Divanı Hikmet – Ahmet Yesevi
Divan-ı Hikmet ve Özellikleri- Ahmet Yesevi
Divan-ı Hikmet, 12. yüzyılda Ahmet Yesevi tarafından dörtlüklerle ve hece ölçüsüyle yazılmış dini, tasavvufi ve öğretici bir eserdir.
Dörtlüklerin her birine “hikmet” adı verilmiş ve bu hikmetler Orta Asya ve Anadolu’da yayılarak halkı derinden etkilemiştir. Yesevilik tarikatının da kurcusu olan Ahmet Yesevi daha sonra Anadolu’da kurulan pek çok tarikata kaynak olmuştur.
Genel olarak dervişlik hakkında övgülerden bu dünyadan şikayetten cennet ve cehennem tasvirlerinden, peygamberin hayatından ve mucizelerinden bahsedilir. Dini ve ahlaki öğütler veren şiirlerede yer vermiştir. Hece ölçüsü olarak 4+3 ve 4+4+4 kullanılmıştır.
Divan-ı Hikmet’in Özellikleri:
- Kitapta Allah aşkı Peygamber sevgisi işlenmiştir.
- Hikmet: Hoş, hayırlı anlamlarına gelir.
- Sade ve yalın bir dil kullanılmıştır.
- Aruz ve hece ölçüsü kullanılmıştır.
- Dörtlük ve beyitle yazılmıştır.
- 144 hikmet ve 1 münacaat’tan oluşur.
- Eser Karahanlı Türkçesinin Hakaniye Lehçesiyle yazılmıştır.
- İstifham (soru sorma) ve Tecahül-i Arif (bilmezlikten gelme) sanatları kullanılmıştır.
- Ahmet Yesevinin hikmetlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
- Hikmetler dini-tasavvufi şiirlerdir.
- Şiirlerde ulusal ögeler (ölçü, nazım biçimi, yarım uyak) ile İslamlıktan gelme yabancı ögeler (din ve tasavvuf konuları, yabancı sözcükler) bir arada kullanılmıştır.
- Eserin uyaklanışı abcd dddb eeeb şeklindedir. Dördüncü dizelerin birbiriyle uyaklı oluşu hatta zaman zaman aynen tekrarlanışı bu şiirlerin musiki ile okunmak için söylendiğini gösterir.
- Divan-ı Hikmet’i Ahmet Yesevi yazmamıştır; Ahmet Yesevi’nin kurduğu tarikattaki Şaban Durmuş, Ahmet Yesevi’nin görüşlerini ve düşüncelerini kitap haline getirmiştir.
- Didaktiktir ve manzum bir eserdir.
Ayrıca bakınız ⇒ Divân-ı Hikmet Nedir? Özellikleri
Divanı Hikmet’ten Seçmeler
1.
Didar üçün cannı kurban kılmagunça
İsmail dik didar ârzû kılmang dostlar
Candın kiçip tarfkatke kirmegünçe
Âşık min dip yalşan da’va kılmang dostlar
Dostlar sevgili (Tanrı aşkı) için canınızı kurban etmeyince, İsmail gibi Tanrıyı arzu etmedikçe; o yolda kurban olacak kadar kendinizde coşku heyecan duymadıkça bu yola girmeyin. Candan geçip Tanrı yoluna girmeyince “Ben (Tanrı yolunda) aşığım diye yalan dava kılmayın dostlar.”
2.
Âşıklışı uluş işdür bilseng munı
Mihnet birle sınar irmiş Mevlâm sini
Renc ü mihnet birle bolsang tüni küni
Ma’şûkungdan köngül özge kılmang dostlar
Âşıklık yüce bir duygudur, bunu iyi bilin. Tanrı sıkıntılı bir yaşam ile seni sınar.Gece gündüz eziyet ve sıkıntıyla dolu olsanız, Tanrıdan başkasına gönül vermeyin dostlar.
3.
Kul Hoca Ahmed özdin kiçmey da’vâ kılma
Halk içinde âşık min dip tilge alma
Âşıklışı uluş işdür gafil bolma
Gafil bolup Hak dîarın körmeng dostlar
Kul Hoca Ahmet, kendi nefsini öldürmedikçe Tanrıya ulaşma isteğine ilişme. Halk arasında “Ben âşığım” diyerek diline alma. Âşıklık zor bir iştir bunu iyi anla. “Şaşkın olup Tanrı yüzünü görmemezlik etmeyin dostlar.”
1. Hikmet
Bismillah deyip beyan ederek hikmet söyleyip
Taleb edenlere inci, cevher saçtım ben işte.
Riyazeti sıkı çekip, kanlar yutup
“İkinci defter” sözlerini açtım ben işte.
Sözü söyledim, her kim olsa cemale talip
Canı cana bağlayıp, damarı ekleyip,
Garip, yetim, fakirlerin gönlünû okşayıp
Gönlü kırık olmayan kişilerden kaçtım ben işte.
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol
Öyle mazlum yolda kalsa, yoldaşı ol
Mahşer günü dergahına yakın ol
Ben-benlik güden kişilerden kaçtım ben işte.
Garip, fakir, yetimleri Rasul sordu
O gece Mirac’a çıkıp Hakk cemalini gördü
Geri gelip indiğinde fakirlerin halini sordu
Gariplerin izini arayıp indim ben işte.
Ümmet olsan, gariplere uyar ol
Ayet ve hadisi her kim dese, duyar ol
Rızk, nasip her ne verse, tok gözlü ol
Tok gözlü olup şevk şarabını içtim ben işte.
Medine’ye Rasul varıp oldu garip
Gariplikte sıkıntı çekip oldu sevgili
Cefa çekip Yaradan’a oldu yakın
Garip olup menzillerden geçtim ben işte.
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla
Mustafa gibi ili gezip yetim ara
Dünyaya tapan soysuzlardan yüzünü çevir
Yüz çevirerek derya olup taştım ben işte.
Aşk kapısını Mevlâm açınca bana değdi
Toprak eyleyip “Hazır ol!” deyip boynumu eğdi
Yağmur gibi melâmetin oku değdi
Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte.
Gönlûm katı, dilim acı, özüm zalim
Kur’an okuyup amel kılmıyor sahte alim
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte.
Altmış üçe yaşım ulaştı, geçtim gafil;
Hakk emrini sıkı tutmadım, kendim cahil;
Oruç, namaz kazaya bırakıp oldum ergin;
Kötüyû izleyip iyilerden geçtim ben işte.
Vah ne yazık, sevgi kadehini içmeden,
Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden
Suç ve isyan dûğümünü burada çözmeden
Şeytan galip, can verirkende şaştım ben işte.
İmanıma çengel vurup kıldı gamlı,
Mürşid-i kamil Hazır ol!” deyip saçtı koku
Lânetli şeytan benden kaçıp korkusuz gitti kirli
Allah’a hamd olsun, iman nuru açtım ben işte.
Mürşid-i kamil hizmetinde gidip yürüdüm;
Hizmet kılıp göz yummadan hazır durdum;
Yardım etti, Şeytanı kovalayıp sûrdüm;
Ondan sonra kanat çırpıp uçtum ben işte.
Garip, fakir, yetimleri sevindiresin;
Parçalayıp aziz canını eyle kurban;
Yiyecek bulsan, canın ile misafir
Hak’tan işitip bu sözleri dedim ben işte.
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,
Râzı olur o kulundan Allah.
Ey habersiz, sen bir sebep, kendisi saklar;
Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim ben işte.
Yedi yaşta Arslan Baba ya verdim selâm;
“Hak Mustafa emanetini eyleyin armağan”
İşte o zamanda binbir zikrini eyledim tamam
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim ben işte.
Hurma verip, başımı okşayıp nazar eyledi
Bir fırsatta âhirete doğru sefer eyledi
“Elveda” deyip bu âlemden göç eyledi
Medreseye varıp, kaynayıp coşup taştım ben işte.
Sünnet imiş, kâfir de olsa, verme zarar
Gönlü katı, gönül inciticiden Allah şikayetçi ;
Allah şahid, öyle kula “Siccin” hazır
Bilgelerden işitip bu sözü söyledim ben işte.
Sünnetlerini sıkı tutup ümmet oldum:
Yer altına yalnız girip nura doldum;
Hakk’a tapanlar makamına mahrem oldum,
Bâtın mızrağı ile nefsi deştim ben işte.
Nefsim beni yoldan çıkarıp hakir eyledi
Çırpındırıp halka ağlamaklı eyledi
Zikr söyletmeyip şeytan ile dost eyledi;
Hazırsın deyip nefs başını deldim ben işte.
Kul Hoca Ahmed, gaflet ile ömrün geçti;
Vah ne hasret, gözden, dizden kuvvet gitti;
Vah ne yazık, pişmanlığın vakti yetişti;
Amel kılmadan kervan olup göçtüm ben işte.
Ayrıca bakınız ⇒
- Divanı Hikmet’in tamamı (Türkiye Türkçesine çevrilmiş olarak) ve Ahmet Yesevî’nin Hayatı (Not: 154 sayfa. Belge içerisinde Hikmetler bentler şeklinde verilmiş, ancak eserdeki -münacaat hariç- tüm hikmetlerin dörtlükler halinde yazılmış olduğunu unutmayalım.)
Ayrıca bakınız ⇒
Geçiş Dönemi Türk Edebiyatı Eserleri (İlk İslamî Ürünler) şunlardır:
- Geçiş Dönemi Türk Edebiyatı
- Kutatgu Bilig ve Özellikleri – Yusuf Has Hacip
- Atabetü’l Hakayık ve Özellikleri – Edip Ahmet Yükneki
- Divanu Lügat’it Türk ve Özellikleri – Kaşgarlı Mahmut
- Divan-ı Hikmet ve Özellikleri – Ahmet Yesevi
- Dede Kotkut Hikayeleri ve Özellikleri