Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı
Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
XX. yüzyıl âşıklık geleneğinin önemli temsilcilerinden biri de Konyalı Âşık Mehmet Yakıcı’dır. Kendisi, 1879 yılında Konya’nın Sarnıç Mahallesi’nde doğmuştur. Mehmet’in babası, Konya merkez Göçü Köyü’nün kurucularından Bekir Ağa, annesi Münevver Hanım’dır. Bekir Ağa’yla Münevver Hanım’dan üçü kız, ikisi erkek olmak üzere beş çocukları dünyaya gelmiş, ancak Mehmet dışındaki bütün çocukları ölmüştür. Mehmet, ilköğrenimine Sarnıç Mahallesi’ndeki Sadırlar Mesud Efendi Mektebinde başlamış, Kur’an okumayı burada öğrenmiş, daha sonra medreseye devam etmiş, fakat bu eğitimi fazla uzun sürmemiş, bir yıl sonra medreseden ayrılmıştır. Mehmet, 1895 yılında Postalcı Latif Usta’nın kızı Şerife Hanım’la evlenir. Bu evlilikten on çocuğu olur. Dört çocuğu küçük yaşta ölür. Kızlarının adı; Münevver, Hasi-be, Hatice ve Emine’dir. Oğulları ise Kasım ve Abdullatif’tir. Babası’nın 1897 yılındaki ölümü üzerine Mehmet, Göçü köyündeki işlerin başına geçer. Bundan sonraki hayatında yazları köyünde çiftçilik yapar, kışları ise şehirde yaşar. Çiftçilik ve hayvancılığın yanında Mehmet’in baba mesleği olan “taşımacılık” işini de bir müddet sürdürdüğü, 50 deve çekerli kervanla Konya’dan Dinar İstasyonu’na yük götürdüğü, bu durumun trenin Konya’ya gelişine kadar devam ettiği bilinmektedir.
Mehmet’in “aşk badesi”ni içişi, kendi ifadesine göre, 25 yaşındadır. Bu olayı kendisi şöyle anlatmaktadır:
“Bir gün makam’da yatar iken bir aksakallı pir gelerek çağırdı. Gözümü açtığım zaman pirin elinde iki kadehi bir tepsi üzerinde tuttuğunu gördüm. Yanında bir adam daha vardı ki, o adamın boğazında da bir saz takılı duruyordu. Pir; “kadehin birini iç!” diyerek bana verdi. Ben de kadehi alıp içtim. Sonra yanımdaki adama: “Boğazındakini ver de bir çalayım!” dedim. O adam sazı vermek için bana doğru dönünce sazı kapıp yere çaldım. Adam bana darıldı ve; “Eğer bu sazı kırmasaydın sana bir kadeh daha verecektim, ama şimdi yarım kaldın!” dedi. Ben de onun gönlünü almak için şu beyti söyledim:
“Şâirin şi’rini bilmeyen âşık
Ne bilsin aşkın kadir kıymetini”0 da bana bir kelam söyledi. Lakin onun söylediği kelamı belleyemedim. Sonra ben ona karşı bir kelam daha söyledim:
“Eğer beni sever isen sen de bir can ile
İmtihan olmak istersen bir iki divan ile.”Bu kelamı söyleyince çıktı, gitti. Ben herifin gönlünü neden kırdım diyerek kendi kendime çok merak ettim. Sabahleyin uyandım kalkıp camiye gittim. Camiden çıkınca rüyamı hoca efendiye anlattım. O da bana; “Sen âşık-şâir olacaksın!” dedi. Ben de ara sıra kendi kendime söylenmeye başladım. Lakin kimse bilmezdi. Bazen çift sürer iken tenhalarda söyler idim. Duyanlar taaccüp ederlermiş.”
Âşık Mehmet şairliğe başlarken bir usta yanında yetişmediğini, sadece gönlüne doğan kelamı işlediğini de her zaman ifade etmiştir.
1914 yılında seferberlik ilan edilince askere alınır ve amele taburuna yazılır. Konya-Mersin yolunun yapım işinde çalışmaya başlar. Yolun Karaaslan mevkiinde çalışırken söylediği şiirler neticesinde onun âşıklığı ortaya çıkar. 1927 yılında başlayıp, 1928’de şiddetlenen kuraklık üzerine Âşık Mehmet köyünden ayrılarak Konya’ya döner. 1928’de dönemin Konya Valisi İzzet Paşa’nın emriyle Konya Maarif Müdürlüğü’nde işe başlar. 1930’da dönemin Serbest Cumhuriyet Fırkası lideri Fethi Okyar’a hitaben yazdığı bir şikâyetname sebebiyle Maarif Müdürlüğündeki görevine son verilir.
Âşık Mehmet 25 Ocak 1950’de vefat etmiştir. Ölümü bütün gazetelerde manşetten verilmiş, radyo haberlerinde yer almıştır (Yakıcı 2000, Sakaoğlu 1990).
“Şu zamanın âşığıyım
0l Celîl’in mâşuğuyum
Âşıkların ben şahıyım
Yanar aşkım söğünür müŞem’a yanar pervaneyim
Ben bir deli divâneyim
Âşık değil ya ben neyle
Yanar aşkım söğünür müBen severim hem Allah’ı
Kesme dilden zikrullahı
Ziyaret et Beytullah’ı
Etsem aşkım söğünür müKul oldum geldim dünyaya
Âşıkm ben enbiyâya
Âşık Mehmet şu Konya’ya
Varsam aşkım söğünür mü” (Yakıcı 2000).
Kaynakça: Prof. Dr. Abdurrahman GÜZEL, Türk Halk Şiiri