Âşık Şiirinde Şekil ve Tür
ÂŞIK ŞİİRİNDE ŞEKİL VE TÜR
Heceli Nazım Şekilleri/Biçimleri
- Anonim halk şiirinin ve Dinî-Tasavvufî Halk Şiirinin nazım şekilleri arasında yer alan mani, Âşık Şiirinde de karşımıza çıkar.
- Çok yaygın olmamakla beraber bazı âşıklar, mani nazım şekliyle şiirler söylemişlerdir.
- Âşıklar maniyi, bazı müstakil şiirlerde kullanmakla birlikte, genellikle koşma nazım şekline ekleyerek, yani yedekli koşmalar elde ederek kullanmışlardır.
- Koşma dörtlüklerinin arasına eklenen maniler, büyük oranda cinaslı manilerdir. Âşıklar bu şekilde hem yeni şekiller elde ettikleri gibi hem de hünerlerini sergileme fırsatı bulmuşlardır.
- Çıldırlı Âşık Şenlik’in yedekli koşmasından alınan şu parça konumuzla doğrudan ilgilidir:
“Bir sulatın meni teklif eyledi,
Doldurdu badeyi, oğlan bir bir çek.
Men âşıkam bir bir çek,
Bir bir doldur, bir bir çek,
Yığ güzeller kervanın,
Gel garşımdan bir bir çek.
Dedim, ay giz gam dağları var mende,
Dedi, getir sinem üste bir bir çek.” (Aslan 1975: 220).
Bu kullanımının dışında özellikle Azerbaycan âşıklık geleneğinde mahlaslı maniler (bayatılar) vardır. Anadolu sahasında fazla yaygın olmayan mahlaslı manilerin büyük bir kısmı yine cinaslıdır. Azerbaycan sahasında Sarı Âşık’ın çok sayıda manisi (bayatısı) vardır (Hekimov 1999: 10-65). Türkiye’de Çıldırlı Âşık Şenlik’in dışında Posoflu Zülalî, Bayburtlu Hicranî, Yozgatlı Hüznî, Feymanî ve Sümmanî de mani nazım şeklini kullanmışlardır. Hatta Bazı âşıklar mani tarzı şiirlerle atışmışlardır:
“Sümmani: Zülalî:
Bir bağdan bağa uçtum Güzelim eşinde
Bir daldan bir dala geçtim Öleydim beşiğinde
Çirkinden bal yemedim Tüyden yapsalar yatmam
Güzelden ağı içtim Çirkinin döşeğinde’ (Kaya 2004: 103).
- Âşık şiirinde en fazla kullanılan nazım şekli koşmadır. Bu şiir geleneğindeki türlerin tamamına yakını koşma nazım şekliyle oluşturulmuştur.
- 3-5 dörtlük gibi bir hacme sahip koşmaların kendine özgü bir kafiye örgüsü vardır.
- İlk dörtlükte farklı şekillerde olabilen koşma kafiye örgüsü, genellikle abab cccb çççd…, xaxa bbba ccca… veya aaab cccb çççb… şeklindedir.
- Koşmaların yapı açısından düz koşma, yedekli koşma, musammat koşma, ayaklı koşma, zincirbent ayaklı koşma, zincirleme koşma-şarkı gibi çeşitli türleri vardır.
Düz Koşma: “Âdi Koşma” da denilen bu koşma çeşidi, ayrı bir özelliği olmayan sıradan koşma nazım şeklini karşılamaktadır. Uyak düzeni abab cccb çççd… veya xaxa bbba ccca olan, hece ölçüsünün 8’li veya şekilleriyle söylenmiş ve 3-5 dörtlük civarında bir hacme sahip koşma türüdür.
Yedekli Koşma: Doğu Anadolu âşıkları arasında bilinmekle birlikte Azerbaycan âşıklık geleneğinde daha yaygın olan bu koşma çeşidi, iki farklı şekilde kullanılır. Bunların ilkinde koşmanın ikinci mısrasından sonra araya bir mani veya mani hece ölçüsüne uygun bir şiir eklenir. “Yedekli beşli koşma” da denilen diğer kullanımında ölçü sekizlidir. Hikmet Dizdaroğlu’nun ifadesiyle “Her bentte iki kıta bulunur. İlk kıta beş, ikinci ve yedek sayılan kıta dört dizelidir. Birinci kıtanın ilk üç dizesi bir, dördüncü ve beşinci dizeleri ayrı uyaklıdır. İkinci kıtanın dört dizesi kendi aralarında uyaklı olmakla birlikte, bunlardan ikinci ve dördüncü dizeler ayrı yapıda bir kavuştak (dönderme, nakarat)tır. Bu dörtlük düzeni öteki bentlerin ikinci kıtalarında da değişmezi’ (Dizdaroğlu 1969: 77).
Musammat Koşma: Mısra sonlarındakine ek olarak mısra ortalarında da kafiyeli olan koşmalara denir. Musammat koşmalarda her mısranın birinci ve ikinci kısımları birbiriyle kafiyelidir. Bu yönüyle musammat koşmaların her dörtlüğü, kendi içinde iki dörtlük haline gelebilir.
Ayaklı Koşma: İlk dörtlüğün ikinci ve dördüncü, diğer dörtlüklerin dördüncü mısrasından sonra “ziyade” adı verilen mısraların eklenmesiyle oluşturulmuş koşma çeşididir. Ziyadeler, asıl mısralara göre daha kısadır.
Zincirleme Koşma: Her dörtlüğün son mısrasındaki kafiyeli kelimenin diğer dörtlüğün başında tekrarlanmasına denir.
Zincirbent Koşma: Ziyadeler, zincirleme koşmalara eklenirse buna zincirbent koşma adı verilir.
Koşma-Şarkı: Koşmaların hane sonlarındaki mısraların tekrarlanmasıyla elde edilen özel bir şeklidir.
- Âşık şiirinde kullanılan diğer bir nazım şekli, destandır.
- Destan aslında bir nazım türünün de adıdır, ancak şekil özellikleri açısından ayrı bir nazım şeklini temsil etmektedir.
- Destanın nazım birimi, kafiye örgüsü ve ölçüsü koşmadan farklı değildir, ancak destan, koşmadan hacmiyle ayrılır.
- Destanlar, koşmalardan çok daha fazla dörtlüğe sahiptirler. En az 5 veya 7 dörtlükten oluşan destanlar, 150 dörtlüğe varabilen bir hacme sahiptir.
- Aktarılması uzun süren olayları veya durumları aktarmak için kullanılan destan nazım şekli, âşıklar arasında oldukça fazla rağbet görmüştür.
Heceli Nazım Türleri
- Âşık şiirinde yaygın bir şekilde kullanılan güzelleme, insana ve doğaya ait güzellikleri konu edinir.
- Âşıklar, güzellemelerde güzel bir kadının veya bir doğa parçasının methini ederler. Bu yönüyle güzelleme türü, âşıklar için oldukça önemlidir. Bir sevgilinin hayaline âşık olup diyar diyar gezip saz çalan âşıklar, doğal olarak sevgiden, sevdadan ve sevgiliden bahsedeceklerdir.Onların âşıklık sebepleri de öncelikle sevgiye ve aşka bağlıdır. Bu yüzden hemen bütün âşıklar, güzelleme nazım türünü kullanmışlar ve güzelin methini dile getirmişlerdir.
- Koşma nazım şekliyle söylenen güzellemelerin bazı özel ezgilerle söylendiğini de unutmamak gerekir.
- Koçaklama, Âşık şiirinde koşmanın kahramanlık, yiğitlik ve savaş konularında söylenen türüdür. Bu şiirlerde kahramanlıklar dile getirilir, kahramanlık yapan yiğitlerden övgüyle bahsedilir.
- Bu nazım türünün en iyi örneklerini Kayıkçı Kul Mustafa ve Köroğlu gibi âşıklar vermiştir,
- Toplumsal aksaklıkların dile getirildiği ve eleştirildiği şiirlere taşlama denir.
- Taşlamalarda, toplumun her kesiminden kişi ve kuruma ait beğenilmeyen davranışlar, alaya alınır. İğneleyici bir üslupları olan taşlamalar, çoğu zaman dinleyenleri güldüren şiirler konumundadır. Kimsenin dile getiremediği veya söylemeyi düşünemediği bozuk durumları âşıklar, taşlamalar vasıtasıyla gündeme taşımışlardır. Taşlamalar, bu özellikleriyle dönemin eleştiri anlayışına da önemli katkılar yapmışlardır.
- Âşık şiirinde ölüm konulu koşmalara ağıt adı verilir.
- Ancak bütün ağıtlar da doğrudan ölüm konusunu işlemez. Savaş, yangın, sel, deprem gibi afetlerin topluma verdiği zararları ve acıları anlatan ağıtlar da vardır.
- Hastalıklardan, kazalardan ve gurbet gibi insana eziyet veren durumlardan bıkan insanların da duyguları ağıtlarda dile getirilir.
- Koşma nazım şekli ve özel ezgilerle söylenen varsağılar, adını Anadolu’nun güneyinde yaşayan Varsaklardan almıştır.
- Tarihte Çukurova ve Kahramanmaraş civarında yaşayan bu Türk boyuna has ezgili şiirlere “Varsaklara ait”, “Varsak tarzı” anlamlarına gelen “varsağı” adı verilmiştir.
- Varsağılarda yiğitçe ve sert bir eda vardır. Göçer halde yaşayan Varsakların yaşam tarzına da uygun bir şekilde bu türün ezgilerinde hamasi bir yapı ve dirençli bir söyleyiş tarzı hâkimdir. Bu bakımdan bir şiirin varsağı olup olmadığına ancak ezgisinden hareketle karar verilebilir.
- Bir nazım türü olan semailerde sevgi, doğa ve ayrılık gibi konular işlenir.
- Genellikle sekizli hece ölçüsüyle söylenen semailer, varsağılardan ve koşmanın türevleri diyebileceğimiz diğer türlerden ezgisiyle ayrılabilir. Semailer, özel ezgilerle söylenir.
- Semailerin heceli şekillerinin yanı sıra Âşık Şiirinde aruzlu örnekleri de bulunmaktadır.
Âşık şiirinin güzelleme, varsağı ve semai gibi nazım türlerinden birisi olan destanlar, özel ezgilerle söylenen oldukça hacimli şiirlerdir. Adı geçen türlerde daha çok duygular anlatılırken destanlarda belli bir olay anlatılır. Savaşlar, depremler, seller, salgın hastalıklar, eşkıyalık hareketleri veya toplumun sıkıntı çektiği bir konu destanlarda ele alınır.
Âşık edebiyatındaki destanlarla ilgili olarak çalışmalar yapan Özkul Çobanoğlu destanı şöyle tanımlar: “Büyük bir çoğunluğu 11 ve 8 heceli koşma, çok az bir kısmı mani ve pek nadir olarak da divani şeklindeki örneklerine rastlanan 5 veya 7 dörtlükten aşağı olmamak şartıyla 130 hatta 150 kıta hacmindeki örnekleri mevcut olan, konu sınırlaması olmaksızın âşık tarafından destan yapmaya değer bulunan bir vak’ayı, bir cismi veya kavramı hikâye ederek anlatan ve sözlü kültür ortamında, âşığın ele aldığı konuyu anlatım tutumuna bağlı olarak geleneksel âşık havaları eşliğinde icra ettiği nazım türüne destan denilmektedir. ” (Çobanoğlu 2000: 3).
Tanımda da ifade edildiği gibi destanların büyük bir kısmı hece ölçüsüyle söylenmiştir, ancak aruzlu destanlar da bulunmaktadır. Destan türünün öne çıkan iki özelliği ise hacmi ve muhtevasında gizlidir. Destanlar, koşma nazım şeklini kullanan türlerden farklı olarak hacimli şiirlerdir. Destanın uzun bir şiir olmasında, muhtevasında mutlaka bir olayın ele alınmasının etkisi vardır. Duyguyu dile getiren türler, daha kısa iken toplumu yakından ilgilendiren bir olayı anlatan bir şiir doğal olarak daha hacimli olacaktır. Bu yönüyle destanın hacmini, muhtevanın karakteri belirlemiştir.
Dikkat!
Âşık şiirindeki destan ile kahramanlık konulu anlatılar anlamına gelen ve anonim halk edebiyatı kapsamında değerlendirilen destan, birbirinden farklı türlerdir.
Destanlar, sosyal olaylar hakkında bilgilendirici şiirler olmanın yanında eleştirel ve kimi zaman da mizahi metinlerdir. Destanlarda âşığın yaşadığı dönemde gerçekleşmiş bir olay, şiir formuna sokulmaktadır. Bu şiirler sayesinde insanlar, birtakım olayların içeriği konusunda daha ayrıntılı bilgiler edindikleri gibi, toplumun bu olay karşısındaki tavrını da öğrenmişlerdir. Toplumsal bozukluklar veya aksaklıklar da destanlarda dile getirilerek eleştirilmiş, çaresiz kalman bazı durumlar karşısında ise mizahi bir üslup tercih edilmiştir.
Destanlar, şekil olarak koşmanın düz, zincirleme ve şarkı biçimlerinde söylendiği gibi, mani ve divan nazım şekillerini kullanan destanlar da vardır. Destanlarda konu sınırlaması yoktur. Her türlü konu destan kapsamına girebilir.
Çobanoğlu, tematik olarak destanları şu şekilde tasnif etmiştir:
1. Sosyal Hayatla İlgili Destanlar,
2. Kültürel Hayatla İlgili Destanlar,
3. İktisadi (Ekonomik) Hayatla İlgili Destanlar,
4. Eğitim Hayatıyla İlgili Destanlar,
5. Siyasi Hayatla İlgili Destanlar,
6. Dinî ve Ahlakî Hayatla İlgili Destanlar,
7. Askerî Hayatla İlgili Destanlar,
8. Sosyo-Kültürel Çevreyle İlgili Destanlar,
9. Doğal Çevreyle İlgili Destanlar,
10. İnsanla İlgili Destanlar (Çobanoğlu 2000: 56-89).
Aruzlu Nazım Şekilleri
Âşık Şiirinde aruz ölçüsünün Fâliâtün / Fâliâtün / Fâliâtün / Fâilün kalıbı ile söylenen ve âşıklar arasında “divânî” olarak bilinen şiirlerdir. Divan, bir nazım türüdür. Bu tür, gazel, murabba, mahammes, müseddes, musammat gibi bazı nazım şekillerini kullanır. Divanların kendine özgü bazı ezgileri vardır.
Aruzlu türler arasında yer alan selis, aruz ölçüsünün Feilâtün (Fâilâtün) / Feilâtün / Feilâtün / Feilün kalıbıyla yazılan şiirlerdir. Selisler, divanlarla benzer nazım şekillerini kullanırlar. Hecenin on beşli şekliyle de uyumlu olan bu şiirler de özel ezgilerle icra edilirler.
Âşık şiirinde heceli semailer olduğu gibi aruzlu semailer de vardır. Bu şiirler, aruzun Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün / Mefâîlün kalıbında gazel, murabba, muhammes ve müseddes nazım şekilleriyle ve aynı zamanda özel ezgilerle okunurlar. Hece ölçüsünün 8+8=l6’lı şekliyle de uygunluk gösteren semailerin musammat ve yedekli örnekleri de bulunmaktadır.
Aruzlu türlerin diğer örnekleri gibi özel ezgileri olan kalenderîler, aruzun Mefûlü / Mefâilü / Mefâilü / Feûlün kalıbıyla söylenirler. Gazel, murabba, muhammes ve müseddes şekillerinde yazılan bu şiirlerin hece ölçüsüyle ve dörtlükler halinde söylenmiş örnekleri vardır. İstanbul semaî kahvelerinde ve âşık fasıllarında söylenen kalenderîler, divan ve halk şiirinin etkileşimi açısından dikkate değer şiirlerdir.
Âşıkların aruz ölçüsüyle yazdıkları veya söyledikleri diğer bir tür satrançtır. Daha çok on dokuzuncu yüzyılda karşımıza çıkan satrançların sayısı da oldukça azdır, Aruz vezninin Müfteilün / Müfteilün / Müfteilün / Müfteilün kalıbında yazılan satrançlar hecenin 8+8=l6’lı şekliyle uyum gösterir.
Özel bir ezgiyle okunan bu şiirlerde iç kafiye vardır. Beyitler, içerideki kafiyeli bölümlerden bölündüğünde dörtlük şekline dönüşür. Bu yönüyle bazı araştırmacılar, satrançların hece ölçüsüne dayalı bir tür olabileceğini de ileri sürmüşlerdir. Satrançlar, gazel, murabba, muhammes ve müseddes şekillerinde kaleme alınmışlardır.
Âşık şiirinde aruzun Müstefilâtün / Müstefilâtün / Müstefilâtün / Müstefilâtün kalıbıyla yazılan, her mısrası dört parçadan oluşan dört mısralık ve aynı zamanda musammat, yani iç kafiyeli şiirlere denir.
Detaylı bilgi İçin bkz-> Aruz Ölçüsüyle Yazılan (Aruzlu) Halk Şiiri Nazım Biçimleri/ Şekilleri
Kaynak: Yrd.Doç.Dr. Halil İbrahim ŞAHİN, Türk Halk Şiiri