Anton Çehov Hayatı, Edebi Kişiliği, Eserleri
Anton Çehov Kimdir? Hayatı, Edebî Kişiliği, Eserleri
Anton Pavloviç Çehov (d. Rusya, 1860 – ö. 1904, Almanya) Rus Yazar.
Çehov Edebi Özellikleri ve Eserleri
- Kendi adıyla anılan (durum öyküsü= Çehov tarzı) öykü türünün kurucusu olarak ün kazanan Çehov, realist bir yazardır.
- Daha tıp fakültesinde öğrenciyken mizah dergilerinde çıkan öyküleri ile tanınan sanatçı, genç denecek yaşta (44) veremden ölmüştür.
- Çehov, Rus edebiyatının çok ünlü bir yazarıdır, önce mizahi öyküler yazmış, 1860’tan sonra ciddi eserler vermiştir. Günlük hayatta rastlanabilecek her olayı öykülerinde anlatmış, öykülerinde olayla ilgisiz hiçbir şeye yer vermemiştir.
- Çehov, ellerinden bir şey gelmeyen insanların çaresizliğini başarıyla yansıtmıştır.
- Tiyatro, roman ve öykü türünde eserler vermiştir.
Çehov Hakkında Ayrıntılı Bilgi:
Anton Çehov, Rus tiyatro yazarı ve modern kısa öykülerin kurucularındandır. 19. yüzyıl Rus eleştiri gerçekçi tiyatrosunun en önde gelen temsilcilseri arasında yer alır. Büyükbabası serf olan Çehov, çocukken babasının dükkanında çalıştı. 1871’de dükkan batınca ailesi evlerini satıp Moskova’ya gitti. 1879’da kendisi de Moskova’ya giderek, üniversitede tıp öğrenimi gördü. Erkek kardeşinin de desteğiyle para kazanmak için gülmece dergilerine kısa yazılar göndermeye başladı. Moskova ve Petersburg gülmece dergilerinde yüzlerce fıkra, öykü, öyküsel yazı, nükte, dramatik taslaklar yayımladı. 1883-86 yıllarında Oskolsi (Alıntılar) dergisinde 300’den çok yazısı çıktı. 1886’dan sonra yazıları, dostluk kurduğu yayımcı Suvorin tarafından Novoye Vremya (Yeni çağ) dergisinde yayımlandı. Oyun yazmaya yöneldi, başarısızlığa uğraması üzerine yine hikaye yazmaya devam etti.
Tolstsoycu dünya görüşünü benimsedi. Çar tarafından mahkum edilen kişilerin yaşam koşullarını yerinde incelemek için bir Uzakdoğu adası olan Sahalin’e geziye çıktı. 1891’de Suvorin’le birlikte Batı Avrupa’ya gitti. 1892’de ailesiyle birlikte Moskova yakınlarındaki Melikhovo köyüne yerleşerek, kendini yazmaya verdi. ”Martı” adlı oyunu, konuşma ve ruhsal havanın eylem ve olaylara ağır basması nedeniyle 1896’da St. Petersburg Aleksandrinskiy Tiyatrosu’ndan geri dönünce, yine hikayeye yöneldi. Bu dönemde köylülere yardım için düzenlenen eylemlere katıldı. 1897’de Fransa’ya giderek Dreyfus davasında Zola’yı destekledi. Liberal halkçılık, Tolstoyculuk ve ”dekadans”la hesaplaşma bağlamında maddeci ve demokratik temele dayalı bir dünya görüşüne bağlandı.1899’da sağlık nedenleriyle (akciğer veremi) Yalta’ya taşındı. O sırada Kırım’da yaşamakta olan L. Tolstoy ve Maksim Gorki ile yakın dostluk kurdu.
Dostları, Nemiroviç-Dançenko ile K. Stanislavki’nin Moskava Sanat Tiyatrosu’nu kurmaları üzerine oyunlarını onlara verdi. 1895-1904 yılları arasındaki çalışmalarıyla Rus tiyatrosunun yenileyicisi oldu, oyunları özellikle de ”Martı” büyük başarı kazandı. 1902’de, Çar II. Nikola’nın Gorki’nin Rus Bilimler Akademisi’ne üye olmasını onaylamaması üzerine, 1900 yılında onursal üye seçildiği Akademi’den ayrıldı. 1903-1904 yıllarını sağlık nedenleriyle Güney Almanya’daki bir sağlık yurdunda geçirmek zorunda kaldı.
1880’lerde hükümet baskısının siyasal ve toplumsal eylemciliğe engel olduğu bir dönemde, yazı yaşamını sürdürmeye çalışmış olan Çehov, 19. yüzyıl büyük Rus dünya edebiyatının en büyük adlarındandır. Çehov’un çoğu zaman şiirsel -lirik- ve psikolojik gerçekçilik olarak nitelenen oyunları, 1905 Devrim öncesi Çarlık Rusyası’nın şehir-taşra ikiliğini kendinde barındırdığı kadar, aristokrasinin çöküşü ile birlikte ortaya çıkan yeni koşulları da kendinde barındıran, toplumsal yaşamın çelişmeli birliğini yansıtır; eskimiş, ömrünü yitirmiş, eski toplum düzeninin insanlarını, yeni bir düzenin gelmesi umudu karşısında ele alarak, bu insanların iç dünyalarında -iç dramlarında- toplumsal dış dünyanın dramını ortaya koyar; yaşamın dokunaklılığını, gündelik yaşamın kendi varoluşu içinde verir ve yaşamı ”kendiliğinden” oluşturur.
Bu nedenle, Çehov’un oyunlarının en önemli iki öğesi, tıpkı yaşamın kendisi gibi, onun çelişkin birer yansıları olan oyun kişileri ile -dramatik- iç eylemdir. Bu kişiler, genel karşıtlığı içinde, duydukları boşlukta değer anlayışını yitirmiş ama bunun farkında olan, gündelik yaşamın sıkıcı ve aynı zamanda katı gerçekleri karşısında ezilen ya da buna bireysel ve nihilistçe başkaldıran; toplumsal değişim dinamiğinin ortaya çıkardığı, yeni ekonomik güçlere sahip; halktan yana toplumsal bir yaşam değişikliğini esinleten aydınlardır. Bu kişilerin bir bölüğü, yaşamın tutkulu, hoşgörülü, çalışkan, bozulmamış geleceğe açık yanını verirken öbür bölüğü yaşamın, boş, sıkıcı, yılgınlıkla kapalı, düşkırıklığına uğramış, gerçeği örten, anlamsız kılan, ömür dolduran, yiten yanılsamalarla avunan, geçmişte kalan yanını verirler; aralarında oluşan dramatik çatışma, bütün bir toplumsal çelişmenin genel görünümünü -atmosferini- yansıtır. Bu atmosfer, kişiler arasında ”mecazi” bir karşılıklı anlaşma diliyle kurulan iç eylemden doğar.
Çehov’un duygusallık ile fars, melodram ile alaylama arasında ince bir dengeye dayanan oyunlarındaki bu iç eylem, iç diyalogla, ”iç deneyim” ile (perezhivaniye) sağlanır. Karşılıklı konuşan iki kişi birbirleriyle iletişim kurmadan düşüncelerini birbirlerine ve izleyiciye duyurur. Tematik olarak yineledikleri sözler ile yoğun duyguları arasında kurulan karşıtlıkla kendilerini varederler. Çehov’un şiirsel ve buruk gülmeceli üslubunu belirleyen bu iç eylem; kişilerin ”zımni” olarak kendilerini ortaya koymaları, ”zımmen çatışma”ları, oyun kişileri ile izleyici arasında bir uzaklık da yaratarak, izleyicinin karşısındaki ”yaşam tuhaflığı”nı eleştirel bir gözle izlenilip yaşantılaştırmasına yol açar. Bu simgeci ve izlenimci psikolojik anlatım bütünlüğü, yapısal birer öğe olarak zaman ve mekan ile de yakından bağıntılı; iç eylem, zaman ve eşya ile doğrudan ilintilidir. Örneğin, geçen mevsimler, çocukların büyüyüşü, geliş ve gidişler, zamanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlarken, -Martı’da olduğu gibi- oyunun dış mekandan gitgide iç mekana, açık ve geniş alandan gitgide kapalı ve dar alana sıkışması da mekanı iç yaşantıya, iç gelişime bağlar. Böylece, Çehov’un oyunlarında bütün yapısal öğelerin bütüncül birliğiyle iç eylemlilik yoluyla kendiliğinden kurulan ”atmosfer”, yaşamı da kendi yansısı olarak sahnede vareder ve ”insanlık komedyası”nı, yaşamın doğal (çelişkin) gülmecesini oluşturur.
Çehov’un kaleme aldığı ilk oyunlarından günümüze yalnızca ”Platanov” (1878) kalmıştır. Mali (küçük) Tiyatro’nun geri çevirdiği bu oyun, Çehov’un daha sonraki oyunlarının bütün öğelerini içermekle birlikte, uzun ve hantal yapısı ile diyaloglar halinde yazılmış bir romandır. Gününün düşkırıklığına uğramış, yüzeyde aydın tipini işleyen İvanov (1887), ciddi oyun doğrultusunda dış eylemi öne çıkarır. Melodram ve romantik öğelerin kendini daha çok duyurduğu ”Leşi” (1889, Orman Cini) ise, geleneksel dramatik tarzdan ayrılarak, daha karmaşık ve yargıdışı kalmaya yönelik bir oyun olup, Vanya Dayı’ya temellik eder. Çehov’un ”şakalar” olarak nitelendirdiği tek perdelik küçük oyunları, gülmece yazarlığının ve Gogol-Turgenyev esinlenimleri uzantısında, vodvil ile farsı birleştiren, kesintisiz bir eylem akışı içinde kesin çizgili kişileri işleyen güldürülerdir; ”Na Bolşoy Doroge” (1884, Dağ Yolunda) ”Lebedinaya Pesniya” (1888, Kuğunun Şarkısı), ”Medved” (1888, Ayı), ”Predlozheniye” (1888, Teklif), ”Svadba” (1889, Bir Evlenme), ”O Vrede Tabaka” (1886, Tütünün Zararları), ”Yubiley” (1891, Jübile).
Çehov, oyun yazarı olarak ününü 1898’de Moskova Sanat Tiyatrosu’nda oynanan ”Çayka” (1896, Martı) adlı, Rusya’da oyun yazarlığında yeni bir çığır açan oyunuyla kazanmıştır. Sanatçının temel görevini ve yaşarken kendini doğrulamasını konu alan ve ”psikolojik-lirik” oyun tarzının ilk örneği olan oyunun başlıca özelliği, Çehov’un öbür büyük oyunlarında da açıkça görüleceği gibi, gündelik yaşamın görünüşte önemsiz olanın daha derin katlarına inerek, bunlara yüksek düzeyde dramatik bir nitelik kazandırmasıdır. Çehov, ”Martı”yı ”komedya” olarak nitelendirirken, yaşama uzaklık ile yaşamı ayrıcalık arasındaki çelişkiyi işleyen ”Dyadya Vanyı”yı (1899, Vanya Dayı) ”taşra yaşamından sahneler” olarak, duyarlı insanların istekleri ve düşleri ile çağdaş yaşamın bayağılığı arasındaki çelişkiyi veren ”Tri Sestri”yi (1900, Üç Kızkardeş) ”dram”, soyluluğun kaçınılmaz çöküşü ve yaşam değerleri ile yeni güçlerin ve kuşakların değerleri arasındaki çelişkiyi yansıtan ”Vişyovy sad”ı da (1903, Vişne Bahçesi) yine bir ”komedya” olarak nitelendirir. 19. ve 20. yüzyıl Rus ve dünya edebiyatında derin etkiler bırakmış olan Çehov, bugün de en çok oynanan ve yorumlanan oyun yazarlarından biri olma sıfatını korumaktadır.
Anton Çehov’un Eserleri
Türkçe’de yayımlanan başlıca yapıtları:
- Besleme (1994)
- Korkulu Gece (1995)
- Seçme Öyküler (1997)
- Kara Keşiş (1999)
- Toplu Eserler (2000)
- Bütün Oyunları (2000)
- Marangozun Köpeği Kaştanka (2001)
- Oyunlar (Martı, Vanya Dayı, Vişne Bahçesi, Üç Kızkardeş, Teklif, Jübile, Düğün; 2001)
- Bir Taşralının Öyküsü (2002)
- Bütün Oyunları (2 cilt, 2002)
- Bütün Öyküleri (8 cilt, 2002)
- Asma Katlı Ev (2003)
- Hikâyeler (2005).
Tiyatro Oyunları
Çehov’un tiyatro sevgisi çocukluk yaşlarında izleyici olarak başladı. Vodvil olarak adlandırdığı birer perdelik oyunlarıyla, dörder perdelik oyunlarından ilk ikisi olan İvanov ve Orman Cini’ni 1887-1890 yıllarında yazdı.
Vodvilleri taşra tiyatrosunda büyük başarı kazandı. Bir Moskova tiyatrosunda sahnelenen İvanov da çok büyük başarı sağladı. Orman Cini’nin aynı başarıyı sağlamaması üzerine Çehov oyun yazmaya uzun süre ara verdi. Martı’yla yeniden oyun yazmaya başlaması ikinci başarısızlığı beraberinde getirdi. Bunun üzerine Çehov tiyatroyla ilgisini kesmeye karar verdi. Bir mektubunda şöyle diyordu: “700 yıl yaşasam bir piyes yazmam. Nesine isterseniz bahse girerim.” Bunları yazarken tiyatro sevgisini hesaba katmamıştır. Bu sırada Vanya Dayı büyük övgülere layık görülüyordu. Martı’nın ikinci sahnelenişinde kazandığı büyük başarı da Üç Kız Kardeş ve Vişne Bahçesi’ni yazmasını sağladı.