Felatun Bey ile Rakım Efendi – Ahmet Mithat Efendi

Felatun Bey ile Rakım Efendi (roman özeti) – Ahmet Mithat Efendi

Felatun Bey ile Rakım Efendi

Felatun Bey ile Rakım Efendi, Ahmet Mithat Efendi‘nin 1875 yılında yayınlalan romanıdır. Edebiyatımızda “züppe” tipini konu alan romanlardan biridir. Yazar bu romanında Batı uygarlığını özde kavrayamayan ve şekilde kalan Felatun Bey’i anlatır.

Felatun Bey’in karşısına da erdemli bir insan tipini, Rakım Efendi’yi, çıkarır. Bu karşıtlık, romantizmin bir özelliğidir. Yazarın yer yer olay akışını keserek bilgi vermesi, romanın olumsuz yönlerinden biridir.

Romandaki iki tipten Felatun Bey, alafranga özentileri olan, züppe bir tipi temsil eder; çevreye karşı gülünç durumlara düşer. Felatun Bey, babasından kalan mirası har vurup harman savurur. Diğer tip ise bir anlamda Ahmet Mithat’ın kendisidir; yeniliklere açık, çalışkan, gerçekçi, yazarın idealize ettiği bir Osmanlı beyefendisi olan Rakım Efendi.

Roman, okuma ve öğrenim yoluyla iş ve kazanç sağlayarak sınıf değiştiren, zenginleşen Rakım Efendi’nin zaferiyle biter.

Romanın Özeti:

Mustafa Merakı Efendi’nin oğlu Felatun Bey, babası gibi kılık kıyafete düşkün biridir. Varlıklı bir aile çocuğu olduğu için hesapsızca harcar.

Ona göre Batılılaşmak; lüks yaşamak, şık giyinmek ve eğlenceden eğlenceye koşmaktır.

Felatun Bey, yarım yamalak Fransızcasıyla yabancı aileler arasında dolaşmaktan zevk almakta, belli bir iş tutmamakta, zamanı mağazaları dolaşmakla, elbise provaları yaptırmakla, eş dost ziyaretleriyle geçirmektedir.

Babası ölünce büyük bir mirasa konar; ancak varını yoğunu tanıştığı bir İtalyan kadın oyuncuya yedirir. Baba mirasını hepten tüketince, eski aile dostları yardımına koşar, ona İstanbul dışında bir iş bulurlar. Felatun Bey, büyük bir utançla İstanbul’dan ayrılmak zorunda kalır.

Rakım Efendi, Felatun Bey’in tam karşıtı bir tiptir. Küçük yaşta anasız babasız kalmasına, çok yoksul olmasına rağmen dadısının yardımıyla kendini çok iyi yetiştirir. Çamaşırcılık yaparak kendisini büyüten dadısına minnettardır; kişilikli bir insan olur.

Çok çalışarak Fransızca öğrenir, kendisine iyi bir iş bulur, yabancılara Türkçe dersleri verir. Evine cariye olarak aldığı Canan’ı eğitir, yetiştirir ve sonunda onu severek onunla evlenir. Mutlu bir evlilikleri olur.

FELÂTUN BEY İLE RAKIM EFENDİ

Mustafa Meraki Bey kırk beş yaşında, alafrangaya aşırı derecede meraklı bir insandır. Bu beyin on beş yaşında Mihriban adında bir kızı ve yirmi yedi yaşında Felâtun Bey adında bir oğlu vardır. Çocuklarını güzel giydirir ama eğitimlerine özen göstermez. Felâtun Bey; alafrangalık bakımından babasını bile geçen, tembelliğinden ve gezmeye eğlenmeye düşkünlüğünden kalemdeki işine haftada ancak üç saat uğrayan biridir. Babasının ayda yirmi bin kuruşu bulan gelirine güvenen Felâtun Bey; yeni çıkan Fransızca kitapları alıp okumadan kütüphanesine yerleştiren, bir giydiğini bir daha giymeyen gösteriş meraklısı bir gençtir.

Babası eski Tophane kavaslarından olan Râkım Efendi, fakir bir ailedendir. Bir yaşında yetim kalır. Annesi ve Fedayi adlı dadısı tarafından büyütülür. On altı yaşında Hariciye kalemine giren Râkım Efendi kendi kendisini yetiştirir. Fransızca ve Farsça öğrenen, zamanın bilimlerine az çok vâkıf olan Râkım Efendi; çevirmenlik, gazete yazarlığı ve öğretmenlik yapar. Birkaç yıl içinde aylık gelirini kalemden aldığı yüz elli kuruşluk aylığa ihtiyacı kalmayacak biçimde artırınca kalemdeki işinden ayrılır. Bir tercüme işinden eline geçen para ile Canan adında bir cariye satın alır. Râkım’ın evine ilk geldiği günlerde hastalıklı görünen bu kız, zamanla düzelir.

Râkım, bir arkadaşının aracılığı ile İngiliz Mister ve Misters Ziklas’ın Can ve Margrit adlarındaki kızlarına Türkçe dersi vermeye başlar. Engin bilgisi, alçakgönüllülüğü, efendiliği ile kısa sürede bu ailenin dostu hâline gelir. Bu arada Canan’a da okuma yazma öğretip onun eğitimi ile ilgilenir.

Râkım bir gün Ziklasların evinde Felâtun’la karşılaşır. Felâtun, Râkım’ı Ziklasların gözünden düşürmek için birtakım hareketler yapsa da en sonunda kendi cahilliğini ortaya koyar. Râkım’ın kibarlığını bozmaması ve kendine güveni Mister Ziklas ve kızlarının hoşuna gider.

Canan’ın piyano çalmaya heveslenmesi üzerine Râkım, eve bir piyano alır. Canan’a, sonradan aile dostları olacak piyano öğretmeni Yozefino’dan ders aldırır. Bir akşam Ziklaslar Râkım’ı ve Felâtun’u akşam yemeğine davet eder. Davete erken gelen Felâtun Bey’in üstüne mutfakta Fransız aşçı yemeğin mayonezini döker ve Felâtun, kimseye görünmeden evden ayrılmak zorunda kalır. Bir başka gün aşçı diye evin hanımına sarılan Felâtun, yaşanan bu rezaletten dolayı bir daha Ziklasların evine uğramaz. Râkım ise Ziklaslarla yaptığı Kâğıthane sefası ile aileyi evine davet edip gösterdiği Türk misafirperverliği ile dostluklarını ilerletir. Bu arada Felâtun Bey, babasından kalan gelirini Beyoğlu’nda hızla tüketmektedir. Zaman zaman karşılaştığı Râkım, kendisini para konusunda uyarmasına karşın bu uyarılara kulak asmaz.

Râkım, kendini çok geliştiren ve tam bir hanım olan Canan ile nikâhlanır. Râkım’a karşı derin bir sevgi duyan Can ise bu sevginin imkânsızlığı ile hastalanır. Mister Ziklas’ın yüklü bir miras ile birlikte kızını Râkım’a verme teklifine karşın Canan’ı seven Râkım bunu reddeder. Felâtun Bey, parası bitince uzak bir yerde mutasarrıflık işi elde eder ve yola çıkmak için limana gider.

Ahmed Midhat Efendi

OLAY ÖRGÜSÜ:

Romanda Batılılaşma sorunu, alafranga ve mirasyedi tipinden yola çıkılarak ele alınmaktadır. Alafrangalık bakımından babasını bile geçen; tembelliğinden, gezmeye ve eğlenmeye düşkünlüğünden kalemdeki işine haftada ancak üç saat uğrayan; gösteriş meraklısı bir genç olan Felâtun Bey ile kendi kendisini yetiştiren; Fransızca ve Farsça öğrenen; zamanın bilimlerine az çok vâkıf olan; çevirmenlik, gazete yazarlığı ve öğretmenlik yapan Râkım Efendi’nin yaşadıkları olaylar konu edilmektedir.

ZAMAN:

Romanda anlatılan olayların yaşandığı zaman, 1800’lü yılların sonudur. Bu dönem, Tanzimat Dönemi olarak adlandırılır. Anlatım zamanı (Romanın yayımlanma zamanı): 1876

MEKÂN:

Olayların geçtiği mekân, genel anlamda İstanbul’dur. Felâtun Bey ile Râkım Efendi arasında geçen diyaloğun başında Dersaadet olarak bahsedilen yer de İstanbul’a verilen adlardan biridir. “Bu arada Felâtun Bey, babasından kalan gelirini Beyoğlu’nda hızla tüketmektedir.” cümlesi romanda mekân olarak geçen yerlerden birinin de Beyoğlu olduğunu göstermektedir.

ÇATIŞMA:

  • Batı hayranlığı-Geleneklere bağlılık
  • Kibir-Alçak gönüllülük
  • Cehalet-Bilgi
  • İsraf etme-Tutumlu olma.

TEMA:

Yanlış Batılılaşma.

KONU:

Batı hayranlığını, alafranga yaşam tarzını temsil eden Felâtun Bey’le geleneklerinden kopmadan kendini geliştiren, alaturka yaşamı temsil eden Râkım Efendi’nin yaşadığı olaylar anlatılmaktadır.

BAKIŞ AÇISI:

Metinde diyalog kısımlarının dışında kalan bölümlerde yazar, gördükleri ile birlikte kişilerin duygu ve düşüncelerini de aktardığı için hâkim bakış açısı kullanılmıştır.

ANLATICI:

3. kişili anlatıcıdan yararlanılmıştır.

ANLATIM BİÇİMİ:

Öyküleyici anlatım biçimi kullanılmıştır.

Benzer İçerikler:

Başa dön tuşu