Âkif Paşa Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Âkif Paşa Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Şair ve yazar (d. Yozgat 1787 – ö. İskenderiye 1845). Özel öğrenim gördükten sonra Bozok’ta (Yozgat) Cebbarzade Süleyman Bey’in divan katipliğine getirildi. Onun ölümü üzerine İstanbul’a giderek reisülküttap olan amcasının aracılığıyla Divan-ı Hümâyûn kalemine alındı (1813). Kısa sürede padişahın gözüne girdi, sivrilerek amedçi (1825), beylikçi (1827), reisülküttap (1832) oldu. Reisülküttaplığın adı değiştirilip Umûr-ı Hariciye Nezareti’ne çevrilince vezirlik rütbesiyle ilk Hariciye Nazırı (Dışişleri Bakanı) olarak atandı; ama daha sonra Ceride-i Havadis gazetesini çıkaracak (1840) olan İngiliz uyruklu W. Churchill’in, avlanırken bir çocuğu yaralaması ve hapsedilmesi, İngiliz elçisinin diğer elçilikleri de kışkırtması sonucu politik bir olay niteliğine bürünmüş, Hariciye Nazırı Âkif Paşa hastalığı ileri sürülerek azledilmiştir (1836).
Azledilmesini o sıralar Umûr-ı Mülkiye Nazırı olan Pertev Paşa’nın düşmanlığına yoran Âkif Paşa bu olaydan sonra bütün gücünü rakibi ve takımıyla uğraşmak için harcadı. Nitekim onun görevden alınarak Edirne’ye sürülmesi üzerine paşa sanıyla Umur-ı Mülkiye Nazırlığına getirilince, nezaretin adını Dahiliye Nezareti olarak değiştirtti (1837). Bu görevde uzun süre kalamadı. Altı ay sonra yine hastalığı öne sürülerek azledildi.
1839’da Kocaeli mutasarrıflığına atandı. Halkın yakınması üzerine rütbesi kaldırılarak Edirne’ye sürüldü (1840). Oraya gönderilen bir kurulca hakkında soruşturma açıldı, yargılandı ve iki yıl sürgünle cezalandırıldı. Cezası bitince Yozgat ya da Bolu’ da oturmasına izin verilince Bolu’yu seçti. Padişah’a başvurarak bağışlanmasını dilemesi üzerine İstanbul’da oturmasına izin çıktı. Hac niyetiyle gittiği (1844) Hicaz dönüşü İskenderiye’de hastalanarak öldü.
Birçoklarınca edebi yeniliğimizin öncülerinden biri olarak kabul edilen (Ebüzziya Tevfik, Şemsettin Sami, Muallim Naci) Âkif Paşa’nın yaşamı ve iç dünyası bilinmedikçe sanatı konusunda kesin yargılara varmak güçtür. Aslında o önce devlet adamıdır. Edebiyatı uğraş olarak benimsememiş, özellikle düzyazıyı politik uğraşında bir araç olarak kullanmıştır.
“Ünlü Adem kasidesinde görülen başkaldırı yeni olmadığı gibi dil, imge, skolastik bilginin şiiri güdüşü, kısacası her şey eskidir. Bu şiir Âkif Paşa’nın politik yaşamının iç dünyasında yarattığı tedirginliğin yansımasıdır.” (Mehmet Kaplan).
“Akif Paşa, (…) bu ruh haline kendini öyle teslim eder, iç darlığına öyle yapışır ki bu alelade şikâyet ister istemez talih karşısında hususi bir davranış haline girer, işte bu davranışın kendisi yenidir.” (Ahmet Hamdi Tanpınar).
Gerçekten daha gençliğinde,
Âyine-i kazâ mıyım âyâ bu âlemin
Hep bende mi görünse gerek derd ü mihneti
diye yakınan şairin Adem kasidesinde,
Ber-murad olmayıcak ben yere geçsün âlem
Necm ü mihr ü mehi olsun eser-i pây-i adem
demesi, yaşamı göz önüne alındığında yadırganmayacaktır. Burada önemli olan bireyin öne alınmış olmasıdır. Yenilik açısından düşünüldüğünde en önemli yapıtı torunu için yazdığı mersiyedir. Bu yenilik şiirin hece vezniyle ve koşma biçiminde yazılmasından çok (Nedim de bu tür koşmalar yazmıştır) mersiyenin alışılmış teminden uzaklaşılmış olmasında, ölüm karşısında alınan tavırda aranmalıdır.
Şiirin bitimindeki,
Feleğin kînesi yerin buldu mu
Gül yanağın reng ü rûyu soldu muAcaba çürüyüp toprak oldu mu
Öpüp kokladığım o pamuk eller!
dizeleri “ölmüş sevgilinin Hamid’in muhayyilesindeki macerasını ondan çok evvel verirler. Son olarak, bu küçük manzume ile (…) çocuk ve çocuk sevgisi temlerinin edebiyatımızda başladığını da söyleyelim.” (Tanpınar)
Âkif Paşa’nın Eserleri
- Münşeât-ı Elhac Âkif Efendi ve Divançe (İst. 1843-Bulak 1845),
- Tabsıra, Eser-i Âkif Paşa (mektuplar, torunu Akif Bey tarafından yaşamı üzerine bir önsöz yazılarak bastırıldı, 1873),
- Muharrerât-ı Husûsiye-i Akif Paşa (1883),
- Arapçadan çevirdiği Risalet’ül-Firaye ve’l-Siyasiye adlı yapıtı basılmadı.
Kaynakça: A. H. Tanpınar, XIX, Asır Türk Edebiyatı Tarihi, s. 60; İbn., Son Asır Türk Şairleri, s. 69; Mehmed Kaplan, Şiir Tahlilleri, c. 1.