Ali Canip Yöntem
Ali Canip Yöntem Kimdir? Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Ali Canip Yöntem (d. Haziran 1887, İstanbul – ö. 26 Ekim 1967, İstanbul) Şair, araştırmacı yazar, öğretmen, milletvekili.
Ali Canip, 1887 yılında Üsküdar’da dünyaya geldi. Babası Evkaf Nezareti memurlarından Halil Saib Bey’dir. Annesi Hafize Nuriye Hanım, Anapa müftüsü İslâm Efendi’nin kızıdır.
Ali Canip, ilk öğrenimine Üsküdar Gülfem Hatun Mektebi’nde başlar; sonra Toptaşı Askerî Rüşdiyesi’ne devam eder. Rüşdiye’yi bitirince de, Selâmsızdaki Fransız okulunda iki yıl okur. Babasının Selânik’e sürülmesi sebebiyle oradaki Mülkiye İdâdîsi’ne giren Ali Canip, son sınıf öğrencisi iken imtihan ile Hukuk’a öğrenci alınacağını işitip istanbul’a döner. İmtihanı kazanıp Hukuk Mektebi’ne devama başlarsa da, birinci sınıf sonunda babasının bulunduğu Selânik’e gitmek zorunda kalır. Burada, yeni açılan Hukuk Mektebi’ne devama başlar. Bir taraftan da İttihad ü Terakki, Ziraat ve Romanya mekteblerinde dersler verir. 1910’da Maarif Nezareti’nin açtığı, sultanîler (liseler) için edebiyat öğretmenliği imtihanını kazanır. Ancak, kendisine teklif edilen Trabzon veya İzmir sultanilerinde edebiyat öğretmenliğini, Selânik’den ayrılamayacağı gerekçesi ile kabul etmez.
Balkan Harbi’nin başlaması, Hukuk Mektebi bitirme imtihanlarının bir kısmına girmesine imkân vermez. Ali Canip İstanbul’a döner ve bir süre geçimini yazarlıkla temine çalışır. Bilahare, daha önce kazandığı imtihandan yararlanarak, Çanakkale Sultanisi Edebiyat felsefe öğretmenliğine gider 1913’te İstanbul’da Gelenbevî sultanîsine nakledilir. 1914’te Darulmuallımîn-i Aliye edebiyat öğretmenliğine terfi eder. 1917-1918’de Darülfünunda teşekkül eden lise kitaplarını hazırlamakla görevli komisyona üye seçilir. 1920 yazında, Millî Hükümete iltihak ederek önce Trabzon Sultanîsi müdürlüğüne tayin edilen Ali Canip, sonra, sırasıyla Giresun Millî Eğitim Müdürlüğü ve bakanlık müfettişliğine getirilir. 1923’de kendi arzusuyla öğretmenliğe dönüp, Kabataş Lisesi’nde ve Erkek Öğretmen Okulu’nda edebiyat okutur. Kütüphaneleri tasnif maksadıyla kurulan komisyonun başkanlığını yapan Ali Canip, Edebiyat Fakültesi’nde Yahya Kemâl‘den boşalan dersi bir yıl kadar vekâleten okutur. Tarih encümeni üyesi olur. 1927’de tekrar Millî Eğitim Bakanlığı müfettişliğine geçer. Yedi yıl bu görevde kalır. Aynı yıl edebî türler ve Batı’daki edebî cereyanlar hakkında kısa bilgiler veren Epope ve Edebî Nevilerle Mesleklere Dair Malûmat adlı bir eser çıkarır. 1931’de Tanzimat sonrası Türk edebiyatına ait olmak üzere Türk Edebiyatı Antolojisi adlı bir başka eser yayınlar. 1934’de Ordu milletvekili olarak T.B.M.M.’ne girer ve aynı yıl Türk Dil Kurumu merkez üyeliğine seçilir. 1943’te İstanbul Edebiyat Fakültesi Edebiyatı Bölümü’ne öğretim görevlisi tayin edilir. 1950 Mayıs’ında Çanakkale milletvekili olur.1954’de milletvekilliğinden ayrılır. 26 Ekim 1967’de İstanbul’da ölür.
Ali Canip Yöntem’in Edebî Kişiliği
Ali Canip, çocuk yaşta şiir yazmağa başlamıştır. Önce Muallim Naci‘nin eserlerini okur, divan edebiyatı üzerinde çalışarak bilgisini ve zevkini zenginleştirip geliştirir. Bu sıralarda gazel tarzında şiir yazar. Daha sonra da Edebiyat-ı Cedide tarzına uygun manzumeler kaleme alır.
Ali Canip ilk şiirlerini Selanik’te çıkan Bahçe ve Kadın dergilerinde yayınlar. Bunlar, onun sanat hayatının başlangıç dönemine ait eserlerdir. 1908’den sonra yazdığı, Tevfik Fikret‘in şiirlerini hatırlatan manzumeler ise, onun olgunlaştığını, şiirde kendi sesini bulduğunu düşündürür. Bu döneme ait şiirleri, Fecr-i Âti adı verilen edebî toplulukta yer alan genç şâirlere örnek olacak vasıftadır. O, Fecr-i Âtî üyeleri arasında bulunmasına rağmen bu grubun edebî eğilimlerini benimsemez.
İlk edebî terbiyesini Naci’den alan Ali Canip, yenilik adına nazım dilinde yapılan yanlışlıkları iyi karşılamaz. O, Muallim Naci’den hem sade Türkçe ile yazma, hem de millî edebiyat zevkini aldığını belirtir. Ayrıca manzumelerindeki nazım kusursuzluğunu da Naci Efendi’ye borçlu olduğunu söyler. Bu bakımdan Ali Canip’i, yenileşen ve değişen şartlar içerisinde Muallim Naci’nin devamı olarak düşünmek yerinde olur. Halbuki Fecr-i Âtî’nin diğer şâirleri, Edebiyat-ı Cedîde zevkini devam ettirirler.
Ali Canip, Selanik’te, Hamid ve Hüsnü adlı iki gencin 1910 yılında çıkarmağa başladıkları Hüsün ve Şiir adlı dergide makale ve şiirler yayınlar. Bu dergiye biraz da fikir ve felsefe çeşnisi verebilmek gayesiyle adım değiştirmeye ihtiyaç duyarlar. Böylece Hüsün ve Şiir dergisi Genç Kalemler adını alır. Aynı yıl Ziya Gökalp, ittihat ve Terakkî’nin genel merkez azası olarak Diyarbakır’dan Selânik’e gelir. İttihat ve Terakki genel merkez başkâtibi Nesimi Sârim aracılığıyla Ali Canip ile Ziya Gökalp tanışır. Ali Canip’in Ömer Seyfeddin ile tanışması da yine bu yıla rastlar. Tanışmaya sebep Ömer Seyfeddin’in Perviz imzasıyla yayınladığı bir yazıdır. Ali Canip, bir makalesinde bu yazıyı beğendiğini ifâde eder. Ömer Seyfeddin de Ali Canip’e yazıyı kendisinin kaleme aldığını belirten bir mektup gönderir. Böylece “Yeni Lisan Hareketi”nin üç ismi Selanik’te birbiriyle tanışırlar.
Ömer Seyfeddin, Ali Canip’e:
“Size bir teklifim var. Kanaatlerinize pek yakın olduğu için hemen kabul edeceksiniz sanırım. Bakınız ne; biraz izah edeyim: Edebiyattan nefret ettiğimi ve bu nefretimin iğrenç tiksindirici bir nefret olduğunu yazmıştım…”
cümleleriyle başlayan ve dilde sadeleşme gereğini ifâde eden 28 Ocak 1910 tarihli bir mektup gönderir. Ali Canip, bu mektubu Ziya Gökalp’e okur, Gökalp bu fikirleri beğenir. Canip Bey’e birlikte çalışalım der. Birkaç gün içinde Ali Canip İttihat ve Terakki Cemiyeti Genel Merkezi’nden bir mektup ve bir kararname alır. Bu kararname ile, Avrupa’nın muhtelif yerlerindeki öğrenci cemiyetleriyle haberleşme zaruretleri ve onlara yardım etme gayesiyle Dr.Nazım, Ali Canip, Kâzım Nami, Talat, Hüseyin Hüsnü ve Hamid Beylerden bir “Talebe-i Hariciye Encümeni” kurulmasına, Ali Canip Bey’in Genç Kalemler başmuharrirliği yanında bu encümenin genel sekreterliğine getirilmesine karar verildiği bildirilir. İşte bundan sonra Yeni Lisan mücadelesinin merkezi ve basın organı Genç Kalemler yeni şekliyle yayınlanmaya başlar. (No: 1, 29 Mart 1327/1911).
Genç Kalemler’de yayınlanan yazılarda Arapça, Farsça terkiplerin ve dilbilgisi kurallarının kullanılmaması; konuşma diline girmiş ve türkçeleşmiş olanların dışında Arapça ve Farsça edatlara yer verilmesi, İstanbul Türkçesinin ölçü alınması istenir. Bu prensiplere uygun olarak yayın hayatına devam eden Genç Kalemler’de en çok Canip Bey’in yazıları yayınlanmaktadır. Derginin yeni düzende çıkan ilk sayılarında Ali Canip, millî edebiyat meselesini de ortaya atar. Genç Kalemler’in bu faaliyetine Servet-i Fünûn dergisinden itirazlar yükselir. İlk yazı Köprülüzâde Mehmed Fuad’ındır. Ona, Ali Canip cevap verir. Cenab Şahabeddin ve Süleyman Nazif de Genç Kalemler’in aleyhinde yazılar yayınlarlar. Süleyman Nazif, Hadisât’ta; Cenab Şahabeddin Hak Gazetesi, Şehbal ve Servet-i Fünûn dergilerinde bu konudaki düşüncelerini yazarlar. Genç Kalemler çevresinde başlayan dil ve edebiyat hareketini tenkit ederler. Genç Kalemler’in polemik kısmını idare eden Ali Canip bunlara cevap verir. O, zaman zaman Yekta Bahir takma adıyla da yayınladığı bu yazılarından bir kısmını daha sonra, “Millî Edebiyat Meselesi ve Cenap Bey’le Münakaşalarım” (1918) adlı bir kitapta toplar.
Bu yazılarda dil, vezin ve anlatma tarzına ait görüşler ön plânda yer alıyor; tartışmalar şekle ait problemler ve söyleyiş biçimleri üzerinde yoğunla-şıyorsa da esasında, zevk, duyuş tarzı ve edebiyat anlayışları arasındaki farklılık yatmaktadır. Ali Canip ve arkadaşları sâde bir söyleyiş tarzıyla yerli ve mahallî konular üzerinde durmak istemekte, Cenab Şahabeddin, Süleyman nazif Edebiyat-ı Cedide zevkini ve duyuş tarzını sürdürmekten yana görünmektedirler.
Genç Kalemler çevresinde başlayan lisan ve Millî Edebiyat hareketi Selânik’in işgaline kadar bu şekilde devam eder. Ali Canip, bu hareketi düzenleyen ve yürütenlerden biridir. Selânik’in işgali ile Genç Kalemler’de yazı yazanlar istanbul’a göç ederler. Böylece adı geçen dergi çevresinde olgunlaşan zevk ve anlayış, İstanbul basımnda varlığını kuvvetle hissettirmeğe başlar. Ali Canip, edebiyat hakkındaki düşüncelerini Türk Yurdu’nda “Millî Edebiyat Meselesi” başlığı altında yayınlamaya koyulur. Ayrıca Türkçülük hareketi karşısında yer alanlara da hücumi eder.
1912 yılında Paris’te çıkan Mercure de France dergisine P. Rizal imzasıyla “Türkler Bir Millî Ruh Arıyor” başlıklı uzun bir makale yayınlar. Onun edebiyat ve dile hizmetlerini yakın arkadaşı Ömer Seyfeddin Nevsal-i Millî’de (1913) şu cümle ile ifâde etmiştir:
“… Ali Canip Bey, millî edebiyatın mevzularını, memleketimizde, yaşadığımız muhitin içinde bulmuş ve konuştuğumuz saf ve tabiî Türkçe ile terennüm etmiştir…”
Aruzla yazdığı şiirlerde Türk şivesini bu vezne uydurmakta başarılı olan Ali Canip, Genç Kalemler’den başlayarak Türk Yurdu ve Yeni Mecmua’da hece ile bazı şiirler yayınlayarak, daha sonra hecenin beş şâiri olarak adlandırılacak şâirlere izleyecekleri yolu gösterir.
O, yalnız şâir ve polemik yazıları kaleme alan biri değil, estetik ve edebiyat anlayışı üzerine çeşitli yazılar yayınlayan, böylece de gençlere yol gösteren bir insandır da.
Meşrutiyet döneminde Türk Sözü, Hak, Şâir gibi dergilerde birçok yazısına rastlanmaktadır. Genç Kalemler’de faaliyet gösterdiği yıllardan itibaren yayınladığı çeşitli yazılar ona, millî edebiyat dönemi Türk edebiyatı teorisyenlerinden biri vasfını kazandırmıştır denilse hata edilmez. Cumhuriyetin ilânından sonra Hayat, Güneş, Çınaraltı, İstanbul ve Türkiyat mecmualarında Türk edebiyatı tarihi üzerine incelemeler yayınlayan Ali Canip liseler için edebiyat ders kitabı da hazırlamıştır. Ayrıca yakın arkadaşı olan Ömer Seyfeddin ile ilgili bir de incelemesini yayınlamıştır.
Ali Canip Yöntem’in Eserleri
- Geçtiğim Yol (şiirler 1918)
- Millî Edebiyat Meselesi ve Cenab Bey’le Münakaşalarım (1918)
- Epope (1927)
- Edebî Nevilerle Mesleklere Dâir Malûmat (1927)
- Türk Edebiyatı Antolojisi (1931)
- Ömer Seyfeddin, Hayatı ve Eserleri (1935)
Kaynaklar: Sadeddin Nüzhet Ergun, Türk Şairleri C.I, s. 407-414; Ömer Seyfeddin, Ali Canip Bey, Nevsâl-i Milli, 1914, s. 299-313; Nüzhet Hâşim, Milli Edebiyata Doğru, İst., 1918; Kenan Akyüz, Batı Tesirinde Türk Şiiri Antolojisi, Ank 1970 s. 641-642.