Ali Suavi
Ali Suavi Kimdir?
Ali Suavi Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Ali Suavi (D: 1839, İstanbul – Ö: 20 Mayıs 1878, İstanbul, 39 yaşında) Osmanlı düşünürü ve yazarı.
Ali Suavi, 1839 senesinde İstanbul’un Cerrahpaşa semtinde doğdu. Babası Çankırı’nın Çay köyünden olup, İstanbul’da yerleşmiş kağıt mühreciliği (parlatmacılığı) yapan Hüseyin Ağadır.
Davutpaşa İskele Rüştiyesi’nde okudu. Babı Seraskeri’de Yoklama Kalemi’nde 3 yıl çalıştı. Bursa Rüştiyesi’ne öğretmen oldu. Bir yıl süren bu görevinden sonra Simav’da Kurşunlu Medrese’de ders verdi. İstanbul’a geldi (1867). Yazıları yüzünden sürgünler yaşadı. Yeni Osmanlılar’ı destekleyen Mustafa Fazıl Paşa’nın çağrısı üzerine gittiği Paris’ten Londra’ya geçerek Abdülaziz yönetimine karşı Muhbir’i (1867-1868, 50 sayı) çıkardı. Hürriyet gazetesinde yazdı. Yeni Osmanlılar grubunun öteki üyeleriyle düştüğü anlaşmazlık sonucu Mustafa Fazıl Paşa’nın para yardımını kesmesi ve İstanbul’a dönmesi üzerine Paris’te Ulum’u, Babıâli’yi çıkardı. Fransız-Alman savaşı sırasında kuşatma altındayken Lyon’a giderek Muvakkaten Ulum Müşterilerine başlığını taşıyan gazetesini yayımladı.
Yeni Osmanlılar İstanbul’a geri döndükten sonra da sürdürdüğü muhalefet eylemine tahta II. Abdülhamid’in geçmesiyle son vererek yurda döndü (1876).
Yeni padişahın çeviri kurulunun başkanlığına ve Galatasaray Sultanisi müdürlüğüne getirildi. Bu görevde bir yıl kalabildi. Camilerdeki vaazları dolayısıyla kovuşturmaya uğradığı sırada Basiret gazetesinde sert bir muhalefeti sürdürüyordu. Ayrıca, Muhbir, Vakit, Müsavat ve Umran gazetelerinde yazdı.
Meşrutiyet yönetimine son verilmiş olması, 93 Savaşı’ndaki (1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı) yenilgi, onu siyasal bir eyleme sürükledi. 5. Murad’ı yeniden tahta geçirmek ve galip Rus kuvvetlerine karşı Balkanlar’da bir direniş başlatmak üzere, silahlanmış Filibe göçmenleriyle bastığı Çırağan Sarayı’nda Yedisekiz Hasan Paşa tarafından, başına sopayla vurularak öldürüldü; cesedi Yıldız Sarayı yakınında belirsiz bir yere gömüldü.
Osmanlı kurumlarının, Batı örneğine göre yeniden düzenlenmesi ve düzeltilmesinde İslam uygarlığının önemli katkısı olacağı kanısındaydı. Din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasından yanaydı.
Öte yandan Türk tarihiyle yakından ilgilendi. Türk tarihinin dünya tarihi içindeki önemi üzerinde ilk duranlardan ve Türkçülük hareketinin öncülerinden biri oldu. Türk dilinin en eski ürünlerini tanıtan yayınlar yaptı ve Türkçeyi Osmanlıca diye adlandırmanın yanlışlığına dikkati çekti. Çağına göre, ileri bir dil anlayışı sayılan Arapça ve Farsçadan İslam uygarlığı etkisiyle zorunlu olarak alınan sözcükler yanında yabancı dil bilgisi kurallarının da benimsenmesine karşı çıktı.
Gazetelerin halkın anlayacağı dille yayımlanmasını ve yazım kurallarının gerekliliğini savundu; alfabe sorununun bir din sorunu değil, dünya işleriyle ilgili bir sorun olduğunu, gerekiyorsa değiştirilebileceğini, Türk yazı devriminden 59 yıl önce dile getirdi.
Kuran’ın her İslam ulusunun kendi dilinde okunabileceğini savundu. Camide hutbelerin Türkçe okunmasını istiyordu. Arapça-Farsça türetilmiş karışık bilim terimleri yerine, Batı uygarlığının ortak terim sistemini savundu.
Ölümünden 2 yıl önce, birçoğu basılmamış olan eserlerinin sayısını 127 olarak bildirdi.
Ali Suavi’nin Başlıca Eserleri
- Kamus Ül-Ulum Vel-Maarif, (Paris, 1870, Türkçe Batı örneğine uygun ilk ansiklopedi, yarım kalmıştır.)
- Hive (Paris, 1874)
- Montenegro-A Propos De L’Herzegovine (Paris, 1876)
- Ali Paşa’nın Siyaseti
- Hukuk-üş Şevari …