Gazel Nazım Şekli ve Özellikleri
Gazel Nazım Şekli ve Özellikleri
Gazel, bir edebiyat terimi olarak, ilk beytinin mısraları birbiriyle, diğer beyitlerinin ikinci mısraları ilk beyitle kafiyeli, aynı vezinle söylenmiş, genellikle beş beyit ile dokuz beyit arasında şiirlerin yazıldığı bir nazım biçiminin adıdır. Bununla birlikte beyit sayısı 15’e kadar çıkan gazeller de görülür. Dört beyitli gazellere ise nadir olarak rastlanmaktadır.
Üç veya dört beyitli gazeller aslında eksik gazeller olduğundan bu manzumeler gazel-i nâ-tamâm (=eksik gazel) olarak adlandırılmıştır. Gazel genellikle 5 beyitle yazılmıştır. Gazelin bir diğer adının penç-beyt (=beş beyit) olması da gazelin daha çok beş beyitli bir nazım biçimi olarak kabul edildiğini göstermektedir. Fuzulî gibi bu kurala uymayan bazı şairler de olmakla birlikte, Divan edebiyatında şairler daha çok beş beyitli gazeller yazmışlardır. 15 beyitten uzun gazellere gazel-i mutavvel (=uzun gazel) adı verilir.
Gazelde kafiye düzeni kasîdede olduğu gibidir: aa, xa, xa, xa, xa . . .
Gazelin başlıca konusu “aşk”tır. Ancak farklı konularda yazılmış gazeller de vardır. Birer edebiyat terimi olmamakla birlikte çeşitli araştırmalarda ve yazılarda aşkın verdiği mutluluk ya da acıyı dile getiren gazellere âşıkane gazel, dünya zevklerinden söz eden gazellere rindâne gazel, doğrudan sevgilinin güzelliğinden ve ona duyulan arzudan bahseden gazellere şûhâne gazel, tasavvufî düşüncenin hâkim olduğu gazellere sûfiyâne ya da ârifâne gazel, felsefî gazellere de hikemî veya hakîmâne gazel adlarının verildiği görülmektedir.
Kasîdede olduğu gibi gazelin mısraları birbiriyle kafiyeli ilk beytine matla, matladan sonra gelen beytine hüsn-i matla, son beytine makta, makta beytinden önceki beyte de hüsn-i makta adı verilmiştir. Matla beytinin maksada uygun, etkileyici ve güzel olması hâlinde böyle beyitlere hüsn-i matla, aynı şekilde etkileyici ve güzel makta beytine de hüsn-i makta adı verildiğini ileri süren kaynaklar da vardır.
Bir gazelde birden fazla matla beyti varsa, bu tür gazellere zü’l-metâli ya da zâtü’l-metâli; gazelin en güzel beytine de şâh beyt, şeh beyt ya da beytü’l-gazel denir. Fakat bir gazelin en güzel beyti kişiden kişiye değişebileceğinden gazelin bir beytini şâh beyt ya da beytü’l-gazel olarak seçmek oldukça göreceli bir değerlendirme olur.
Gazelde şairler mahlaslarını genellikle son beyitte kullanmışlardır. Bununla birlikte mahlasın son beyitten önce kullanılmış olduğu gazeller de vardır. Gazellerde şairlerin mahlas kullanmaları Divan şiirinde genel bir kural olmakla birlikte Kadı Burhaneddin (öl. 1398) ve Kemal Paşazade (öl. 1534) gibi şiirlerinde hiç mahlas kullanmamış şairler de görülmektedir. Şairlerin mahlaslarını kelimenin gerçek anlamını da çağrıştıracak biçimde kullanmalarına ise hüsn-i tahallus (=mahlası güzel kullanma) denilir. Bakî‘nin şiirlerinde bu kullanımın çok güzel örnekleri vardır.
Şairler kasîdede olduğu gibi gazelde de ahengi artırmak amacıyla birtakım yollara başvurmuşlar; bunu sağlamak için de bazı gazellerde birden fazla matla beyti kullanmışlar ya da şiirlerini musammat olarak yazmışlardır. Birden fazla matla kullanılmış gazellerin zü’l-metâli’ ya da zâtü’l-metâli olarak nitelendiğini daha önce belirtmiştik. fiairlerin bu konuda başvurdukları bir başka yol da gazelin bütün mısralarında aynı kafiyeyi kullanmaktır. Divan şiirinde bütün mısraları kafiyeli gazellere müselsel gazel adı verilmiştir. Müselsel gazeller de musammat gazeller gibi âhenk değeri yüksek manzumelerdir. Matla beytindeki mısralardan biri gazel içerisinde tekrarlanmışsa, kasîdede olduğu gibi buna redd-i matla denir.
Gazelde konu bütünlüğü şart değildir; yani gazelin her beytinde farklı bir konu işlenmiş olabilir. Ancak bütün beyitlerde aynı konunun işlendiği gazeller de vardır. Beyitleri arasında konu bütünlüğü olan gazellere yek-âhenk gazel adı verilir. Bir gazelin bütün beyitleri her bakımdan aynı etkileyicilikte söylenilmişse bu tür gazeller de yek-âvâz olarak nitelenir.
Mahlas beytinden sonra birkaç beytin daha bulunduğu gazellere gazel-i müzeyyeldenir. Müzeyyel gazellerde zeyl (=ek) kısımların konusu genellikle övgüdür. Bu açıdan bakıldığında bu zeyiller, kısa medhiyeler gibidir. Mahlas beytinden önce medhiyenin bulunduğu gazeller de vardır. Divan şairlerinin çoğu Arapça ve Farsça bilmekte, Arap ve Fars edebiyatına ait eserleri okuyup anlamakta, hatta bir kısmı bu iki dille rahatlıkla şiir de yazabilmekteydi. İşte bu şairlerin, yazdıkları gazellerin beyitleri arasında Türkçe dışında bu iki dilden biri ya da ikisiyle yazılmış mısralar ya da beyitler varsa, bu tür gazellere mülemma’ gazel denilmiştir. İki ayrı şairin birer mısra veya beyit yazarak, birlikte oluşturdukları gazele gazel-i müşterek (=ortak gazel) adı verilir. Bu gazellerde hangi mısraın ya da beytin hangi şaire ait olduğu genellikle bellidir. Karşılıklı konuşmanın nakledilmesi şeklinde, “dedim” ve “dedi” yüklemleriyle yazılan gazellere mürâca’a şiiri denir. Konusu aşk olan bu şiirler sade bir dille yazılmışlardır ve konuşma havası taşırlar. En dikkat çekici örnekleri “dedim” ve “dedi” yüklemleri mısra başlarında olanlardır. Bu gazellere divan şiirinin hemen her döneminde rastlanmakla birlikte şairlerin bu tarza olan ilgisinin XVII. yüzyıldan itibaren gittikçe azalan bir seyir izlediği görülmektedir.
Gazel, Divan şairlerinin çok kullandıkları bir nazım biçimidir. Bu şairler arasındagazel yazmamış olanı yoktur. Yalnızca sanat yapmak için yazılan gazel, şairin yeteneğini rahatça gösterebildiği bir nazım biçimidir. Gazelin beyit sayısındaki sınırlama şairleri bu kısa nazım biçiminin dar sınırları içinde bütün sanat güçlerini, edebî yetenek ve hünerlerini ortaya koymak gibi oldukça zor bir sınavla karşı karşı ya bırakmıştır. Nazım biçiminin şairler için çizdiği bu sınırlar, gazelleri anlam yoğunluğu oldukça fazla şiirler hâline getirmiştir.
Halk edebiyatında da fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilün vezniyle dîvân, fe’ilâtün, fe’ilâtün, fe’ilâtün, fe’ilün vezniyle selîs, mef’ûlü mefâ’îlü mefâ’îlü fe’ûlün vezniyle kalenderî, mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün mefâ’îlün vezniyle de semâ’î adı verilen gazeller yazılmıştır. Bunların musammat olanları da vardır. Halk edebiyatında müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün vezniyle yazılan gazel biçimindeki şiirlere de satranç adı verilmiştir. Bu şiirlerin her beytinden musammat gazelde olduğu gibi dörtlükler çıkar.
Kaynak: Prof.Dr. M.A. Yekta SARAÇ, Eski Türk Edebiyatına Giriş: Biçim ve Ölçü
Anadolu’da din dışı Divan şiiri;
- Hoca Dehhanî ile başlar; Dehhânî’den önce daha çok dinî-tasavvufi edebiyat ağırlıktadır.
- Aynı yüzyılda Şeyyad Hamza,
14. yüzyılda
- Ahmedî,
- Şeyhî,
- Ahmed Paşa,
- Avnî (Fatih Sultan Mehmet),
- Cem Sultan,
- Necatî Bey ve
- Çağatay Edebiyatı’nda yazdığı halde Anadolu’da da sevilen şair
Ali Şir Nevâ’î sayılabilir.
- Şeyhülislâm Yahya,
- Nâ’ilî,
- Neşâtî,
- Nabî,
- Nef’î ilk akla gelenlerdendir.
- Nedim,
- Şeyh Gâlip ve
19. yüzyılda; gazel eski önemini kaybeder.
- Endurunlu Vâsıf,
- Yenişehirli Avni,
- Leskofçalı Galip,
- Hersekli Arif Hikmet ise gazelin son uygulayıcılarıdırlar.
Tanzimat edebiyatında birkaç örneği daha verilen gazel, Serveti Funün edebiyatında hiç görülmez.
Gazel’in Özellikleri (Özet)
- Beyit sayısı 5 ile 15 arasında değişir; ama genelde bu sayı 5, 7, 9 beyittir.
- İlk beyit kendi arasında kafiyelidir. Gazelin kafiye düzeni (örgüsü) şöyledir; aa, ba, ca, da, ea, fa
- Gazelin ilk beytine matla(doğuş yeri) denir.
- Gazelin son beytine makta (bitiş, kesiliş yeri) denir.
- Şairin isminin geçtiği beyte taç beyit denir.
- Gazelin en güzel beytine beytü’l-gazel denir. Bu beyte Şah beyit de denir.
- Gazelde her beyit farlı bir konudan bahseder; konu birliği yoktur.
- Bir gazelin bütününde aynı konu işleniyorsa, böyle gazellere yek-ahenk gazel denir.
- Bütün bir şiirin aynı söyleyiş güzelliğine sahip olduğu gazellere yek-âvâz gazel denir.
- Divan edebiyatı şairleri bütün maharetlerini gazelde ortaya koyarlar. Büyük şair olmanın en büyük ölçütü gazellerdir.
- Gazelde konu aşk, şarap, güzellik ve aşkın ıstırabıdır.
- Dize ortalarında iç uyaklı olan ve dörlük haline getirilebilen gazellere musammat gazel denir.
- Gazelller redifleriyle adlandırılır.
- Konu bakımından Halk şiirindeki koşmaya benzer.
- Aruz ölçüsüyle yazılır.
- Fuzûlî, Bâkî, Nedim, Şeyh Galip, Taşlıcalı Yahya Bey vb. gazelin önemli isimleridir.
Gazel Örnekleri
Örnek-1
Aşağıdaki şiir XVI. yüzyıl şairlerinden Fuzulî (öl. 1555)’nin yedi beyitlik musammat bir gazelidir. Bu gazelin vezni 4 mefâ’îlün’dür. Gazelin matla dışındaki beyitleri mısraları eşit olarak ikiye ayrıldığında ilk üç mısra kendi arasında, dördüncü mısraı da matla beytiyle kafiyeli dörtlükler hâline dönüşürler.
GAZEL (Fuzuli)
- Benî candan usandırdı cefâdan yâr usanmaz mı
Felekler yandı âhımdan murâdım şem’i yanmaz mı - Kamû bîmârınâ cânan devâ-yî derd eder ihsan
Niçin kılmaz manâ derman menî bîmâr sanmaz mı - Gamım pinhan dutardım ben dedîler yâre kıl rûşen
Desem ol bî vefâ bilmen inânır mı inanmaz mı - Şeb-î hicran yanar cânım töker kan çeşm-i giryânım
Uyârır halkı efgaanım karâ bahtım uyanmaz mı - Gül’î ruhsârına karşû gözümden kanlu âkar sû
Habîbım fasl-ı güldür bû akar sûlar bulanmaz mı - Değildim ben sanâ mâil sen etdin aklımı zâil
Bana ta’n eyleyen gaafil senî görgeç utanmaz mı - Fuzûlî rind-i şeydâdır hemîşe halka rüsvâdır
Sorun kim bû ne sevdâdır bu sevdâdan usanmaz mı
Gazelin düz yazıyla dil içi çevirisi
- Beni canımdan usandıran sevgili, cefa etmekten usanmaz mı? Âhımdan felekler yandı, hâlâ dileğimin mumu yanmaz mı (arzuma kavuşamayacak mıyım)?
- Sevgili bütün hastalarının (âşıklarının) dertlerine çare bulur (da) benim derdime niçin çare bulmaz, yoksa benim hasta (âşık) olmadığımı mı sanır.
- Ben gamımı (aşkımı) gizli tutuyordum; git bunu sevgiline söyle dediler; ama söylediğim zaman, bilmem o vefasız inanır mı, inanmaz mı?
- Ayrılık gecesinde canım yanar, gözlerimden kanlı yaşlar akar, feryadım halkı uyandırır da kara bahtımı bir türlü uyandıramaz mı?
- Gül yanağına karşı gözümden kanlı yaş akar; sevgilim, bu gül mevsimidir, bu mevsimde sular bulanık akmaz mı?
Açıklama: Şair bu beyitte sevgilisine, onun gül gibi yanağına karşı gözünden kanlı yaşlar akmasını doğal karşılamasını; çünkü, onun gül gibi yanağının kendisi için ilkbahar olduğunu, ilkbaharda da suların bulanık akmasının doğal karşılanması gerektiğini söyleyerek bu durum için şairce bir neden yaratmaktadır. - Benim sana ilgim yoktu; aklımı başımdan sen aldın; beni kınayan gafil kişi, senin bu güzelliğini görünce beni kınadığı için utanmaz mı?
- Fuzulî çılgın bir âşıktır; bu yüzden herkesin diline düşmüştür; sorun ona, bu ne biçim sevgidir; bu sevdadan usanmaz mı?
Örnek-2
Aşağıdaki gazel XVI. yüzyıl şairlerinden Emrî (öl. 1575)’ye aittir. Emrî, bu gazelin bütün beyitlerinde Mecnûn’un Leylâ’ya olan aşkını dile getirmiştir. Gazelin vezni mef’ûlü fâ’ilâtü mefâ’îlü fâ’ilün’dür. Bütün beyitleri arasında anlam ve konu bütünlüğü olan bu gazel, bir yek-âhenk gazel örneğidir.
- Mecnûn ki mülket-i gam-ı Leylîde şâh idi
Âhı duhânı başına çetr-i siyâh idi - Mecnûna yolda nâka-i Leylînin izleri
Gündüzle âfitâb idi giceyle mâh idi - Mecnûn diyâr-ı gamda özin kılmış idi hâk
Mûlar degüldi sînesi üzre giyâh idi - Mecnûn ki cism-i zerdini ber-bâd kıldı âh
Gûyâ ki hırmen-i gam-ı Leylîde kâh idi - Mecnûna kamet ü ruh-ı Leylîsüz Emriyâ
Bâg-ı cihânda serv ile gül şekl-i âh idi Emrî
Gazelin düz yazıyla dil içi çevirisi
- Mecnun Leylâ gamı ülkesinde padişah, (aşk acısı ile çektiği) âhın dumanı da başında siyah çadırdı.
- Leylâ’nın devesinin izleri Mecnun için gündüz güneş, gece de ay idi.
- Mecnun gam ülkesinde kendisini toprak etmişti; göğsünün üzerinde kıl değil (bu topraktan biten) otlardı.
- Ah, Leylâ gamı harmanındaki bir saman çöpü gibi olan Mecnun’un sararmış bedenini, rüzgârının önüne katıp aldı götürdü.
Açıklama: Beyitte Mecnun’un bedeni Leyla’nın aşkının gamından sararmış bir saman çöpüne; onun hasretiyle çektiği âh da bu saman çöpünü önüne katıp götüren rüzgâra benzetilmektedir. - Ey Emrî! Leylâ’nın boyu ve yanağı olmayınca dünya bahçesindeki servi ve gül Mecnun için âh şekli gibidir.
Açıklama: Âh, eski yazıda “elif” ve “he” harşeriyle yazılır. Şair burada elif
harfini biçim olarak serviye, he harfini de güle benzetmektedir.
Örnek-3
Aşağıdaki beş beyitlik gazel Bakî‘ye aittir. Gazelin vezni fe’ilâtün fâ’ilâtün), fe’ilâtün fe’ilâtün, fe’ilün(fa’lün)’dür. Gazelin ilk iki beytinde aşk, diğer beyitlerinde de bahar konusunu işlemiştir.
- Serv ile kametüne kimse dimez hem-serdür
Müntehâ kametün andan dahi bâlâ-terdür - Gül derin gülmez açılmaz bana ol gonce-dehen
Galibâ hep yüzine gül didügüme terdür - Seyr-i deryâya ne hâcet dem-i sahrâ geldi
Gûyiyâ sahn-ı çemen şimdi yem-i ahdardur - N’ola gül şevkine çalup çağırursa bülbül
Mutribâ ol dahi başka başına mehterdür - Söyle şol kan olacağı bize sunsun Bâkî
Nev-bahâr irdi gedâlar içecek demlerdür
Gazelin düz yazıyla dil içi çevirisi
- Kimse senin boyun serviyle aynıdır demez; (çünkü) son derece uzun boyun ondan da yüksektir.
- 2 Gül derim, ama o gonca ağızlı bana gülüp açılmaz; galiba yüzüne her zaman gül dediğim için gücenmiştir.
- (Artık) ovalarda kırlarda gezip dolaşma vakti geldi; mesire yerleri yeşil bir deniz gibi; deniz gezintisine ne gerek var?
- Ey mutrib, bülbülün gül aşkıyla ötmesinde şaşılacak bir şey yok; o da (senin gibi) tek başına bir çalgı takımıdır.
- Bakî, sakiye söyle de kan olası şarabı bize sunsun; ilkbahar geldi, (bu mevsim) fakirlerin (âşıkların) içeceği zamanlardır.
Açıklama: Mutrib, meclislerde çalgı çalan ve şarkı okuyan kişi.
Örnek-4
Gazel (Ziya Paşa)
GAZEL
Yârân dağıldı sohbet-i meyhane kalmadı
Ol işret ol muhabbet o peymâne kalmadıGûş etme eski na’raları kûy-ı yârdan
Gûyâ ki deşt-i aşkta dîvâne kalmadıHer târı oldu berzede-i dest-i rûziğâr
Ettikleri o zülf-i perişâne kalmadıHep âşinâ-yı devlet-i ihsanın oldu halk
Bir benden özge bezmine bîgâne kalmadıYaktın fütâdegânını hâkister eyledin
Ey şem’ külfet eyleme pervane kalmadıDübeşte olma âleme sultan isen dahi
Bir mülktür cihan ki Süleyman’a kalmadıHerkes zebûn-fikr-i ma’âş oldu asrda
Evvelki şevk-i meclis-i rindâne kalmadıTaşlar yedirir nân yerine bir zaman felek
Nân verdi şimdi âh ki dendâne kalmadıOlmaz o şuha hiçbirisi kârger
Ziyâ efsun tükendi denmedik efsâne kalmadı
Ayrıca bakınız ⇒ Divan Edebiyatından Seçme Gazeller