Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının Oluşumu
Tarihî Süreç
Birinci Dünya Savaşı sonunda, 30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu ateşkes antlaşması, Osmanlı Devleti’ni savunmasız duruma getirmiş, işgaller için zemin hazırlamıştı. İşgaller başladığında Padişah Vahdettin Mebusan Meclisini dağıttı. Damat Ferit Paşa Hükümeti, işgale seyirci kaldı. Bu durumda Anadolu’da milis örgütlenmesi başladı ve “ulusal mücadele”, ifadesini Kuvayı milliye’de buldu. O günlerde Mustafa Kemal, Anadolu’ya geçip direniş güçlerini millî bir örgütte toplayıp mücadeleyi başlatma kararını verdi. 19 Mayıs 1919’da 9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilen Atatürk, Samsun’a çıktı.
Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919), Erzurum Kongresi (23 Temmuz – 5 Ağustos 1919), Sivas Kongresi (4 – 11 Eylül 1919) Anadolu’daki örgütlenmelerin önemli kilometre taşları oldu. Mustafa Kemal, ulusal mücadeleyi yönetmek için merkez olarak seçtiği Ankara’ya geldi (27 Aralık 1919).
“Osmanlı Meclis-i Mebusan”ı İstanbul’da açıldı (12 Ocak 1920). Burada Mustafa Kemal’e bağlı temsilciler “Misakı millî” kararlarının kabul edilmesini sağladılar (28 Ocak 1920). “Türklerin oturduğu topraklar hiçbir biçimde parçalanamaz.” yargısı Misakı millî’nin en önemli esasıdır.
İstanbul’un işgali (15 Mart 1920), Mebusan Meclisinin dağılması, Atatürk’ün ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtladı.
23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara’da açıldı. 10 Ağustos 1920’de “Sevr Antlaşması”yla barış imzalandı; ama Osmanlı Devleti’nin topraklarının çoğu elinden gidiyordu. Ankara’daki TBMM antlaşmayı reddetti. Kuvayı milliye dağıtılarak düzenli ordu kuruldu ve sistemli mücadele başladı. 27 Ekim 1922’de İtilaf Devletleri hem TBMM Hükümetini hem de Osmanlı Hükümetini yapılacak barış konferansına çağırdılar. “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” yargısı padişahlıkla çeliştiğinden, konferanstaki ikiliğin önüne geçmek için 1 Kasım 1922’de ‘Saltanat” kaldırıldı. Atatürk’ün, “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir ileri!” tarihî buyruğunu verdiği ve komutanı olarak bizzat yönettiği “Başkumandan Meydan Muharebesi’yle düşman denize döküldü (30 Ağustos 1922). Böylece zorluklarla, büyük fedakârlıklarla ve Atatürk’ün dehasıyla “Kurtuluş Savaşı” kazanıldı.
24 Temmuz 1923’te siyasi bir zafer olan Lozan Antlaşması imzalandı.
Lozan Antlaşması’nın esaslarına göre, yeni Türk Devti uluslararası alanda bağımsız, bütün devletlerle eşit olduğu kesinlikle tanındı ve Osmanlı Devleti’nin sona erdiği kabul edildi. Kapitülasyonlar kaldırıldı ve işgal kuvvetleri 2 Ekim 1923 tarihinde İstanbul’dan ayrıldı; 6 Ekim 1923’te de Türk ordusu coşkun gösteriler ve sevinç gözyaşları ile İstanbul’a girdi. Bu barışın iki önemli eksikliği Atatürk’ün sağlığında giderildi: Boğazlar üzerindeki sınırlamalar kaldırıldı, Hatay Cumhuriyeti’nin kurulması sağlandı. 23 Haziran 1939’da Fransa ile Türkiye arasında imzalanan bir antlaşmayla Hatay’ın Türkiye’ye katılması kesinleşti. 29 Haziran 1939’da Hatay Millet Meclisi Türkiye’ye katılma kararı aldı.
13 Ekim 1923’te Ankara’nın başkent olması kabul edildi. 29 Ekim 1923’te rejimin adı konularak cumhuriyet ilan edildi. Oy birliği ile Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini İsmet Paşa’ya verdi.
Cumhuriyetin ilanından sonra Halife Abdülmecit, İstanbul’da devlet başkanı gibi hareket ederek iki başlılığa neden olduğu için 3 Mart 1924’te “Halifelik” kaldırıldı.
Yeni Türk Devleti’nin kurumlarını güçlendirmek, devleti çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmek için inkılaplar yapıldı: Hukuk laikleşti, Tevhid-i Tedrisat [Öğretimin birleştirilmesi (1924)] Kanunu çıkarıldı. Medreseler kaldırıldı, harf inkılabı yapılarak Latin alfabesi kabul edildi (1928). Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı (1925); saat, takvim, ölçülerde ve kıyafette Batı dünyasına uyuldu. 1934 yılında Soyadı Kanunu kabul edildi.
Ekonomik hayatta da atılımlar yapılmak isteniyordu. Bu yüzden 17 Şubat 1923’te İzmir İktisat Kongresi toplanmış, ekonomik bağımsızlık ilke olarak kabul edilmişti. Daha sonra ticaret, sanayi ve madencilik alanında gelişmeler kaydedildi. Bunlara örnek olarak Türkiye İş Bankası ile Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü’nün kurulması gösterilebilir. Ayrıca bayındırlık, ulaşım, tarım ve sağlık alanlarında da gelişmeye, kalkınmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır.
Bütün bunların yapılmasında Atatürkçülüğün temel ilkeleri (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, inkılapçılık, laiklik, devletçilik) yol gösterici olmuştur.
Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu “Cumhuriyet”in tarihe ışık tutacak nitelikte değerlendirmelerinden birini 1927 yılında CHP Büyük Kongresindeki konuşmasında yapmıştır. Atatürk, “Nutuk” adı verilerek kitap hâline getirilen bu konuşmasına “Gençliğe Hitabe” ile son vermiştir.
Atatürk’ün çağdaş bir devlet oluşturma çabaları hep sürdü. Sofralarına bilim ve sanat insanlarını davet ederek ülke meselelerini konuştu; araştırmalar, incelemeler yapılmasını sağladı. Sağlık durumu daha fazlasına izin vermedi ve 10 Kasım 1938 tarihinde İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda bu dünyadan maddi olarak ayrıldı. Kurduğu Cumhuriyet’le, ilke ve düşünceleriyle milletinin yüreğinde yaşamaktadır.
I. Dünya Savaşından sonra yenen ve yenilen devletlerde sorunlar bitmedi ve yeni saflaşmalar ortaya çıktı. 1929 Ekonomik bunalımı dünyayı sarstı ve insanlığın en büyük, en yıkıcı savaşı olan II. Dünya Savaşı başladı. Bu dönem, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatına da yansımıştır. 1939 – 1945 yılları arasında yaşanan bu savaş sonucunda Balkanlarda sosyalist yönetimler kuruldu.
Atom bombası ile Nükleer Çağa geçildi, Nato – Varşova Paktı arasında soğuk savaş devam etti, Orta Doğu’da İsrail Devleti kuruldu; Rusya, İngiltere ve ABD 1945’te “Birleşmiş Milletler”i kurdular. 1948 yılında, birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturan “İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi” Birleşmiş Milletler tarafından benimsendi.
Türkiye II. Dünya Savaşı’na katılmadı fakat “tarafsızlık politikasını izlemek de kolay olmadı ve savaş, hem ekonomimize hem de sosyal yaşamımıza yansıdı. İzleri edebiyatımızda da görüldü.
9 Nisan 1949’da kurulan NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)’ye karşı Avrupa’nın güvenliğini sağlamakla yükümlüydü. Türkiye, 1950 – 1953 yılları arasında Kuzey Kore’ye karşı savaşmış, bununla NATO’ya girişini hızlandırmak istemiş ve 1952 yılında NATO’ya kabul edilmiştir.
II. Dünya Savaşı bittiğinde TBMM’de çok partili siyasal sistem gündeme geldi, Cumhurbaşkanı ismet inönü bu girişime destek verdi ve 1946’da Demokrat Parti kuruldu. DP 1950 seçimlerinde yönetime geldi.
1957 seçimlerinden sonra, DP’nin muhalefete karşı baskıcı bir tutuma yönelmesi siyasal yaşamın sertleşmesine yol açmış, 28 – 29 Nisan 1960’ta Ankara ve İstanbul’daki öğrencilerin protesto gösterileri üzerine istanbul Üniversitesi kapatılmış ve sıkıyönetim ilan edilmiş fakat bütün tedbirlere rağmen protestoların önü alınamamış, 27 Mayıs 1960’ta askeri darbeyle DP iktidarı sona erdirilmiştir.
1974’te, Türk ve Rum cemaatleri arasında yıllarca sürdürülen iç çatışmalar ve Yunanistan’daki cunta yönetiminin planladığı bir darbe nedeniyle Türkiye, “Garanti Antlaşması”na dayanarak “Kıbrıs Barış Harekâtını gerçekleştirdi. 1983 yılında KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ilan edildi.
Türkiye’de 1970’li yıllarda birçok siyasi çalkantı yaşanmış, cumhurbaşkanı seçiminde, ekonomide, herhangi bir aşama kaydedilmeyince 12 Eylül 1980’de bir askerî darbe gerçekleştirilmiştir.
28 Şubat 1997 tarihinde Millî Güvenlik Kurulunun toplantısında Millî İstihbarat Teşkilatının radikal dinci faaliyetlere yönelik raporu tartışılmış ve bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlar siyaset dünyasında bir “darbe’ olarak değerlendirilmiştir; çünkü Haziran 1997’de hükümet ortakları arasındaki “başbakanlık değişimi” amacıyla bir istifa gerçekleşmiş ama hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanınca başka bir partiye verilmiştir.
CUMHURİYET DÖNEMİ TÜRK EDEBİYATI
Osmanlı Devleti’nin askerî, siyasi ve ekonomik açıdan Avrupa’nın gerisinde kalmasından dolayı Osmanlıda bazı önlemler alınmaya başlanmış, bu alanlarda Avrupa’nın nasıl geliştiğinin öğrenilmesi için de bazı gençler, Avrupa’ya gönderilmiştir. Avrupa’ya, özellikle Fransa’ya giden gençler, oradaki edebiyata hayran kalmış ve gördüklerini, öğrendiklerini Türk edebiyatında uygulamaya başlamışlardır. İlk önce siyasi alanda uygulanmaya başlanan bu yenilikler edebiyat alanında da gerçekleşmiş ve belli dönemler halinde günümüze kadar gelen yeni bir edebiyat başlamıştır. Bu dönemlerden biri de 29 Ekim 1923’te Cumhuriyetin ilan edilmesiyle hız kazanan, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatıdır.
Bu dönemi Millî Edebiyattan kesin sınırlarla ayırmak zordur. Millî Edebiyat Dönemi sanatçılarının önemli bir bölümü, edebiyat yaşamlarını Cumhuriyet Döneminde de sürdürmüştür. Cumhuriyet Dönemi, millîleşme akımının devamı olarak hızlı bir gelişme ve oluşma çığırı açmıştır. Önceki edebiyat dönemlerinden biçim, dil ve düşünce bakımından bazı özellikler devralan Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının oluşumunda, Cumhuriyet’in ilanından sonra gerçekleştirilen siyasi, toplumsal ve kültürel değişmelerin büyük etkisi vardır. Bu edebiyatın oluşumunda özellikte “Atatürk İlke ve İnkılapları”nın payı büyüktür.
Cumhuriyetin ilanı ile yapılan inkılaplarla, aydınlar, bir siyasi değişim yaşamıştır. Bu edebiyatın temelinde “Kurtuluş Savaşı” ve “Atatürk İnkılapları” vardır. İster şiir ister roman olsun çoğu eser, bu iki konu doğrultusunda oluşturulmaya başlanmıştır. Dine dayalı ümmet toplumu, yerini ulusal devlete bırakmış; teokratik devletten demokratik devlete dönüşüm başlamıştır.
Latin alfabesinin kabul edilmesi (1928) ve 1931’de kurulan Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti ile 1932’de kurulan Türk Dili Tetkik Cemiyeti (Türk Dil Kurumu) birbirini bütünlemiştir. Dilde sadeleşme hareketi iyice yerleşmiş böylece geçmişten beri süregelen dil tartışmaları bilimsel bir sonuca bağlanmış, halk ve aydın arasındaki uçurum kapatılmaya çalışılmıştır.
Cumhuriyet öncesindeki sanatçıların büyük bir kısmı, İstanbul gibi büyük şehirlerde yaşayan varlıklı ve bürokrat kimselerdi. Seçkin çevrelerde yetiştikleri için de eserlerinde kendi çevrelerini yansıtıyor ve bu çevreye sesleniyorlardı. Cumhuriyet edebiyatı Anadolu’yu daha da öne çıkararak toplumun değişik kesimlerinden sanatçılar yetiştirmiştir.
1940 yılında köylere öğretmen ve sağlık personeli yetiştirmek amacıyla kurulan “Köy Enstitüleri”, köy kökenli yazar ve ozan kuşağı oluşturmuştur. Böylece Millî Edebiyatla başlayan halka yönelme ve Anadolu’yu tanıma çabası, Cumhuriyet’in ana ilkesi olmuş, Türk halkının her kesimi edebiyatta yer almıştır.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatında yıllar içinde, memleket edebiyatı zevkiyle Batı’dan gelen anlatma biçimleri birleşmiş, milleti oluşturan değerler farklı yönleriyle edebî eserlerde ele alınmış, millî kimlik ve millî değerler çevresinde edebiyat, Batı düşüncesindeki gelişmelere göre yeni görünümler kazanmıştır. Tanzimat’tan Cumhuriyet’e (1839-1923) kadar geçen sürede edebî eserlerde tartışılan birçok problem Atatürk ilke ve inkılaplarında ifadesini bulmuştur.
Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatı
- Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Oluşumu
- Cumhuriyet Dönemi Edebiyatının Genel Özellikleri
- Cumhuriyet Dönemi Edebiyatı Temsilcileri ve Özellikleri
- Cumhuriyet Dönemi Şiir
- Cumhuriyet Dönemi Roman
- Cumhuriyet Dönemi Öykü
- Cumhuriyet Dönemi Deneme
- Cumhuriyet Dönemi Tiyatro
- Cumhuriyet Dönemi Günlük
- Cumhuriyet Dönemi Hatıra (Anı)
- Cumhuriyet Dönemi Gezi
- Cumhuriyet Dönemi Mülakat-Röportaj
- Cumhuriyet Dönemi Söylev (Nutuk)