TÜRK’ÜN SESİ MANAS
TÜRK’ÜN SESİ MANAS
Manas destanı, gerek Türk destanları arasında bulunduğu yer, gerekse dünya destanları arasında taşıdığı önem açısından üzerinde en çok durulması gereken kültür değerlerimizden biridir.
Tespit edilmiş şekliyle İlyada, Odysee, Mahabharata ve Şehname gibi destanlardan daha uzun olan bu destan, Kırgızların tarihini, edebiyatını, inançlarını ve mitolojilerini bütün ayrıntılarıyla gözler önüne serer. Bu yönüyle destan bir “Kırgız ansiklopedisi” gibidir. Manas destanı, her Kırgız ailesi için kutsaldır ve Manas destanından bir parça okuyamayan aile yok gibidir. Bir İranlı için Şehname ne ise, bir Kırgız için de Manas odur.
Manas destanı üç büyük bölümden oluşur. Birinci bölümde destana adını veren Er Manas’ın başından geçen olaylar anlatılır. Er Manas, yiğitliğiyle, aklıyla kırılanı birleştirir, dağılanı toplar. Bütün Kırgız halkının ruhunu kuşatan otoritesiyle destana güç verir. İkinci bölüm, Manas’ın oğlu Semetey’i anlatır. Semetey’in en büyük amacı babasının iktidarını devam ettirmektir. Ancak bunda pek başarılı olamaz. İktidar, Manas’ın torunu ve ruhunun himayesindeki Seytek’i beklemektedir. O, kösteklenen ayakları çözer, eziyet çeken başlara ilaç olur.
İşte bütün bu olaylar Manasçı adı verilen kişiler tarafından yüzyıllar boyunca terennüm edilmiş, onların sözleriyle geleceğe aktarılmıştır, ölüm döşeğindeki insanlara hayat veren, savaşa hazırlanan bahadırlara güç kazandıran bu insanlar halk hafızasında hep yaşamışlar, haklarındaki rivayetlerle de ölümsüzlük suyunu Manas’ın elinden içmişlerdir. Rivayetlere göre ilk Manasçılar, Manas’ın bahadırları olan Irçı Iramanoğlu ve Caysan Irçı’dır. Manas’ın kahramanlıklarını destanlaştıran bu bahadırların geleneğini daha sonraları Tolubaysınçı, Toktogul Irçı ve Noruz gibi Manasçılar devam ettirmişlerdir.
On dokuzuncu yüzyılın meşhur Manasçısı ise Kelbidek Barıbozoğlu’dur. Hakkındaki menkıbeye göre, o Manas destanını terennüm ederken çadır sallanır, fırtına kopar, karanlıkta korkunç atlılar görünür, nal sesleri işitilirmiş. Onun sesini duyan çobanlar, sürülerini bırakıp obaya dönerler, hayvanlan da onun arkasından Manas’ı dinlemeye gelirmiş.
Yirminci yüzyılın meşhur Manasçıları ise Sagımbey Orazbakoğlu ve Kırgız yazar Cengiz Aytmatov’un çağımızın Homeros’u olarak nitelendirdiği Sayakpay Karalayoğlu’dur. Manas destanı ilk olarak, 1849’da Kırgızların yaşadığı bölgede görevli Rus yönetici Franel tarafından hükümete sunulan bir raporda haber verilmiştir. 1961’de Çokan Velihanoğlu’nun “Han Kökötay’ın Yas Töreni” adlı epizodun Rusça çevirisini yayımlamasından sonra destanın büyükçe bir bölümü Radloff tarafından ele alınmış ve Almanca tercümesiyle dünyaya tanıtılmıştır. Destanın bütün varyantılarını ele alan bir çalışma ise yirminci yüzyılda gerçekleşmiş, destanın birinci bölümü Manasçı Sagımbay Orazbakoğlu’nun ağzından kaleme alınmıştır. Bu manasçının ölümünden sonra ise destanın üç bölümü Sayakpay Karalayoğlu rivayeti esas alınarak yazıya aktarılmıştır.
(Selçuk KIRBAÇ, Türk Edebiyatı 1995, Sayı: 265)
Bence Turk edebiyati çok güzel. Benim için en önemli şey fikradir. Aslinda fikra hakkinda çok şey bilmezdim ama bu turkedebiyati.org sayfa ile fikra hakkinda çok şey ögrendim.
Bence bu turkedebiyati.org sayfanizi büyütmelisiniz. Benim önerilerimi dinlerseniz çok mutlu olurum …