Dört Kapı – Haydar ERGÜLEN
Dört Kapı – Şiir Aralığı
***
Tasavvuf kapısına geldik, açıldık. O hiç kapalı olmayan kapı, hep açık olan kapı, ama destursuz da girilmez, geçilmez olan kapı. Hayal kapısı, gerçek kapısı, dünya kapısı, gurbet kapısı, ahret kapısı, yol kapısı, erkan kapısı, ikrar kapısı, niyaz kapısı, insan kapısı. Dört kapı, kırk makam.
Eski Yazı (2008) kitabımda Avlunun kapısı’sen’lere açık” başlıklı bir yazım vardır. Tabii avlu düşüncesi benim için dünya görüşüyle, fikir bahçesiyle, şiir cumhuriyetiyle eşdeğer olduğu için, o yazının da kapılarını tasavvufa açmaması imkansızdı.
Şaman atalarımız dört ögeden söz/ eder, dört kutlu yön, dört renk:
Doğu (Gök). Batı (Ak), Kuzey (Kara), Güney (Kızıl). Bu dört yönün her birininse birer karşılığı vardır:
- Doğu ağaç,
- batı demir,
- kuzey su,
- güney ateştir.
Dört yön, dört renk, dört öge. Şamanların İslam’la tanışmasıyla Hoca Ahmed Yesevi bu ‘kutlu’ dörtlüyü birer kapı olarak yorumlar ve ‘Dört Kapı‘ düşüncesini oluşturur;
- Şeriat,
- Tarikat,
- Marifet,
- Hakikat.
İlk kapı Şeriat kapısıdır, simgesi rüzgârdır.
Bu grupta ‘abidler’ (ibadet edenler) yer alır.
Şeriat makamları arasında;
- ilim yapmak,
- helal kazanç sağlamak,
- doğruya yönelmek şarttır.
İkincisi Tarikat kapısıdır, simgesi od, yani ateştir.
Bu grupta ise ‘zahidler’ (dindarlar) bulunur. Kul haklarının sorulduğu kapıdır.
Tarikat makamları;
- eline, beline, diline sahip olmak,
- yaratılanı yaradandan ötürü sevmek,
- kul hakkı yememek,
- vefalı olmak,
- özünü tanımak ve
- nefsine uymamaktır.
Üçüncüsü Marifet kapısıdır, simgesi sudur.
Burada “arifler” (bilgi sahipleri) yer alır.
Pirimiz Hacı Bektaş Veli, ariflerin ‘kendilerinin arı olup arıtıcı nitelikte olduklarını ve arınma sonucu özünü bilen kişinin kendini bileceğini ve ancak kendini bilenin Tanrı’yı bilebileceğini’ söyler.
Tanrısal sırlara erişmek, duygu, düşünce ve ilimde en yüksek mertebeye ulaşmak için olması gereken Marifet makamları şunlardır:
- Yeni kuşakları ahlaklı yetiştirmek,
- edep sahibi olmak,
- öğrendiği bilgiyi geleceğe aktarmak,
- insanlığa yararlı olacak yenilikler yapmak,
- engin olmak,
- âlemle barışık olmak,
- yetinmeyi bilmek,
- sabırlı olmak,
- ahde vefa göstermek ve
- özünü yâr eylemek…
Dördüncü ve son kapı ise Hakikat kapısıdır.
‘Sırrı Hakikat’ da denir, simgesi topraktır. Burada da ‘muhipler’, yani ‘bağlılar, kendi rızasıyla teslim olanlar’ yer alır.
Hünkârımız Hacı Bektaş Veli, her şeyin aslına döneceğini vurgularken Tanrı’yı kendi özünden, kendi özünü de Tanrı’dan bilme’yi açıklar: Hakk’ı görmek, Tanrısal âlemin içinde olmak ve özünü arıtarak Hakk’ı özünde bulmaktır. Bu ruhun ve benliğin dört kapıdan geçerek ilahi sırra erişmesidir.
Hakikat makamları ise;
- alçak gönüllü olmak,
- kimsenin ayıbını görmemek,
- iyilik yapmak,
- yaratılanı sevmek,
- tüm insanları bir görmek,
- ‘gerçeği’ gizlememek,
- mânâyı bilmek,
- sırrı öğrenmek,
- gönül kırmamak,
- can almamak,
- kin tutmamak,
- kimseye düşmanlık beslememektir.
Bu ‘dört kapı’dan hakkıyla geçen, tasavvuf düşüncesinde ‘insanı kamil’, yani ‘olgun insan’ denilen mertebeye ulaşıyor.
Dört kapının avlusu kırk makamdan oluşuyor, sanki kırk göz bir avlu:
- Şefkât göstermek,
- hoşgörülü davranmak,
- doğruluk,
- ‘eline, beline, diline’ sahip olmak,
- insanı sevmek,
- vefalı olmak,
- nefsine yenilmemek,
- barışık olmak,
- yetinmeyi bilmek,
- sabır,
- tevazu,
- iyilik,
- gönül kırmamak,
- kin tutmamak,
- özüne yâr olmak,
- başkasına yad olmamak ve elbette
- diğerkâm olmak…
Bunlar “insanı kamil‘in olduğu gibi ‘şairi kamil’in de vasıfları sayılmaz mı?
***
Yazının tamamı için Varlık Dergisi-Ocak 2013 sayısına ulaşınız.
Dört Kapı/ Haydar ERGÜLEN (Varlık Dergisi-Ocak 2013 )