Divan Şiirinde Aşk ile ilgili Mazmunlar
Divan Şiirinde Edebiyatında Aşk ile ilgili Mazmunlar
Mazmun Kavramı
Gül gibi, motiflerden biri söylenince ötekilerin de zihinde ve ifadede onun ardı sıra hazır bulunduğu bağlı unsurlar “mazmun” denen kavramı oluşturur. Motiflerin bünyesinde mevcut bağlı unsurlar arasındaki belirli ve değişmez münasebeti ifade için mazmun terimi kullanılmıştır. Açık bir tarifi yapılmayan, lugatlarda gösterilen günümüz için yetersiz manaların ötesinde yeni bir mana almış bulunan bu sözle, bağlı unsurlar ve aralarında belirlenmiş münasebetlerin kastedilmekte olduğunu, divan şiirinin büyük bir âliminin şu ifadelerine açıkça görmek mümkündür: “Klâsik edebiyat çok defa muayyen mazmunlar etrafında dolaştığı için kelimeyi bulmak artık kolaylaşmış demektir.” (Ali Nihat Tarlan).
Mazmunda, bir ibaredeki kelimelerin ilk bakışta anlaşılan manasının ardında gizli bir veya birkaç mana vardır. Onunla ismi söylenmeden başka bir varlık veya hâle işaret edilir. Esas söylenmek istenen şey arka plandadır. Bu gizlenmiş mana, mazmunun bünyesindeki bağlı unsurlardan birinin veya birkaçının yardımı ile belli olur.
Mazmun esas itibariyle daha çok, bir objenin veya bir hâlin kendisini söylemek yerine, bağlı unsurlarda mevcut vasıflarından birini veya daha fazlasını belirtecek ipuçları verilmek suretiyle dolaylı bir şekilde ifade edilmesi demektir.
Bir şeyi, adını anmaksızın onu çağrıştıracak yönlerini öne çıkararak gizli tutma mazmunun mekanizmasını meydana getirir. Mazmunda görünüşteki mananın ötesindeki asıl mana, ifadeye onu gizleyen bir hünerle yerleştirilir. Bu bakımdan mazmun kurmada edebî sanatların birinci derecede rolü vardır. Edebî sanatlar, arka plandaki mana münasebetini kurma ve hissettirme yönünden mühim bir fonksiyon görürler. Mazmunlarda en başta tercih teşbih, istiare, müraat-i nazir ve hüsn-i talil, mecaz-ı mürsel ve tevriye yanında telmih sanatı da başlı başına rol oynamaktadır.
Mazmunda arka planın kurulması, çeşitli çağrışım unsurlarına ve karinelere ihtiyaç gösterdiğinden onun rükünleri bir mısra, çok defa da bir beyit hacminde yer kaplar.
Bir ifadenin sadece ön manasına bakmakla mazmun atlanmış, oradaki estetik mesaj gözden kaçırılmış olur. Mazmunda gizli olarak ifade edilen şey, üzerinde düşünülerek ve okuyanın divan şiiri kültürünün derecesi nisbetinde çözülebilir.
Şiirlerde Aşka dair Mazmunlar
İlâhî aşk, şiirde, her biri tasavvufî mana taşıyan remizlerle anlatılmaktadır. Özellikle 12. asırdan başlayarak İran’ın sûfî şairleri, profan aşk ve şarap şiirlerinden geçmekte olan bazı kelimeleri alıp bunlara tasavvufa göre hususî manalar vermişler, böylece şiirde mecazî kavramlar taşıyan bir terminoloji meydana getirmişlerdir.
Bu tasavvufî terminolojiye göre “şarap” İlâhî aşkı temsil eder, “pîr-i mugân” da (meyhaneci) mürşid demektir. “Meyhane” aşkın öğrenildiği yer, yani tekke veya dergâhın remzidir. “Mahbûb” veya “maşuk” ise Allah’tır. “Âşık”, kendisini İlâhî aşka adamış, bütün varlığı ile Allah sevgisine yönelmiş ve Allah’a erişmek isteyen kimse manasını taşır. “Kâbe” vuslat makamı, uluhiyyet âlemidir.
Bunun gibi “zülüf, gîsû, mûy, ebru” Allah’ın birlik sıfatını, esrar-ı İlâhîyi ifade eder. “Ruh (yanak), mâh-rû, çehre-i gülgûn” Allah’ın tecellî nurlarının belirmesi; “hâl” (ben) Allah’ın zatının birlik ve tekliği; “leb” sır, yokluk, fena fillâh; “leb-i la’l, leb-i şekker” ruhanî lezzetler; “tersâ-beçe” nûr-ı İlâhîye mazhar kâmil mürşid; “işve” İlâhî cezbe; “şûh” Allah’a teveccühün lezzetleri içinde beliren İlâhî işve; “nâz” kalbe kuvvet vermek; “kirişme” cemâl-i mutlakın iltifatı; “nâle vü zâr” mahbubu istemek; “şem”’ İlâhî nur; “afitab” İlâhî vuslata erişmek; “mehtab” Allah’ın güzellik ve sevgisinin kendisini göstermesi manasına gelmektedir.
Öte yandan “harabat” ve “mey” kavramı etrafındaki mecazî manaları ile şu remizler aşk şiirlerinde devamlı yer alır: “Meclis-i işret” İlâhî yakınlıktaki lezzet; “ayş ü tarab” Hak’la ünsiyetin devamı; “sâkî” mürşid; “hum, humhane, kâse, kadeh, cam” âşığın kalbi; “mutrib” İlâhî hakikati öğreten, mürşid; “def” hakiki maşuk olan Allah’ı istemek.
İslâmî bir edebiyat olan divan şiirinin, İslâmî akidenin mubah görmeyip reddettiği içki ve buna bağlı olarak meyhane, işret âlemi gibi motifleri devamlı söz konusu etmesinde kendini gösteren zahirî çelişki ve tutarsızlık, içki ve pîr-i mugân, muğ-beçe vb. bağlantıların gerçek manaları ötesinde birer remiz olarak başka şeyleri ifade etmelerine dayanır.
Tezkire müellifi ve edebiyat tenkitçisi Latifî, şairlerin kullandıkları maşuk, şarap, def ve ney, şahid (dilber, mahbube), kad (boy bos) gibi kelimelerin mecazî olup her birinin zahirdekinden ayrı manaları bulunduğunu ve bunları o şekilde yorumlamak gerektiğini, şairlerin görünen güzelliklerin arkasındaki manayı keşfeden, o güzellikleri öven kimseler olduğunu söylerken divan şiirinin bu remizler ve mecazlar etrafındaki te’vil kapısını işaret eder.
Ayrıca bakınız ->
- Divan Şiirinin Konuları
- Divan Şiirinde Aşk, Âşık, Mâşuk, Rakip ve Zahit
- Divan Edebiyatı Mazmunları
- Divan Şiirinde Timsaller ve Efsaneler