Sıtkı (Tasavvuf Edebiyatı Şairi)
Sıtkı (Tasavvuf Edebiyatı Şairi) Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Sıtkı, Sorgun’a bağlı Tiftik köyünde Hüseyin Efendi’nin oğlu olarak 1896 yılında doğup, adını mahlas olarak kullanıp ve soyadını da Gök olarak almıştır. İlk tahsilini köyünde Hafız Hoca’dan dinî bilgileri alarak ve Kur’an-ı Kerim okumasını öğrenerek yapan şair, Konya’da yaptığı medrese tahsilinin ardından Sorgun’un çeşitli köylerinde imamlık yaparak, Arapça ve Türkçe hocalığı gibi resmi görevlerde de bulunarak, hayatını geçirmiş, sayısız öğrenci yetiştirmiştir. 1961 yılında da köyünde ölmüştür.
Sıtkı, imamlık ve öğretmenlik görevlerinden başka, köyünde çiftçilik yapmaya başlamış, bu arada Kadiri tarikatına intisap etmiş, şiirlerinde dinî-tasavvufî konuları işlemiş, tarikat toplantılarında bu şiirlerini de ezgili olarak söyleyerek çevrede haklı bir ün kazanmıştır (Doğan 1988: 338-339).
Sıtkı; medrese tahsili görmüş bir imam olması, daha sonra da bir tarikata intisap etmesi, tabiî olarak şiirlerinde dinî-tasavvufî konuların ağırlık kazanması sonucunu getirmiştir. Bu sebeple eldeki şiirlerinin hemen hemen tamamı dinî-tasavvufî konuları içine almaktadır.
Onun eldeki şiirleri, koşma tarzında ve 7, 8, hece kalıpları ile yazılmıştır. O bu şiirlerinde; Kadirî tarikatına intisap edişini, tarikatını ve şeyhini methedişini işlerken, aynı zamanda bu şiirlerin tarikat toplantılarında İlâhî türünde bestelenmiş olarak okunması, onun “Dinî-Tasavvufî Türk Edebiyatı geleneğine” (Güzel 1989) mensup bir şair olduğunu açıkça göstermektedir.
“Ey gönül sen yine gafil mi oldun
Emmâre dağının dumanı geldi
Seherlerde yan yalvar
Allah’a İstiğfar etmenin zamanı geldiZay etme farzı ey gönül aman
Silmezsen dumanı hâllerin yaman
Tevhid tokmağıyla silinir duman
İllallah demenin zamanı geldiDedi âşık hele acele etme
Sakın ha nefsinin izine gitme
Aman seherlerde uykuda yatma
Gece ağlamanın zamanı geldiSırru’l-Aziz Tevhid kapısın açtı
Dalının ihvanı selleri taştı
Aişe bacıdan himmet erişti
Sıtkı, dizleriyin dermanı geldi” (Oğuz 1994: 145-149, Doğan 1988: 338-341).