Birinci Kuşak Hece Şairleri
Birinci Kuşak Hece Şairleri ve Özellikleri
1890-1900 yılları arasında veya XX. Yüzyılın ilk yıllarında doğan ve Meşrutiyet’ten sonra edebiyat dünyasına adım atan şairler kuşağının ortak özelliği, hece veznini ve sade Türkçeyi Cumhuriyetin hemen öncesinde Türk şiirinin hâkim vezni (=ölçüsü) hâline getirmiş olmalarıdır.
Bunlar arasında; “Hecenin Beş Şairi” veya daha yaygın olarak “Beş Hececiler” adlarıyla anılmaktadırlar.
- Orhan Seyfi Orhon (1890-1972),
- Halit Fahri Ozansoy (18911971),
- Enis Behiç Koryürek (1892-1949),
- Yusuf Ziya Ortaç (1895-1967),
- Faruk Nafiz Çamlıbel (1898-1973)
Bu beş şaire, öncekilerden aşağıdaki isimler de eklenerek “On Hececiler” denilmiştir.
- Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944),
- Ziya Gökalp (1875-1924),
- Şükufe Nihal Başar (1896-1973),
- İbrahim Alâettin Gövsa (1899-1949)
- Halide Nusret Zorlutuna (1901-1984).
Balkan Savaşları (1911-1912) sırasından itibaren şiirler yayımlamaya ve çoğu, asıl ürünlerini Mütareke ve Cumhuriyet döneminde vermeye başlayan bu şairler için “Hecenin I.Kuşağı” demek daha uygun görünüyor.
1911 yılında Genç Kalemler dergisinde başlayan Millî Edebiyat görüşleri, Ziya Gökalp’m etkisiyle 1914’ten itibaren bir grup genç şair tarafından uygulamaya sokuldu.
- İlk şiirlerinde Servet-i Fünûncuların etkisi bulunan ve aruzla yazan bu kuşak şairleri, 1917’den sonra hece veznini dönemin Türk şiirinin ana özelliği haline getirdiler.
- Genellikle hecenin on birli ve on dörtlü kalıplarını kullandılar.
- Bilinen hece uygulamalarının dışında biçim denemeleri yaparak bu veznin şiirde uygulanma alanını genişlettiler. 6+5 olarak bilinen on birli hece duraklarını 7+4 olarak da kullandılar.
- Özellikle Ahmet Hâşim’in başarı ile uyguladığı serbest müstezat biçimini hece içerisinde denediler.
- Servet-i Fünûncuların bir şiirde birden fazla aruz kalıbı uygulamasını hece veznine de uyguladılar.
- Dörtlük gibi dize kümelenişlerine bağlı kalmadılar. Hatta görsel şiir denebilecek türden (Enis Behiç, “Gemiciler”, “Süvariler”) şiirlerin yanı sıra, beyitler halinde hikâye anlatan (Faruk Nafiz, “Han Duvarları”) şiirler yazdılar.
- Heceyi yalnız şiirde değil, tiyatro oyunlarında da kullandılar.
- Ancak hececilerin ilk şiirlerinden son şiirlerine kadar hece veznine bağlı kaldıklarını düşünmemek gerekir.
Hece şairlerinin Türk şiiri bakımından vezinden daha önemli özellikleri sade Türkçenin edebiyat, şiir dili haline gelmesini sağlamış olmalarıdır.
Gerçekten de Millî edebiyatın en önemli davası olan yazı dili ile konuşma dilinin birleştirilmesi, şiir alanında ve özellikle söz varlığı bakımından bu şairler tarafından gerçekleştirilmiştir. Bu şairler grubunun İstanbul Türkçesinin edebiyat dili haline gelişindeki rolleri onların edebiyatımıza kazandırdıkları en önemli olgudur.
Hecenin bu ilk kuşağının konu dağarcığı çeşitlilik göstermesine karşın derinlik taşımaz. Bu bakımdan ilk dikkat çeken özellikleri, eski korsan hikâyelerinden, Anadolu coğrafyasının özelliklerinin çizilmesine, ulusal sanat ve tarih görüşleriyle yerli hayatın motiflerine kadar değişen konuları işlediler. Böylece memleketçi edebiyatın öncüsü oldular.
Bunların yanı sıra Fecr-i Âtî şiirine benzer bireysel duyarlılıkları da işlemekten vazgeçmediler. Ancak dilin sadeleşmesi, nazım biçimlerindeki genişleme, temalardaki çeşitlilik onların güçlü bir akım veya grup oluşturdukları anlamına gelmez.
Özellikle doğumları yakın tarihlerde olan ve Beş Hececiler denilen şairlerin etkisi biraz da birlikte anılmaktan, ortalama bir duyuşu temsil eden ortaklıktan gelir. Bunlar arasında en başarılısı Faruk Nafiz Çamlıbel kabul edilir.
Kaynak: Doç. Dr. Yılmaz DAŞÇIOGLU, Cumhuriyet Dönemi Türk Şiiri