkesin kendini gösteriyor pusulası
Ağaç kendi göğünü biliyor sadece
Ve tüm yolculukların sonunda
Oteller kolayca terkedilir de
peki ya evler…
Aşk Batımı
Usulca geçtim yüzünü
Ardında dağlar vardı
rüzgârlar
Kurt izlerinde uluyan zemheriler vardı
/ Çık git yüzünün inkarı olmaya… /
Zaman can çekişiyor şimdi
Göçüğü altında eski aşkların
Yüzün derin bir kılıç izi aklımda
Daralır kör akrebin parantezi kadar
Sürgit yanılsamadır
dönüp geldiğim
Kimin kıyısında dursam artık
Bir rengin usul usul dağılışı gibiyim
/ Unutma, kırmızı olur aşkbatımları /
İnsan kendine eskir
Zaman, sık yıkanan iç çamaşırlarda
Zaman ki uzaklıktır ağrılı
Vedasız çekip gitmesidir bir günün
Bir sigaranın sessiz tükenişi dumanlı
Ve gizli aşklara sığınaktır
deniz kabukları
/ Dön gel, sonsuz uzaklık olmaya… /
Sonbahar Üşümeleri
Çamurdan oyuncaklarda dağıldı çocukluğum
Başağın su sıkıntısında
Hep ağrıdı yüzüme kazınan bozkır
Ellerimde buhran, sesimde tenha
Kimse işitmedi çan çiçeğini
Topraktaki yangını bilmedi tohum
Kırmızı soluğunda alev alev bir ırmak
Ünlemsiz hayatları dolaştı durdu
Yaban bir kederde kaldı akşamın eğrisi
Beyazımda hırçın bir tarih bu yüzden
(Hem sadece beyazı anımsanır kadınların)
Bu yüzden az pencereli çok yalnızlıklar
Sonbahar üşümeleri ve saklandığım kuytular