Arif Damar
Arif Damar Kimdir?
Arif Damar Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Arif Damar ( d. 23 Temmuz 1925, Çanakkale, Gelibolu – ö. 20 Ekim 2010, İstanbul) Şair, yazar.
Arif Damar, 23 Temmuz 1925 tarihinde Çanakkale, Gelibolu, Karainebeyli köyünde doğdu. Tam adı İbrahim Damar. Arif Hüsnü, Arif Barikat ve Ece Ovalı imzalarını da kullandı. Dört yaşında babasını yitirdi. İlkokulu Çanakkale’de okudu. Edirne’de başladığı ortaokulu İstanbul’da Yenikapı Ortaokulu’nda tamamladı (1941). Bir süre İstanbul Erkek Lisesi’ne devam ettiyse de bunu yarım bırakıp çalışma hayatına atıldı. Ankara ve İstanbul’da memur olarak çalıştı. 1951’de 141. maddeden tutuklandıysa da mahkeme suçsuz buldu. Yeryüzü Kitabevi’ni yönetti.
İlk şiiri mart 1940’ta Yeni İnsanlık dergisinde çıktı. İlk kitabı Günden Güne ise, 1956’da yayımlandı. Arif Damar bu kitabı için 142. maddeden yargılandı, ama sonunda mahkemece aklandı. Ayrıca “Vietnam” ile “Che İçin” adlı şiirleri nedeniyle de dava açıldı, her iki şiirden de beraat etti. 1943-1947 arası Arif Barikat imzasıyla Ant, İnsan, Gün, Yeryüzü dergilerinde şiirler yayımladı.
Arif Damar’ın şiiri tek seslilikten çok sesliliğe, yalnızca işçilere, devrimci liderlere, halk kahramanlarına yazılan şiirlerden eşe, arkadaşa, sevgiliye herkese yazılan şiire uzandı. Yerel temalardan evrensele geçti, çoğunlukla uzun, soluklu şiirlerini hepsi bir bıçak gibi kesici dize ve sözcüklerle ördü.
Müslim Çelik, “Arif Damar; Garip, İkinci Yeni, Üstgerçekçi şiir akımlarından da tatlar alarak, süzerek bugüne geldi.” değerlendirmesini yaptı (Cumhuriyet, 24 kasım 2005).
Arif Damar, 20 Ekim 2010 tarihinde saat 03.00’da, kaldırılmış olduğu Göztepe Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde kalp yetmezliği sonucu 85 yaşında yaşamını yitirdi.
Arif Damar’ın Eserleri
Şiir:
- Günden Güne (1956)
- İstanbul Bulutu (1958)
- Kedi Aklı (1959)
- Saat Sekizi Geç vurdu (1962)
- Alıcı Kuş (1966)
- Seslerin Ayak Sesleri (1975)
- Alıcı Kuşu Kardeşliğin (1976)
- Ölüm Yok ki (1980)
- Ay Ayakta Değildi (1984)
- Acı Ertelenirken (1985)
- Yoksulduk Dünyayı Sevdik (1988)
- Alıcı Kuşu Kardeşliğin (1990)
- Ay Kar Toplamaz ki (1990)
- Eski Yağmurları Dinliyorum (1995)
Roman:
- Yağmurlu Sokak (Melih Cevdet Anday’la, 2001).
Ödülleri:
- İstanbul Bulutu ile 1958 Yeditepe Şiir Ödülü
- 1994 Salihli Dionysios Şiir Ödülü
- Edebiyatçılar Demeği Onur Ödülü, 1996
Arif Damar Şiirlerinden Örnekler
Alıcı Kuş
Vurur düşlerine ozanın
Güneş kızgınlığından birkaç ağustos
Birkaç ağaç
Yüksek ormanlar kuytusundan
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Köylü
Biçer ayrık otlarını ayırır başaklardan
Kalkar konar
Kardeşliğin alıcı kuşu
İşçi
Tutar ucundan en acar biçimlerin
Sürer
Bin başıboş atı bin cehennemi birden
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Duran el
Gitmeyen ayak
Bir göz ki
Arkasında bir ölü gözü
Bir ses ki
Arkasında bir ölü sesi
Döner durur
Kardeşliğin alıcı kuşu
Kalkar konar
Bir açık yürekten bir ötekine
Bir bugüne bir yarına
Alıcı kuşu kardeşliğin
BIRAK BENİ
Bırak beni gayrı uçam
Uçam da yollara göçem
Ben uçmasam bil ki içem
Uçsuz yollara yollara
Kuş ehline durak olmaz
Durur ise yüzüm gülmez
Ben uçmasam bahar gelmez
Gonca güllere güllere
Birgün gelir ben giderim
Yedi iklim yurdum yerim
Bellenmeyen türkülerim
Düşer dilleri dillere
SAAT SEKİZİ GEÇ VURDU
Kime ne desem
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum
Düşünmeden biliyordum deniz ılıdı
Dökülen çelik katı
Yürüyenler yanyana
Yüzümü güneşte dinlendirsem
Dağın dağ olduğunu bilsem ovanın ova ağacın ağaç
Kurtulurdum
Çok köprülü sular gibi git git bitmedi
Boyuna kendimi dinliyordum eski yağmurları dinliyordum
Saat sekizi geç vurdu
Giden gitmiş hüznü ayaklandırmak boşuna
Düşünmeden biliyordum
Büyük Hüner
İnsanları sevmek kolay değil,
bir hürriyet bu;
çetindir memleketimde.
Ben, ille varım dersen,
bir gün pusuya düşersen,
insanları sevmek
büyük hüner…
Bu dünyada yaşadığın şu kadar yıl,
gerçek’ten, güzellikten, yiğitlikten,
payına düşeni alabilmişsen,
vermişsen, payına düşeni;
gerçek için, güzellik için,
gücüne karşı konmaz,
korkusuz, direnirsin…
Bilirsin,
bir kere korku düşerse adamın içine,
bir kere koparsa sevdiklerinden,
mümkünü yok,
gitti gider…
Söner gözlerinde güzelim ışık,
kararır, çirkinleşir yüzü.
Önceleri, utanır belki,
sonra vız gelir,
umurunda olmaz dünya.
İnsanları sevmek büyük hüner,
İnsanlarla beraber! …
(1955, İstanbul)
Didine
Gücünden kattım güçlendim
Sesinden kattım seslendim
Sana seslendim
Dönüp baktılar ben bin diyeyim
Oy oy dedim yanlış anlama
Durmuşsam dinleniyorum
O sokak senin bu sokak benim
Aslında yerimdeyim
Bir elde hep elimin biri
Ötekini görmüyor musun
Kimi bir adım geride kalıyorum
Kimi bir adım geride kalıyorsun
Ayışığını yoluna çıkarıyorum
Yolu yok olana çıkarıyorum
Kayaların ardından çıkarıyorum
Kayaların önüne çıkarıyorum
Ateşböceklerini karanlıkta bırakıyorum
Gitme Kal
Nice nice acıları aklına getir
Bunca yoksulluğu aklına getir
Gözyaşlarını aklına getir
‘GİTME KAL’ var yok dinlemez bir çocuk isteğidir
Gitme aklına getir
Kıraç mı kıraç toprakların üstüne
Güneşler açar yağmur kesilince
Çırılçıplak kayada yetişir incir ağacı
Dağıtır mevsimi kendi kendine
Gitme beraberlik içinde
Nasıl sevinirdik aklına getir
Her şeyi her şeyi aklına getir
Gece yarılarını aklına getir
Söylediklerini aklına getir
Sinsi yağmurlar yağıyordu
Soğuktu
Yaktığımız ateşi aklına getir
Nelerden geçiyorsun aklına getir
Gitme dünyamızın her yerinde
Yorgun eller gülleri derleyince
Ellerin sevincini aklına getir
Güllerin sevincini aklına getir
Ne çok severdim seni aklına getir
Hissen Yok Bu Akşamda Senin
Hissen yok bu akşamda senin
sen öğleden beri
bu renk renk
bu çeşit çeşit söylenen şarkının
artık haricindesin.
Tankın gölgesi uzandı üstüne kadar,
nerdeyse, habersiz gün batacak.
Tamamen çekmiş göğsünden akan kanı
büyük ve mütehammil toprak.
Her şeyin ne kadar şikâyetsiz
saatin hâlâ işliyor bileğinde,
onu akşamdan akşama kurardın,
tabii biraz sonra duracak.
Bugün günlerden cumartesi,
dün yazdığın mektup,
ancak, dört gün sonra eline değecek karının.
Senin orada eskisi gibi sesin işitilecek,
sesin teselli edecek
düşünür gibi gülecek,
kısaca: Yaşayacaksın.
Çocuğun o akşam yazdığı cevapta
bahsedecek çiçek açtığından
bahçenizdeki ağaçların.
Güneş battı,
yıldızlar doğacak biraz sonra,
şimdi karnın acıkmış olacaktı.
Çantanda tayının ve konserven var,
cebinde, yemekten sonra içecek sigaran.
Düşman bozguna uğratıldı arkadaş,
mısralarımda olsun uyan! ..
Seslerin Ayak Sesi
Kırlangıçlar dönecek yakında
Açılacak onurlu kapıları
Haziran sabahlarının
Ağırdan
Yer gök deniz nasıl bak
Birbirine karışacak
Çiçekler başı çekecek hey Nice
Sonra çocuklar
Balonlar uçurtmalar bulutlar ellerinde
Ardından
Beyazlar kırmızılar kayıklar
Haydiii
Yeşilde mavilikte
Ayak sesleri var başka işiteceksin
Bizlerin ayak sesinden
Toprağın var suların var ağaçların var
Günlerin gecelerin
Sözlerin biçimlerin ayak sesleri
Ayak sesleri elele
Ayak sesleri kıyamet gibi
Işığın ayak sesi
Gölgenin ayak sesi
Seslerin ayak sesi
Çocuğum ilk ağızda bunları belle
(Haziran 1966)
İkinci Dünya Harbinden Portreler 4
Silahın düştü elinden
bundan sonra bir hayal parçasısın.
Dostların seni garipseyerek anacak,
vakitsiz ölümüne üzülen bu küçük şiirde de
benim gönlüme göre olacaksın.
Halbuki biraz evvel kar yağıyordu,
sen ağır yaralı;
arkandan düşmandan kurtarılmış toprak,
suları buz tutmuş Vistül,
ağır ağır yürüyordun.
Ufukta belki,
karla örtülü kuleleri ve damlarıyla
biraz sonra şehirler gözükecekti.
Ayak izleri örtülürken arkadaşlarının,
sen çam ormanlarını ve sakin gölleri
son adımında birden bire geçerek
denize vardın.
Ondan sonra bir hayal parçasısın.
Her Gün Yaşamak
Işıklı günlerinde düşün,
memleketini, dostlarını, sevgilini,
onlarla kal, dinlen
bırak kendinden bir şeyler,
bir mağlup akşamın mahzunluğu
silinsin gözlerinden.
Bir kavga sonunu unut.
sen maceralar peşinde değil,
umutsuz bir yolculukta değilsin.
Yaşamak sadece sevmektir, inan bana.
Sevmeyenler dünyamızda yaşamıyor.
Yaşamak suda, toprakta, insanlarda görünerek;
bir zeytin ağacı gibi.
Bir zeytin ağacı gibi, ne güzel
denize yakın olacaksın,
uzayan dallarında, yapraklarında ışık
ta derinlerde köklerin.
Bir zeytin ağacı gibi, bin yıl severek
yaşamak her gün…