Mürebbiye – Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye roman özeti
Mürebbiye – Hüseyin Rahmi Gürpınar
Mürebbiye, Hüseyin Rahmi Gürpınar‘ın 1899 yılında yayımlanan romanı.
Kısa Özet:
Dehri Efendi, küçük çocukları için, Anjel isminde Paris’ten İstanbul’a gelmiş, düşük ahlâklı bir kadını mürebbiye olarak alır.
Anjel yalıda, Dehri Efendi’nin büyük oğlu Şemi’yi, Dehri Efendi’nin on sekiz yirmi yaş küçüğü olan Amca Bey’i, Dehri Efendi’nin kızı Melâhat’ın kocası Sadri’yi “paralarından yararlanmak için” baştan çıkarır ve bu üçünü yalı içinde büyük bir ustalıkla idare eder.
Detaylı Özet
Mürebbiye’de ülkesi Fransa’da dikiş tutturmayarak İstanbul’a gelen ve bir ailenin konağına mürebbiye olarak giren Anjel’in öyküsü alatılır. Daha önce uyumlu bir yaşamı olan konak halkının erkekleri, Anjel’in gelişiyle baştan çıkarlar ve konağın dirliği bozulur. Yazar, bu romanında ikiyüzlü aile ahlakını yermektedir.
Bazı önemli devlet memurluklarında bulunmuş olan Dehri Efendi, emekliye ayrıldıktan sonra kendisini okumaya ve incelemeye vermiştir. Geniş konağındaki kitaplarla dolu özel odasında, sayılan ve korkulan bir aile büyüğü olarak vakarla yaşamaktadır. Konak oldukça kalabalıktır. Kızı, kızının içgüveylisi olarak evde barınan kocası, okula giden oğlu, ilk karısının ölümünden sonra bir cariyesinden doğma iki küçük çocuğu, dışarıda kendini idare edemeyip sonunda ağabeysinin koltuğuna sığınmış kırklık züppe kardeşi, kâhya kadın, hizmetçi, uşak, aşçı… hatırı sayılır bir nüfus meydana getirmektedir.
Dehri Efendi, birgün, cariyeden doğma iki küçük çocuğunu eğitmek üzere konağına genç ve güzelce bir mürebbiye alır. Bu, aslında başından türlü olaylar geçmiş, tesadüfün İstanbul’a düşürmüş olduğu güzelce bir Fransız kadınıdır.
Mürebbiye’nin konağa gelmesiyle birlikte ortalıkta tedirgin bir hava eser: Dehri Efendi’nin züppe ve işsiz güçsüz kardeşi, konağın damadı, yani çirkin kızının kocası Sadri, ayrı ayrı yollardan Anjel adlı mürebbiyeye kur yapmaya başlarlar. Kadın, biraz hafifliği, biraz da onları sızdırmak isteği ile her iki adamla da ilişki kurar. Bu arada, çiçeği burnunda bir genç olan okul öğrencisi Semi de mürebbiyeye yakınlık duymaya başlamış, sonra tecrübesizliğin verdiği heyecanla ona adamakıllı bağlanmıştır. Anjel, ötekiler gibi, Semi Beyi de idare etmeyi başarır, Genç Fransız kadını gecelerini, düzenli bir şekilde, bu üç erkek arasında paylaştırmışür. Bir süre bu durum kazasız belasız devam ederse de, ilk olarak kâhya kadın işin farkına varıp, zaten sevmediği bu frenk kadınına bir suçüstü yaptırmayı tasarlar. Ancak, o tedbirlerini alıncaya kadar o gece ziyaretleri tesadüfen bir araya raslayan erkekler savuşurlar. İftiracı durumuna düşen kadıncağız da Dehri Efendi tarafından konaktan kovulur. Bu arada artık karasevdalı hâline gelmiş olan Semi, mürebbiye’nin başkaları ile olan ilişkisini öğrenmiş, çılgına dönmüştür. Niyeti, Anjel’in ihanetini kesinlikle ispatladıktan sonra, onu öldürmek, ardından da intihar etmektir.
Genç çocuk, bir gece yansı, beklediği zamanın ve fırsatın geldiğini anlar: Anjel’in odasında yine yabancı bir erkek bulunmaktadır. Kıskançlıktan, kinden, öfkeden çıldırmış bir halde mürebbiye’nin kapısına dayanır. Rezelerini önceden gevşetmiş olduğu kapıya bir yüklenişte içeriye dalar. Anjel’in kılık ve kıyafetinden, korku ve aşırı telaşından içerde birinin bulunduğu ve bir tarafa sakladığı, gün gibi açıktır. Semi, orayı burayı fellik fellik arar; kimseyi bulamayınca aklına odadaki büyük aynalı dolap gelir. Burası kilitlidir ve anahtarı da genç kadındadır. Mürebbiye, Şemi’nin ısrarla ve tehditle istediği anahtan vermemek için olanca gücüyle direnir. Delikanlı, zinciri koparırcasına çekip dolaba yüklenirken kadın düşüp bayılır. Semi, titreyen elleriyle dolabı açar; açar ama gördüğü manzara ile kendisi de oracıkta bayılır:
Dolaptaki çapkın, onun aklının ucundan bile geçmeyen bambaşka birisi, saçı sakalı ile bizzat Efendi babası Dehri Efendi’dir…