Batılılaşma Nedir?

Batılılaşma Nedir? Batılılaşma Hareketleri

18. yüzyıldan başlayarak önce askerlik, sonra yönetim, ekonomi, bilim, kültür-eğitim alanlarında Avrupa örnek alınarak değişiklikler, düzeltmeler yapma, eskimiş kurumları yenileştirme hareketi.

Islahat hareketleri de denen bu yeniliklerle gelişen Avrupa devletleri karşısında güçsüzleşen, toprak yitirip parçalanan imparatorluğun eski güçlü durumuna gelmesi amaçlanmıştır.

Padişah III. Ahmet

Batılılaşma girişimlerinin, kurumların yenilenmesi yolunda daha önce çeşitli düşünceler öne sürülmüş olmakla birlikte III. Ahmet döneminde (1718-1730) başladığı kabullenilmiştir. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

  • Avrupa ile kültürel ilişkiler kurulması amacıyla Yirmisekiz Çelebi Mehmet’in Fransa’ya elçi olarak gönderilmesi;
  • ilk basım­ evinin kurulması (1728);
  • Humbaracı Ahmet Paşa’nın (Conte de Bonneval) orduyu düzenleme girişimleri, kara mühendishanesinin açılması (1734);
  • Baron de Tott’un danışmanlığında Tophane’nin düzenlenmesi;
  • deniz mühendishanesinin açılması (1775),
  • Avrupa’dan mühendis ve uzmanların ge­tirtilmesi;
  • III. Selim tarafından Nizam-ı Cedid adlı yeni bir ordu kurulması;
  • Tersane’nin yeniden düzenlenmesi;
  • askerlikle ilgili yapıtların Türkçeye çevirtilmesi;
  • Avrupa’nın Paris, Viyana, Berlin gibi önemli başkentlerinde sürekli elçi­likler açılması;
  • Yeniçeri Ocağı’nın kapatılması (1826);
  • devlet organı olarak Takvim-i Vekayi adında ilk Türkçe gazetenin çıkarılması (1831);
  • Harbiye’nin (1834), Tıbbiye’nin (1838) açılması ve pozitif bilimlere yönelik öğretime önem verilmesi, bu yolda çeviriler yapılması;
  • Tanzimat Fermanı’nın okunuşu (1839) …
Son Dönem Osmanlı Padişahları

Gülhane’de padişah Ab­dülmecit’in, devlet ileri gelenlerinin, yabancı devletlerin elçilerinin ve halkın önünde okunduğu için Gülhane Hatt-ı Hümayu­n’u adıyla da anılan Tan­zimat Fermanı bir ana­yasa olmadığı gibi yaptırım gücü olan bir yasa niteliği de taşımamaktadır. Bu “Avrupa’da hükümdarların kendi yetki­leriyle halkın hakları arasındaki ilişkilerde değişiklikler yapılacağını vaat eden bir charte ( senet, Latince carta) türünden bir belgedir.” (Niyaz Berkes).

Sadrazam Mustafa Reşit Paşa

“Padişah Abdülmecit, Mustafa Reşit Paşa’nın etkisiyle de olsa, nihayet yine kendi yayınladığı bir fermanla, imparatorluğun uyruklarına eşit haklar tanımakta, can, ırz, namus ve mal güvenliğinden söz etmekte, vergi, askerlik ve yargı alanlarında yeniden düzenlemenin gerekliliğini ileri sürmektedir.” (Mümtaz Soysal).

Böylece bir bakıma, yapılacak yenilikler, yeniden düzenlemeler ana çizgileriyle bir araya toplanmakta, günümüzdeki hükumet programlarına benzeyen bir reformlar taslağı sunulmuş olmaktadır. 1856 ve 1861’de çıkarılan fermanlar da aynı niteliği taşırlar. Böylece XIX. yüzyıl Osmanlı İmparatorluğu’nun kendini yenileme çabalarının yoğunlaştığı bir kabuk ve öz değiştirme girişimlerine sahne olur.

Batılılaşmanın Edebiyata Yansıması

Yalnız askerlik, yönetim, ekonomi, eğitim alanlarında değil  toplumsal yaşayışta, kültür ve edebiyatta da Batı’ya dönük yenilikler birbirini izler. Ahmet Vefik Paşa, Ziya Paşa, Şinasi, Namık Kemal, Ahmet Mithat, Recaizade Ekrem, Adülhak Hamit gibi sanatçılar Batı etkisinde yeni bir edebiyatın oluşmasını sağlamakla kalmazlar, düşüncelerinde ayrımlar olmakla birlikte, temelde Batılılaşmayı savunurlar.

Batılılaşma ve Batıcılık konusunda değişik değerlendirmeler, yorumlar yapılmış, Batılılaşmanın toplumsal yaşayışta yarattığı ikilikler, yozlaşmalar ve kendi toplumuna yabancılaşan tipler öykü ve romanlarda eleştirel bir tutumla işlenmiştir. Recaizade Ekrem’in Araba Sevdası, Ahmet Mithat’ın Felatun Beyle Rakım Efendi‘si, Ömer Seyfettin‘in Efruz Bey’i, Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun Kiralık Konak‘ı bu temi ele alan yapıtların en başarılılarındandır.

Batılılaşma Olgusu

Batılılaşma olgusu, günümüzde de değişik açılardan değişik biçimlerde değerlendirilmiştir. Söz gelimi Ahmet Hamdi Tanpınar, “Hakikat şudur ki, Tanzimat’tan beri Türk cemiyeti ve Türk insanı nasıl hayatındaki ikiliğin doğurduğu bir benlik buhranı içinde kalmışsa Türk edebiyatı da bu cinsten bir ikiliğin tesiri altındadır.” diyerek uygarlık değişiminin özellikle dil alanında bir “kriz halini”aldığını söyler. Kemal Tahir ise yalnız dil ve edebiyat açısından değil bütünüyle Batılılaşmaya karşı çıkarak Batılılaşmanın İmparatorluğun çöküşünü hızlandırdığını savunur.

Günümüz bilim adamları, yazarları ve sanatçıları Batılılaşmanın salt Osmanlı toplum yapısının çözülmesi sonucu gündeme gelmediğini, bunda daha çok dış etkilerin belirleyici olduğunu, düzenlemelerin ve yeniliklerin yüzeysel kaldığını benimsemektedirler. Genel bir değerlendirme yapmak gerekirse İmparatorluğun çözülme nedenleri yanlış saptandığı gibi, silkinme sonucu varılacak amaçlar da doğru saptanmamış, ideolog görevini yüklenen sanatçılar bir düşünce kaosunda boğulmuşlardır. Batı’nın ekonomik üstünlüğüne boyun eğmişler, bu üstünlüğün uygarlık adını verdikleri üstyapı kurumlarından geldiğini sanmışlar ve bir gelişimin, bir birikimin oluşturduğu Batılı düşünceyi ithal ederek kurtulunabileceğini düşünmüşlerdir. Bu nedenle yönetimde, toplum yaşamında yapılmak istenen yenilikler hiçbir zaman köklü değişiklikler niteliğinde olmamış, halk yığınlarını etkilemekten uzak basit çözümler, küçük biçimsel değişiklikler çevresinde kalınmıştır.

Kaynakça:
Atilla Özkırımlı Türk Edebiyatı Tarihi: Tarık Zafer Tunaya, Türkiye’nin Siyasal Hayatında Batılılaşma Hareketleri, 1960; Niyazi Berkes, Türkiye’de Çağdaşlaşma, 1973; Ahmet Hamdi Tanpınar, Edebiyat Üzerine Makaleler, 1969.

Benzer İçerikler:

İlginizi Çekebilir:
Kapalı
Başa dön tuşu